UZLAŞMANIN SINIRLARI: RUSYA, TÜRKİYE VE KUZEY SURİYE
Katehon, 9.8.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: Aşağıdaki yazı, Rusya’nın Avrasyacı kanadının
Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi üzerinden yaptığı hesapları ortaya dökmesi
bakımından dikkat çekicidir.
Bu hafta Halep savaşı kritik bir aşamaya girdi (…)
(…) Hiçbir taraf diğerine üstünlük sağlayamadı. Aslında
mevcut çatışmalar, kısmen, yaklaşmakta olan müzakerelerde tarafların elini
güçlendirici birer kart niteliğinde.
Rusya ve Suriye liderliği, Halep meselesini çözmek için
Türkiye’yle bir anlaşmaya varmak zorunda olduğunun farkında. Halep ve
İdlib’deki isyancılara silah tedariki Türkiye’den geliyor. Birçok isyancı grup
Türkiye’den destek alıyor ve Türkiye’deki kamuoyu İslamcıların istilasını adil
bir savaş olarak görüyor.
Halep ve kuzey Suriye meselesi, Rusya ve Türkiye’nin Batı
karşıtı yakınlaşmayı sürdürürken çözmeleri gereken kilit ihtilafların düğümü
niteliğinde. Putin ve Erdoğan bugün St.Petersburg’da tarihi bir buluşma
gerçekleştiriyor.
Mevzubahis olan, Türkiye’nin NATO’dan çıkıp çıkmayacağı
ve küresel güç dengesindeki değişim. Her iki taraf da karşılıklı olarak kabul
edilebilir bir uzlaşma olması gerektiğinin farkında. Bu arada kendi sınırından
çok uzaklardaki yabancı topraklarda bulunan Rusya’nın manevra alanı Türkiye’ye
kıyasla çok daha fazla.
Suriye’nin ikinci büyük şehri Halep’in ele geçirilmesi
savaşta radikal bir değişim anlamına gelecektir. Halep bölgesinin [rejim
tarafından] ele geçirilmeden Türkiye’yle anlaşmak suretiyle istikrara
kavuşturulması, rejim birliklerinin gerek İslam Devleti’ne gerekse ülkenin
güneydoğusunda Ürdün’le sınır boyunca faaliyet gösteren muhalif güçlere karşı
savaşabilmesi için elini serbestleştirecek. Türkiye’nin kabul edebileceği bir
uzlaşmanın sınırlarının anlaşılması için Suriye’nin kuzeyindeki stratejik
önceliklerini belirtmemiz lazım:
1. Türkmen nüfusun korunması. Türkmenler özelikle Lazkiye
ve Halep’te büyük bir nüfusa sahip. (…)
Suriye’de aktif birlikler arasında yer alan Türkmenler
(…) Nusra Cephesi’yle bağlantılı (…)
2. Türkiye’yi istikrarsızlaştırıcı bir kaynak olarak Kürt
direnişini yok etmek. (…) YPG üslerine karşı saldırı ihtimalinden bahsediyoruz.
3. Daha evvel Türkiye’nin desteğini alan İslamcıların
Suriye’de daha fazla kontrol elde etmesi. Türkiye kendi inandırıcılığını ve
itibarını korumak için onlara destekten vazgeçemez; üstelik vazgeçmesi halinde
radikallerin kontrolü tamamen Suudi Arabistan, Katar ve ABD’nin eline geçer ve
bu ülkeler sözkonusu güçleri Türkiye’ye karşı kullanmaya başlayabilirler.
Bu arada Rusya, İran ve Şam’ın en çok ilgilendikleri
mesele, Türkiye’yle olan sınır ve kuzeyden gelen tehdidin ortadan kaldırılması.
Suriyeli Kürtler, Türkiye’nin vereceği tavizler karşılığında Rusya ve
Suriye’nin kullanmaya hazır olduğu bir müzakere kartı haline gelebilir. YPG
temsilcileri ABD’nin Suriye’nin federal bir devlete dönüşmesi planını hayata
geçirmek için bastırıyorlar ki bunu ne Şam ne de Moskova kabul edebilir.
Diğer bir temas noktası, Ankara’nın özellikle Ahmet
Davutoğlu’nun yeni Osmanlıcılık politikasını revize etmeye başlamasından sonra
Türkiye’yi de tehdit eder hale gelen radikal İslamcılar. Türkiye, resmen Nusra
Cephesi ve IŞİD’i terör örgütleri olarak kabul etmişti; dolayısıyla bu yapılara
karşı Suriye’de Rus operasyonlarına resmen katılabilir. (…) Türkiye ayrıca
kendi toprakları üzerinden Suriye’ye ulaşan ve istikrarsızlaştırıcı bir unsura
dönüşen en radikal İslamcıların tamamen yok edilmesinde yer almakla da
ilgileniyor. Bu konuda Türkiye’nin çıkarları Rusya’nınkiyle tamamen örtüşüyor.
Ankara, kendisinin yapamayacağı hallerde, aşırı radikal veya kontrol edilemez
bir dizi liderin ve grubun Rusya ve Suriye eliyle yok edilmesine istihbarat ve
askeri bilgi paylaşımıyla yardımcı olabilir.
Yine ılımlı ve radikal isyancıları birbirinden
ayrıştırmak üzere Rus ve Türk diplomasisi Halep’te barış sürecini başlatabilir.
Böylelikle Ankara, Suriye’nin kuzeyindeki nüfuzunun gerçeklikle ne derece
örtüştüğünü de test edecektir. Türkiye “Halep’in kurtarıcısı” yapılacak ve
kontrol edilemeyen grupların tamamı (ve ABD, Katar ve Suudilerce kontrol
edilenler) barış sürecine katılmayı reddettikçe Rus tarafının adımlarıyla
ortadan kaldırılacaktır.
usya’ya doğru Avrasyacı bir tutum değişikliğine giren
Türkiye’nin, İslamcı silahlı gruplara destekten vazgeçmesi ve onları barışa
zorlaması karşılığında, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye için önem arz eden
bölgelerdeki askeri varlığı (açıkça veya örtülü bir şeklide Türkmen öz savunma
grupları adı altında) yönetmesi/yönlendirmesi konusunda uzlaşmak daha tercihe
şayandır.
Türkiye, farklı güç odaklarına
sadık militanlara kıyasla çok daha öngörülebilir bir aktördür. Aynı zamanda
Rusya, hem zevahiri kurtarması hem de Kürt tehdidini yok ederek, barış sürecini
başlatarak, Halep’i kurtararak ve Suriye’nin kuzeyinde Türkmenlerin yaşadığı ve
nüfuz alanı olan bölgeleri koruyarak ülke içinde desteğini daha da artırması
için Türkiye’ye fırsat vermeli. En büyük ihtimam Türkmen faktörüne
gösterilmeli. Türkiye tarafından verilecek tavizler ve uzlaşmalar Türk
tarafının mutlak zaferi ve başarısı olarak sunulmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder