7 Mart 2018 Çarşamba

P.K.BAEV: SURİYE SAVAŞININ SİSİ ALTINDA RUSYA TÖKEZLİYOR




Pavel K. Baev (Rusya uzmanı, Brookings Enstitüsü ABD ve Avrupa Merkezi kıdemli araştırmacısı ve Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsü (PRIO) araştırma profesörü)
Brookings Enstitüsü, 21.2.2018

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız

(…) Bundan sadece birkaç ay evvel Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Suriye’de zaferini ilan etti. Ancak Rus kuvvetleri sahada hala daha can kayıpları veriyor, Moskova’nın ittifakları karmaşa içinde ve Suriye politikası da kararlılığını ve istikametini kaybetmiş durumda.
Eylül 2015’te başlayan Rus askeri müdahalesinin ölçeği aslında hep sınırlı kaldı; ama Putin’in şahsi diplomasisi kuvvet çarpanı olarak işe yaradı. İran’dan Suudi Arabistan’a, İsrail’den Hizbullah’a kadar Suriye felaketindeki her paydaşla iletişim kurabildi. Şu an muhataplarına iletmeye çalıştığı tek mesaj, onların saldırılarına ve karşı-saldırılarına karışmamayı içeren müphem sözler. Ancak bu sözler muhataplarının çok azını tatmin ediyor. Rusya’nın güç projeksiyonu kapasitesinin sınırları açığa çıkmış durumda ve siyasi kararsızlık ve çelişkiler de bu zafiyeti şiddetlendirmekte. (…)

İran ve Türkiye ile Uyumsuz Troyka
İran ve Türkiye’yle işleyen bir siyasi ve askeri işbirliği kurmak 2017’de Rusya’nın Suriye politikasında temel bir başarıydı. (…) Kasım 2017’de Soçi’deki üçlü Putin-Erdoğan-Ruhani zirvesi bu çabanın zirve noktasıydı; ancak IŞİD’in askeri yenilgisiyle birlikte bu üç “barışı uygulatan” aktör kendi yollarına gittiler.
(…) Rusya Kürtlerle bağlar kurmuştu; ancak bu “dostluğu” fedayı tercih ederek (…) Türkiye’nin [Afrin’e] saldırısına rıza gösterdi. Rus yönetiminin Afrin harekâtı yüzünden Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerilimlerin tırmanacağını farz etmek için yeterince sebepleri var; bu nedenle Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye’nin endişelerini göz ardı etmekle ve Suriye’nin kuzeyinde Kürtler için “devletimsi bir yapı” kurmakla Washington’ı suçluyor. Bu arada Türk kuvvetleri Afrin’de sert bir direnişle karşı karşıya ve Moskova, Kürtlere destek sağlaması için Esed rejimini sessiz sedasız teşvik ediyor.
İran’ın Suriye’deki temel hedefi, askeri konumunu pekiştirmek; böylelikle hem konuşlu bulunan Amerikan kuvvetlerinin kırılganlıklarına ve hassasiyetlerine baskı yapabilir hem de doğrudan İsrail’i tehdit edebilir. Rus üst komutasının, Tahran’ın Suriye’de -güven vermeyen orduya arka çıkmaktansa- İslam Devrimi Muhafızlarına benzer bir yapı kurma planına ilişkin derin kuşkuları vardı. İsrail’in geçtiğimiz günlerde İran’ın insansız hava aracıyla yaptığı ihlale karşı sert misillemesi Rus politikasını zor bir belirsizliğe itti. Putin, İsrail Başbakanı Netanyahu’yla şahsi ilişkilerine çok değer veriyor ve Tartus ile Hmeymim üslerinde bulunan -ve Suriye hava sahasının çoğunu kaplayan- Rus hava savunma sistemi de İsrail hava saldırılarına müdahale etmedi. Ancak “Rus yapımı” Suriye hava savunması bir İsrail savaş uçağını düşürmeyi başardı. Şimdi -yarı kabiliyetini kaybeden- bu sistemin yeniden inşa edilmesi lazım ve bunun için de Şam’ın Moskova’nın yardımına ihtiyacı var.

Sıkıntıdaki Diktatörüne Destek Çıkmak
Esed rejimine sıkı/sağlam Rus desteği, Suriye savaşının diğer taraflarının çoğu için bu desteği kabul edilebilir kılmayı amaçlıyordu; ancak IŞİD’in yenilgiye uğratılması bu önermeyi -daha az değil- daha çok sarstı. Erdoğan bunu hiçbir zaman tam anlamıyla paylaşmadı. Ama İran, Suriye diktatörünü sahiplenmeye o denli hevesliydi ki Netanyahu, Esed’in [Tahran’a] bağımlılığının daha da derinleşmesini önlemesini Putin’e ısrarla tavsiye etti. Ancak bu, Rus yardımının ve askeri varlığının yayılmasını gerektiriyordu ve Putin böyle bir yükümlülük altına girmekte isteksizdi. Putin, Esed’e yönelik özel bir sempati hiçbir zaman beslemedi ve temelde Suriye’yi “renkli devrimler” tehlikesiyle mücadelede kilit savaş alanı olarak gördü. Kremlin’de [2015 Eylül’ünde Suriye’ye] müdahale etme kararı, çok taraflı savaşın keşmekeşini son derece yüzeysel bir kavrayışla alındı. Ama genç (sayılabilecek) diktatörü [Esed’i kastediyor] alenen sahiplendikten sonra, şimdilerde güvenliğini sağlama almaktan tamamen aciz olan rejime destekte kararlılık göstermek zorunda.
Geçen kasım ayından bu yana Moskova’nın temel planı, çatışmayı durdurmayı kabul eden, farklı inançlardan muhalif gruplar “kongresi”ni toplamaya odaklandı. Ancak ocak ayındaki buluşma bir hayal kırıklığıydı. Rus Dışişleri Bakanlığı, Kürt gruplardan bazı düşük profilli temsilcileri davet etti; ama YPG’nin kilit rolünü belli belirsiz tanıma dahi Türkiye’yi kızdırdı. Suudi Arabistan, bu Rus inisiyatifi hakkında çelişkili duygular içindeydi; ama sonunda kendi kontrolü altındaki gruplardan bir heyet göndermemeyi tercih etti ve böylelikle [Astana görüşmeleri] bir komediye dönüştürüldü. Putin 15 Şubat’ta Suudi Kralı Selman ile telefonda görüştü ve Ürdün Kralı Abdullah’la bir araya geldi. Bu görüşmeler, Rus desteği konusunda Esed’i kuşkuya düşürüyor ve Tahran’da da şüpheleri artırıyor.

Moskova-Washington Ekseni
Suriye, Rusya için ABD karşısında bir güvenlik paradoksu; zira Moskova bu karmakarışık savaşta aynı anda hem [Washington’la] askeri işbirliğini sürdürüp hem de varsaydığı Amerikan siyasi niyetlerini başarısızlığa uğratma arayışında. Bu tuhaf arayış, Fırat’ın doğusundaki bir petrol tesisini ele geçirmek için ilerleyen rejim yanlısı kuvvetlerden oluşan bir grup 7 Şubat’ta Amerikan ağır hava ve topçu saldırısıyla yok edildiğinde bir testten geçti. Rus sosyal medya ağları, “Wagner Grup” adı altında [Suriye’de görev yapan] paralı askerlerden yüzlercesinin hayatını kaybettiği dedikodularıyla çalkalandı ve bazıları güvenilir kaynaklardan da doğrulandı. Ancak Kremlin’in resmî pozisyonu, Suriye’de Rus ve Amerikan kuvvetleri arasındaki bu ilk büyük doğrudan çatışmayı hala daha tamamen yalanlıyor ve bu da Moskova’nın ilişkilerde sanki hiçbir hasar olmamış gibi davranmasına imkân veriyor.
(…) Her ne kadar bu saldırıyı ABD’nin “savaş suçu” olarak nitelendirme konusunda Şam’dan bazı çağrılar yükselse de Putin buna eşlik edemez. Zira Amerikan komutanlığı, çatışmasızlığı sağlayıcı iletişim kanalını kullanarak Rus muhataplarını saldırı konusunda uyarmış ve civarda hiçbir Rus kuvveti olmadığından emin olmaya çalışmıştı. Rusya’da özel savunma şirketlerinden paralı asker görevlendirmek yasaktır; dolayısıyla Rus Savunma Bakanlığı, Putin’in Suriye’de “zafer”ini ilan ettikten sonra geri çektiği düzenli birliklerin yerine “Wagner Grubu”ndan çok sayıda paralı askerin konuşlandırıldığını itiraf edemez.
Suriye savaşında işler yolunda gidiyormuş gibi bir izlenim vermek faydalı olabilir; ama Moskova’nın aşınan mevzilerinin, birliklerini ilerletmekle meşgul düşmanları tarafından fark edilmediğini umması zor görünüyor. Her şeye rağmen Rusya’nın Suriye’de önemli kozları var ve Irak/Suriye savaş alanları çevresinde Amerikan politikasının kafa karışıklığını istismar ediyor. Kendi politikası ise dayanma gücünü test eden yeni bir dizi meydan okumayla bozulmuş durumda. Putin bu karmakarışık savaşta kilit unsurlar arasında doğru düzgün bir denge kurabildiğini düşünmüştü; ama savaşın uğradığı yeni mutasyon onu hazırlıksız yakaladı. Bölgesel düşmanlar arasındaki manevra alanı giderek daralıyor ve Moskova, böyle bir denklemde bir taraf da tutamaz, kendi zeminini de güvenceye alamaz durumda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder