Christopher Phillips (Queen Mary Londra Üniversitesi Uluslararası İlişkiler okutmanı ve Chatham House Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı araştırmacısı; “The Battle for Syria: International Rivalry in the New Middle East” kitabının yazarı)
Middle
East Eye, 27.2.2018
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
(…)
Ancak
Zeytin Dalı Harekâtıyla ilgili bu türden iyimser açıklamalara rağmen başarı
henüz çantada keklik olmaktan çok uzak. Üstelik Türkiye’nin sadece YPG’li
düşmanları değil müttefiki olan Suriyeli isyancılar da muhtemelen bunun
bedelini ödeyecekler. İşin garip yanı, gerçek galipler muhtemelen Rusya ile
Erdoğan’ın sözde düşmanı Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed olacak gibi
görünüyor.
Uzun süreli bataklık riski
(…)
Ancak
harekâtın tehlikeleri de var. Türkiye uzun süreli bir bataklığa saplanabilir.
Türk ordusu 2016’daki darbe kalkışması akabindeki tasfiyelerle tükendi. Fırat
Kalkanı Harekâtı’nda, dağlık Afrin’e kıyasla, daha düzlük bir bölgeyi ele
geçirmek 7 ay sürmüş ve en az 70 Türk askeri hayatını kayberken Suriyeli
isyancılarda can kaybı çok daha fazla olmuştu.
ABD
tarafından eğitilip donatılmış YPG’lilerin aksine, o dönemde Türk ordusu
disiplinsiz İslam Devleti (İD) militanlarıyla savaşmıştı. Bugün YPG’nin hedefi,
Ankara’yı gelecekte YPG kontrolündeki diğer bölgeleri vurmaktan caydırmak için
Afrin’de Türk tarafına azami miktarda can kaybı verdirmek. Türkiye daha savaşın
ilk ayında Afrin’de 30 askerini kaybetti.
Türkiye
Afrin’i ve belki de Erdoğan’ın iddia ettiği gibi komşu Menbic’i ele geçirse
dahi, 2016’da aldığı kendisine daha dost Sünni Arap köylerinin aksine, bu defa
düşman toprakları elinde tutuyor olacak ki bu da onu silahlı isyana açık hale
getirecek. Alternatif olarak Erdoğan, sonunda Afrin’deki 10.000 Kürt’ü boş
verip daha makul bir şekilde sınır boyunca uzanan bir tampon bölgeyi tercih
edebilir. Ancak bu denli iddialı bir söylem benimsedikten sonra bu tercih bir
yenilgi olarak görülecektir.
Esed’le bir anlaşmaya varmak
Ancak
Türkiye hedeflerinden birini gerçekleştirdi; yani YPG’yi zayıflattı. YPG için
en kötü senaryoda Ankara ve müttefiklerinin Afrin’i ve belki de Menbic’i ele
geçirmesi ve Fırat’ın doğusuna doğru saldırıları genişletmesi var. Öte yandan
en iyi senaryo dahi oldukça kötü: YPG Türk kuvvetlerini yaklaştırtmayıp
gelecekteki istilalardan da caydırarak Afrin’i elinde tutabilir; ama bir maliyetle.
YPG,
–önce rejimin kontrolündeki topraklardan Afrin’e Kürt savaşçıların geçişine
izin vermesi için, ardından da Esed yanlısı milislere kucak açmak suretiyle–
Esed’le bir anlaşmaya varmak zorunda kaldı. Anlaşmanın ayrıntıları hala
belirsiz; ama sonuç, muhtemelen Afrin’de ve belki de Menbic ile YPG
kontrolündeki Halep’in Şeyh Maksud bölgesinde Esed varlığının artması olacak.
Ayrıca Kürt savaşçıları Afrin’e taşımak Suriye’nin doğusunda YPG mevzilerini
zayıflatacak.
Zeytin
Dalı’nın diğer kaybedenleri Suriyeli isyancılar ve ABD olacak. Rus
entrikalarıyla ve azalan dış destekle çoktandır fiilen etkisizleştirilen
Suriyeli isyancıların Afrin’deki kalan tek uluslararası müttefikine [Z.T.K. Türkiye’yi kastediyor]
katılmaktan başka pek de bir seçeneği yok. Ancak bunu yaparken gittikçe daha
fazla bir Türk vekil gücü gibi görünmeye başladılar. Esed rejimi İdlib ve
Ğuta’yı vururken Suriyeli Kürtleri öldüren Türk üniforması içinde “Özgür Suriye
Ordusu” savaşçısı görüntüsü, isyancıların davasına pek de destek sağlamaz.
Bu arada
ABD iki müttefikinin birbiriyle çarpışması olgusuyla yüzleşmekte. Zeytin Dalı,
kısmen Türkiye’nin -Suriyeli Kürtlere verdiği destek karşısında- Washington’a
öfkesini göstermesiydi. Trump yönetimi şu an bölünmüş durumda: YPG ve onların
SDG şemsiyesi, İran’ın Doğu Akdeniz ülkeleri üzerindeki ihtiraslarını
dizginlemek ve İD’in yeniden canlanmasını önlemek için hala daha tek ümit; ama
Türkiye de Erdoğan’la son dönemdeki gerilimlere rağmen uzun vadeli kilit
stratejik müttefik.
Dolayısıyla
Washington, her iki müttefike de çok fazla zarar vermeden bu çatışmanın en kısa
zamanda sona ereceği ümidinde. Gerçi ABD’nin Türkiye’nin saldırılarını
önleyememesi, YPG’liler safında Washington’ın güvenirliği konusunda şüpheleri
artırmakta, hele de geçmişte ve kısa süre evvel de Kerkük’te Kürtlere ihanet
sicili dikkate alındığında…
Eğer ki
Türkiye’nin hedefi YPG-ABD ittifakını yıpratmak idiyse bunu başardı; Esed-YPG
anlaşmasının da gösterdiği gibi, Kürtlerden bazıları artık destek için ABD’nin
ötesine bakıyor.
NATO ittifakının zayıflaması
Rusya ve
müttefiki Esed bu işten galip çıkanlar. Esed için bunun birçok faydası var.
Birincisi, bu operasyon YPG’yi zayıflatmakta; ki İD’in yenilgiye uğratılması ve
isyancıların etkisizleştirilmesinden sonra YPG geriye kalan rejime yönelik son
iç tehditti. Nihai olarak Esed, Kürt topraklarını ya müzakerelerle ya da kuvvet
kullanarak yeniden kendisininkine entegre etme ümidinde. Türkiye YPG
savaşçılarını vurarak, örgütün ABD’yle ittifakını test ederek ve rejimle yerel
bir anlaşma yapmaya zorlayarak Esed’e bir iyilik yapmış oldu.
İkincisi,
bu operasyon, Esed’in isyancıların kontrolündeki bölgelere yönelik arttırdığı
askeri saldırılardan dikkatleri dağıttı. En sonunda dünya Esed’in Ğuta
saldırısının farkına vararak ayıldığında ise İdlib’deki isyancı topraklarının
bir kısmını koparıp aldı, tam da Türkiye Afrin’le meşgulken... Ayrıca askeri
çözümü müzakerelere hep tercih etmiş olan Esed, Türkiye’nin şiddete
başvurmasını, kendisinin ateşkesleri (tekrar tekrar) bozmasını meşrulaştırmak
için bir bahane olarak kullanabilir.
Bu arada
Rusya zekice Afrin’deki gelişmelerden uzakta dururken Suriye’deki mütehakkim
olarak görünmeye devam ediyor. Türkiye Afrin’in hava sahasında operasyonlarını
sürdürmek için Rusya’nın muvafakatine bağımlı; bu da demek oluyor ki harekât ne
kadar uzarsa Ankara Moskova’ya o kadar bağımlı hale gelecek.
Erdoğan’a
göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin zaten Esed’in Afrin’e askeri birlik
yollamasını önlemiş durumda – gidenler sadece kendisine sadık milislerdi.
Ama
tabii ki Putin, Suriye hava sahasını kapatabilir de, Erdoğan’ı küçük düşürücü
bir şekilde durmaya zorlayarak ve sinsice YPG’nin gözüne girmeye çalışarak… Bu
durumda YPG-ABD ittifakına daha da fazla zarar verecektir.
Bu arada
Putin, NATO müttefikleri Türkiye ile ABD’nin karşılıklı birbirlerini
suçlamalarının ve böylelikle ittifakın zayıflamasının tadını çıkarabilir.
Kısaca
Türkiye, uzun vadede başarılı olma şansı sınırlı ve birçok gizli tuzağı ve
tehlikeyi içinde barındıran bir saldırı başlattı. YPG’li düşmanları belki acı
çekebilir, ama müttefikleri ABD ve Suriyeli isyancı güçler de bundan zarar
görecekler. Bu arada Esed’e ve Rusya’ya da Afrin’de pek bir yükümlülük altına
girmeden avantaj sağlama imkânı bahşedilmiş durumda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder