Darbeleri mazur gören
veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz
TÜRKİYE’NİN AŞAĞI DOĞRU SÜREKLİ DÜŞÜŞÜ
Robert Pearson (ABD’nin eski Türkiye
büyükelçisi ve hâlihazırda Ortadoğu Enstitüsü uzmanı)
Real Clear World, 26.7.2016
Tercümeler: Zahide Tuba Kor
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, üç aylık
olağanüstü hali kendisi ve partisi AKP’nin devletin düşmanı addettiği kişileri
memuriyetten ve güçten düşürmek için kullanıyor. (…)
Erdoğan bu insanların hemen hepsinin
başarısız darbe teşebbüsüyle hiçbir alakalarının olmadığını biliyor. Aslında
bizzat kendi hükümeti, başlangıçta darbe girişimcilerinin ordunun küçük bir
kesimini teşkil ettiğini söylemişti. Üstelik hükümet çevrelerinden olsun
olmasın bütün siyasi partiler, bütün kurumlar, bütün siyasi şahsiyetler
hükümetin darbeyi bastırmasını destekledi. Türk toplumunun tümü darbeye karşı
duruşlarını açıkça ilan etti.
Ancak bu birlik hali mevcut temizlik
kampanyasıyla bozuldu. (…) Korku tellallığı yapanlar vatandaşları korkutarak
boyun eğdiriyorlar.
(…)
ABD’nin şu anda Türkiye’de cereyan eden
gelişmeleri kontrol etmesinin veya bir etkide bulunmasının pek mümkün olmadığı
doğru olabilir; ama kendi değerlerinin ve çıkarlarının da peşinden koşmalı. (…)
Soğuk Savaş sırasında ABD Türkiye’de gerçek bir demokrasinin gelişmesi için pek
bir şey yapmadı; tarih, şimdi bunu düzeltmemiz için bize bir fırsat sunuyor. (…)
Suçluların iadesi ve diplomatik oyalama
Bu arada ABD-Türkiye ilişkileri darbe
teşebbüsü evveline kıyasla çok daha zor durumda olabilir. En baş mesele
Gülen’in iadesi olacak. (…) Eğer ki normal prosedür takip edilirse hukuki süreç
aylar alacaktır. Bu arada Türk hükümeti, ülke içindeki derin bölünmüşlüklerin
temel sebeplerine odaklanmak yerine Gülen’in iadesini gündemde tutarak
dikkatleri dağıtmaya devam edecektir. Amerikan karşıtı keskin söylem basında ve
konuşmalarda sürecektir. Türkler ABD’nin saldırıların ardında olduğu asılsız
haberini tekrarlayıp duracaklardır. Türkiye’nin zaten birçok krizde standart
tepkisi, kendi problemlerinden başkalarını sorumlu tutmaktır. (…)
En önemli konu, iki ülkenin İslam Devleti’yle
askeri mücadelede işbirliğine devam edip edemeyeceği. Şu anda Amerikan
öncülüğündeki koalisyonun İncirlik Hava Üssü’nden operasyonları kesintisiz
sürüyor gibi görünüyor. Korkulan ise, İncirlik’teki Amerikan mevcudiyeti ve
Suriye’de IŞİD’e karşı Amerikan çabalarının Türkiye tarafından başta Gülen’in
iadesi olmak üzere diğer alanlarda tavizlerin bir önşartı haline getirilmesi.
Böyle olmasa bile subay ve general kadrolarında yoğun açığa almalar ordunun
Amerikalı ortaklarıyla etkin bir şekilde çalışma kabiliyetini azaltacak.
Türkiye’de siyaseten her ne olursa olsun,
Suriye’deki mücadeleyi etkin bir şekilde sürdürebilmek adına Amerikan
yönetiminden bazıları, geçmişi unutup Ankara’yla yeni bir sayfa açmaya istekli
olabilir. Bu anlaşılabilir, hele de ABD’nin başarıya ulaşmak için sarf ettiği
çabaların büyüklüğü dikkate alındığında… Türkiye, Suriye’deki Amerikan
operasyonlarına olumlu destek vermekten kaçınarak bir bakıma zaten oyundan
kendisini çıkarttırmıştı.
Darbe girişimi evvelinde Washington’ın
dikkatli diplomasisi, Suriye’de operasyonların devam edebilmesi adına [iki ülke arasındaki] gerginlikleri örtbas etti; ama eğer ki
Türkiye şimdi Amerikan mücadelesine karşı gerçekten direnirse bir hesaplaşma
yaşanabilir. Başkan Obama görev süresi bitmeden evvel gerçek bir başarı
göstermek istiyor ve Dışişleri Bakanı Kerry bıkmadan usanmadan Rusya’yla bir
anlaşma için uğraşıyor. Ancak ABD’nin Türkiye’nin tam desteği olmaksızın Nusra
Cephesi’ni izole edebilmesi ve savaşın yıktığı Suriye’de insani ve siyasi
çözüme imkan verecek bir ateşkese varabilmesi çok daha fazla zorlaşacak. Ancak
bu hedefler, Türkiye’nin muhalefeti artıyor diye Washington’ın öyle kolayca
vazgeçeceği türden hedefler değil.
Uçurumdan bakış
Türkiye’nin [ihtilaflarda] uçurumun eşiğine getirip ardından geri
adım atma gibi bir geleneği var. Önümüzdeki birkaç ay bu eski geleneğinin bir
testi olacak.
Türkiye’nin içinde beliren birtakım meseleler
var ve bu temizlik harekatı muhtemelen bütün bunları olumsuz yönde etkileyecek:
o Geçen seneden beri (…) IŞİD’e atfedilen ve yine PKK
teröristlerinin düzenlediği birçok saldırı yaşandı. (…) Sürekli talep
edilmesine rağmen Türkiye hala IŞİD’in kontrolündeki bölgeye yakın olan
Cerablus sınır kapısını kapatmadı.
o Darbeden evvel kontrolden çıkma noktasına gelen Türkiye içindeki
gerginlikler şimdi daha da artabilir. Uzlaşmanın yokluğunda toplumdaki siyasi
bölünmüşlüklerin daha da derinleşmesi mümkün. Baskı insanların fikrini
değiştirmez, daha da katılaştırır.
o Ekonomi çok büyük bir baskı altında. Türk lirasının değerini
kaybetmesi (…). Ekonomisini modernleştirmek için ihtiyaç duyduğu doğrudan
yabancı yatırımların payı 1994 yılındaki seviyeye geriledi. Doğrudan yabancı
yatırımlar 2007’de 22 milyar dolarken 2014’te 12 milyar dolara düştü ve şimdi
daha da düşmesi muhtemel. Büyüme oranları da AKP iktidarının ilk yıllarına
kıyasla yarı yarıya düştü. (…) Yabancı
yatırımcılar hukuki bağımsızlıktan ve bütünlükten (…) endişeliler.
o Bir zamanlar Türk halkının gururu olan ordu 2010-2013 arasında
düzmece yargılamalara maruz kalmıştı. (…) Bir senedir ordu Güneydoğu’da kanlı
bir şehir savaşı veriyordu (…) Artık sadece hükümete bağlılığı teyit
edilenlerden oluşacak bir subaylar sınıfı, ordunun bir bütün olarak zayıflaması
anlamına geliyor ki bu da sınırlarındaki tehditlerle daha az baş edebilen zayıf
bir NATO müttefiki Türkiye demektir.
Türkiye’de darbe sonrası sürecin olumlu hiçbir
getirisi olamayacak (…). Erdoğan, mevcut devletin ve sosyal kurumların toptan
dağıtılmasıyla yoluna devam ederken, muhaliflerinin darbe öncesindeki hissiyatı
bugün de aynen duruyor. Diktatörler başlarındaki belalardan içerideki
komploları –ve dışarıdan müdahaleleri- sorumlu tutmayı severler. Ancak gerçek
şu ki, onların nüfuz alanlarının dışındaki hiç kimse bu ithamlarının
doğruluğuna inanmaz. İstedikleri her şeye sahiptirler ve bunu korumak için de
gerekli gördükleri her şeyi yapmaya hazırdırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder