AMERİKAN SEÇİMLERİ DÜNYAYI İYİCE ENDİŞELENDİRİYOR
David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe
yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan
casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 18.10.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Amerikan seçimlerinden üç hafta evvel tahmin yürütmek riskli; ama şu an
için gerçekleşmesi en yüksek ihtimal, Amerikan siyasetinin merkezin kontrolünde
kalması ve Hillary Clinton’ın başkan olması. Bu, birçok nedenle önem arz
ediyor; özellikle de son derece değişken/istikrarsız bir dünyayı istikrara
kavuşturmaya başlayabileceği için.
(…)
(…) Geçtiğimiz iki ayda üç kıtayı gezmiş biri olarak gittiğim yerlerde
dünyanın haliyle ilgili geniş çaplı endişeler, yakınmalar duydum. Birçok uzmana
göre, ABD ve müttefikleri gerilerken Vladimir Putin’in Rusya’sı ilerliyor.
Eski üst düzey CIA yetkililerinden Rolf Mowat-Larssen, kaleme aldığı
bir makalesinde Amerikan-Rus çatışması tehlikesine dikkat çekiyor: “Bir ömür
Rusya’yı gözlemlemiş biri olarak Rus-Amerikan ilişkilerine dair hiç bugünkü
kadar endişelenmemiştim. Soğuk Savaş yıllarının uygulamalarına benzer şekilde
ABD ve Rusya’nın karşılıklı hamleler yaptığı tehlikeli bir sıfır toplamlı oyun
modeli ortaya çıkmış durumda.”
Rusların Ukrayna, Suriye ve siber alanda saldırganca adımları, bazı
uzmanların, hasımların birbirine galip gelme beklentisiyle hamleler yaptıkları
“tırmandırma üstünlüğü” psikolojisinin anlatıldığı Herman Kahn’ın klasik “Tırmanma
(On Escalation)” kitabı gibi Soğuk Savaş
metinlerini gözden geçirmelerine yol açıyor. Bazı uzmanlar, Rusya’nın artık
ABD’nin konvansiyonel silahlardaki üstünlüğünü ve bu silahları kullanma irade
ve isteğini kaybettiği algısıyla hareket ettiğini savunuyor.
Ancak mevcut Amerikan-Rus yüzleşmesi bazılarının zannettiğinden daha stabil
durumda. Birincisi, iki ülke arasındaki diplomatik görüşmeler neredeyse
süreklilik arz ediyor. Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Rus mevkidaşı Sergey
Lavrov’la bıkmadan usanmadan sürdürdüğü (nafile görünen) müzakerelerle dalga
geçmek kolay. Ancak gerek bu buluşmalar gerekse Suriye’de muhtemel bir
çatışmayı önlemek üzere Amerikan ve Rus orduları arasında sürdürülen günlük
temaslar da kazaen çatışma ihtimalini azaltıyor.
Bu arada Pentagon, Amerikan “üstünlüğü”nü yeniden tesis edebilecek şekilde
yeni ileri teknoloji ürünü silahlar üzerinde çalışıyor.
Rusya’nın bu çatışmalarda görünüşteki baskın konumu da aslında
göründüğünden daha kırılgan. Bunun temel nedeni, yaptırımlar ve düşük petrol
fiyatları yüzünden ekonomisinin giderek zayıflaması.
Rusya birçok kriter bakımından gerilemekte: (…)
Askeri güç gösterisi Rusların iktisadi düşüşünü maskeliyor. Reuters
yazarı William E. Pomeranz’a göre, GSYH’de hükümetin payı geçtiğimiz 10 yılda
neredeyse iki katına çıkarak Sovyetlerdeki düzeye yaklaşarak %70’e ulaştı. Bu
da büyük yolsuzlukları ve verimsizliği beraberinde getirdi. Enerji sektöründe
dahi Rusya, açık denizdeki veya kuzey kutup bölgesindeki çıkarılması güç
rezervleri için gerekli teknolojiden mahrum.
Amerikan seçim kampanyası zaman zaman sanki dünya paramparça oluyor
izlenimi uyandırıyor. Ancak müstakbel başkan, beklenilenden daha güçlü bir
Amerikan ekonomisi ve küresel ittifaklar yapısı devralacak.
Mesela Avrupalı müttefikler göçün ve popülist öfkenin baskısı altında. Ama
kırılgan merkez hala daha ayakta ve muhtemelen Clinton’ın zaferiyle daha da
güçlenecek. Yeni yönetim, Asya’da –(ABD’nin dikkatlice iteklemeleriyle)
geçtiğimiz sene birbiriyle daha iyi dostlar haline gelen– iki yakın ortağı
Güney Kore ve Japonya’yla gelişmiş iktisadi ve askeri bağlar kuracak.
Paradoksal bir şekilde geleceğe dönük en büyük tehdit, belki de geleneksel
Soğuk Savaş problemi olan nükleer silahlar olarak kalacak. Kuzey Kore
umursamazca bir nükleer devlet olma arayışında. İran’ın nükleer programı
kontrol altına alındı; ama acaba bu ne kadar sürecek? Ve Amerikan konvansiyonel
gücü karşısında ciddi bir şekilde geride kaldığını fark eden Rus liderliği,
(Suriye’deki göz boyayan operasyonlarına rağmen) hala daha stratejik
derinliğini nükleer silahlar üzerinden görüyor.
Mevcut kanıtlar ışığında Amerikan seçimleri, bir gerginlik döneminin
ardından muhtemelen küresel düzenin bir nebze olsun konsolidasyonunu
sağlayacak. İyi haber şu: Birkaç gün evveline kıyasla kötü haberin gerçekleme
ihtimali bugün daha düşük. Ancak 8 Kasım yaklaşırken dünya nefeslerini tutmuş
halde Amerikan seçimlerinin sonuçlarını bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder