25 Eylül 2016 Pazar

UZLAŞMANIN SINIRLARI: RUSYA, TÜRKİYE VE KUZEY SURİYE



UZLAŞMANIN SINIRLARI: RUSYA, TÜRKİYE VE KUZEY SURİYE
Katehon, 9.8.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Aşağıdaki yazı, Rusya’nın Avrasyacı kanadının Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi üzerinden yaptığı hesapları ortaya dökmesi bakımından dikkat çekicidir.

Bu hafta Halep savaşı kritik bir aşamaya girdi (…)
(…) Hiçbir taraf diğerine üstünlük sağlayamadı. Aslında mevcut çatışmalar, kısmen, yaklaşmakta olan müzakerelerde tarafların elini güçlendirici birer kart niteliğinde.
Rusya ve Suriye liderliği, Halep meselesini çözmek için Türkiye’yle bir anlaşmaya varmak zorunda olduğunun farkında. Halep ve İdlib’deki isyancılara silah tedariki Türkiye’den geliyor. Birçok isyancı grup Türkiye’den destek alıyor ve Türkiye’deki kamuoyu İslamcıların istilasını adil bir savaş olarak görüyor.  
Halep ve kuzey Suriye meselesi, Rusya ve Türkiye’nin Batı karşıtı yakınlaşmayı sürdürürken çözmeleri gereken kilit ihtilafların düğümü niteliğinde. Putin ve Erdoğan bugün St.Petersburg’da tarihi bir buluşma gerçekleştiriyor.
Mevzubahis olan, Türkiye’nin NATO’dan çıkıp çıkmayacağı ve küresel güç dengesindeki değişim. Her iki taraf da karşılıklı olarak kabul edilebilir bir uzlaşma olması gerektiğinin farkında. Bu arada kendi sınırından çok uzaklardaki yabancı topraklarda bulunan Rusya’nın manevra alanı Türkiye’ye kıyasla çok daha fazla.
Suriye’nin ikinci büyük şehri Halep’in ele geçirilmesi savaşta radikal bir değişim anlamına gelecektir. Halep bölgesinin [rejim tarafından] ele geçirilmeden Türkiye’yle anlaşmak suretiyle istikrara kavuşturulması, rejim birliklerinin gerek İslam Devleti’ne gerekse ülkenin güneydoğusunda Ürdün’le sınır boyunca faaliyet gösteren muhalif güçlere karşı savaşabilmesi için elini serbestleştirecek. Türkiye’nin kabul edebileceği bir uzlaşmanın sınırlarının anlaşılması için Suriye’nin kuzeyindeki stratejik önceliklerini belirtmemiz lazım:
1. Türkmen nüfusun korunması. Türkmenler özelikle Lazkiye ve Halep’te büyük bir nüfusa sahip. (…)
Suriye’de aktif birlikler arasında yer alan Türkmenler (…) Nusra Cephesi’yle bağlantılı (…)
2. Türkiye’yi istikrarsızlaştırıcı bir kaynak olarak Kürt direnişini yok etmek. (…) YPG üslerine karşı saldırı ihtimalinden bahsediyoruz.
3. Daha evvel Türkiye’nin desteğini alan İslamcıların Suriye’de daha fazla kontrol elde etmesi. Türkiye kendi inandırıcılığını ve itibarını korumak için onlara destekten vazgeçemez; üstelik vazgeçmesi halinde radikallerin kontrolü tamamen Suudi Arabistan, Katar ve ABD’nin eline geçer ve bu ülkeler sözkonusu güçleri Türkiye’ye karşı kullanmaya başlayabilirler.
Bu arada Rusya, İran ve Şam’ın en çok ilgilendikleri mesele, Türkiye’yle olan sınır ve kuzeyden gelen tehdidin ortadan kaldırılması. Suriyeli Kürtler, Türkiye’nin vereceği tavizler karşılığında Rusya ve Suriye’nin kullanmaya hazır olduğu bir müzakere kartı haline gelebilir. YPG temsilcileri ABD’nin Suriye’nin federal bir devlete dönüşmesi planını hayata geçirmek için bastırıyorlar ki bunu ne Şam ne de Moskova kabul edebilir. 
Diğer bir temas noktası, Ankara’nın özellikle Ahmet Davutoğlu’nun yeni Osmanlıcılık politikasını revize etmeye başlamasından sonra Türkiye’yi de tehdit eder hale gelen radikal İslamcılar. Türkiye, resmen Nusra Cephesi ve IŞİD’i terör örgütleri olarak kabul etmişti; dolayısıyla bu yapılara karşı Suriye’de Rus operasyonlarına resmen katılabilir. (…) Türkiye ayrıca kendi toprakları üzerinden Suriye’ye ulaşan ve istikrarsızlaştırıcı bir unsura dönüşen en radikal İslamcıların tamamen yok edilmesinde yer almakla da ilgileniyor. Bu konuda Türkiye’nin çıkarları Rusya’nınkiyle tamamen örtüşüyor. Ankara, kendisinin yapamayacağı hallerde, aşırı radikal veya kontrol edilemez bir dizi liderin ve grubun Rusya ve Suriye eliyle yok edilmesine istihbarat ve askeri bilgi paylaşımıyla yardımcı olabilir.
Yine ılımlı ve radikal isyancıları birbirinden ayrıştırmak üzere Rus ve Türk diplomasisi Halep’te barış sürecini başlatabilir. Böylelikle Ankara, Suriye’nin kuzeyindeki nüfuzunun gerçeklikle ne derece örtüştüğünü de test edecektir. Türkiye “Halep’in kurtarıcısı” yapılacak ve kontrol edilemeyen grupların tamamı (ve ABD, Katar ve Suudilerce kontrol edilenler) barış sürecine katılmayı reddettikçe Rus tarafının adımlarıyla ortadan kaldırılacaktır.
usya’ya doğru Avrasyacı bir tutum değişikliğine giren Türkiye’nin, İslamcı silahlı gruplara destekten vazgeçmesi ve onları barışa zorlaması karşılığında, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye için önem arz eden bölgelerdeki askeri varlığı (açıkça veya örtülü bir şeklide Türkmen öz savunma grupları adı altında) yönetmesi/yönlendirmesi konusunda uzlaşmak daha tercihe şayandır.
Türkiye, farklı güç odaklarına sadık militanlara kıyasla çok daha öngörülebilir bir aktördür. Aynı zamanda Rusya, hem zevahiri kurtarması hem de Kürt tehdidini yok ederek, barış sürecini başlatarak, Halep’i kurtararak ve Suriye’nin kuzeyinde Türkmenlerin yaşadığı ve nüfuz alanı olan bölgeleri koruyarak ülke içinde desteğini daha da artırması için Türkiye’ye fırsat vermeli. En büyük ihtimam Türkmen faktörüne gösterilmeli. Türkiye tarafından verilecek tavizler ve uzlaşmalar Türk tarafının mutlak zaferi ve başarısı olarak sunulmalı.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder