IRAKLI MANİPÜLATÖRLERİN ÜSTADI AHMED ÇELEBİ
David Ignatius (Ödüllü gazeteci ve kitapları
en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı. Aynı zamanda 25
senedir Ortadoğu’yu ve CIA’yi yakından takip eden Washington Post gazetesi köşe
yazarı)
Washington Post, 5.11.2015
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Ahmet Çelebi hakkında dikkat çekici bir gerçek şu ki Irak’ı ve ABD’yi
altüst ettikten ve savaşın tüm ilahi ve şeytani yönlerini açığa çıkarttıktan
sonra bu hafta Bağdat’ta doğal nedenlerden hayatını kaybetti.
Geçmiş birkaç on yılın akışını -Çelebi gibi- karakterinin gücüyle
değiştiren çok az insan vardır. Tarihçiler Irak Savaşı’nın sebeplerini ve sonuçlarını
tartışacaklardır; ama benim tahminim, eğer Çelebi olmasaydı bugün Irak’ı Saddam
Hüseyin veya onun nefret uyandıran oğullarından veya yandaşlarından biri
yönetiyor olacaktı.
Çelebi, 11 Eylül sonrası intikam için can atan Amerikan yönetimini,
ABD’nin -ve [aynı zamanda Çelebi’nin] en sadık patronu İran’ın- can
düşmanını yok etmeye ikna için hiç yorulmaksızın lobi faaliyetlerinde bulundu.
Bu sonucun ülkeleri için daha hayırlı olup olmadığına Iraklılar karar
vermelidir, ama bunun ABD için kötü olduğu ispatlanmış durumda.
Filozoflar, tarihi gerçekte neyin yönlendirdiğini yüzyıllardır
tartışmaktalar. Acaba Georg Wilhelm Friedrich Hegel’in dediği gibi, [tarihi
yönlendiren] büyük adamlar/kadınlar ve onların dünya tarihi tasavvurları
mıdır? Yoksa hikayeyi belirleyen, teknolojiye ve ekonomiye içkin (Karl Marx’ın
“üretim araçları” gibi) çok daha derin güçler midir? Acaba –her ne şekilde
isimlendirirseniz- Tanrının bir planı var mıdır?
Çelebi, farklılık yaratanın bireyler olduğuna inanmama yol açmıştır.
ABD’nin Irak’ı işgali ve bu karardan kaynaklanan felaketvari sonuçlar [aslında]
hiç de kaçınılmaz değildi. Hayattaki büyük şeylerin ekseriyeti gibi, bu da pisipisine
gerçekleşti.
Eğer Çelebi, 1990’larda Johns Hopkins Üniversitesinin İleri
Uluslararası Araştırmalar bölümünde Prof. Fuad Ajami’nin sınıflarında düzenli
olarak ders vermeseydi; eğer daha sonraları savunma bakan yardımcısı olacak
Paul Wolfowitz, o dönemde bu bölümün dekanı olmasaydı; eğer Wolfowitz ve
Amerikan Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Çelebi’nin Saddam’ı devirerek Arap
gücünü kalbinde vurma çağrılarından etkilenmeseydi; eğer Cheney, karar
alıcıları Çelebi’nin güvenilmez olduğu konusunda uyarmaya çalışan CIA’i hafife
almasaydı… Bunların hiçbiri önceden planlanmış şeyler değildi.
Çelebi –bankacı, politikacı, kirli oyun tezgahlayıcı ve ajanlık
yönlerinin tamamı bir araya getirildiğinde- tam anlamıyla bir uygulayıcıydı.
Kendisiyle ilk kez 1991’de, uluslararası dedektiflerden Jules Kroll’un 1990
işgali sırasında Irak’ın çaldığı Kuveyt mevduatlarını kurtarmasına yardım
ederken karşılaştım. The Bank of Fear başlıklı romanım kısmen bu
araştırmaya dayanıyordu. Çelebi, vakti ve zekası bakımından eşine az rastlanır
bir cömertliğe sahipti, ama aynı zamanda, zaman zaman çok iyi gizlediği
karmaşık şahsi gündemleri de vardı.
Bu sırada Çelebi’nin baş rakibi ve nihayetinde Irak başbakan
yardımcısı olacak Iyad Allavi’yle tanıştım. Müteakip yıllarda Çelebi giderek
uzaklaştı ve Irak Savaşı’na doğru popülerleşirken çok nadiren konuşur olduk.
2013’teki bir yazıda özetlediğim gibi, Irak işgalini desteklerkenki benim kendi
hatalarım, Çelebi’yle veya kitle imha silahları propagandasıyla açıklanamaz.
Çelebi İranlı
dostları gibi Irak’ta uzun bir oyun oynadı. Amerikan ordusunun Saddam’ı devirme
hayalini başarmasının ardından Nisan 2003’te Bağdat’ta kendisiyle irtibat
kurduğumda yardımcılarından biri “Sen bir Allavi hayranısın” diye bağırarak
kapıyı kapadı.
Çelebi, güleryüzlü yuvarlak yüzüyle kapının ardından bakarak belirdi;
sakinleştirici bir şekilde “Durun, biz David’i tanıyoruz” diyerek elimden tuttu
ve beni kendi yerleşkesine götürdü. Müteakip saatler boyunca ısrarla
Pentagon’un Bağdat’taki adamı olduğunu ve Amerikan desteğini almaya çalışan
diğer Iraklıların hiçbir şansı olmadığını anlattı.
CIA Irak’la ilgili birçok yanlış yaptı, ama Çelebi’yi erkenden fark
etti. CIA onu güvenilmez, daha da önemlisi devrimci İran rejimiyle derin
bağlantıları olan biri olarak gördü.
İsrail’in yok olmasına çalışan İran’la temas içinde olduğu halde
Çelebi’ye İsrail yanlısı yeni-muhafazakârlar tarafından kucak açılması, tarihin
garip paradokslarından biri. Bu nasıl oldu? Tarihçilerle dolu koskoca bir
kütüphane bile muhtemelen bunu açıklayamaz. Bu bir komplo değildi. Bu bir
hataydı.
Çelebi şaşırtıcı bir şey yaptı. Hep başbakanlık için üzerinde
uzlaşılan bir aday olacağı beklentisiyle, iktidarın bir kenarına eklemlenmek
için farklı gruplarla pazarlık yaparak Irak’ta kaldı. Amerikan politikasında
son derece eksik olan bir özellik kendisinde vardı: kararlılık.
Bu sıradışı hayattan iki kelimelik bir ders: Dikkatli olun. Tarihin
“doğru bir tarafı” veya aydınlığa doğru yükselen bir yolu yoktur. Hırslı,
dünyayı değiştiren insanlar bazen de yalancıdırlar aynı zamanda. Çelebi gibi
zeki ve kıvrak bir adamın ağına düşmeden evvel, Amerikalıların Ortadoğu
hakkında bizim bildiğimizden çok daha fazlasını bilmeleri gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder