Darbeleri mazur gören
veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz
TÜRKİYE’DE DİN İLE LAİKLİK ARASINDAKİ BULANIK ÇİZGİ
Jacob L. Shapiro (Geopolitical Futures Analiz
Direktörü)
Geopolitical Futures, 19.7.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Uçağı darbecilerin F16 jetlerinin hedefi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yürek
burkucu yolculuğunun ardından güven içinde İstanbul’a indiğinde tuhaf bir şey
yaptı. Fethullah Gülen’i ve destekçilerini darbenin arkasında olmakla suçladı.
Tuhaf olan, sadece ithamın kendisi değil, aynı zamanda son birkaç gündür
yaşananların Türk siyasetini din-laiklik ayrımı üzerinden okumanın artık ne
denli köhneleştiğini göstermesiydi. (…)
(…) AKP ile Gülen Hareketi birbirine rakip İslamcı kamplar değil, daha
ziyade dine sivil toplumda bir alan açan post Kemalist Türk laikliğinin
entelektüel liderliği konusunda aralarında bir rekabet söz konusu.
(…)
Laik CHP’nin darbeye karşı durması bunun bir göstergesi (…)
Ayrıca Türkiye’de katı laikliğin kalesi zannedilen ordu, darbe teşebbüsünde
büyük ölçüde kenarda kaldı. Ordu içinden bir grubun Erdoğan’ı iktidardan
düşürecek darbeyi planlayıp yürüttüğü doğru. Ama eğer ki Birinci Ordu Komutanı
Ümit Dündar Erdoğan’a sadakatini açıklamasaydı o gece cumhurbaşkanı hayatta
kalamayabilirdi. Erdoğan ordudaki darbeye karşı çıkan birçok komutanın ve
generalin ve aynı zamanda gösterilere katılan laiklerin de desteğini aldı. O
yüzden Türkiye’de yaşananları anlayabilmek ve bunun Türkiye’nin geleceğini
nasıl etkileyebileceğini analiz etmek için daha iyi bir çerçeveye ihtiyacımız
var.
(…)
(…) AKP’nin yükselişi İslam’ın kamusal alanda ifade edilebilir hale
gelmesini sağladı. Ancak din AKP’nin yükselişinde tek belirleyici etken değil. (…)
(…)
Türklerin genelinin laik devlet arzusunu da değiştirmedi. 2007’de
yayınlanan TESEV araştırmasına göre Türklerin üçte ikisi kendini dindar, üçte
biri laik olarak tanımlıyor. Müslüman ülkelerde yapılan 2015 Pew araştırmasına
göre Türklerin sadece %12’si şeriatın resmen hukuk sistemine dönüşmesini
destekliyor.
Günümüz Türkiye’sini anlamak için şunu kabul etmelisiniz ki Türkler genel
olarak dinlerinden gurur duyarlar ve ülkelerinin dayandığı laik prensiplere de
derinden değer verirler.
Batılıların bunu anlayabilmeleri zor; zira Erdoğan’ı bir İslamcı ve orduyu
da laik milliyetçi olarak sınıflandırmak ikisini birbirinden ayırmanın basit
yolu. Ama geçtiğimiz hafta yaşananların da gösterdiği üzere, şu anda Türkiye’de
neler olup bittiğini anlamak için bu yanlış kavramsallaştırmanın kullanılması
bir problem.
Birinci Dünya Savaşı hezimetinden sonra ayakta kalabilmek için Türkiye,
İstanbul’da belirgin bir güç merkezi ile yeterince temsil edilmeyen Anadolu’da
zayıf ve fakir bir çevre üzerine inşa edildi. Bu uçurum kapandıkça ve Türk
halkı birbirine kaynaştıkça Türkiye kendinden çok daha emin ve uzun vadede daha
güçlü bir ülke hale gelecektir. Kısa vadede ise kaotik bir görüntü arz edeceği
ve zaman zaman da şiddetin olabileceğine hiç şüphem yok. Türkiye’nin bir demokrasi
olarak mı kalacağı, yoksa Erdoğan’ın ülkenin kontrolünü elinde tutmaya devam mı
edeceği konusunda emin değilim; nihayetinde buna Türkler karar verecek. Ama
oyunda devrede olan dinamikler bunlar. (…)
Bu arada Türkiye’de olan biteni salt dindar-laik çatışmasına indirgememek
önemli olduğu gibi, abartılı olan bu ayrımı tamamen gözden çıkarmak da doğru
değil. Türkiye bu ayrımı asla unutamaz. (…) Türkiye’deki iç çatışma öyle
basitçe bir akıl-vahiy çatışması değil, aslında iktidar mücadelesidir. Kalanı
göz boyamadan ibarettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder