Geopolitical
Futures, 28.2.2018
Tercüme:
Zahide Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
(…) Bu hafta Suudi Arabistan,
ordu komuta kademesindeki görev değişiklikleri ve Lübnan Başbakanı Saad
Hariri’nin dostane ziyaretiyle iki ay aradan sonra sessizliği bozdu. Ancak her iki
gelişme de gün geçtikçe daha fazla belirsizliğe saplanan Suudi Arabistan’ın
geleceği için hayra alamet değil.
Kenara
itilmek
Suudi
Arabistan hâlihazırda kenara itilmiş durumda. Suriye İç Savaşı’nın
başlangıcında Esed karşıtı isyancıların baş sponsoruydu. Ama şu an İran,
Türkiye, İsrail, Rusya ve ABD bölgeyi yeniden şekillendirmek için rekabet
ederken o bunları sadece izliyor. Suudi Arabistan’ın yedek oyuncu kulübesinde
beklemesi bölgeye ilgisizliğinden değil, yetersizliğinden kaynaklanıyor.
Kraliyet, Yemen’de uzayıp kemikleşen bir çatışmaya girerek çamura battı ve
geçtiğimiz kasım ayına kadar dış rezervlerini tüketmekteydi. (Son aylarda
petrol fiyatlarındaki artış imdadına yetişti ama bu da geçici bir durum; Suud’da
bütçe açığı halen devam ediyor.)
Riyad’ın
şu an Suriye’de yapabileceği pek de bir şey yok. Bunun yerine içeriye
odaklanıyor. İçerideki adımlarından en önemlisi, kraliyet hazinesini yeniden
doldurmak için yolsuzlukla mücadele çerçevesinde gözaltına alınan prenslerden
ve diğer yetkililerden zorla para koparmasıydı. Ama küçük de olsa dikkat çeken
başka gelişmeler de yaşandı. Ocak ayında kraliyet, 35 yıldır devam eden halka
açık film gösterimi yasağını kaldırdı. Geçen hafta Suudi Arabistan’ın Genel
Eğlence İdaresi başkanı, önümüzdeki 10 yılda sinemalar ve opera binası gibi
eğlence projeleri için 64 milyar dolar harcanacağını ilan etti.
Bunlar
boş işler gibi görülebilir, ama öyle değil. Aksine, Suudi Arabistan’ın karşı
karşıya kaldığı meydan okumaların derinliğinin bir göstergesi: 64 milyar dolar,
Suudi Arabistan’ın 2017 yılı GSYH’sinin %10’una tekabül ediyor ki bu, mali
darboğazda olan bir yönetim için fazlaca yüksek bir rakam. Ama tabii ki
buradaki mesele salt eğlence değil; yeni prens, -giderek genişleyen kraliyet
mensuplarına dağıtılan paraları ve kabileleri sistem içinde tutmak için petrol
rantı paylaşımını bir kenara bırakıp- kraliyetin iktisadi ve siyasi yapısını
yeniden şekillendirirken Suudi nüfusunu uysallaştırmaya/sakinleştirmeye
çalışıyor. Roma İmparatorluğu da parlak dönemi sona erdikten sonra yüzyıllarca
ayakta kalmasını, [halkın dikkatini
dağıtıp memnuniyetsizliklerini yatıştırmak için] ülke çapında eğlenceyi
yaygınlaştırmasına borçluydu. Veliaht prens 2030’a ulaşması gerektiğine
inanıyor; o noktada “2030 Vizyonu”yla Suudi Arabistan’ın tüm problemlerini
çözmüş olacak.
Teoride
her şey güllük gülistanlık, ama bunu icraata dökmek çok daha zor. Varsayalım ki
planları Suudi Arabistan’ın dertlerine derman olacak; bu durumda dahi attığı
her adımıyla, Suudi toplumunun daha muhafazakâr ve dindar kısmı veyahut
yolsuzlukla mücadelenin kaybeden tarafında yer alan prensler arasından yeni
yeni düşmanlar edinecek. Eğer ki prens, reform güdüsünü sürdürebilirse bu defa
da Suudi ordusunu kendi yanında tutmaya ihtiyaç duyacak ve işte son dönemde
komuta kademesindeki görev değişimleriyle sağlanmaya çalışılan şey tam da bu.
(…) Bütün bu makamlar, temel vasfı -muhtemelen- yeni veliaht prense sadakat
olan adı sanı bilinmedik komutanlarla değiştirildi.
Tehlikeli dış tehditler
Suudi
Arabistan’ın iç meseleleri ciddi olmakla birlikte dış tehditler çok daha vahim
boyutta. 2017, kraliyetin dış politikası bakımından felaket bir yıldı. Suudi
Arabistan, Katar’ın İran’la derinleşen ilişkilerini engellemeye çalıştı ama
başarısız oldu. Lübnan’daki müttefiklerine Hizbullah’a karşı savaş açtırmaya
çalıştı; ama Suudi arzularının Beyrut’ta ne denli az karşılık bulduğu ortaya
dökülmüş oldu. Yemen İç Savaşı’nda çok az bir ilerleme kaydetti ve 2016’da
Irak’ta meşrulaşan İran destekli Şiilerin Suriye sahasında önemli zaferler
kazanmasını seyretti. Suudi Arabistan’ın o çok istediği IŞİD’in yenilgiye
uğratılması dahi beraberinde yeni tehditler eşliğinde geldi: Suudi Arabistan
gelecekteki IŞİD faaliyetleri için cazip bir hedef.
Dolayısıyla
Riyad’ın stratejisini yeniden düşünme kararı alması bir sürpriz olmadı. Lübnan
başbakanına yönelik [kasım ayındaki gibi]
tehditlerini sürdürmek yerine onu Riyad’a davet etti ve hiç şüphe yok ki [bu ziyarette] Suud’un her daim
müttefiklerini satın aldığı şeyden, yani paradan yine büyükçe bir miktar vaat
etti. Irak son dönemde IŞİD’le savaşın ardından yeniden inşayı finanse etmek
için para istediğinde Suudi Arabistan 1,5 milyar dolar sözü verdi ve eğer ki
bu, Irak’taki İran nüfuzunu azaltma anlamına gelecekse önümüzdeki süreçte çok
daha fazlasını vaat etmesi muhtemel. Nihayetinde para Suudi Arabistan’ın teklif
edebileceği tek şey. Bu da Riyad yönetiminin hala daha 500 milyar dolarlık
döviz rezervi bulunmasına rağmen niçin kendi prenslerinden para topladığını
açıklıyor. Riyad, karşı karşıya olduğu iç ve dış meydan okumaları görüyor ve
500 milyar dolar gibi büyük bir rakamın dahi bu meseleleri çözmeye
yetmeyeceğinin farkında.
Suudi
Arabistan’la ilgili ironi şu: İsrail’in dışında bölgedeki en iyi silahlarla
donatılmış orduya sahip ama askeri gücü zayıf. Çünkü askeri teçhizata sahip
olmak yetmez; birilerinin onu kullanabilmesi lazım. Suudi Arabistan bu
problemini çözmeden bölgede büyük bir oyuncu olamayacak; Riyad parasını almak
için vekil güçler ararken Türkiye ve İran kendi vekil güçlerine koruma ve silah
sağlıyor. İşte bu nedenle Suudi Arabistan, (şu an uğraştığı gibi) askeri-endüstriyel
bir kompleks kursun kurmasın veya savunma bütçesini 2017’de %9 artırmış ve
2018’de de %12 artıracak olsun olmasın bunların hiçbir önemi yok. Bu aşamada
Suudi Arabistan için en iyi durum senaryosu [eğlence
sektörü açılımıyla sinemalarda] mısır patlatması, Türkiye’ye destek çıkması
ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın reformlarının işe yaramasını ümit
etmesi. En kötü durum senaryosu ise bir Suudi iç savaşının patlak vermesi. Ümit,
hiçbir zaman [tek başına] iyi bir
politika olmamıştır. Askeri komutanları değiştirmek bundan daha iyidir; ama bu
da altta yatan temel problemleri çözmez. Sadece veliaht prense zaman
kazandırır, o kadar. Ve tıkır tıkır işleyen zaman azalıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder