10 Ağustos 2016 Çarşamba

M.J.KOPLOW: TÜRKİYE’DEKİ KARGAŞA İSRAİL İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR?

Darbeleri mazur gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz


TÜRKİYE’DEKİ KARGAŞA İSRAİL İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR?

Michael J. Koplow (Israel Policy Forum politika direktörü, Türkiye ve İsrail uzmanı)
Israel Policy Forum, 21.7.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

(…) Türkiye’deki darbe teşebbüsü İsrailli yetkilileri endişelendirdi. Daha yeni ilan edilen mutabakat her iki hükümet tarafından da [iç kamuoylarına] pazarlanmıştı. Üstelik Mısır’daki askeri darbe, (…) Mısır-İsrail ilişkileri için büyük bir nimet olsa da Türkiye’de askeri bir yönetimin beraberinde neler getireceğini bilmek mümkün değildi. Sonunda İsrail, sessizliğini bozdu ve mutabakatın devam etmesi beklentisini dile getirerek “Türkiye’deki demokratik sürece” destek verdi. Ancak başarısız darbe, zaman zaman bariz, zaman zaman da örtülü bir şekilde İsrail’i farklı şekillerde etkileyecek.
(…)
Bazı açılardan geçen haftaki olaylar İsrail-Türkiye siyasi ilişkilerini daha da güçlendirebilir. Erdoğan şu anda ülke içinde daha evvel hiç olmadığı kadar güçlü hale gelmek için zemin hazırlıyor. Darbeyi bu yolda bir bahane olarak kullanıyor. (…) Erdoğan, içeride her ne zaman bir meydan okumayla karşılaşsa veya Türkiye’nin hastalıklarından sorumlu tutacağı daha uygun bir odak bulamasa hemen İsrail’i bir kum torbası gibi kullanıverdi. Gülen Hareketine karşı başlattığı topyekun savaş, Erdoğan’ın kendisini tam anlamıyla bir modern dönem sultanına dönüştürmek üzere olduğu gerçeğiyle birlikte ele alındığında, cumhurbaşkanı kısa vadeli çıkarları için İsrail’i milliyetçi veya popülist amaçlarla kullanmaya kalkışmayacak anlamına geliyor. (…) Türk iç siyasetinde İsrail’in bir günah keçisi olarak kullanımı bağlamında, İsrail için güçlü bir Erdoğan zayıf bir Erdoğan’a tercih edilir.
Öte yandan aleni sebeplerden ötürü işin askeri tarafı çok daha dikenli olacak. İsrail-Türkiye ilişkilerinin 1990’lardaki altın çağının arkasında iki ülke orduları vardı. Son altı senedir ilişkilerin donmuş olması bir bakıma İsrail için bir şans olarak da görülebilir; zira bu sayede Türkiye’de darbeden İsrail ordusunu sorumlu tutanların sayısı çok az olacak, her ne kadar İsrail’de görev yapan eski askeri ataşelerden biri darbenin [Z.T.K. Akın Öztürk’ü kastediyor]  elebaşı olsa da. Darbe teşebbüsünün akabinde TSK’daki temizlik harekatı hiç vakit kaybetmeden başladı ve Türk tarihi boyunca hiç görülmemiş bir ölçüde devam edecek gibi görünüyor. Bu da demek oluyor ki İsrailli subaylarla Türk mevkidaşları arasındaki herhangi bir güçlü ilişki bundan böyle tamamen ortadan kalkabilir. Ayrıca darbe teşebbüsü, -İsrail Hava Kuvvetlerinin düzenli olarak her üç ayda bir Türkiye’de eğitim tatbikatı yapması nedeniyle- tarihsel olarak TSK içinde İsrail ordusuyla en yakın bağları bulunan Türk Hava Kuvvetleri etrafında şekillendi. Bu nedenle darbe teşebbüsünün akabinde hava kuvvetleri ciddi bir iç temizlikten geçtiğinden iki ordu arasında geriye kalan mevcut kurumsal ilişkiler de sıkıntıya girmeye mahkum.
Beklenmedik gelişmelerden biri Türk-Amerikan ilişkilerinin hızla bozulması oldu. (…) ABD’ye karşı Türklerin kışkırtıcı söylemi daha da sertleşiyor ve buna karşı Obama yönetiminin mukabelesi, Türkiye’ye demokratik normları sürdürme uyarısı ve NATO’daki statüsü konusunda üstü örtülü tehdit oldu. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde ilişkilerin daha da kötüleşmesi muhtemel. ABD, en yakın iki müttefikinin kavgalı halde kalmasını istemediğinden İsrail-Türkiye uzlaşmasını aktif olarak teşvik etti; ama iki NATO müttefiki arasında ciddi bir bozuşma yaşanırsa İsrail’in Türkiye’yle daha yakın ilişkiye geçmesi ABD nezdinde puan toplamayacak. Herhangi bir Amerikan yönetiminin İsrail’e Türkiye’yle ilişkileri soğutmasını salık vereceğini düşünmek zor olsa da tabii ki Kudüs, ABD Türkiye’den uzaklaşırken kendisinin yakınlaşmasından ne ölçüde fayda sağlayacağını hiç şüphesiz hesaba katacaktır. 
Son olarak, Türkiye’deki kalkışma ve buna mukabele, İsrail’deki gerek askeri gerekse siyasi yapı için aklını başına getirtici bir ders ve bir uyarı işareti oldu. (…) İsrail ordusu, başta İran’ın nükleer tesislerini bombalayıp bombalamama meselesi olmak üzere çeşitli konularda çoğunlukla siyasileri frenleyici bir rol üstlenegeldi; ama bu asla zorlayıcı bir tarzda olmayıp sivil idarenin üstünlüğü de hiç sorgulanmadı. Ancak bundan böyle İsrail, asker-sivil ilişkilerinde zorlu bir döneme giriyor ve bu da bir gecede gerçekleşen bir şey değil. Türkiye’deki başarısız darbe teşebbüsü de bir yığın faktörün bir sonucu; ama asıl önemli faktör, hükümetin kendilerini haksız bir şekilde kışkırttığını, siyasi bir araç olarak kullandığını ve daha büyük çatışmalarda piyon muamelesi yaptığını hisseden subayların yıllardır biriktirdikleri nefret diyebiliriz. İsrail, işte bundan bir ders alarak, uyumlu ve karşılıklı olarak birbirine fayda sağlayıcı bir sivil-asker ilişkileri sistemini güçlendirmenin ve siyasetin üzerinde bir orduya sahip olmanın zaruretinin farkında olan bir akla sahip.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder