CIA VE BİR TÜRK DARBESİ
Egemen Bezci (Stockholm Üniversitesi Türkiye
Araştırmaları Enstitüsü’nde misafir araştırmacı) & Nicholas Borroz (Washington
merkezli bir stratejik istihbarat danışmanı)
War on the Rocks, 16.9.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Z.T.K. Aşağıdaki yazı, 15 Temmuz
Kalkışması’nın arkasında CIA’in olmadığını ispatlamak üzere kaleme alınmış. Bu
bakımdan manidar. Ama daha önemlisi, Amerikan arşiv belgelerinden hareketle 1957
Türkiye-Suriye Krizi’nden bahsetmesi. Arşiv belgelerini önemsediğim için aşağıdaki
yazının bir kısmını çevirme gereği duydum.
Amerikan büyükelçisi Ankara’da yapılan bir bakanlar kurulu toplantısını
yarıda böldü. Orada bulunma amacı Suriye’ye yönelik bir askeri müdahale kararı
alınmasını engellemekti. Türkiye Başbakanı’na Washington’ın “Türklerin sınır
ötesine geçmesinden memnun olmayacağını, bu adımı atmanın çok büyük ziyana yol
açacağını” söyledi.
Başbakan başını salladı ve dedi ki Ankara “bölgede barışı koruma konusunda
Amerikan yönetiminin gösterdiği yakın ilgiden son derece memnun ve minnettar.”
Bu görüşme sonucunda Türkiye Suriye’ye girmekten kaçındı. Üç sene sonra
Türkiye başbakanı bir askeri darbeyle devrildi. Darbenin arkasındaki generaller
kısa süre sonra onu idam ettiler.
Tahmin edeceğiniz üzere yukarıdaki olaylar Türkiye’deki son gelişmeleri
anlatmıyor. Amerikan Milli Arşivler ve Kayıtlar Dairesi’nde bulunan gizliliği
kaldırılmış Dışişleri Bakanlığı belgelerine göre bu görüşme 1957 senesinde
yaşanmış. 1960’ta darbe yapıldı. Dönemin Amerikan Büyükelçisi Fletcher Warren
ve Başbakanı ise Adnan Menderes.
Suriye 1954’te Batı’ya yakın duran Cumhurbaşkanı Edip Çiçekli’nin
devrilmesiyle birlikte Batı karşıtı kampa kaydı. Çiçekli’ye karşı darbe Suriye
Komünist Partisi, eski Suriye Cumhurbaşkanı Atassi ve Suriye ordusundaki Dürzi
subaylarca tertiplendi. Darbe sonrası komünist ve Arap milliyetçisi unsurlar
ülkenin siyasi ve askeri kurumlarında kontrolü daha fazla ele geçirdiler. Gerek
Türkler gerekse Amerikalılar, Suriye’de komünistlerin yönetimi daha da fazla
ele geçirmesini bölgede komünist yayılmanın çevrelenmesine karşı hayati bir
tehdit olarak algıladılar. Menderes
hükümeti Suriye’de iktidarın tamamen komünistlerin eline geçmesini engellemek
için askeri bir müdahalede bulunmayı düşündü. Böylelikle Menderes, kızgın
subayları Suriye meselesiyle meşgul etme ümidindeydi. Ancak Washington,
Suriye’de komünizmi CIA’in örtülü operasyonuyla ınkıtaya uğratma
arayışındaydı.
Büyükelçi Warren, Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesini istememişti; zira
Washington o sıralar Suriye’nin solcu hükümetini örtülü bir operasyonla
indirmeye çalışıyordu. CIA fonları devrik Cumhurbaşkanı Çiçekli taraftarlarının
isyan etmeleri için dağıtılmıştı. Türkiye, gerektiğinde askeri kuvvet kullanımını
meşrulaştırmak için kuzey kesimde sınır karışıklıkları çıkartmakla görevliydi.
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik açık açık askeri tehdidi Suriyeli solcuların
saflarını çoktan birleştirmişti bile. ABD, ayrıca bir NATO üyesi olan
Türkiye’nin Ortadoğu’da kendisini sıcak bir savaşa sürüklemesini engellemek
istiyordu. [Z.T.K. Türkiye 1957 yazında Suriye sınırına askeri
birliklerini konuşlandırıyor ve küçük çaplı sınır olayları da yaşanıyor. SSCB o
dönemde Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine karşı ABD’yi çok ciddi tehdit
ediyor.]
Her ne kadar farklı bir dönemde farklı gelişmeler yaşanıyor olsa da bu
sahne, bugün bölgedeki meydan okumalarla muhatap olanlar için aydınlatıcı.
Onlarca yıl evvelinin bu hikâyesinin de gösterdiği üzere, Türkiye’de aksi yöndeki
popüler spekülasyonlara rağmen CIA’in başka acil meseleleri vardı. Yaklaşmakta
olan darbenin erken uyarı işaretlerini alacak şekilde Türkiye’nin iç siyasetini
tahlil etmek CIA’in uğraştığı bir şey değildi. Darbe ihtimaline dair elde
ettikleri tek kanıtı da göz ardı ettiler; zira bu, [Menderes’in orduyu
kontrolü altına almaya çalıştığına dair] dönemin yaygın kanaatiyle
çelişiyordu.
Tıpkı 1960’ta olduğu gibi 2016’da da Türkiye ABD’nin Ortadoğu politikasında
önemli bir rol oynuyor ve Washington’ın bölgeye odaklanması, dikkatini
Türkiye’nin iç istikrarından başka yönlere çevirmesine yol açıyor. 1960’ta
darbeciler Menderes’i iktidardan indirdiklerinde CIA uzmanları buna hazırlıksız
yakalanmıştı; zira SSCB’yle kapsamlı stratejik rekabete odaklanmış durumdaydılar.
Son darbe teşebbüsünde yaşanan muhtemelen tam da buydu: CIA Rusya’ya, Suriye iç
savaşına ve Türkiye’nin Irak ve Suriye’de dış politika hedeflerini nasıl
gerçekleştirebileceğine odaklanmıştı. Bu nedenle CIA’in bir darbenin eli
kulağında olduğuna dair uyarı işaretlerini ıskalaması bizi hiç de şaşırtmamalı.
TSK içindeki birtakım unsurların bir şeyler planladığına dair önceden bazı
istihbaratlar bulunsa dahi CIA’in bunu savsaklamış olması bizim için bir
sürpriz olmamalı. Zira 15 Temmuz’a kadar Batı’daki yaygın kanaat Erdoğan
liderliğindeki AKP iktidarının hiç olmadığı kadar güçlendiği yönündeydi.
Ancak tabii komplo teorilerinin yayıldığı Türkiye’de üst düzey siyasetçiler
de dâhil birçokları darbe teşebbüsünden CIA’in haberdar olduğuna inanıyor ve
dillendiriyor.
Ancak CIA’in sınırlı bütçesi ve personeli dikkate alındığında bu hiç de
mantıklı değil. (…) [Z.T.K. Tercüme etmediğim bu kısımda yazar CIA’in niçin
15 Temmuz’un arkasında olamayacağını 1960 darbesine de işaret ederek açıklamaya
çalışmış!]
1950’lerde CIA, Soğuk Savaş şartları altında Türkiye’ye iyice müdahil
vaziyetteydi. Sovyet Bloku’na karşı casusluk ve propaganda operasyonları için
ideal bir konuma sahipti.
Bu yüzden CIA, birçok operasyonunu MİT’in öncüsü olan Millî Emniyet
Hizmetleri (MAH) ile birlikte yaptı. Amerikan Arşivleri’ndeki gizliliği
kaldırılmış belgeler gösteriyor ki daha 1956 gibi erken bir dönemde CIA ve MAH,
muhtemel bir Sovyet işgaline karşı Türk askeri ileri hatlarında ortak askeri
kontrgerilla eğitimi vermekteydi. Bu arada yine gizliliği kaldırılmış İngiliz
Milli Arşiv belgelerine göre Ankara, MAH’ı Kıbrıs’ta İngiliz yönetimine karşı
başlayan Rum isyanını dengelemek için adadaki Türklere silah yollamakla
görevlendirmişti.
Aynı zamanda CIA Türkiye’yi yakından takip ederek Ankara’nın Washington’ı
Sovyetlerle daha büyük bir çatışmaya sürüklemeyeceğinden emin olmaya
çalışıyordu. Böyle bir çatışma muhtemeldi; zira Ankara, gücünün ötesinde
Ortadoğu üzerinde birtakım heveslere girmiş görünüyordu. Mesela Eisenhower
Başkanlık Kütüphanesi’ndeki gizliliği kaldırılmış belgelere göre ABD’nin
1958’deki Lübnan’a müdahalesi sırasında Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar MAH’a
Irak’taki aşiretlerle, özellikle de Musul ve Kerkük civarındakilerle bağlantıya
geçme emri vermişti. MAH muhtemel bir Türk istilasının zeminini hazırlamak için
bunu yapacaktı. [Z.T.K. O dönemde İngilizlere en yakın bölge ülkesi
olan Irak’ta bir askeri darbeyle Haşimi Krallığı devriliyor ve cumhuriyet
rejimine geçiliyor. Bu olay bölgedeki tüm dengeleri altüst ediyor; zira SSCB’yi
Ortadoğu’da çevreleme amaçlı Bağdat Paktı’nın tek Arap üyesi olan Irak pakttan
çıkıyor. Tabiatıyla bu durum Ankara’yı alarma geçiriyor. MAH operasyonu bununla
bağlantılı olmalı.]
Washington Türkiye’nin bölgesel heveslerinden haberdardı; ama ordu içinde
giderek artan rahatsızlığın çok da farkında değildi. (…) CIA tam aksi yöndeki
raporlara rağmen bu darbeyi beklemiyordu.
Aslında darbeden tam bir sene evvel CIA, kendisine “Demokrat Parti
rejiminin bu baskıcı eğilimi devam ederse askeri kanat müdahale edecek ve bunun
sonucunda bir diktatörlük kurulacak” diyen dönemin Savunma Bakanı Ethem
Menderes’ten doğrudan bu konuda bilgi almıştı. Gizliliği kalkmış bir başkanlık
istihbarat brifingine göre, CIA onun görüşlerini “siyasi etki altındaki”
görüşler olarak değerlendirmiş ve bu yüzden de doğruluğundan kuşku duymuştu.
CIA Soğuk Savaş’a odaklandığından bu bilgiye fazla önem vermemişti. O
sıralarda CIA Türkiye’deki tüm enerjisini U-2 casus uçakları operasyonları, sol
hareketlerle mücadele için perde arkasından gizli örgütlenmeler oluşturmak ve
Sovyetlere karşı gizli faaliyetler ve casusluk görevleri için harcamaktaydı.
Muhtemel darbe liderleri veya niyetlerine ilişkin bilgi toplamakla uğraşacak
durumda değildi. Soğuk Savaş tüm mülahazaların üstündeydi.
Amerikan Başkan Yardımcısı Biden’ın 15 Temmuz Kalkışması hakkında önceden
hiçbir bilgisi olmadığına dair sözlerinin tamamen dürüstçe olduğunu farz etmek
yerinde olur. (…)
(…)
[Z.T.K. CIA’in 15 Temmuz hazırlıklarından hiç haberdar olmadığını
ispat etmeye yönelik paragraflarla yazı devam ediyor.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder