ABD’NİN SURİYE POLİTİKASI, GÜVENİLMEZ BİR FAY HATTINA DAYANIYOR
David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe
yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan
casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 30.8.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
ABD’nin İslam Devleti’nin başkenti Rakka’yı ele geçirme harekâtı, Türkiye
ile YPG arasındaki nahoş savaş yüzünden gecikebilir.
Maalesef ki bu bir Ortadoğu klasiği; “terörist İslam Devleti’ne karşı
savaş” ortak çıkarının bölgesel oyuncuların birbirine güvensizliği karşısında
altüst olduğu bir an. Ve yine maalesef ki bu, ABD’nin güvenilmez Türk-Kürt
husumeti fay hattı üzerine kurulu Suriye politikasının kırılganlığını gösteren
bir an.
Bu hikâyeyi açıklığa kavuşturmak için Suriye Kürtleriyle başlayalım. ABD’li
askeri yetkililer onların İslam Devleti’ne karşı en güçlü milis grubu olduğunu
mütemadiyen söylemekte. 2014-2015’teki şiddetli savaşta Kürtler cihatçıları Kobani’den
çıkardılar; şubat ayında Rakka’nın doğusundaki Şeddadi’yi ele geçirdiler.
Geçtiğimiz ağustos ayında da kuzeydeki Menbic’i ele geçirerek Rakka’nın
çevrelenmesini tamamladılar.
Mayıs ayında Suriye’nin kuzeyindeki gizli bir Amerikan eğitim kampında bazı
Kürt savaşçılarla bir araya geldim [Z.T.K. Ignaitius’un bu ziyaretle
ilgili kaleme aldığı “Komşuların ‘Büyük Kürdistan’ı Engelleme Oyunu” başlıklı yazısının
tercümesi için tıklayınız]. Yiğitliklerine dair hikâyeleri dinlemiş biri
olarak Amerikan Özel Birlikleri eğitmenlerinin niçin YPG’ye karşı çok derin bir
saygı duyduklarını ve bu milis grubu (ve şemsiye örgüt Suriye Demokratik
Güçlerini) eli kulağındaki Rakka savaşının belkemiği olarak gördüklerini
anlayabiliyordum.
Ancak Amerikan stratejisi hep ölümcül bir zafiyeti hasıraltı etti: Türkiye,
YPG’yi terörist addettiği PKK’nın bir kolu olarak görüyor. Türkiye bunu sineye
çekti ve ABD’nin YPG’ye havadan destek vermek üzere bombardıman görevini
İncirlik Hava Üssü’nden yürütmesine ve örgütün mayıs ayında Menbic’e
saldırmasına izin verdi. Ama bir noktada bu kaygan strateji illa ki
patlayacaktı.
Geçen ayki başarısız askeri darbeyle birlikte bunun fitili ateşlendi. 24
Ağustos’ta Türkiye ABD’ye haber vermeden Suriye’ye bir saldırı başlattı; sadece
Cerablus’taki İslam Devleti cihatçılarını değil, aynı zamanda güneydeki en az
sekiz köyde bulunan Suriyeli Kürt savaşçıları da püskürttü. İşi daha da
karmaşıklaştıran boyut, Türkiye’ye Suriye’deki ilerleyişinde CIA’in eğittiği
Sultan Murat Tugayları’nın da eşlik etmesiydi. Yani Amerika’nın destek verdiği
güçler birbiriyle çarpıştılar.
Karşılıklı ithamlar iyice ciddileşti: Türkler Kürtlerin Menbic’den Fırat’ın
doğusuna doğru; Kürtler de Türklerin kuzeydeki Cerablus’a çekilmesini istiyor.
Ortadoğu’nun realpolitiği içinde Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden Türk
yetkililerin yanında durarak Suriye’yi işgallerine desteğini ilan etti ve
YPG’den Menbic’den çekilmesini istedi.
Peki, şimdi ne olacak? YPG liderliğinin Pentagon yetkililerine eğer ki
Türkiye geri çekilmezse planlanan Rakka saldırısında Kürt rolünün muallakta
olacağını söylemesi hiç de sürpriz olmaz. Maalesef ki bu terörist başkentini
kısa zamanda temizleyebilecek bir başka alternatif güç de yok. Bu da demek
oluyor ki net sonuç, İslam Devleti’nin infazının ertelenmesi olabilir.
Suriyeli Kürtler, “Rojava” dedikleri atalarından kalma toprakların doğal
sınırlarının ötesine geçmiş olabilirler, ama bunu ABD’nin zımni teşvikiyle
yaptılar. Tarih tekerrür ediyor: Batılı güçler geçen yüzyıldan beri Kürt
savaşçıları işlerine geldiğinde kullandılar; ama sonra komşu güçler karşı
çıktığında onları kendi kaderleriyle baş başa bıraktılar. Tıpkı müttefiklerin [Z.T.K.
İngiltere ve Fransa’yı kastediyor] 1918 yılı sonrasında Amerikan
Başkanı Woodrow Wilson’ın bir Kürt anavatanı yaratma sözünü görmezden
geldikleri gibi; tıpkı kısa ömürlü Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ni 1947’de İran’ın
ezip geçtiği veya –Amerikalıların verdiği gizli destek sözüne rağmen– İran
Şahı’nın 1975’te [Z.T.K. imzaladığı Cezayir Anlaşması çerçevesinde]
Irak’taki Kürtleri Saddam Hüseyin’in bastırmasını kabul ettiği gibi.
Kürt lider Molla Mustafa Barzani, Washington Post’tan meslektaşım
Jim Hoagland’a 1973’te şunu söylemiş: “ABD, Kürtler gibi küçük bir ulusa ihanet
edecek kadar devasa bir güç.” Çok yanlış. Amerikan görüşlerini yansıtan çok
daha dürüstçe bir açıklama dönemin Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’dan 1975’te
geldi: “Gizli/örtülü işler misyoner faaliyetlerle birbirine karıştırılmamalı.”
ABD, İslam Devleti’ne karşı savaşı tamamlayacak daha sağlam bir temeli
nasıl inşa edebilir? Washington, İslam Devleti’nden temizlenmesinin ardından bu
topraklarda bir yönetim sisteminin kurulmasına yardımcı olmalı. Türkiye ile PKK
arasında barış görüşmelerinin yeniden başlamasına destek çıkmalı. Ve tek kalıcı
çözümün Kürtlere, Sünnilere, Şiilere, Türkmenlere ve diğer azınlıklara
Suriye’de ve Irak’ta bir mülkiyet ve hâkimiyet duygusu verebilecek bir
federalizm olduğunu herkese açıkça ilan etmeli.
Amerikan askeri gücü akışkan kum üzerine kurulu bir binayı kurtaramaz.
ABD’nin İslam Devleti’ni Rakka’dan çıkartmak için bastırmadan evvel komşu ülkelerle
ondan sonrası için net bir mutabakatı çerçevelendirmesi lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder