Darbeleri mazur
gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz
BİR SENEDİR TÜRKİYE’DE DARBE İHTİMALİYLE İLGİLİ DIŞ BASINDA ÇIKAN YAZILAR
İÇİNDEKİLER:
TÜRK ORDUSUNUN NÜFUZU YENİDEN ARTIYOR
Dion Nissenbaum (Wall Street Journal gazetesinin İstanbul muhabiri. Daha evvel aynı gazetenin milli güvenlik muhabiriydi)
ERDOĞAN AÇMAZI: TÜRKİYE’DE BİR ASKERİ DARBEYİ NE BAŞLATABİLİR?
Sputnik İngilizce
ANKARA’DA REJİM DEĞİŞİMİ? ZANNETTİĞİNDEN DAHA FAZLA MUHTEMEL
PUTİN, ERDOĞAN’I TEHDİT ETTİ: GEREKİRSE SANA KARŞI HEMEN BİR ASKERİ DARBE DÜZENLETTİREBİLİRİM; SENİ DE AMERİKALI PATRONUNU DA SURİYE’DE YENİLGİYE UĞRATACAĞIM
S.EDMONDS: DARBE GİRİŞİMİ, CIA-GÜLEN TERTİPLİ BİR PROVA
Sibel Edmonds (Eski FBI tercümanı ve Ulusal Güvenlik Muhbirler Koalisyonu NSWBC kurucusu)
Tercüme bu blogda yer almakta olup şu linkten ulaşabilirsiniz: http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/07/sedmonds-darbe-girisimi-cia-gulen.html
TÜRKİYE’DEKİ
DARBEYİ MİT DIŞINDA HERKES ÖNGÖRMÜŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR
Joseph
Fitsanakis (intelNews.org
baş editörü, aynı zamanda Coastal Carolina Üniversitesi Siyaset Biliminde
yardımcı doçent ve Avrupa İstihbarat Akademisinde müdür yardımcısı)
Tercüme bu blogda yer almakta olup şu linkten ulaşabilirsiniz:
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Ayrıca darbe tartışmalarını alevlendiren ve TSK'yı 31 Mart 2016'da darbe iddialarını yalanlayan bir açıklama yapmaya zorlayan asıl yazı ise Michael Rubin imzalı "Could there be a coup in Turkey" başlıklı makale olup Sputnik Türkçede özet tercümesi yayınlanmıştır:
TÜRK ASKERLER ERDOĞAN’I DEVİREBİLİR
Ayrıca darbe tartışmalarını alevlendiren ve TSK'yı 31 Mart 2016'da darbe iddialarını yalanlayan bir açıklama yapmaya zorlayan asıl yazı ise Michael Rubin imzalı "Could there be a coup in Turkey" başlıklı makale olup Sputnik Türkçede özet tercümesi yayınlanmıştır:
TÜRK ASKERLER ERDOĞAN’I DEVİREBİLİR
Sputnik Türkçe, 25.03.2016
Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Merkezi Direktörü
Gönül Tol’un 30 Mayıs 2016’da Foreign Affairs’te yayınlanan “Türkiye’nin
Bir Sonraki Askeri Darbesi” başlıklı makalesinin tercümesine şu linkten ulaşabilirsiniz:
TÜRK ORDUSUNUN NÜFUZU YENİDEN ARTIYOR
Dion Nissenbaum (Wall Street Journal gazetesinin İstanbul muhabiri. Daha evvel aynı gazetenin milli güvenlik muhabiriydi)
Wall Street Journal, 15.5.2016
Erdoğan yönetimi altında sistematik olarak marjinalize edilmekle geçen 13 yılın ardından ordu, cumhurbaşkanı siyasi rakiplerini bertaraf ettikçe nüfuzunu yeniden kazanıyor.
(...)
Siyasi muhaliflerini gözden düşürmek için attığı adımlar (ki kendi elleriyle seçtiği başbakanı bu ay iktidar mücadelesinde çekilmeye zorladı), Sayın Erdoğan’ın küresel nüfuzunu yayma çabalarını şekillendirmede Türkiye’nin generallerinin daha büyük bir rol oynamasının önünü açtı.
Türk generaller Sayın Erdoğan’ın Suriye’ye asker göndermek için bastırmasından rahatsızlar, Kürt isyancılara karşı tartışmalı bir askeri mücadele yürütüyorlar ve cumhurbaşkanına şüpheyle bakan Batı ittifakıyla Türkiye’nin ilişkilerini koruyorlar. Siyasetten uzak durarak milli güvenlik kararlarında temel aktör olarak yeniden ortaya çıkıyorlar.
Emekli subaylardan Metin Gürcan, “Türk ordusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı frenlemek ve denetleme-denge kurmak isteyen tek aktör” diyor.
Ordu, en net Suriye meselesinde cumhurbaşkanını denetleyici bir aktör oldu. Eski bir Türk yetkili ve Erdoğan’ın müttefiki “Geçen sene Erdoğan güvenli bölge kurmak için asker göndermeyi tartışırken komutanlar çekincelerini güçlü bir şekilde ortaya koydular” dedi.
(...)
Türk ordusunun nüfuzunu yeniden kurması, generallerin –içerideki muhaliflerini yaygın bir şekilde ezmesi Batı başkentlerinde alama yol açan kutuplaştırıcı bir lider olan- Sayın Erdoğan’ı devirmeye çalışabileceği endişelerini canlandırdı.
(...)
Askeri darbe spekülasyonları mart ayı sonunda zirveye ulaşmıştı, öyle ki Türk medyasındaki haberlere göre Obama yönetimi Sayın Erdoğan’ı alaşağı etmeye çalışıyordu. Amerikan Dışişleri Sözcüsü John Kirby’e bu konu sorulduğunda “Bu kadar komik bir iddia ve suçlamaya cevap vermeye tenezzül dahi etmiyorum” demişti.
Bu cevap spekülasyonu durdurmaya yetmedi. (...)
(...)
(...) Türk Genelkurmayı darbe iddialarını “temelsiz” diyerek reddetti (...)
(...)
Türk ordusunun yeni nesil kadrosu kendini yeniden inşa etti, ABD ve NATO’yla güçlü bağlar kurdu.(...)
Amerikalı bir yetkili “Amerikan yönetiminin Türkiye’yle ilişkilerinde geleneksel olarak en güçlü alan, ordular arası ilişkilerdir. Şu anda ordular arası ilişkiler belki daha evvel hiç olmadığı kadar güçlü” dedi.
(...)
Amerikalı askeri ve diplomatik yetkililer Türkiye’nin bir numaralı generali Hulusi Akar’a ordunun nüfuzunu artırdığı için itibar gösteriyorlar. Akar İngilizce konuşuyor ve birçok NATO görevinde bulunması nedeniyle NATO’dan mevkidaşlarıyla yakın bağları var.
Aynı zamanda Erdoğan’la da ilişkileri çok güçlü. (...)
ERDOĞAN AÇMAZI: TÜRKİYE’DE BİR ASKERİ DARBEYİ NE BAŞLATABİLİR?
Sputnik İngilizce, 12.3.2016
Türkiye’deki mevcut durum endişeyi tetikliyor. Ankara bir yandan toplumda giderek derinleşen tehlikeli bir siyasi kutuplaşmayla, diğer yandan ekonomik büyümenin ansızın düşmesi ve hem içeride hem de dışarıda tırmanan bir gerilimle karşı karşıya.
Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Araştırmaları Enstitüsünden Doç. Dr. Pavel Shlykov’un kaleme aldığı konuyla ilgili bir rapora göre, 1970’ler ve 1990’lardaki siyasi ve iktisadi kargaşanın aksine, mevcut kriz büyük ölçüde Türkiye’nin pragmatik iç ve dış politikası ile fiili liderlik iştiyakı arasındaki çatışmadan kaynaklanıyor.
Türkiye’deki mevcut kriz birçok spesifik özellikle tanımlanabilir: Birincisi, ülkenin siyasi ve toplumsal hayatının her alanı ve devlet kurumlarının tamamı bir kriz içinde. İkincisi, halkın geleceğe dair şüpheleri artıyor. İnsanlar mevcut toplumsal ve siyasal kalkınma modelinin çok yorduğunun farkında. Üçüncüsü, Türk ordusu giderek siyasi nüfuzunu artırıyor ve böylece askeri bir darbenin temellerini döşüyor. Dördüncüsü, son dönemde Kürt meselesi yeni bir aşamaya girdi ve ülkenin güneydoğusundaki durum, Türk ordusuyla Kürt güçler arasında düşük yoğunluklu bir iç savaş olarak tanımlanabilir. Ayrıca Suriye’deki çatışma Ankara’nın iç ve dış politikasını etkiliyor. Son olarak, mevcut ortamda (Erdoğan tarafından kurulan) iktidardaki AKP’nin siyasi geleceği belirsiz.
Erdoğan ve Türk ordusu
Carnegie Moscow Center’da sunduğu raporunda Shlykov şu soruyu analiz ediyor: Türkiye’de bir askeri darbe ihtimali var mı?
Ordunun siyasal sürece aktif müdahalesi Türk tarihinin bir parçası olageldi. 2000’lerde Erdoğan orduyla sivil kurumlar arasındaki ilişkilerde reformlar yaptı. Onun siyasi yönetimi altında ordu hükümete kendi politikalarını dayatamayacaktı.
Ancak eğer üç kriter aynı anda gerçekleşirse Türkiye’de bir askeri darbe ihtimali belirebilir: siyasi krizin daha da derinleşmesi, dış tehdidin artması ve Kürt meselesinin aniden tırmanması. Şu anda her üçü de mevcut.
Ankara’nın Türkiye Kürtleriyle barış sürecini askıya almasının ardından Erdoğan, orduyla bir nevi taktik ittifak kurmak zorunda kaldı. (...) bilhassa 2015 sonbaharında (...) O dönem Ankara, ordu komutanına açık çek verdi. Durumdan faydalanmak için Erdoğan orduya yönelik önceki politikasının yanlış olduğunu kabul etti. Üstelik kendi “hataları” için bir de günah keçisi buldu: şu anda Pennsylvania’da sürgünde yaşayan Türk vaiz Fethullah Gülen.
Tabii şu anda ülkedeki en güçlü siyasi kuvvetlerden biri Türk ordusu. Ama (1960, 1971 ve 1980’de olduğu gibi) bir darbe yapması mümkün değil. Zira ordu geniş halk desteği alacağından şüphe duyuyor.
Modern Türkiye’de ordu başka bir önemli rol daha oynuyor: Erdoğan’ın riskli dış politikasını dengelemek. Bir yıl evvel ordu onun Suriye’yi işgal etmesine zar zor engel oldu ve aynısı geçen ay yine tekrarlandı.
Kürt meselesi
(...)
Siyasi açıdan Türkiye Kürtleri üç gruba ayrılıyor: PKK destekçisi Kürt milliyetleri, sol ve sosyal demokrat fikirleri destekleyen Alevi Kürtler ve 2000’li yıllarda Erdoğan’ın partisini destekleyen (Kürtlerin yarısını oluşturan) dini muhafazakar Kürt çoğunluk.
Kürt çoğunluğun AKP’ye desteği Ankara’ya yaradı. Böylece muhafazakar çoğunluk Kürt meselesinden dışlandı ve ülkenin toplumsal ve siyasal sistemine entegre oldular. Ancak Suriye Savaşı’nın başlamasıyla ve IŞİD’in ortaya çıkmasıyla her şey değişti. Bundan sonra Kürtler milli ve siyasi konsolidasyona hazır olduklarını ispatladılar.
Ankara’nın kuşatma altındaki Kobani’ye yardımı reddetmesinin ardından muhafazakâr çoğunluk Erdoğan’a ve partisine sadakatten vazgeçtiler. Türk hükümetiyle Kürtler arasındaki diyalogun kesilmesinin ardından daha da büyük bir hayal kırıklığına düştüler.
Türkiye’yi istikrarsızlaştıran diğer bir önemli faktör de savaşla tahrip olan Suriye’yle 822 km uzunluktaki sınırın geçirgenliği. Radikaller Suriye’den Türkiye’ye (Erdoğan’ın sıkça eleştirildiği üzere) sadece Türk hastanelerinde tedavi görmeye değil, ülkenin milli güvenliğini bozan terör saldırılarını gerçekleştirmek için de geliyorlar.
Ancak, rapora göre, milli güvenliğe yönelik artan tehditler Türk toplumunu konsolide etmeyip mevcut siyasi çatlağı daha da derinleştirecek. Zira geçmişin aksine, ordunun Kürtlerle askeri açıdan karşı karşıya gelmesi artık Türklerden geniş destek görmüyor.
Suriye tuzağı
2015’te Suriye’deki gelişmeler Ankara’nın lehine değildi. Kasım ayında Rus uçağının Türk hava kuvvetlerince düşürülmesiyle Türkiye Suriye’yi etkileme şansını kaybetti. Geçen haftalarda hükümete yakın gazeteler Suriye çatışmasına müdahale için en uygun vakit olduğunu yazsalar da bu haberlerin amacı sadece kamuoyunu konsolide etmekti.
Türkiye’nin Suriye’ye bir operasyon düzenlemesini ihtimal dışı kılan birçok sebep var.
Birincisi, teknik olarak herhangi bir kara operasyonu hava desteğini gerekli kılar. Şu anda Suriye hava sahası Rus Hava Kuvvetleri tarafından kontrol ediliyor ve Türk jetlerinin Suriye hava sahasına girmesine müsaade edilmeyecek.
İkincisi, Suriye’ye müdahale Ankara açısından çok ciddi diplomatik problemlere yol açacak. Operasyon Suudi Arabistan ve diğer Körfez monarşilerince desteklenecek. Ancak bu, ABD ve Rusya’yla bir çatışmanın kıvılcımını ateşleyecek. Dahası, böyle bir operasyonda Türk ordusu aynı anda birçok cephede savaşmak zorunda kalacak: Suriye ordusu, IŞİD, muhalif gruplar ve Kürt milisler. Erdoğan’ın böyle bir riski almaya hazır olmadığı aşikar.
Son olarak, eğer ki Türkiye Suriye savaşına müdahil olursa bu, ülkenin güneydoğusundaki Kürtlerle savaşmasıyla sonuçlanacak ve bu çatışma ülkenin her yerine sıçrayabilir.
Kavşak noktasında Türkiye
(...)
Şu anda Türkiye bir kavşak noktasında. Tercih şu: Ya Erdoğan tarafından bir süper-başkanlık cumhuriyetine dönüştürülecek ya da –bazı farklılıkları olsa da– liberal demokratik Avrupa tarzı bir devlete meyledecek.
Türkiye’nin geleceği liderine bağlı. Anayasaya göre yürütmenin başı Başbakan Davutoğlu, ancak güç/iktidar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ellerinde. Davutoğlu Edoğan’ın himayesinde ve bir siyasetçi olarak Erdoğan’dan çok daha zayıf. Ama eğer ki Erdoğan’ın gücünü sınırlandırma cesaretini bulabilirse liberal bir Türkiye şansı önemli ölçüde artacak, diyor Rus analist.
Rusya’yla çatlak
Türkiye’nin Rus uçağını düşürmesinin ardından Moskova ile Ankara arasındaki gerginlikler düşmanlığa dönüştü. İlişkilerde herhangi bir iyileşme yakın gelecekte imkan dahilinde görünmüyor.
Shlykov, Rus-Türk ilişkilerine dair üç muhtemel senaryoyu sıraladı: Birincisi, Rusya ile Türkiye uzlaşabilir. İkincisi, Rusya’yla ilişkileri normalleştirmek için Türkiye, üst düzey siyasetçilerinden birini kurban edebilir, uçak düşürmenin sorumluluğunu onun üzerine yıkarak. Üçüncüsü, uzlaşma oldukça uzun ince bir yola dönüşebilir. Bu durumda ne Rusya ne de Türkiye tavize hazır olacaktır ve çatışma uzun vadeli bir perspektifle yatışmaya bırakılacaktır.
Şu an için durum üçüncü senaryoya uygun gelişiyor gibi görünüyor. Dünya Moskova ile Ankara arasında derin bir çatışmaya şahit oluyor ve bu çatışma, ancak başrol oyuncularının sahneyi terk etmesiyle yatışabilir.
ANKARA’DA REJİM DEĞİŞİMİ? ZANNETTİĞİNDEN DAHA FAZLA MUHTEMEL
Mike Whitney (Amerikalı yazar)
Counter Punch, 24.2.2016
(…)
Daha da önemlisi, Suriye’ye bir Türk müdahalesi, Erdoğan’ın sıkıca tutunduğu iktidarı ciddi bir şekilde aşındırarak ve ABD’nin Türk ordusu ve istihbaratındaki casuslarıyla birlikte çalışmak suretiyle istismar edebileceği kırılganlıklar yaratarak ülke içindeki bölünmüşlüğü şiddetlendirecektir. Nihai hedef, sorunlar yaratıp duran Erdoğan’dan –tıpkı Kiev’de CIA’in yürüttüğüne benzer şekilde- Washington’da planlanmış bir darbeyle kurtulmak üzere renkli bir devrimin fitilini ateşlemek için yeterince toplumsal huzursuzluğu teşvik etmek olacaktır.
Obama’nın önce gizlice Erdoğan’a yeşil ışık yakıp ve ardından birlikleri Suriye’ye geçer geçmez altındaki halıyı çekeceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Çok benzer bir tertip, 1990’da Amerika’nın Irak Büyükelçisi April Glaspie’nin Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgal planına olur vermesiyle gerçekleşmişti. ABD’nin Saddam’ı hızlı bir şekilde geri çekilmeye zorladığı büyük askeri harekatı başlatmasından evvel, Irak ordusu çoktan hedefine varmıştı bile; ancak o meşum Ölüm Otoyolu üzerinden ülkesine geri dönmeye çalışan 10.000’i aşkın Irak askeri kolay av haline gelerek Amerikan ateşi altında bir bir imha edilecekti. Bu, Washington’ın Saddam’ı devirme ve yerine itaatkar bir Arap piyonu geçirme planının ilk aşamasıydı.
Acaba aynı rejim değişikliği tuzağı şimdi de Erdoğan için mi kurgulanıyor?
Emin olun böyle görünüyor.
PUTİN, ERDOĞAN’I TEHDİT ETTİ: GEREKİRSE SANA KARŞI HEMEN BİR ASKERİ DARBE DÜZENLETTİREBİLİRİM; SENİ DE AMERİKALI PATRONUNU DA SURİYE’DE YENİLGİYE UĞRATACAĞIM
AWD News, 24.9.2015
Naif Türk Cumhurbaşkanı olan bitenden habersizken, Vladimir Putin, Recep Tayyip Erdoğan’ın Moskova’ya son resmi ziyaretini, sıkıntı içindeki Ortadoğu’da Ankara’nın müdahaleci siyasetini sertçe eleştirmek için kullandı.
Moscow Times gazetesine göre, Rus Devlet Başkanı Moskova’nın harap durumdaki Suriye hava kuvvetlerini ileri teknoloji ürünü MiG-35 savaş uçaklarıyla donatacağını ve ilk özel Rus görev gücünü çoktan Halep’e yolladığını Türk mevkidaşına hatırlattı.
Türk Cumhurbaşkanı, Suriye’deki kendi yayılmacı gündemini Rusya’nın Suriye’de Esed’e kararlı desteğiyle bir şekilde uzlaştırmaya niyetlenirken, –söylentilere göre talihsiz Erdoğan’ı açıkça tehdit eden– mevkidaşı Putin’in çok sert eleştirilerine maruz kaldı.
Moscow Times’a göre Kremlin’de kapalı kapılar ardında üç saat süren toplantıda Sayın Putin, “Rus ve Türk orduları arasında dostane bağlar var ve gerekirse, eğer vahim bir politika olan el-Kaide teröristlerini desteklemekten ve yaralı IŞİD savaşçılarını Türk topraklarında barındırmaktan vazgeçmezsen, burada Moskova’dan sana karşı hemen bir askeri darbe düzenlettirebiliriz” demiş.
“Seni de Amerikalı patronunu da Suriye’de yenilgiye uğratabilirim ve uğratacağım da” diyerek şöyle devam etmiş: “Rusya’nın müttefiklerini terk edeceğini beklemek ne kadar ahmakça. Libya’nın kaderini Amerikalılara bıraktık da ne oldu? Üzerinden beş yıl geçti ama demokratik bir yönetim yerine senin el-Kaideci dostların cirit atıyor ve her şeyi mahvediyor. İnanıyorum ki resmin bütünü seni aydınlatmıyor, Sayın Erdoğan… Ben bir hatayı ikiletmem!”
TÜRK ASKERLER ERDOĞAN'I DEVİREBİLİR
Özet tercümesi: Sputnik Türkçe, 25.03.2016
Michael Rubin, "Could there be a coup in Turkey", American Enterprise Institute, 21.3.2016
Yazının İngilizce orijinaline http://www.aei.org/publication/could-there-be-a-coup-in-turkey/ veya http://www.michaelrubin.org/18639/turkey-coup linklerinden ulaşabilirsiniz.
ABD'nin Ortadoğu ve Türkiye uzmanı eski Pentagon çalışanı Michael Rubin, Türkiye'de askeri darbe olasılığının yüksek olduğunu savundu.
Michael Rubin, Amerikan Girişim Enstitüsü (American Enterprise Institute) internet sitesinde yayınlanan yazısında, halihazırda Türkiye'deki durumun acınacak olduğunu, işlerin giderek daha kötüye gittiğini belirtti.
‘ÖZEL SEKTÖR BORCU KONTROLDEN ÇIKTI'
Sorunun sadece yeni terör dalgası bağlamında güvenlik sistemindeki açıkların olmadığını ifade eden uzman, ülke içindeki bazı diğer sorunları da sıraladı. Rubin, "Türkiye'nin kamu borcu istikrarlı olabilir ama özel sektör borcu kontrolden çıkıyor. Ülkenin turizm sektörü oynak, Türk parasının zayıflaması ise vatandaşların alım gücünü olumsuz yönde etkiledi" dedi.
‘DELİ SULTAN' HIZIYLA SARAYLAR İNŞA EDİYOR'
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın da kontrolden çıktığını söyleyen Rubin, "Muhalifleri hapse atıyor, basına baskı yapıyor ve ‘deli sultan' hızıyla saraylar inşa ediyor" yorumunda bulundu.
‘ERDOĞAN'IN DUYGUSAL PATLAMALARI ŞAŞKINLIK YARATIYOR'
Erdoğan'ın Anayasa Mahkemesi'ni feshetmekle tehdit ettiğini hatırlatan uzman, "Onun ani duygusal patlamaları Türkiye içinde olduğu kadar dışında da şaşkınlık yaratıyor. Hatta iktidardaki partinin üyeleri bile onun artan paranoyası hakkında fısıldaşıyor" ifadelerini kullandı.
‘ANKARA'NIN KÜRTLERLE ÇATIŞMAYI KAZANMA ŞANSI YOK'
Erdoğan'ın Kürtlerle çatışmasını da hatırlatan Rubin, "Erdoğan önce onlarla barış görüşmelerine gitti, sonra yine onlara karşı savaş açtı. Ankara'nın bu çatışmayı kazanma şansı yok, aksine ülkenin gerçekten bölünme olasılığı çok yüksek" dedi.
‘TÜRK ASKERİ DURUMUN FARKINDA'
Erdoğan'ın Türkiye'yi uçurumun eşiğine getirdiğini Türk askerlerinin de farkında olduğunu kaydeden yazar, "Eğer Türk askerler, Erdoğan'ı devirerek yakın çevresini hapse atmayı düşünürse yanına kâr mı kalacak? Mantıksal analiz açısından bakıldığında evet, ancak bu tür eylemleri onaylama açısından hayır" yorumunda bulundu.
DARBE OLURSA ABD NE DER?
"(ABD Başkanı Barack) Obama idaresi başkanlık seçimleri arifesinde olası darbe liderlerine yönelik eleştirinin ötesine gitmez, özellikle de bu liderler ülkede demokrasiyi onarma yönünde net adımlar atarsa" diyen Rubin, bu konuda şu değerlendirmede bulundu:
"Washington, (2013'te devrilen Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed) Mursi'ye üzüldüğü gibi Erdoğan'a üzülmeyecek. Eski Mısır liderinin demokrasiye bağlılığı hâlâ tartışma konusu olabilir belki ama mevcut Türkiye cumhurbaşkanı durumunda bu konu aktüel değil. Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler yeni rejimle çalışmaya hazır olacak."
Türkiye'nin NATO üyeliğinin olası askeri darbe için engel olmayacağını ifade eden Rubin, yeni yönetimin batılı insan hakları savunucularının Türkiye'deki ihlallere ilişkin eleştirileri azaltmak için hemen gözaltındaki gazetecileri serbest bırakacağı ve Erdoğan'ın ele geçirdiği medya kuruluşlarını hak sahiplerine iade edeceği tahmininde bulundu.
Uzman, "Bunun yanında, eğer yeni olası iktidar samimi bir şekilde Kürtlerle işbirliği yapmaya hazır olduğunu gösterirse Washington onları destekler" diye ekledi.
Rubin, "Şu iki faktör, zaten kırılgan olan Türk politikasının daha da zayıflayacağını gösteriyor: İç anlaşmazlıkların artması ve olası darbenin Türk askerleri için ciddi sonuçlar doğurmayacak olması" iddiasında bulundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder