Darbeleri mazur
gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz
İÇİNDEKİLER
TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBEYE ARAP DÜNYASINDA YÖNETİCİLERİN VE HALKIN TEPKİSİ FARKLI
Taylor Luck (Ürdün’de yaşayan The Christian Science Monitor Ortadoğu muhabir ve Washington Post özel muhabiri gazeteci ve yazar)
The Middle East
Eye
Güvenlik
gerekçesiyle adı verilmeyen bir Mısırlı gazetecinin yazısı
ARAP MEDYASI
TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBENİN SUNUMUNDA ÇUVALLADI
The New Arab
TÜRKİYE’DEKİ
DARBE MISIR MEDYASI DIŞINDA HER YERDE BAŞARISIZ OLDU
Ahmed Magdy
Youssef (İsveç’te küresel medya üzerine yüksek lisans yaptı;
2011’den bu yana Mısır medyası üzerine araştırmalarını sürdürüyor)
ARAP TV
KANALLARI TÜRKİYE’DEKİ DARBEYE İLİŞKİN HABERCİLİKTE TÖKEZLEDİLER
Arab News
Ayrıca
Birleşik Arap Emirlikleri’nin darbedeki rolüyle ilgili 3 yazıya http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/08/birlesik-arap-emirliklerinin-darbedeki.html ve David Hearst’ün
“Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye’deki darbe tezgahçılarına para akıttı ”
başlıklı yazısına da http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/08/darbeleri-mazurgoren-veya-gosteren.html linkinden ulaşabilirsiniz.
Tercüme: Zahide Tuba Kor
TÜRKİYE’DEKİ
BAŞARISIZ DARBEYE ARAP DÜNYASINDA YÖNETİCİLERİN VE HALKIN TEPKİSİ FARKLI
Taylor Luck (Ürdün’de
yaşayan The Christian Science Monitor Ortadoğu muhabir ve Washington Post özel
muhabiri gazeteci ve yazar)
Christian
Science Monitor, 20.7.2016
Ortadoğu’nun
dört bir yanında halklar, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askeri darbeyi
bastırmasını demokrasinin bir zaferi olarak kutluyor; her ne kadar Erdoğan’ın
iktidarını sürdürmesine hükümetlerinin tepkisi çok daha mesafeli olsa da.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın zaferi Arap dünyasının büyük bir kesiminde sevinçle kutlandı. Cuma
gecesinden cumartesi öğleden sonraya kadar Arap başkentlerindeki şoförlerin
kulakları arabalarının radyolarına, esnafınsa gözleri dükkanlarındaki
televizyonlarına yapışmış; birçoklarının hayal dahi edilemez saydığı bir şeye
şahit oluyorlardı: demokratik yollardan seçilmiş bir İslamcının askeri bir
darbeyle karşı karşıya kalıp da zafer kazanmasına...
Bazı çevrelerde
Erdoğan’ın zaferi o denli büyük bir sevinçle karşılandı ki Ürdünlü Muhammed
Dahamşeh gibi nice Arap vatandaşlar darbe esnasında dünyaya gelen bebeklerine
Recep Tayyip ismini koydular. Hükümet kaynaklarına göre bu sene doğan 18
Ürdünlü bebeğe Sayın Erdoğan’ın ismi verilmiş.
Birçok Mısırlı
için Erdoğan’ın zaferi, (…)
Kahire’den Hasan
Muhammed isimli bir esnaf, telefonla gerçekleştirdiğimiz bir mülakatta dedi ki
“Müslüman Kardeşler birçok hatalar yaptı, ancak istifa ettirmek için başka bir
yol denemeliydik.”
Ancak Erdoğan’ın
cazibesi İslamcılığın çok ötesine geçiyor; onun kendine mahsus bir muhafazakâr
İslamcı siyaset tipi var.
Ortadoğu ekseni
Erdoğan’ın Arap
dünyasındaki itibarı yıllar evveline gidiyor (…)
2003 Irak
işgalinde Amerikan öncülüğündeki koalisyonun Türk topraklarını kullanmasına
izin vermemesinin yanı sıra Gazze’ye desteği ve İsrail’le arasının açılması
Arap vatandaşlarının duruşuyla örtüştü.
2012’de Pew
Araştırma Merkezi’nin Tunus, Ürdün, Lübnan, Mısır, Türkiye ve Pakistan
vatandaşlarıyla gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, ankete katılanların
%63’ü Erdoğan’ın Türkiye’sini dini ve siyasi alanda bir rol model olarak
görüyordu. %65’in Erdoğan ve %70’in Türkiye hakkında gayet olumlu fikirleri
vardı ki bu oranla sözkonusu kategorideki tüm ülkeler ve tüm liderler arasında
en başı çekiyordu.
Uzmanların
çoğuna göre sonraki yıllarda Erdoğan’ın bölgesel duruşu Arap Baharı’nda
Ankara’nın İslamcılara destek çıkmasıyla belirgin bir darbe aldı.
(…)
Atlantik Konseyi
Refik Hariri Ortadoğu Merkezi’nden kıdemli araştırmacı H.A. Hellyer şunları
söyledi: “Bence (Erdoğan’ın popülaritesi), Filistin yanlısı ve Esed karşıtı dış
politika duruşundan ve ayrıca Türkiye’nin ekonomisini kıskanılacak denli parlak
ve bağımsız bir seviyeye getirmesinden çok daha fazlası.”
Mesafeli tepki
Vatandaşlarının
aksine Arap yönetimlerinin Erdoğan’ın zaferine tepkisi, Türk cumhurbaşkanıyla
sıklıkla gergin seyreden ilişkilerinin altını çizercesine çok daha kısık
sesliydi.
Amman merkezli
el-Kuds Siyasi Araştırmalar Merkezi Direktörü Oraib Rantawi’ye göre, “Arap
ülkelerinde halkların Türkiye’ye yönelik tutumuyla yönetimlerin resmi yaklaşımı
arasında bir fark var. Yönetimler, kendisini İslam ve Arap dünyasının bir
lideri olarak sunan Erdoğan’ı bir rakip görüyorlar ve onun kitleler arasında
itibar kazanmasını izlemekten hiç de memnun değiller.”
Suriye’de ise
Türkiye’deki olaylara tepki çok daha farklıydı. (…) Başlangıçta darbe haberi
Esed rejiminin kalelerinde sevinç gösterileriyle kutlandı; gelen haberlere göre
Erdoğan’ın sonunun geldiğini zannederek hükümete bağlı birlikler sokaklara
çıkıp mutluluklarının bir nişanesi olarak silahlarından havaya kurşunlar
sıktılar.
Erdoğan’ın
darbeden sağ salim kurtulması Mısırlı karar alıcıları hayal kırıklığına
uğrattı. (…)
(…)
Erdoğan’ın
zaferi BAE ve Ürdün’de temkinle karşılandı (…).
(…)
Uzmanlara göre,
Arap yönetimleriyle halkları arasında Erdoğan konusundaki farklılık temelde iki
tarafın gelecek özlemleriyle bağlantılı. Sayın Rantawi’ye göre “Halk, Arap
rejimlerine dikkatle dinlemeleri gereken bir mesaj yolladı: İnsanlar demokrasi
ve siyasi reformda bir atılım, bir ilerleme konusunda son derece ümitsizler ve
yine Ortadoğu’da herhangi bir başarı hikayesi duymanın özlemi içindeler.”
MISIRLILARIN
TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBEYE TEPKİLERİ: BİR DAHA OLMASIN DEYİP DURDUM
Güvenlik
gerekçesiyle adı verilmeyen bir Mısırlı gazetecinin yazısı
The Middle East
Eye, 21.7.2016
Mısırlı bir ev
hanımı ve uzun süredir Müslüman Kardeşler destekçisi olan Şirin’in Türkiye’de
bir darbe yaşandığını duyduğu anda kalbi küt küt atmaya başladı. “Neredeyse
ağlayacaktım” dedi ve ekledi: “Mısır’da aynı senaryoyla tecrübe ettiğimiz
anları hatırladım.”
Güvenlik
nedeniyle soyadını söylemeyen Şirin bütün gece uyanık kalıp televizyondan
haberleri seyrettiğini anlattı. “Eşim, endişelenme burada yaşanan orada
tekrarlanmaz” dedi diye de ekledi.
(…) bir başka ev
hanımı olan Şeyma Sabri ise bambaşka bir gözle olan biteni seyretmiş. Ona göre
bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “intikam almak ve iktidar dizginlerini
daha da fazla ele geçirmek” için sahneye koyduğu bir “şov”. Mısır’da Sisi
yönetimini destekleyen Sabri “Erdoğan’ın ve halkın orduya muamele şeklinden çok
üzüldüğünü” söyledi.
Geçen cuma
gecesi Türkiye’deki darbe teşebbüsü haberleri dünyanın gündemine oturduğunda,
tıpkı Şirin ve Şeyma gibi, Mısırlıların birçoğu da can evinden vuruldu. Mısırlılar
son yıllarda hep kendi ülkelerindeki siyasetin penceresinden Türkiye’deki
gelişmelere bakıyorlar ve verdikleri tepkiler de halkın halen daha ne derece
derinden bölünmüş olduğuna ayna tutuyor.
Siyaset
sosyologu olan el-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Mısır
Araştırmaları biriminden kıdemli araştırmacı Ziad Akl dedi ki “(Türkiye’deki
darbeyi) bizzat Mısır rejiminin bir zaferi olarak gören rejim yanlısı bir lobi
var. Bir de aralarında Müslüman Kardeşlerin de bulunduğu farklı siyasi
güçlerden oluşan bir hükümet karşıtı lobi var ve bunlara göre (darbenin
başarısızlığı) meşruiyetin bir zaferi. Ve onlara göre Erdoğan’ın darbe sonrası
attığı adımlar bir darbeyle nasıl baş edilmesi gerektiğinin bir örneği.”
“İçeriden
devrim”
Uluslararası basın
Türkiye’deki darbenin başarısızlığa uğradığını 16 Temmuz sabahının erken
saatlerinde teyit etse de Mısır resmi ve özel gazetelerinin manşetleri
Türkiye’deki iktidarı ele geçirme girişiminin başarıya ulaştığını yazıyordu.
Devlete ait el-Ahram
da özel teşebbüsün bir gazetesi olan el-Mısr el-Yevm ve el-Vatan
da ilk sayfalarında “Türk ordusu Erdoğan’ı alaşağı etti… Ordu yönetime el koydu
ve Erdoğan’ı görevden aldı” diye yazmıştı.
Ahmed Musa,
sunuculuğunu yaptığı Sada el-Balad özel kanalındaki talk şov
programında ısrarla Türkiye’de yaşananın “kesinlikle bir askeri darbe olmayıp
Türk silahlı kuvvetlerinin içinden bir devrim olduğu”nu söyledi. Ahmed Musa
izleyicilere Türkiye’deki “devrimleri… Türk ordusu daima kazanmıştır” dedi. [Z.T.K.
Bir başka Mısır medyası eleştirmeni kaleme aldığı bir yazısında bu sunucunun
başka sözlerine de yer vermiş: “Erdoğan terör gruplarına milyonlarca dolar para
akıttı… Erdoğan bir ders almalı: Türkiye’deki darbe ile Mısır’daki devrim
arasında bir fark var. O, bıkmadan usanmadan Mısır’daki 30 Haziran olaylarını
darbe diyerek yaftalamıştı.”. Ahmed Magdy
Youssef, “Türkiye’deki darbe Mısır medyası dışında her yerde
başarısız oldu”, 26.7.2016]
El-Beled televizyon
kanalındaki bir sunucu, darbeye karşı sokaklara dökülen Türk vatandaşlarının
“IŞİD’çilere benzediği”ni söyledi.
Resmi düzeyde
ise Mısır, Reuters’ın haberine göre, Türkiye’deki kargaşayı kınayan ve
tüm tarafları “Türkiye’nin demokratik yollarla seçilmiş hükümetine saygı
duyma”ya davet eden BM Güvenlik Konseyi bildirisini engelledi. Mısır Dışişleri
Bakanı daha sonra bildirinin sadece “kelimeler”ine itiraz ettiklerini söyledi.
(…)
Kahire’deki
Müslüman Kardeşler destekçisi ev hanımı Şirin, Türkiye’deki darbe teşebbüsünü
izlerken halk iradesinin “her şeyin üstünde” olduğu kanaatine net olarak
vardığını söyledi.
(…)
“Türkiye’de
Erdoğan ordu, polis, medyanın büyük bir kısmının desteğine sahip ve muhalefet
partileri de onun yanında durdu. Mısır’da ise tam aksi olmuştu. Alternatif
medyamız son derece zayıftı. Polisler, aileleri ve çok sayıda insan, (Mursi
yönetimine karşı kitlesel protestoların yapıldığı güne atıfta bulunarak) 30
Haziran’da samimiyetle inanarak sokaklara dökülmüştü. Ümitsiz vakaydı.” dedi
Kahire’de
bağımsız bir foto muhabiri olan Muhammed er-Raai ise Türkiye’deki darbe
teşebbüsünün kendisine Mısır’da yaşananları hatırlatmadığını söyledi ve bunu
iki olay arasında çok fark olmasına bağladı. Er-Raai, Mısır medyasının olayı
ele alma şeklini “oldukça naif ve ilkel” buluyor; “Bu tür şeyleri onlardan
beklemeye alıştık artık. Keyfilik, yalanlar ve cehaletle bizi korkutup durmakta
ısrarcılar” diye de ekledi. Muhalefet partilerinin darbeye karşı Erdoğan’a verdiği
desteği “mükemmel bir cevap” olarak görüyor: “Muhalefet partileri milletin
menfaatlerini, özgürlüğü ve demokrasiyi iktidarla şahsi ihtilaflarının üzerine
koydular. Mesele, bir şahıs olarak Erdoğan değil, demokrasi ideali
meselesiydi.”
Bir doktor ve siyasi
aktivist olan Hatem Ali, Türkiye’deki aktivistlerin Twitter mesajlarını takip
ederken ilk aklına gelenin “bu darbenin Suriyeli mültecilere ve Suriye’ye
vereceği zararlar” olduğunu söyledi. Yine Mısır’daki 2013 darbesini
hatırladığını ve Rabia Meydanı benzeri bir senaryonun yaşanıp yaşanmayacağını
merak ettiğini de ekledi: “Sürekli şunu düşünüp durdum: Acaba kaç masum insan
bu uğurda hayatını kaybedecek? Erdoğan’ı destekleyen kaç insan ölmek durumunda
kalacak?”
Öte yandan Ali
şunları söyledi: “Ama işin sonunda Mısır ile Türkiye arasında bir kıyas
yapılamaz. Zira Türkiye, -tıpkı Mısır’daki gibi- [Z.T.K. Mursi’ye
muhalif bir çatı örgüt olan Temerrüd Hareketi’nin kurucusu] Muhammed el-Baradey’e
veya ‘her şeyden evvel seçilmiş hükümetten kurtulmalıyız, sonrasında orduyla
baş edebiliriz’ diyen siyasetçilere sahip değildi… Aramızdaki fark şu: İster
Erdoğan destekçisi olsun isterse karşıtı Türkiye’deki insanların geneli, vakti
zamanında Müslüman Kardeşler’in devrilmesi sürecine bizzat katılıp destek
verdikleri için şu anda pişmanlıklarını dile getiren bütün Mısırlı
‘siyasetçiler’den çok daha bilinçliler ve siyasi hayatla iç içeler.”
Rabia’dan daha
ürkütücü
Anavatandaki
darbenin ve tasfiye harekatının ardından Türkiye’ye kaçan Mısırlılar ise geçen cuma
gecesi yaşanan darbe teşebbüsü sırasında çok korktuklarını anlattılar.
Şu anda
Türkiye’de bulunan Mısırlı insan hakları çalışanı Selam Eşref, başta neler olup
bittiğini anlamadığını, ama askeri darbenin yaşandığını fark ettiğinde “tam bir
şok” yaşadığını söyledi ve şöyle devam etti: “Mısır’da ordunun Mursi’yi gizli
bir hapishanede alıkoymasını hatırladım. Erdoğan FaceTime’da göründüğünde bunun
gerçekten bir darbe olduğunu kanaat getirdim; zira tamı tamına aynı şeyler
Mursi’nin başına gelmişti… (Erdoğan’ın) halkı sokağa çağırması Mısır’ı
hatırlattı ve kendi kendime ‘yeniden yaşanmasın ya Rabbi’ deyip durdum. Yeni
bir oturma eylemleri süreci, yeni bir Rabia zihnimde canlandı. Bunu
kabullenemedim.”
2013 Ağustos’unda
Rabia Meydanı’nda bulunan Eşref, Türkiye’deki darbe teşebbüsünün kendisi için
Rabia’dan çok daha ürkütücü olduğunu; zira Mısır’da darbeden daha sonra, Rabia
Meydanı’ndaki olayların ardından aslında neler olup bittiğini idrak edebildiğini
söyledi. Ama Eşref, Türkiye’deki süreç başladığında “hemen o korkuyu
hissetmiş”. “Daha evvel bizzat tecrübe ettiğim her ne varsa hepsini bir bir
hatırladım. İnsanlar sokaklardaydı, helikopterler onları vurup öldürüyordu,
caddeler kan revan içindeydi, yanı başımızdaki protestocular vurulup bir bir can
veriyordu ve ardından yaşanan bütün o katliam: Evet, şu anda yeni bir Mısır
yaşanıyordu.”
Eşref,
Türkiye’de sürgünde yaşayan erkek kardeşlerinin Türk halkının darbeye derhal
tepki göstermesine hayran kaldıklarını ve darbe karşıtı gösterilere
katıldıklarını anlattı. Darbe başarısızlığa uğradığında rahatladığını ve
sınırdışı edilme korkusunun yatıştığını söyledi. O şimdi yaşanan olayları çok
yakından takip ediyor.
ARAP MEDYASI
TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBENİN SUNUMUNDA ÇUVALLADI
The New Arab,
16.7.2016
(…)
Darbenin Mısır
medyasında haber yapılma şekli ve Erdoğan’ın devrildiğine dair erken
açıklamalar sosyal medyada dalga konusu oldu. Bir Twitter kullanıcısı “Darbe,
Mısır gazetelerinin sayfalarında zafere ulaştı” diye yazdı.
Diğer medya profesyonelleri
de darbeyi Erdoğan “hak ettiğini buldu” diyerek memnuniyetle karşıladı.
Bunlardan biri Twitter da şunu yazdı: “Sonun geldi Erdoğan. Terörist Müslüman
Kardeşler örgütü için kara gün.”
Ama darbenin
başarısızlığa uğradığı ortaya çıktığında bazı basın mensupları sosyal medya
hesaplarından darbe destekçisi yorumlarını siliverdiler.
Ala’ el-İsvani
16.7.2016’da şunu yazdı: “Ordu Erdoğan’a karşı bir darbeye giriştiğinde insanlar
dediler ki işte bu, Sisi’ye meydan okuyanlara Allah’ın bir cezası; ama darbe
başarısızlığa uğradığında bu defa çark edip darbeyi tertip eden Erdoğan’dı deyiverdiler.
Strateji uzmanlarımızla gurur duyuyorum!”
Bir kısım ise
Erdoğan’a ve politikalarına karşı dursalar da askeri darbeye karşı demokrasiyi
desteklediklerini iddia ettiler. Tweetlerden biri şu şekildeydi: “Darbeye karşı
çıkmak, Erdoğan’ı desteklemek anlamına gelmez. Bu, halkı desteklemek demektir.
Erdoğan basın, internet ve ifade hürriyetini baskı altına alıyor. Ama
alternatifi olan askeri yönetim daha beter.”
(…)
Suudilerin
kontrolündeki el-Arabiya darbeyi destekleyen haber kanallarından
biriydi. Kanaldaki yorumcular bu darbe teşebbüsünü Arap Baharı’yla kıyasladılar
ve bir iç savaşın eli kulağında olduğu tahmininde bulundular. Kanal, Erdoğan
yanlısı protestocuların fotoğraflarını vermekten kaçındı ve Boğaziçi
Köprüsü’nde askerlerle selfie çeken insanların görüntülerini verdi.
Rejim yanlısı
Suriye kanalları da darbeyi destekledi. Sama kanalı darbenin başarılı olduğu,
insanların bunu kutladığı haberini verip Erdoğan’ın “kaçak” olduğunu söyledi.
Bu kanalda Suriyeli siyaset analisti Ukail Mahfuz’a sorulan soru şuydu: “En
kötü senaryo gerçekleşir de Erdoğan başta kalırsa ne olacak?”
TÜRKİYE’DEKİ
DARBE MISIR MEDYASI DIŞINDA HER YERDE BAŞARISIZ OLDU
Ahmed Magdy
Youssef (İsveç’te küresel medya üzerine yüksek lisans yaptı;
2011’den bu yana Mısır medyası üzerine araştırmalarını sürdürüyor)
Open Democracy, 26.7.2016
(…)
Mısır’ın haber
sitesi el-Yevm es-Seb’a, sosyal medya hesabından “Erdoğan’ın
devrilmesine yol açan nedenler” başlıklı bir haber yayınladı. Bu nedenlerden en
önemlisi Erdoğan’ın Mısır’a karşı düşmanlığıydı.
(…)
CBC adlı özel
kanalda bir talk şov programının sunuculuğunu yapan Hayri Ramazan, Türkiye’deki
askeri darbeyi bir “devrim” ve Erdoğan’ın 30 Haziran Devrimi sonrası Mısır’a
yönelik politikalarına bir “misilleme” olarak niteledi.
Bir diğer sunucu
Usame Kemal ise önce Erdoğan’ın CNN Türk’e cep telefonu üzerinden
bağlanıp halka seslenmesini alaya aldı, ardından el-Yevm es-Seb’a haber
sitesinin stratejisini benimseyerek kanlı darbeyi, “insanların sempatisini ve
son dönemde düşen popülaritesini yeniden kazanmak için Erdoğan’ın tezgahlamış
olabileceği”ni iddia etti.
Bazı Mısırlı
gazeteciler darbe teşebbüsünün ilk saatlerinde sosyal medya hesaplarından
düşüncelerini dile getirdiler. Tanınmış gazetecilerden ve aynı zamanda
milletvekili Mustafa Bekri Twitter da şöyle yazdı: “Türk ordusu yönetime el koyduğunu ilan etti.
Erdoğan, cehenneme kadar yolun var”. Bir diğer tartışma yaratan tweetinde
“Erdoğan gitti, Esed kaldı. Çok yaşa Suriye Arap Ordusu. Erdoğan bir savaş
suçlusu olarak yargılanmalı” diye yazdı.
Bir diğer meşhur
sunucu Yusuf el-Hosiny, Erdoğan’ın devrilmesinden aldığı hazla şunu yazdı:
“Türkiye’de ne olup bittiğini anlatmak için tüm dünyada şu ifadeler dolanıp
duracak: iktidarın el değiştirmesi, anayasal meşruiyetin yeniden tesisi, Erdoğan’ın
devrilmesi, diktatörün görevinden azledilmesi ve Erdoğan’ın ilelebet düşüşü.”
Ordunun
televizyon ekranlarından yönetime el konduğuna dair bir bildiri okutmasından
kısa bir süre sonra Mısır resmi ve özel kanallarının alt yazılarında şu
haberler akıyordu: “Türkiye’de ordu yanlısı göstericiler Erdoğan aleyhine
sloganlar atıyor”, “Erdoğan ve ailesi sığınma talebiyle Almanya’ya kaçtı”,
“Erdoğan iktidarını korumak için ortalığı kan gölüne çevirmekle tehdit ediyor”
vs. Bunları görmek gerçekten çok acıydı.
Beklenen tepki
Hüsnü Mübarek
döneminde Mısırlı gazeteciler iki kampa ayrılmıştı: cumhurbaşkanının yanında
olanlar veya ona karşı duranlar. Bugün ise Mısırlı gazeteciler askeri yönetimin
yanında saf tutuyor. (…)
Kısa şunu
söyleyebiliriz: Mısır ile Türkiye arasındaki düşmanlık öyle kısa sürede sona
ermez, hele de Sisi ve Erdoğan başta kalmaya devam ederken. Mısır medyası bu
siyasi oyunu oynamaktan gayet mutlu görünüyor.
Arab News,
18.7.2016
(…)
Saatlerce
olayları canlı yayında vermelerine ve Türk televizyonlarından görüntüleri aktarmalarına
rağmen darbeyi haberleştirmelerindeki farklılıklar çok açık bir şekilde her
kanalın Türkiye’yle ilişkileriyle doğrudan bağlantılıydı. (…)
Ayrıca birçok
Arap uydu kanalı, olayları canlı yayında doğru bir şekilde aktaracak Türkçe
bilen tercüman bulma konusunda hazırlıksızdı. Bu yüzden siyasi analiz yapmak
yerine Erdoğan’ın konuşmasını ve diğer kilit anları tercüme eden birer tercüman
gibi işlev gören siyaset uzmanlarına başvurmak zorunda kaldılar.
Daha da beteri
birçok kanal ortalıkta dolanan söylentileri haber yaparak ardından defalarca
izleyicilerden özür dilemek zorunda kaldılar. Diğer bir kısım ise yanlış
haberleri olayların hala karmaşık ve belirsiz olduğu gerçeğiyle haklı çıkarmaya
kalkıştırlar. (…)
(…) Kanalların
sahadaki gerçeklikleri aktaracak Türkiye muhabirleri yoktu.
(…)
Arap kanalları
profesyonellikten uzak ve taraflı olduğundan yanlış haberler Türkiye’deki
durumu anlamakta çok büyük bir boşluk yarattı. (…) neyin doğru neyin yanlış
olduğu noktasında izleyicilerin kafalarını allak bullak etti.
Haber kanalları
kesin ve güncel bilgileri sunan birer araç olmak yerine daha ziyade
söylentileri ve yanlış bilgileri herkesten evvel yaymaya odaklı Twitter alemi
gibi işlev gördü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder