Darbeleri
mazur gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz
DOĞRU
DÜRÜST ATEŞ ETMEKTEN ACİZ ÇETE
Henri Barkey (Woodrow
Wilson Merkezi Ortadoğu Programı direktörü)
The
American Interest, 18.7.2016
Tercümeler:
Zahide Tuba Kor
Türkiye’deki
başarısız darbe teşebbüsü Türk demokrasisinin geleceği için hem iyiye hem de
kötüye alamet. İyi haber, darbenin başarısızlığa uğraması ve Türk siyasetinin
darbeye direnmesidir. Ama o kadarla sınırlı. Kötü haber ise hükümet, Türkiye’yi
daha az demokratik kılabilecek anayasal değişiklikleri hızlandırmaya
çalışacaktır.
Darbe
teşebbüsü, rejim değişikliği arzusuyla eyleme geçen ama bir o kadar da
umuda/şansa bel bağlayan ordu içinden komplocu bir grubun olgunlaşmamış
fikrinin bir ürünüydü. Ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şûra’da temizlenecekleri
dedikodusuyla motive olmuş bu isyancı subaylar, caddeleri ve hava sahasını
kontrolleri altına aldıklarında diğer birliklerin de saflarına katılacaklarını
zannetmiş olabilirler. Ne denli kötü organize oldukları ise daha baştan
besbelliydi; darbe yapmak istiyorsanız ilk emin olmanız gereken şey ülke
liderinin bulunduğu yerdir.
Sivil
liderin nerede olduğuna dair herhangi bir fikirlerinin olmadığı baştan
belliydi. (Ama darbeciler askeri liderliği tutuklamayı başardılar.) Ayrıca
darbeden etkilenmeksizin yayınlarına devam edebilecek sayısız haber kaynağı
olduğunu unutularak geçmiş darbelerde olduğu gibi muhtırayı yayınlatmak için
doğrudan devlet televizyonuna gittiler. Daha da kötüsü bu subayların
başında güçlü bir komutanları yoktu (…)
Askeri
darbeler ister başarılı olsun ister başarısız, bir ülkenin siyasi yapısına
vurulan ağır darbelerdir. Darbelerin açtığı yaralar tam anlamıyla hiçbir zaman
iyileşemediğinden yıllar sonra dahi siyasetçisinden sıradan vatandaşına kadar
herkesin davranış kalıplarını değiştirerek siyasi topluluğa zarar vermeye devam
ederler. Türkiye’de geçmişteki tüm darbelerin beklenmedik sonucu, subayların en
az istedikleri ve bekledikleri sonucun vuku bulması olmuştur. Bu defa da
askerler kısa vadede Erdoğan’ın güçlenmesiyle karşı karşıya kalacaklar.
Ancak
bu darbenin en önemli sonucu herkesin birden kaybetmesi oldu. Ordunun iç
zafiyeti ifşa oldu; en üst kademe darbenin uyarı işaretlerini ıskaladı ve şimdi
de ordu karşıtı sürü psikolojisi nüfusun küçük bir bölümünü etkisi altına aldı.
Erdoğan
bu darbe teşebbüsünden sağ kuruldu ama yenilmezlik havası ciddi bir darbe aldı.
Askeri ejderi ehlileştirdiğini zannediyordu, ama öyle olmadığını gördü. Bundan
böyle yeni bir darbe tertibinden doğal olarak endişe duyacak ve politikalarını
buna göre ayarlayacaktır. Bu da bürokrasi, ordu ve hatta toplumda dahi temizlik
kampanyasının hız kazanması anlamına gelecektir. Aslında bağışlayıcı olması ve
toplumun ve siyasi muhalefetin anayasal düzenin arkasında durduğunu kabul
ederek siyasi muhaliflerle ilişkilerini düzeltmesi gibi bir fırsat var önünde.
Ancak hem onun hem de en yakın müsteşarlarının son dönemdeki davranışları ve
ona destek veren Türk medyasının büyük çoğunluğu bunun muhtemel olmadığına
işaret ediyor.
Peki
bu Türk dış politikası açısından ne anlam ifade ediyor? Cumhurbaşkanı ve
başbakan hemen eski müttefikleri (…) Gülen’i suçladılar. (…) önümüzdeki aylarda
Gülen’in iadesi için çağrılar iyice artabilir ve (…) Türk-Amerikan ilişkileri
darbe alabilir.
ABD
için de riskler oldukça yüksek: Türkiye bir NATO üyesinden çok daha fazlası.
Suriye ve Irak’ta her ikisi de IŞİD’i yenme konusunda işbirliği yapsa da metot
konusunda aralarında anlaşmazlık var: (…) Önümüzdeki aylarda Amerikalı ve Türk
yetkililer arasındaki görüşmelerin çok daha sertçe geçmesini bekleyebiliriz.
Böyle olsa bile iki taraf arasında sonunda geçici bir görüş birliği ortaya
çıkacaktır; zira Nice, İstanbul ve Brüksel saldırıları gösterdi ki IŞİD’le
mücadelede kaybedecek hiç vakit yok.
Doğru
düzgün ateş etmekten aciz bir çetenin başarısızlığa uğraması iyi bir haber;
ancak olan oldu bir kere ve bunun daha da fazla hasar verme ihtimali, sadece
Türk iç siyasetini değil, aynı zamanda dış dünyayla ilişkileri de
gölgeleyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder