30 Ekim 2016 Pazar

G.FRIEDMAN: IŞİD’İN ACABA GERÇEKTEN SONU MU?



İSLAM DEVLETİ’NİN ACABA GERÇEKTEN SONU MU?

George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve 2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical Futures, 12.10.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

(…)
Musul, Kürtleri ve Türkleri tehdit edebilecek bir Irak şehri. (…) İçinde 1 milyon insanın yaşadığı bir şehri almak askeri açıdan çok şiddetli olacaktır. Amerikan ordusu, güçlü bir savunmanın olduğu bu büyüklükte bir şehri daha evvel hiç geri almadı. Bir şehrin özellikleri, savunmadaki tarafın etkinliğini birkaç kat artırabilir. Taarruz yapan kuvvet ileri harekât yapmak zorundadır. Savunmadaki ise olduğu yerde bekleyip taarruz yapanı birçok noktadan pusuya düşürebilir ve en iyi savunma hatları da topçu ateşleri ve hava saldırılarıyla moloz yığınına dönüştürülen noktalardır. Bu noktalar ve saldırılar ne kadar artarsa taarruz yapan tarafın ilerlemesi o kadar zorlaşır. İşte bu yüzden ABD, konvansiyonel kuvvetlere karşı şehir savaşından hep kaçınmış; kuvvet kullanarak geri almak yerine şehirleri ya kuşatmış ya da kendi haline bırakmıştır. Şehir savaşına giren Sovyetler, Berlin için verilen nihai savaşta 300.000 askerini kaybetmişti.

Bu yüzden ABD’nin büyük bir kuvvet yollamak suretiyle Musul’u geri alma seçeneği masada değil. Hava desteği sağlanacak ve bu da moloz yığınlarına yol açacaktır. Irak ordusu, savunma pozisyonundaki bir şehre girebilmek için yeterince eğitimli, donanımlı ve motive değil. Çoğunlukla güçlü bir kuvvet gibi görülen peşmergeler de aslına bakarsanız Kürt toplumundaki rekabetin bir yansıması olarak kendi içinde birçok fraksiyona bölünmüş durumda. İlk kim taarruza geçerse çok büyük zayiatlar vermesi kuvvetle muhtemel olup savaşçılarını kaybedecektir. Kürt fraksiyonların dayandığı ana zemin askeri kuvvetleri olduğundan hiçbir taraf ilk hamleleri yapan olmak istemeyecektir.

Geçen hafta Türkiye, Musul için askeri kuvvet yollamaya hazır olduğunu ilan etti; buna mukabil Irak hükümeti, topraklarında Türkleri istemediğini açıkça belirtti. Irak ordusunun çoğunluğu Şii askerlerden oluşup akıl hocaları da İran’dır. Türkiye ise Sünni bir devlet. İşte bu rekabet, Musul’dan çok daha fazla önem arz etmekte.

ABD Irak’ı işgal ettiğinde sahip olduğu avantajlardan biri, etkili bir savunmayı imkânsızlaştıracak şekilde Sünnilerle Şiiler ve birçok aşiret arasındaki bölünmeydi. Şimdi ise ABD, Musul’da kan kaybetmeye hazır bir koalisyon kurmaya çalışırken, bu bölünmenin bedelini ödüyor. İslam Devleti (İD)’in Musul’dan çıkmasını herkes istiyor; ama hiç kimse bunun bedelini ödemeye hazır değil.

Şu sorunun cevabını vermeden İD’in zayıf olduğunu dillendirmek anlamsız: İD kime kıyasla zayıf? Evet, İD’in hızlı ilerleyişi –en azından şimdilik– sona erdi ve şu anda savunmaya çekilmiş durumda. Ama bu durum, an meselesi olan bir çöküş haliyle karıştırılabilir. Disiplinli bir kuvvetle stratejik bir savunma pozisyonu almak, düşmanı taarruza geçmeye zorlar ve İD’e savunmada kalmanın avantajını verir, hele de şehirler gibi müstahkem hale getirilebilir bölgelerde. Düşmanı çok büyük can kayıplarını sineye çekmeye zorlar. Ama çoğu zaman koalisyon savaşlarında aşırı can kaybı tehdidi koalisyonun içeriden patlamasına yol açar. Önce kim savaş alanına gidecek?

En çarpıcı boyut, koalisyonun birçok güçlü aktörü barındırmasına rağmen İD’den geri alınan toprağın bu denli küçük olması. Evet, İD baskı altında olduğu topraklardan ve şehirlerden geri çekildi. Ama geri çekilmeyi bir düzen içinde gerçekleştirip savunma hatlarını yeniden kurdu. Geri çekilme sırasında bir çöküş yaşamadı ve bu, askeri bir kuvvet için çok önemli bir kriterdir. Zafer anında herkes ilerleyebilir, ama yenilgiyi sindirip hayatta kalmak bir askeri kuvvet[in ayakta kalmasının] temel kriteridir.

İD hala hayatta. Elindeki topraklar dikkate alındığında öyle küçük bir kuvvet değil, her ne kadar saflarındaki savaşçı sayısını tam olarak bilmesek de. Askeri kuvvetini takviye edebiliyor; zira dışarıdan ikmal ve para sağlayan destekçileri var. Yani İD’in yalnız olmaması ilave bir problem. Eğer yalnızlaşsaydı kendisini takviye edemeden yok olup giderdi. Orada hala var olduğuna göre henüz yalnızlaşmış değil.

Buna mukabil düşmanları kendi içinde tamamen bölünmüş durumda ve hiçbiri Musul’a ilk giren kuvvet olarak koalisyona katkı vermek istemiyor. Herkes saldırıya öncülük etme onuru geri çeviriyor. Amerikan Özel Kuvvetleri de uzun süreli bir ev ev, sokak sokak çatışma için müttefik kuvvetlerden daha hazırlıklı değil.


Bu aşamada asıl mesele, İD’in zayıflayıp zayıflamaması değil, düşmanlarının zayıflığı ve bölünmüşlüğü. Musul’u iki senedir elinde tutan İD; Irak ve ABD değil. İD’in çökmek üzere olduğuna dair sürekli gelen haberler bazı hesaplamalar ışığında doğru olabilir; ama bana hiç de gerçekçi görünmüyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder