Darbeleri
mazur gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz
TEDİRGİN EDİCİ GÜÇLER SOKAKLARA SALINDI
Soner Çağaptay (Washington
Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü)
The Chipher Brief, 19.7.2016
Tercümeler:
Zahide Tuba Kor
Erdoğan’a karşı darbe teşebbüsünü sizce kim
kışkırttı? Kimden destek aldılar? Eski darbe girişimlerinden farkı neydi?
(…) Birincisi, emir-komuta zinciri içinde
olmamasıyla önceki darbe teşebbüslerinden farklılaşıyor. İkincisi, geçmişte
Türk ordusu darbe yaparken halka hiçbir zaman ateş açmamıştı. Bu defa ordu
kendi halkını öldürdü. Bunun ordu üzerinde uzun vadeli sarsıcı/zayıflatıcı
etkileri olacaktır.
Darbenin arkasında kimler olduğu konusunda
bir şey söylemek zor. Tabii ki ordu içinden bir grup bunu yaptı. Ama söylendiği
üzere bunun öyle küçük bir grup olmadığı kesin. Tüm amiral ve generallerin
%20’si, tek yıldızlı (tuğgeneral) ve iki yıldızlı (tümgeneral) generallerin de
üçte biri bu teşebbüsün içinde. Yani çok ciddi bir oran.
Diğerleri darbenin arkasında Gülen Hareketi
olduğunu söylüyor. (…) Erdoğan Gülen’in iadesi için çok sert bir şekilde ABD’ye
bastıracaktır. Bu, Türk-Amerikan ilişkilerinde temel bir mesele olacaktır.
(…) Eğer ki Gülen’in iade talebi
karşılanmazsa, -ABD’nin İncirlik Üssü’ne ve Güneydoğu’daki diğer üslere erişimi
de dahil- Türk-Amerikan askeri işbirliğinin uzun vadede bu meselenin esiri olma
ihtimal az da olsa var.
Bu darbe teşebbüsüne yol açan temel bir
faktör var mı?
(…) Türkiye, iktidar partisi AKP destekçileri
ve karşıtları arasında derinden kutuplaşmış durumda. Askerliğin zorunlu olduğu
ülkede ordu, tüm Türk erkeklerin katıldığı tek kurumdu. Ama ordu kendi halkına
ateş ettiğinde bir nevi kendi ayağına kurşun sıkmış oldu. Ordu artık
birleştirici bir kurum değil. Asıl endişe Türkiye’de bir iç kargaşa çıkması. Ve
eğer ki iç kargaşa çıkarsa ülkeyi birleştirici bir orduda olmayacak ortada.
Darbe teşebbüsünü Türk vatandaşları nasıl
görüyor? Hükümetin güçlü bir İslami tepkisi söz konusu mu?
Herhangi bir demokratik rejim en iyi askeri
darbeden çok daha yeğdir. Ancak darbenin sonrası sıkıntılı; zira darbeyi
engelleyen Erdoğan’ın sokaklara döktüğü güçler, demokrat ve liberal güçler
olmadığı gibi AKP destekçisi sıradan muhafazakârlar da değil. Görünen o ki
sokaklara dökülenler İslamcı ve hatta bazıları cihatçı.
(…) Diyanet’in imamlara sala okutması (…) Bu
daha evvel Türkiye’de hiç görmediğimiz, Osmanlı’nın son yıllarından bu yana
şahit olunmamış türden bir dini seferberlik.
Erdoğan’ı savunmak için yapılan çağrı,
demokrasiyi savunma çağrısı değil, Erdoğan’ı siyaseten savunmanın dini bir
vecibe olduğu çağrısıydı. Bu seferberlik, İslamcıların ve hatta cihatçıların
caddelere muazzam şekilde akışını tetikledi. Bu İslamcılar ve cihatçılar hala
evlerine dönmüş değiller. Sokaklara dökülme çağrısı ve salalar gün boyunca
devam ediyor ki bu da hem dini heyecanı diri tutuyor hem de Erdoğan’ı savunmayı
siyasi-dini bir görev haline getiren bir siyasi çağrı olarak hizmet görüyor.
İşte bu en dramatik gelişme, hatta en az darbenin kendisi kadar dramatik…
(…) Soru şu: Bundan sonra ne olacak?
Öncelikle Erdoğan, hala tam anlamıyla ülkeyi kontrolü altına alamadığından,
direnişin son kırıntılarının da dağıldığından emin olana kadar bu hareketi
araçsallaştırabilir. İkinci ihtimal, AKP’nin süper çoğunluğu elde etmesini
sağlayacak şekilde bir erken seçim atmosferi oluşturmak için bu duyguları,
sokaklardaki bu dini hareketi araçsallaştırabilir. Böylece anayasayı
değiştirerek başkanlığı getirebilir. (…)
Üçüncü ihtimal, son bir yüzyıldır Türkiye’de
ender görülen bir şekilde sokaklara saldığı bu gücü kullanıp kullanmayacağına
odaklanıyor. Bir siyasi-dini hareketin sokaklara salınması en son Osmanlı
döneminde gerçekleşti, ironik bir şekilde, laik Jön Türkleri ortadan kaldırmak
için 1909’da yaşanan ve başarısızlığa uğrayan karşı-darbe sırasında… Erdoğan’ın
–yüzyılı aşkın bir süredir hiç görmediğimiz- böyle bir hareketi, ileri hamle
yapmak ve dini karşı-devrim hareketini bir İslamcı karşı-devrime dönüştürmek
için araçsallaştırıp araçsallaştırmayacağını bekleyip göreceğiz.
Üçüncü senaryonun gerçekleşme ihtimali
birinci ve ikinci senaryoya kıyasla daha az.
Erdoğan’ın partisine mensup olmayan Türklerden
ve muhalefet partilerinden ne tür bir karşı tepki var?
Muhalefet partileri demokrasiyi savunmaktan
yana oldu ve bu iyi bir gelişme. Tüm kesimlerden Türkler demokrasinin safında
durdu. Darbe esnasında bile medya böyle bir duruş sergiledi. Keza sivil toplum
kuruluşları da muhalefet partileri de. (…) İslamcı veya cihatçı olmayanlar ise
evlerinde kalmayı tercih ettiler. Onlar korkuyorlar. 107 sene sonra ilk kez
caddeler İslamcıların hakimiyetine girdiğinden dışarı çıkmaktan kaçınıyorlar.
Bu oldukça şok edici bir gelişme. Muhalefetin yeniden örgütlenerek sokaklara
çıkması biraz zaman alacaktır.
Aslında sokağa çıkmaları pek de iyi
olmayabilir. Zira İslamcıların muhalif insanları, solcuları ve diğerlerini
taciz vakaları çoktan başladı. Saldırganlıklar daha da artabilir. Bu yüzden
Erdoğan’ın bu İslamcı dalgayı nereye sürükleyeceği son derece önemli. Onları
araçsallaştıracak mı, cini şişeye geri mi sokacak, yoksa onları bütünüyle
sokakta mı bırakacak?
Bu darbe teşebbüsünün IŞİD’le savaşa etkisi
ne olacak? Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Bu başarısız darbe komplosunun zamanlaması
ABD için bundan daha kötü olamazdı. Zira bu, ABD’nin IŞİD karşıtı bir koalisyon
inşası için Ankara’yla özenle ve sebatla çalışmasından sonra yaşandı. İki sene
süren müzakerelerin ardından Türkiye nihayet geçen yaz Amerikan savaş
uçaklarına üslerini açmış, ardından da geçtiğimiz aylarda Suriye’nin
kuzeybatısında IŞİD’e karşı savaşa doğrudan katılmıştı. (…) Türkiye bu
koridoru [Azez-Cerablus] kontrol altına almak için sıkıştırıyordu.
IŞİD Türkiye’nin bu baskısını ensesinde hissetmiş ve bana göre tam da
Türkiye’nin Suriye’ye girmesine karşı doğrudan bir misilleme olarak İstanbul
Atatürk Havalimanına saldırı düzenlemişti.
(…)
Bu yüzden darbe bundan daha kötü bir vakitte
gelemezdi. Zira şimdi ordu bölünmüş durumda. Hükümet, bu darbe teşebbüsünün
niçin ve kimler tarafından yapıldığını, ideolojik veya siyasi bir bölünme olup
olmadığını görmek için orduya tam kapsamlı bir teftişte bulunmak isteyecek. Bu
da demek oluyor ki en azından geçici olarak ABD’yle işbirliğini donduracaklar.
Bu iyiye işaret değil. Diyebilirim ki IŞİD’e
karşı işbirliği, en azından dondurulacak veya geçici de olsa bir durgunluk
dönemine girecek. Veyahut belki de Türk ordusu demoralize olduğundan ve hükümet
ordunun bazı faaliyetlerini donduracağından bu işbirliğinde geri adım da
atılabilir. Dahası ordu, bir kısmı darbe teşebbüsüne bulaşan birçok
kabiliyetli subayını kaybedecek. Bu da ordunun görevlerini yapmasını ve güç
projeksiyonunu gerçekten felce uğratacak. Genel olarak bu hiç de iyi bir haber
değil.
Bu, AB’yle ilişkileri nasıl etkileyecek?
Türkiye’nin AB’ye katılımını unutun artık. (…)
Bunun Türk ekonomisi üzerinde ne gibi
etkileri olacaktır?
Muhtemelen olumlu olmayacaktır; zira bundan
sonra Türkiye’nin uzun vadeli istikrarı sorgulanacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder