30 Ekim 2016 Pazar

J.KEANE: MUSUL HAREKÂTININ ERTESİ



MUSUL HAREKÂTININ ERTESİ

Jack Keane (Emekli general ve Amerikan ordusunun eski genelkurmay başkan vekili; şu anda GSI Müşavirlik firmasının başkanı, Savaş Araştırmaları Enstitüsü başkanı, savunma şirketi General Dynamics’in müdürü ve Amerikan Savunma Bakanlığı Savunma Politikası Kurulu üyesi)
The Cipher Brief, 16.10.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

(…)
Peki, bu aşamada Sünni aşiret güçleri sayıca ne kadarlar, ne derece etkinler ve iyi eğitimliler?
Sayıca en küçük grup onlar. Asıl can sıkıcı olan şu: Bu gücü biz 2007’de kurmuştuk ve o dönemde sayıları 109 bin kadardı. Bugün ise iyice azlar, tahminlerime göre 10 bin kadarlar. Bu moral bozucu gerçekten. Bunun temel nedeni, büyük ölçüde, Irak hükümetinin askeri harekâta katılmanın siyasi riskini kabullenmesi noktasında Sünnilere ciddi ve kucaklayıcı bir şekilde el uzatmaktaki başarısızlığı.
Sünniler daha evvel 2006’da ve özellikle 2007’de el-Kaide’ye karşı koymuşlardı. O dönemde Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, Sünni güçlerin bu mücadeleye dâhil olmasını memnuniyetle karşılamış, onlara siyasi temsil noktasında sözler vermiş ve daha sonra sözlerini yerine getirmişti de. Ancak Amerikan birliklerinin 2011 yılı sonunda geri çekilmesinin ardından aynı Başbakan, muhalif olduğuna inandığı Sünni siyasi liderleri ve el-Kaide’ye karşı mücadelede sivrilmiş birçok Sünni askeri lideri tasfiye etti. Dolayısıyla 2006-2007’de üstelendikleri sorumluluğun ardından korkunç acılar çeken Sünni siyasi ve askeri liderlik, siyasi riski bir kez daha üstlenmekte son derece isteksiz.
Bunu tersine çevirmenin tek yolu, İbadi hükümetinin gerçekten de ülkede siyasi birliği sağlamaya çalıştığına dair bazı garantiler vermesi. Ancak şu anda Sünniler buna ikna olmuyor. Bağdat’ta temsilcileri bulunan İran yönetimi de bir daha bu tür bir siyasi birliğin kesinkes sağlanmaması için hararetle çalışıyor. Bunun sebebi açık: İran, ABD’ye değil kendisine bağımlı ve istikrarlı ama siyaseten zayıf bir Irak istiyor.
Yine son derece ümit kırıcı şeylerden biri, Amerikan yönetiminin ve Bağdat’taki temsilcilerinin bu birliğin sağlanmasına yardımcı olma noktasındaki iddiasızlığı. İki seneyi aşkın bir süredir ben ve bazı arkadaşlarım, 2007’de Irak’ta birliğin sağlanmasına yardımcı olmuş emekli General David Petraeus ile eski Büyükelçi Ryan Crocker’ın siyasi birliği yeniden tesis için Amerikan Başkanımızın özel temsilcileri olarak Bağdat’a dönüşlerinin ABD’nin menfaatine olacağını tavsiye edip durduk. Ancak şimdiye kadar bu olmadı. Dahası, Dışişleri Bakanı John Kerry nadiren Irak’a gitmekte; bunun yerine vaktinin çoğunu Ruslarla (Suriye konusunu) konuşmakla geçirmekte.
Niye buna odaklanıyorum? Çünkü Musul geri alınınca Irak’taki siyasi bölünmüşlük daha da önem kazanacak ve merkezî hükümetin etkinliğine meydan okuyacak. Ve şunu artık iyice idrak etmeliyiz ki İran’ın elleri siyasi birliğin yeniden oluşumunu engelleyecek şekilde her yerde.

Sizce İran nasıl bir Musul görmek istiyor?
IŞİD’den temizlenmiş bir Irak istedikleri aşikâr, bu onların da menfaatine. Tıpkı destekledikleri Şii Haşdi Şa’bi milisleri gibi onlar da Musul’un içine yönelik taarruza katılmak istiyorlar. Bana yapılan bilgilendirmeye göre Haşdi Şa’bi sadece destekleyici bir rol üstlenecek. Yani Musul’u geri alma görevi büyük ölçüde Irak ordusunun olup Terörle Mücadele Kuvvetleri taarruza öncülük edecek, tıpkı daha evvel başarılı bir şekilde Ramadi ve Felluce’de yaptıkları gibi. Ancak İranlıların Haşdi Şa’bi’nin Musul şehrine yönelik taarruzun bir parçası olması için çok büyük ısrarları var.
Haşdi Şa’bi’nin şehre girmesi konusunda herkesi durup düşünmeye sevk eden şey, katıldıkları geçmiş taarruzlarda –ki bu şehirler çok daha küçüktü– Sünni nüfusa karşı cinayetler işleyip katliamlar yapmış olmaları. Bu yüzden Haşdi Şa’bi’nin Musul taarruzuna katılmaması konusunda Sünnilerin çok büyük bir ısrarı var. Bu noktada ABD, Haşdi Şa’bi’nin katılımını engelleme hususunda Irak hükümetiyle birlikte çalışırken sertleşiyor ve aslına bakarsanız Washington’ın elinde oynayabileceği büyük bir kart da var: Amerikan hava gücü. Washington, Bağdat yönetimine eğer ki Haşdi Şa’bi büyük bir varlık gösterirse Musul taarruzunda havadan destek sağlamayacağını söylüyor. Nihai sonucu göreceğiz; ama binlerce olmasa da yüzlerce masum Sünni’nin Haşdi Şa’bi’nin hiddetiyle öldürülmesi ihtimalinden endişe duyuluyor, tıpkı daha evvel olduğu gibi.

Kürt peşmergelerin Musul taarruzundaki rolü ne olacak?
Bu, taarruzun fiiliyatta nasıl koordine edileceğiyle bağlantılı; ancak onların da rolü destekleyici mahiyette olacak. Anladığım kadarıyla bazı peşmerge birlikleri şehrin doğu veya güneydoğu kısmından girebilir ve bu iyi de olacaktır. Onlar, daha evvel de olduğu gibi, bunu başarılması gereken bir askeri görev olarak görüp sivil kayıpları asgari düzeyde tutmaya çalışarak işlerine bakacaklardır.

(…)
Taktiksel açıdan Irak ve koalisyon kuvvetleri, Musul’daki hedeflerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları şeylere sahipler mi? Bir de bu harekât için zaman çizelgesi nedir?
Öyle zannediyorum ki başta ABD olmak üzere koalisyon kuvvetlerince desteklenen Irak birlikleri Musul’u geri almak için gerekli kaynaklara sahipler. Bunun ne kadar vakit alacağı ve bedeli, bir dizi gelişmeye bağlı.
Birincisi, Musul’da el yapımı bomba düzenekleri, mayınlar ve tünel sisteminin çok yoğun olduğunu biliyoruz ve –tıpkı daha evvel Felluce ve Ramadi’de gördüğümüz gibi– bunları aşmak biraz vakit alacaktır. İkincisi, bütün bu mühendislik işlerine rağmen IŞİD’in ne kadar zorlu bir direniş göstereceği bilinmiyor. En son Kobani’de gerçek bir savunma yapmışlar ve inanılmaz kayıplar vermişlerdi. Bundan sonra bir daha gerçek anlamda herhangi bir yeri savunmadılar. Ne Kuzey Irak ve çevresindeki yerleşimleri, ne Felluce’yi ne de Ramadi’yi… Yaptıkları şey, hep bir miktar direnmek, ama kuvvetlerinin çoğunu daha sonraki çatışmalar için geri çekmekti.
Zannediyorum ki IŞİD’i en çok korkutan şey, Irak kara birliklerinin yerden açacakları ateşle onları manevra yapamayacakları şekilde kıstırmaları ve ardından onları hava gücüyle yok etmeleri. Bu nedenle ne kadar direniş gösterecekleri bilinmiyor.
Diğer bir değişken de şu: Musul halkından ne kadar destek alacaklarını bilemiyoruz. IŞİD Musul’a ilk girdiğinde halkın çoğu onları hoşça karşıladı. Zira Sünni toplum olarak Şiilerin hâkim olduğu merkezî hükümetin sunduğu hizmetlerden ve kaynaklardan hep en son istifade etmek durumunda kalmaktan artık bıkıp usanmışlardı. IŞİD’in Sünni toplumu yaşadığı ızdıraptan kurtaracağını ve hayat kalitelerini arttıracağını düşündüler. Ama IŞİD’in şeriat hukukunu son derece katı bir şekilde dayatmasının Musul halkının gündelik hayat tarzını dramatik bir şekilde değişmesiyle tam aksi yaşandı.

Neler yaşandığını ve IŞİD’e yönelik tavırların nasıl değişmiş olabileceğini bilsek dahi şehir halkının nerede duracağından ve nüfusun bir kısmının IŞİD’e ne kadar destek sağlamaya istekli olduğundan emin değiliz. Eğer ki sivil halk, aralarındaki teröristleri desteklerse şehir içindeki görev çok daha zorlu olacaktır. Tabii ki bazıları korku ve ölüm tehdidi nedeniyle desteğe devam edecektir; ama eğer ki bu destek seve seve gönüllü verilirse işte o zaman çok daha güç olur.



HEDEF: MUSUL

Bennett Seftel (The Cipher Brief, deputy director of editorial)
The Cipher Brief, 16.10.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

 (...)
Ancak Musul’u geri alma çabası askeri bir girişimin çok ötesinde. Eli kulağındaki insani krize verilecek mukabele ve Musul’un kurtuluşunun ertesinde ne olacağı başta olmak üzere birçok konu halen daha çözümlenebilmiş değil.
Cipher Brief uzmanı ve ABD’nin eski Irak ve Türkiye Büyükelçisi James Jeffrey, yazısında “Musul savaşının sonucu ve akabindeki gelişmeler, Irak’ın bir arada kalıp kalmayacağını ve IŞİD sonrası ülkedeki Amerikan rolünü belirleyecek” diyor
(...)
Gerek harekât sırasında gerekse IŞİD’in püskürtülmesinin ardından Musul taarruzuna katılacak farklı gruplar arasında önemli bir koordinasyona da ihtiyaç var. Amerikalı ve Iraklı yetkililer bu grupların birbiriyle rekabet eden çıkarlarını idare etmek zorunda; yoksa bunun yol açacağı kaos, şehri tekrar eski haline sokabilir.
Cipher Brief uzmanı General Jack Keane ise, “Musul geri alınınca Irak’taki mevcut siyasi bölünmeler daha da fazla önem kazanacak ve merkezî Irak hükümetinin etkinliğine meydan okuyacak. Şunu çok iyi idrak etmeliyiz ki İran’ın elleri siyasi birliğin yeniden oluşumunu engelleyecek şekilde her yerde” diye yazmış.
(...)
Bu sorulara cevap verilse dahi Irak’ın ve daha geniş anlamda bölgenin geleceği çetrefilli halde kalacak. ABD’nin eski Irak ve Afganistan Büyükelçisi Ryan Crocker, Felluce’nin Irak kuvvetlerince ele geçirilmesinden hemen evvel şöyle uyarmıştı: “ABD mümkün olan her yolla ve çatışmaya her kim katılmak isterse hepsini dâhil ederek İslam Devleti’ni mağlup etmeye odaklandı. Geçmişte Afganistan’da da benzer taktikleri Sovyetlere karşı kullanmıştık; araçların ne olduğu hiç önemli değildi, tek ki sonuca ulaşılsın... Ancak Ortadoğu’da sonuç diye bir şey yoktur. İslam Devleti, önce Felluce’de, ardından Musul’da yenilgiye uğratılacak; ama sonuçlar muhtemelen bugünkünden daha da kötü olacaktır.”


1 yorum:

  1. Bu konu daha iyi ele alınamazdı tamamen objektif bir yaklaşım olmuş

    YanıtlaSil