25 Eylül 2016 Pazar

E.TRAGER: TÜRKİYE'YLE İLGİLİ ABD’NİN MISIR DARBESİNDEN ÇIKARMASI GEREKEN DERSLER



TÜRKİYE’DEKİ DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN ARDINDAN ABD’NİN MISIR DARBESİNDEN ÇIKARMASI GEREKEN DERSLER

Eric Trager (Washington Enstitüsü’nde Mısır ve Müslüman Kardeşler uzmanı)
Wall Street Journal, 22.7.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Türk ordusunun yönetime el koyma teşebbüsünün akabinde Amerikalı yetkililer, bu kalkışmayı geniş çaplı bir baskının bahanesi olarak kullanmaması yönünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ısrarla tavsiyelerde bulundular. (…)
(…)
Ancak Amerikan yönetiminin Sayın Erdoğan’ın ülke içindeki siyasi davranışlarını itidalli hale getirme gücü sınırlı. Bu, darbe öncesindeki (…) uygulamaları için de geçerliydi. Sayın Erdoğan’ın paranoyalarının haklılığını ispatlayan 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle birlikte bundan böyle onun politikalarını etkilemek neredeyse imkânsız; üstelik bunu yapmaya çalışmak daha geniş ölçekte Türk-Amerikan ilişkilerini riske atmak demektir.
Bu tarz durumlarda Amerikan gücünün sınırlarını ve yanlış adımlarının muhtemel sonuçlarını gösteren benzer bir somut örnek var. Amerikan yönetimi, Türkiye’ye yaklaşımını belirlerken Temmuz 2013’te Mısır’ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesinin akabinde attığı adımlarından bir ders çıkarmalı.
Başkan Obama, Sayın Mursi devrildikten sonra Mısır ordusuna “iktidarı demokratik yollardan seçilmiş sivil bir hükümete kapsayıcı ve şeffaf bir süreçle bir an evvel teslim etmek için hızlı ve sorumlu bir şekilde hareket etmesi” çağrısı yapmıştı. Bu arada bazı Kongre üyelerinin itirazlarına rağmen Washington yönetimi, her yıl Mısır’a yolladığı 1,3 milyar dolarlık askeri yardımı ve ayrıca savunma ve istihbarat ilişkisinin diğer boyutlarını sürdürme arayışına girmişti.
Amerikan değerlerini ve menfaatlerini eşzamanlı sürdürmeye çalışırken –yani bir yandan ikili stratejik ilişkileri sürdürürken öte yandan müttefikimizi baskıcı politikalarına bir son vermeye teşvik ederken– Washington yönetimi sonunda ikisini aynı anda yürütemeyeceğini anladı. Mısır yönetimi, Washington’ın kapsayıcılık çağrısını Sayın Mursi’nin devrilmesinin intikamını almaya yemin etmiş Müslüman Kardeşleri yeniden güçlendirme çağrısı olarak yorumladı. Washington’ın askeri destekli yeni hükümetle Müslüman Kardeşler’i uzlaştırma girişimi aynı nedenle başarısız oldu. Ve Obama yönetimi Mısır ordusunun Mursi destekçilerine karşı baskı harekâtına Ekim 2013’te askeri yardımların bir kısmını askıya alarak karşılık verdiğinde bu, bugün hala apaçık görüldüğü üzere ikili ilişkileri zayıflattı.
Mısır’a Amerikan yardımları Mart 2015’ten itibaren eskisi gibi verilmeye başlansa da Mısırlı yetkililer Obama yönetimine hala güven duymuyor. Rejimin iç karartıcı insan hakları sicilini eleştirmesini, varoluşsal düşmanları olarak gördükleri Müslüman Kardeşler’in özgürlüğüne destek olarak okuyorlar.

Komşusu Suriye’deki çatışmaya yakınlığı sayesinde son yıllarda küresel alandaki rolü gelişen Türkiye’ye gelince, Washington’ın elindeki Ankara’nın davranışlarını şekillendirme kozu –Mısır’dakine kıyasla– çok çok daha az: Askıya alabileceği neredeyse hiçbir askeri veya iktisadi/mali yardım yok. Obama yönetiminin Mısır tecrübesi gösteriyor ki insan haklarını desteklemek için yapılan yaptırım gücü olmayan çağrılar hükümeti devrime çabası olarak yorumlanabilir. Sayın Erdoğan darbeden evvel de zaten komplocu bir zihniyete sahipti; şimdi artık “öldürmezsen ölürsün” dinamiği içinde kendisini görüyor. O, İslam Devleti’ne karşı mücadelede işbirliği son derece hayati olan ve 2,7 milyonluk Suriyeli mülteci nüfusu barındıran bir ülkenin başında. Ve bu haliyle ABD için son derece kritik önemde olduğundan Türk hükümetinin davranışlarını hiçbir şekilde değiştirmeyecek açıklamalar yaparak Ankara’yı yabancılaştırmaya değmez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder