TÜRKLER AFRİN’İ ALDI, BİR SONRAKİ ADIMDA MENBİC’İN DÜŞMESİNE İZİN
VERMEYELİM
David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı,
ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk
romanı yazarı)
Washington Post, 18.3.2018
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT:
Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını
kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız.
Suriyeli Kürtlerin yerleşim alanı Afrin’in pazar
günü Türk askerî birlikleri tarafından ele geçirilmesi, aslında modern tarihin
tekerrür eden en acı konularından birinin yeniden devreye girmesiydi: Büyük
güçler arasındaki dostları bir kenara çekilip olan biteni öylece izlerken Kürtlerin
hayatta kalma mücadelesi vermeleri…
Kürtlerin zor durumu Amerikalı komutanlar için
özellikle acı verici; zira onlar öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG),
ABD’nin Suriye’de İslam Devleti (İD)’ni mağlup ederkenki kilit müttefikiydi.
Amerikalı komutanlar, SDG’nin kuzeybatıdaki Afrin’e yönelik Türk saldırısına
karşı savaşmak için doğudaki İD cephesini bırakmasıyla birlikte, 2014’ten beri
cihatçılara karşı kazanılan nihai zaferlerin kayıp gitmesinden korkuyorlar.
Türkiye’ye yakın İslamcı milislerin pazar günü
Afrin merkezinde kasıla kasıla yürüyüş fotoğraflarına bakılırsa İD’in cihatçı
müttefiklerinin bizim “NATO müttefikimiz” Türkiye sayesinde Suriye’nin kuzeyini
tekrar kontrol altına almaları tüyler ürpertici şekilde mümkün görünüyor.
Kürtlerin Afrin’de yenilgiye uğramaları
muhtemelen kaçınılmazdı. Amerikan yönetimi aylar önce Afrin’in Rus
kontrolündeki bir bölge olduğunu ve ABD’nin oraya müdahale etmeyeceğini açıkça
belirtti. Afrin’de altı ileri karakolu bulunan ve kendilerini Afrin’in hamisi
olarak pazarlayan Rus birlikleri iki ay evvel çekildi ve Türkiye’nin
saldırısına yeşil ışık yaktı. Eğer ki Kürtler Afrin’de ihanete uğradıysa bunu
yapan Ruslardı.
Şu an Amerikan-Türk yüzleşmesi, 96 km. doğuda,
SDG ve onların Amerikalı askerî danışmanlarınca kontrol edilen Menbic’te
yaşanıyor. Türkiye, Amerikalıların ve Kürtlerin Fırat Nehri’nin doğusuna
çekilmesini istiyor. Ancak bu, hem bir politika hatası olacaktır hem de sadık
bir müttefiki ahlaksızca terk etmek anlamına gelecektir. Türkler Menbic’de
güvenliği sağlayabilecek disiplinli kuvvetlere sahip değiller; Türk taleplerini
kabul etmek kaosun daha da yayılmasına yol açacak ve Suriye’deki yıkımı daha da
kötüleştirecektir.
Bu karmaşık savaş alanını anlamak için Menbic’i,
Türkiye sınırının 48 km güneyinde nüfusu Kürt-Arap karışık bir pazar kenti
olarak gözünüzde canlandırabilirsiniz. (…)
2016’da Türkiye kendi kuvvetleriyle Menbic’i
İD’den temizlemeyi istemişti. Ancak Amerikalı komutanlar Türkiye’nin bu görevi
yerine getirmek için gerekli askerî güçten yoksun olduğu sonucuna varmışlardı. Amerikalı
komutanlar SDG’nin Menbic’i kontrolünün siyasi bir probleme yol açacağını
biliyorlardı, ama başka bir alternatif de göremediler – 2017’de Rakka’yı İD’den
SDG’yle temizlemeyi tercih ederken de aynı ikilemle karşı karşıya kaldılar. Uygulanabilir
bir Türk alternatifi yoktu. İD’e karşı çarpışıp canını veren Suriyeli
Kürtlerdi. Dünyanın onlara bir borcu var.
Bugün Menbic istikrarlı durumda. Çarşı-pazar
ticari mallarla dolu ve şehir canlılık içinde. Menbic Askeri Konseyi güvenliği
koordine ediyor. Bu konseyi Kürtler kurdu; ama birçok Arap da destek veriyor
gibi görünüyor. Gerçekten de Araplar, görece güvenlik ve düzen içinde
olduğundan Kürtlerin kontrolündeki alanların güvenliği ve istikrarına
yöneldiler.
(…) Türkler, SDG’nin Menbic’i kurtardıktan sonra
Fırat’ın doğusuna geri çekileceğine dair Başkan Barack Obama’nın 2016’da söz
verdiğini vurguluyorlar. Türklerin söyleminde bu, “tutulmayan bir söz” olarak
acı bir şekilde hatırlanıyor.
Problem şu ki ABD eğer ki Türkiye’nin istediğini
yapsaydı sonuç, büyük bir maliyetle elde edilmiş istikrarın bozularak Menbic’de
kanlı bir kaosun ortaya çıkması ve belki de bunun güneye ve doğuya dalga dalga
yayılması olacaktı. Afrin çatışması biterken ve Suriye’nin kuzeyinde bir
çatışmasızlık sözkonusuyken makul hedef, ABD ve SDG’nin Menbic’den tedrici bir
şekilde ayrılması olacaktır. Ani bir geri çekilme bir felakete yol açabilir, özellikle
de -kuzey Suriye’de sindirebileceğinden çok çok daha fazlasını arzu eden- Türkiye
için.
ABD ve müttefiki SDG’nin kuzey Suriye’de güçlü
bir konumu var olup bu, üç nedenle gereklidir de: (i) Suriye’deki büyük güç
rekabetinde Rusya’yı kontrol altında tutmak, (ii) İran’dan Beyrut’a uzanan
“kara köprüsü” boyunca Tahran’ın hegemonyasını önlemek ve (iii) yeni Suriye
devletinin çerçevesini belirleyecek Cenevre müzakereleri için elde bir koz
bulundurmak.
Bu işi güç bela bir şekilde baştan savıp atlatmak,
kesinlikle iyi bir seçenek değil; ama yine de ABD savaşla yoğrulmuş, yiğit
Suriye Kürtleriyle ortaklığını sürdürmeye çalışırken şu an için doğru olan bir yaklaşım.
Bu, zor bir ittifak ama faydalı. Kürtlere ihanet etmek sadece yanlış değil,
aynı zamanda aptalca.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder