ORTADOĞU ABD’YE NİÇİN GÜVENMEMESİ GEREKTİĞİNİ BİLİYOR
David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe
yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan
casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 25.10.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Ortadoğu’da savaş verirken ABD’nin önce yerel güçleri kendi vekilleri
olarak silahaltına alma, ardından gidişat zorlaştığında veya bölge politikaları
devreye girdiğinde sırtından atma gibi bir çirkin alışkanlığı var.
“Önce ayart, sonra terk et” modeli bizim en itici özelliklerimizden biri.
Ortadoğu’da ABD’ye güven duyulmamasının da bir sebebi. Irak’ta, Mısır’da,
Lübnan’da ve diğer yerlerde bizim adımıza risk alanların arkasında durmuyoruz.
Aynı sendromun şu anda Suriye’de tekrarlanmasından korkuyorum; zira İslam
Devleti (İD)’yle savaşta ABD’nin en iyi müttefiki olan Kürt milis grubu YPG,
Türk ordusu tarafından vuruluyor.
YPG benim için çok özel; zira mayıs ayında Suriye’nin kuzeyindeki Amerikan
Özel Harekât Birliklerine ait gizli bir eğitim kampında YPG’den bazı
savaşçılarla bir araya gelme fırsatı yakalamıştım. İD’i müstahkem alanlarından
çıkarırken YPG savaşçıları, son adamlarına –ve bazen de son kadınlarına– kadar
çarpışmanın bir örneğini ortaya koydular. YPG’nin içine yerleştirilen Özel
Harekâtçı Amerikan subayları, YPG’lilerin savaş alanı kahramanlıklarını çok
derin bir saygıyla naklettiler, hatta biri “göğüs göğse çarpışmanın kardeşliği”
ifadesini kullandı.
ABD’yle müttefiklik maalesef Ortadoğu’da tehlikeli bir ifade olabilir.
Geçen perşembe Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde YPG kontrolündeki bölgelerde 18
hedefi savaş uçaklarıyla vurduğunu duyurdu. Türkler, YPG’nin Afrin bölgesini
doğudaki kantonlarla birleştirmesini ve ayrıca İD’in başkenti niteliğindeki
Rakka’nın kurtarılmasında YPG’nin öncü bir rol oynamasını engellemek istiyor.
Pentagon’dan bir yetkili Türk saldırısıyla ilgili olarak şunu söyledi:
“Eğer bu durdurulmazsa Rakka’yla ilgili tüm planların önünü
alabilir/kesebilir”. Kürt kaynaklar da bana dedi ki, ABD Afrin’le ilgili
taleplere karşılık vermediği için YPG Rusya’ya başvuruyor.
ABD’nin YPG’yle ittifakı 2014 sonunda Kobani’nin İD’den kurtarılması
esnasında şekillendi. Amerikan Özel Harekât birlikleri müdahale ederken Kürt
savaşçıların sayısı sadece birkaç yüz kadardı. Kürtlere yardımın aracılığını yapan
Irak KYB’sinin istihbarat şefi Lahur Talabani idi. KYB’nin Irak’ın Süleymaniye
şehrindeki karargâhında bulunan bir harekât merkezi üzerinden ABD’yle iletişim
kurup ondan yakın hava desteği almak için GPS araçlarıyla birlikte birçok
ajanını Kobani’ye yolladı.
Salı günü Washington’da gerçekleştirdiğim röportajda Talabani bana “Bu,
yapılması gereken doğru bir şeydi” dedi ve ekledi: “YPG’nin İD’e karşı savaşta
gösterdiği başarı, Suriye’deki Kürtlerin hayatlarını kurtardı ve şu anda
Musul’u radikallerden kurtarmak için savaş veren Irak’taki Kürt birlikleri
üzerindeki baskıyı azalttı.”
Kobani zaferi İD’e karşı ilk büyük başarı olduğundan Obama yönetimi YPG’ye
kucak açtı. ABD en azından birlikte savaşabileceği bir ortak edindi. Ancak bu
ittifak bir etnik fay hattı üzerine inşa edilmiş durumda. Bu fay hattı, YPG’nin
baskın olduğu bir kuvvetin Türk sınırının hemen güneyindeki Menbic’i ele
geçirdiği ağustos ayında kırıldı. Birkaç hafta sonra Türkler Suriye’yi işgal
etti ve YPG hedeflerine karşı yoğun yaylım ateşi başlattı.
ABD başarısız bir şekilde Türk-Kürt düşmanlığını idare etmeye çalıştı.
Mayıs ayında Menbic saldırısı başlamadan evvel ABD, Türkiye’deki İncirlik Hava
Üssü’ne –YPG’yi görünüşte yöneten bir koalisyon olan– Suriye Demokratik Güçleri
(SDG)’nden bir heyeti getirdi. Ancak Türk-Kürt ihtilaflarını geçici olarak
çözme çabası temmuz ayındaki darbe teşebbüsünün ardından çöktü. SDG’yle buluşan
Türk generallerden bazılarının şu anda darbe zanlısı olarak hapse atıldığı
söyleniyor.
Darbe teşebbüsünün ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gücünü konsolide
etmesiyle birlikte Türkiye’nin bölgesel ihtirasları kabardı. Öyle ki Türk
birlikleri bir yandan YPG’yi taciz ederken ve Suriye’de bir sınır şeridini
konsolide ederken, öte yandan Irak ve ABD’nin dışarıda kalması yönündeki
uyarılarına rağmen Musul operasyonunda rol almak maksadıyla Irak’ta
ilerliyorlar. Erdoğan, Halep’ten ve Musul’dan eski Osmanlı bölgesel başkentleri
olarak bahsediyor.
Üst düzey bir Amerikalı yetkili “Joker kartı, Suriye ve Irak’ta Türkiye’nin
rolünün nasıl idare edileceği” diyor.
Belki de Kürtler ABD’yle ittifakın veya Türkiye’nin dışarıda kalmasına bel
bağlamanın ne anlama geldiğini daha iyi biliyordur. Ne de olsa Kürt tarihi bir
ihanetler tarihidir. Çok şükür ki, 1991 Körfez Savaşı’nın ardından ABD’nin
Kuzey Irak’ta uçuşa yasak bölge uygulamasını ve böylelikle Irak’ta başarılı bir
Kürt bölgesel yönetimi oluşmasını sağlayan “Huzur Operasyonu” sayesinde ABD’ye
yönelik iyi niyet biraz da olsa devam ediyor.
Ancak Ortadoğu halkları Amerikan vaatlerine karşı temkinli olmayı öğrendi.
Kısa süre evvel Iraklı Hristiyan liderlerden biri İD sonrası yeni Amerikan
yardımı teklifini geri çevirdi. Rahip dedi ki, “Başınızı alıp gideceksiniz, bu
sizin hep yaptığınız iş”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder