25 Eylül 2016 Pazar

C.B.GLICK: SOROS’UN KÜRESEL KAOS SEFERBERLİĞİ


SOROS’UN KÜRESEL KAOS SEFERBERLİĞİ

Caroline B. Glick (ABD’de siyaset bilimi eğitiminin ardından 90’lı yıllarda İsrail ordusunda beş yıl subaylık yaptı, Başbakan Netanyahu’nun dış politika danışmanlığını yürüttü. 2000’li yıllarda İsrail’in “Makor Rishon”, “The Jerusalem Post” gibi gazetelerinde yazarlık, dış politika yorumculuğu ve sorumlu yazı işleri müdür yardımcılığı vs. yaptı. Şu anda Washington merkezli Güvenlik Politikaları Merkezi’nde Ortadoğu kıdemli uzmanı. Amerikalı üst düzey yetkililere ve Kongre üyelerine İsrail ile ABD’nin ortak kaygısı olan meselelerde brifing vermek üzere yılda birkaç defa ABD’ye gidiyor.)
The Jarusalem Post, 22.8.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Aşağıdaki yazıda problemli yerler ve hatta bariz bilgi hataları/çarpıtmalar olsa dahi İsrail, ABD ve AB Sağının, hatta aşırı Sağının duygularını başarılı bir şekilde yansıtmakta. Daha da önemlisi, İsrail’e göçmüş, Yahudi milliyetçisi bir Amerikalı olan yazar, Soros’u ve fonladığı kuruluşları sıkı bir eleştiriden geçiriyor. Ezberlerimizi bozan bir yazı...


ABD’deki büyük medya kuruluşları, milyarder George Soros’un Açık Toplum Vakfı’na ait binlerce e-postanın aktivist bilgisayar korsanı grubu DCLeaks tarafından sızdırılmasını görmezden geldi. Oysaki Açık Toplum Vakfı, Soros’un son yirmi yıldır gerek ABD’deki gerekse dünyanın dört bir yanındaki kâr amacı gütmeyen kuruluşlara milyarlarca dolar akıttığı bir araç. 
Sızdırılan belgelere göre Soros, kasım ayındaki seçimler için Hillary Clinton adına çalışan gruplara verdiği 30 milyon dolarla en büyük bağışçı oldu. (…)
(…) Soros’un ABD’deki ve dünyanın dört bir yanındaki aşırı sol gruplara sağladığı büyük finansman on küsur yıl evvel zaten belgelenmişti. 
Ancak birçok ayrıntı zaten bilindiğinden daha geniş çaplı hikâyenin önemini görememek ağaçlara odaklanıp ormanı kaçırmak gibi bir şey. DCLeaks denilen belge sızıntısı, büyük bir hikâye; zira Soros’un finansman ağı ormanını ortaya döküyor.
Görünen ilk boyut, Soros’un hayırsever projelerinin megalomanca tabiatı. Yerkürenin hiçbir köşesi yok ki onun çabalarından etkilenmemiş olarak kalsın. Hiçbir siyaset alanı yok ki onun dokunuşundan nasibini almasın.
Destek verdiği devasa sayıdaki gruplar ve insanlar görünüşte birbiriyle alakasız duruyor. Mesela iklim değişikliğinin İsrail’e kaçak Afrikalı göçüyle ne alakası var? Keza Wall Street’i İşgal Et eylemlerinin Yunan göç politikalarıyla bağlantısı ne? Gerçekte ise Soros destekli projeler ortak bazı temel özelliklere sahip.
Bunların tamamı, Batı demokrasilerindeki milli ve yerel otoritelerin kendi milletlerinin ve toplumlarının değerlerini ve kanunlarını idame ettirme kabiliyetlerini zayıflatma işlevi görüyor. Bunların tümü, sözkonusu piyasalar ister mali ister ideolojik ister siyasi isterse bilimsel olsun, serbest piyasaları engellemek üzere iş tutuyor. Demokrasi, insan hakları, iktisadi, ırki ve cinsel adalet ve diğer ulvi kavramlar adına bütün bunlar yapılıyor. Diğer bir deyişle bunların hedefleri, Batılı demokrasileri çökertmek ve hükümetlerin düzeni sürdürmelerini veya toplumların kendilerine özgü kimliklerini ve değerlerini korumalarını imkansızlaştırmaktır.
Geçtiğimiz sene Soros’un kontrolündeki gruplardan 650 bin dolar alan Siyahların Hayatı Değerlidir (SHD) hareketi bu çabaların klasik bir örneği. Yakın döneme kadar Amerikan polisi, ordunun içerideki muadili olarak herkesin hayranlığını uyandırırdı. SHD, polise desteği siyasallaştırmaya kararlı bir toplumsal güç olarak ortaya çıktı.
Temel görüşü şu: ABD’de hukuku ve düzeni koruyarak toplumun düzgün bir şekilde işlemesini sağlayan polis teşkilatı, aslında iyi bir kuvvet değildir, beyazların siyahlara baskısının bir aracıdır. Özellikle Afro-Amerikan topluluklarında hukukun tesisi özü itibarıyla ırkçı [bir olgudur anlayışıyla polis] saldırı altında.
Birçok Amerikan şehrinde polislerin öldürülmesini kışkırtmakla itham edilen SHD ajitasyonu polis teşkilatında iki tür karşılık buldu: (…) polislerin morallerini bozdu ve (…) kuvvet kullanma istekliliklerini azalttı. Bir yandan cezai kovuşturmaya uğramaktan diğer yandan kamuoyundan yükselen “ırkçı” damgasını yemekten duydukları korku, polislerin hareket geçmeleri gereken durumlarda eylemsizliği tercih etmelerine yol açtı. Bu durumda şiddet içeren suç oranlarının artması kuvvetle muhtemeldir.
Yine Soros’un yasadışı göçle ilgili çalışmaları var. Soros, ABD’den Avrupa’ya ve İsrail’e kadar Batılı demokrasilerin milli kimliklerini ve nüfus yapılarını bozmak için göçü dünya çapında kullanıyor. Sızan e-postalar, Soros’un desteklediği grupların Arap dünyasından gelen göçmenler için açık sınır politikasına destek veren siyasetçilerin seçilmesi amacıyla Avrupa seçimlerine müdahale ettiğini ve göçmenlere sempati duyan yazılar kaleme alan gazetecilere mali destek verdiğini gösteriyor.
Soros’a bağlı gruplar, sahada yasadışı göçmenlerin ABD ve Avrupa’ya girişine yardımcı oluyor. Mesela Amerikan Anayasa Mahkemesi’nden çıkan Meksika’dan yasadışı göçmenlerle ilgili kararı etkilemeye çabaladılar. Açık sınırlara karşı çıkan Amerikalı ve Avrupalıları şeytanlaştırmak için Müslümanlarla ve diğer gruplarla birlikte çalıştılar.
Soros, İsrail hükümetinin Afrika’dan yasadışı göçmen akışını durdurma çabalarına da karşı çıkıyor. Kontrolsüz göçü meşrulaştırma çabasının özünde yatan düşünce, devletlerin milli kimliklerini koruyamaz hale gelmeleri.
(…)
Bu çabalara paralel olarak iş, Batılı demokrasilerin köklü toplumsal normlarını idame ettirme hakkını reddetmeye kadar gidiyor. Soros destekli grupların eşcinsel evlilikleri vs. savunmasının ardında da bu yatıyor. (…) Diğer bir deyişle bu gruplar, Batılı demokrasilerin vatandaşlarının Soros’un reddettiği en mahrem değerlere karşı aralarındaki mesafeyi koruma haklarının inkarına yönelik çabaları destekliyor.
İsrail sözkonusu olduğunda Soros destekli gruplar, İsrail toplumunun her yönünü ırkçılıkla ve hukuka aykırılıkla yaftalayarak meşruiyetini sarsmaya çalışıyor. Filistinliler Soros’un saldırılarının odak noktasında. İsrail’in ırkçı bir devlet olduğunu iddia etmek için Filistinlileri kullanıyor. Soros ılımlı solcu grupları, radikal solcuları, İsrailli Arapları ve Filistinli grupları fonluyor. Farklı ama birbirini tamamlayıcı şekilde bu gruplar, hedef kitlelerine İsrail’in kendisini koruma veya Yahudi olmayan vatandaşlarına karşı kanunları uygulama hakkı olmadığını söylüyor.
ABD’de SHD’den tutun J Street’e kadar Soros destekli gruplar, İsrail’e muhalefeti toplumsal ve siyasal açıdan kabul edilebilir kılmaya çalışıyor.
Ferguson’dan Berlin’e ve Kudüs’e kadar Soros’un çabalarının itici gücü kargaşa ve kaosu kışkırtmaktır; zira destek verdiği grupların felç ettiği yerel hükümetler, kendi toplumlarının emniyetini sağlayamamakta ve hatta tutarlı bir biçimde güvenliği hak ettiklerini dahi dile getirememekteler.
Birçok açıdan Donald Trump’ın seçim kampanyası, Clinton’a değil, bizzat Soros’un kendisine yönelik doğrudan bir cevap niteliğinde. Sınırlara duvar örülmesi çağrısı yaparak, İsrail’e destek vererek, İngiltere’nin AB’den çıkışını, Müslüman göçüne karşı geçici bir yasak getirilmesini ve SHD’ye karşı polisi destekleyerek Trump, aslında Soros’un milyarlarca dolar akıttığı faaliyetlerine yönelik doğrudan bir engel teşkil ediyor.
DCLeaks, Soros’un fonladığı Sol’un liberal demokrasilerin temellerine karşı yürüttüğü kampanyanın ne denli devasa olduğu ifşa etti. Soros’un desteklediği “doğrudan demokrasi” hareketleri aslında “ayaktakımının yönetimi” çağrısından başka bir şey değil.

Batı’daki halklar, Soros’un bütün faaliyetlerinin ortak temellerinin farkında olmalılar. Ayrıca önceden planlanmış ifsat edici kampanyalarına karşı tek cevabın, Batılı halkların kendi milli hakları ile bireysel güvenlik haklarını savunmaları olduğunu bilmeliler. Bu güvenliği hukuk devleti çerçevesinde teminat altına alacak milli kurumları desteklemeliler ve ayrıca kendi milli değerlerini ve geleneklerini savunup muhafaza etmeliler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder