30 Ekim 2016 Pazar

D.IGNATIUS: IRAKLI MANİPÜLATÖRLERİN ÜSTADI AHMED ÇELEBİ



IRAKLI MANİPÜLATÖRLERİN ÜSTADI AHMED ÇELEBİ

David Ignatius (Ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı. Aynı zamanda 25 senedir Ortadoğu’yu ve CIA’yi yakından takip eden Washington Post gazetesi köşe yazarı)
Washington Post, 5.11.2015

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Ahmet Çelebi hakkında dikkat çekici bir gerçek şu ki Irak’ı ve ABD’yi altüst ettikten ve savaşın tüm ilahi ve şeytani yönlerini açığa çıkarttıktan sonra bu hafta Bağdat’ta doğal nedenlerden hayatını kaybetti.

Geçmiş birkaç on yılın akışını -Çelebi gibi- karakterinin gücüyle değiştiren çok az insan vardır. Tarihçiler Irak Savaşı’nın sebeplerini ve sonuçlarını tartışacaklardır; ama benim tahminim, eğer Çelebi olmasaydı bugün Irak’ı Saddam Hüseyin veya onun nefret uyandıran oğullarından veya yandaşlarından biri yönetiyor olacaktı.

Çelebi, 11 Eylül sonrası intikam için can atan Amerikan yönetimini, ABD’nin -ve [aynı zamanda Çelebi’nin] en sadık patronu İran’ın- can düşmanını yok etmeye ikna için hiç yorulmaksızın lobi faaliyetlerinde bulundu. Bu sonucun ülkeleri için daha hayırlı olup olmadığına Iraklılar karar vermelidir, ama bunun ABD için kötü olduğu ispatlanmış durumda.

Filozoflar, tarihi gerçekte neyin yönlendirdiğini yüzyıllardır tartışmaktalar. Acaba Georg Wilhelm Friedrich Hegel’in dediği gibi, [tarihi yönlendiren] büyük adamlar/kadınlar ve onların dünya tarihi tasavvurları mıdır? Yoksa hikayeyi belirleyen, teknolojiye ve ekonomiye içkin (Karl Marx’ın “üretim araçları” gibi) çok daha derin güçler midir? Acaba –her ne şekilde isimlendirirseniz- Tanrının bir planı var mıdır?

Çelebi, farklılık yaratanın bireyler olduğuna inanmama yol açmıştır. ABD’nin Irak’ı işgali ve bu karardan kaynaklanan felaketvari sonuçlar [aslında] hiç de kaçınılmaz değildi. Hayattaki büyük şeylerin ekseriyeti gibi, bu da pisipisine gerçekleşti.

Eğer Çelebi, 1990’larda Johns Hopkins Üniversitesinin İleri Uluslararası Araştırmalar bölümünde Prof. Fuad Ajami’nin sınıflarında düzenli olarak ders vermeseydi; eğer daha sonraları savunma bakan yardımcısı olacak Paul Wolfowitz, o dönemde bu bölümün dekanı olmasaydı; eğer Wolfowitz ve Amerikan Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Çelebi’nin Saddam’ı devirerek Arap gücünü kalbinde vurma çağrılarından etkilenmeseydi; eğer Cheney, karar alıcıları Çelebi’nin güvenilmez olduğu konusunda uyarmaya çalışan CIA’i hafife almasaydı… Bunların hiçbiri önceden planlanmış şeyler değildi.

Çelebi –bankacı, politikacı, kirli oyun tezgahlayıcı ve ajanlık yönlerinin tamamı bir araya getirildiğinde- tam anlamıyla bir uygulayıcıydı. Kendisiyle ilk kez 1991’de, uluslararası dedektiflerden Jules Kroll’un 1990 işgali sırasında Irak’ın çaldığı Kuveyt mevduatlarını kurtarmasına yardım ederken karşılaştım. The Bank of Fear başlıklı romanım kısmen bu araştırmaya dayanıyordu. Çelebi, vakti ve zekası bakımından eşine az rastlanır bir cömertliğe sahipti, ama aynı zamanda, zaman zaman çok iyi gizlediği karmaşık şahsi gündemleri de vardı.

Bu sırada Çelebi’nin baş rakibi ve nihayetinde Irak başbakan yardımcısı olacak Iyad Allavi’yle tanıştım. Müteakip yıllarda Çelebi giderek uzaklaştı ve Irak Savaşı’na doğru popülerleşirken çok nadiren konuşur olduk. 2013’teki bir yazıda özetlediğim gibi, Irak işgalini desteklerkenki benim kendi hatalarım, Çelebi’yle veya kitle imha silahları propagandasıyla açıklanamaz.

Çelebi İranlı dostları gibi Irak’ta uzun bir oyun oynadı. Amerikan ordusunun Saddam’ı devirme hayalini başarmasının ardından Nisan 2003’te Bağdat’ta kendisiyle irtibat kurduğumda yardımcılarından biri “Sen bir Allavi hayranısın” diye bağırarak kapıyı kapadı.

Çelebi, güleryüzlü yuvarlak yüzüyle kapının ardından bakarak belirdi; sakinleştirici bir şekilde “Durun, biz David’i tanıyoruz” diyerek elimden tuttu ve beni kendi yerleşkesine götürdü. Müteakip saatler boyunca ısrarla Pentagon’un Bağdat’taki adamı olduğunu ve Amerikan desteğini almaya çalışan diğer Iraklıların hiçbir şansı olmadığını anlattı.

CIA Irak’la ilgili birçok yanlış yaptı, ama Çelebi’yi erkenden fark etti. CIA onu güvenilmez, daha da önemlisi devrimci İran rejimiyle derin bağlantıları olan biri olarak gördü.

İsrail’in yok olmasına çalışan İran’la temas içinde olduğu halde Çelebi’ye İsrail yanlısı yeni-muhafazakârlar tarafından kucak açılması, tarihin garip paradokslarından biri. Bu nasıl oldu? Tarihçilerle dolu koskoca bir kütüphane bile muhtemelen bunu açıklayamaz. Bu bir komplo değildi. Bu bir hataydı.

Çelebi şaşırtıcı bir şey yaptı. Hep başbakanlık için üzerinde uzlaşılan bir aday olacağı beklentisiyle, iktidarın bir kenarına eklemlenmek için farklı gruplarla pazarlık yaparak Irak’ta kaldı. Amerikan politikasında son derece eksik olan bir özellik kendisinde vardı: kararlılık.


Bu sıradışı hayattan iki kelimelik bir ders: Dikkatli olun. Tarihin “doğru bir tarafı” veya aydınlığa doğru yükselen bir yolu yoktur. Hırslı, dünyayı değiştiren insanlar bazen de yalancıdırlar aynı zamanda. Çelebi gibi zeki ve kıvrak bir adamın ağına düşmeden evvel, Amerikalıların Ortadoğu hakkında bizim bildiğimizden çok daha fazlasını bilmeleri gerekir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder