BÖLGESEL ÇATIŞMA
İHTİMALİ
James B. Smith (ABD’nin
eski Suudi Arabistan büyükelçisi)
The Cipher
Brief, 7.2.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
1979 yılı,
Amerikalıların çoğu tarafından Tahran’daki ABD büyükelçiliğinin ele
geçirilmesiyle hatırlanır. O yıl bölge halkı için bir dönüm noktasıydı. İran’da
İslamcı bir hükümet kurulurken Mekke’de de Cüheyman öncülüğünde bir grup
radikal Kâbe’yi işgal etti. Bu iki olay, bölgede gelecek 35 yılı ve daha da
ötesini şekillendirecekti. [Z.T.K. 1979 yılı daha birçok açıdan dönüm
noktası: Ocak ayında İran Devrimi yaşanıyor, martta Mısır-İsrail arasında barış
anlaşması imzalanıyor, temmuzda cumhurbaşkanı yardımcısı olan Saddam Hüseyin
–kendi akrabası olan– cumhurbaşkanını devirip yerine geçiyor, aralık ayında da
hem SSCB Afganistan’ı işgal ediyor, hem de Suudi Arabistan’da Cüheyman ve
ekibinin Kâbe baskını ile Doğu Vilayetinde Şiilerin ayaklanması yaşanıyor.
(Tabii bir sene sonra Türkiye’deki 1980 darbesi de bu süreçten bağımsız
okunamaz.) Ve böylece bölgesel sistem değişerek bugüne kadar gelen sürecin
önemli bir dönüm noktası oluyor.]
1979’dan
itibaren İran bölgede istikrarsızlaştırıcı bir politika benimsedi. Siyasi
hedefi belliydi: Komşular zayıf kaldığı sürece İran’ın liderleri ülke içindeki
istikrarı garanti altına alabilirdi. Taktikleri, mezhep çatışmalarına
odaklanmak ve Lübnan’da Hizbullah’ı, Gazze’de Hamas’ı, Yemen’de Husi
isyancıları ve Bahreyn ile Suud’un Doğu Vilayeti’nde muhalifleri desteklemek
oldu.
Bugünü farklı kılan
ise Arap devletlerinin, ABD’nin artık bölgede liderlik rolü oynamaya isteksiz
olduğu yönündeki algılamaları ve bu çerçevede Suudi Arabistan öncülüğünde
bölgede kendi çıkarlarını savunmak adına daha aktif bir rol üstlenmeleri
gerektiğini düşünmeleri. Yemen operasyonu aslında bir Arap koalisyonu. (…)
(…)
İran Nükleer
Anlaşması şüphesiz bölgedeki endişeyi körüklüyor. Sünni çoğunluklu ülkeler için
nükleer mesele değil, İran’ın istikrarsızlaştırma stratejisi temel endişe
kaynağı olageldi. Onlara göre Batı, nükleer meseleyi [bir araç değil, başlı
başına] bir amaç olarak görüyor. Anlaşma yürürlüğe girdikten sonra Batı,
bölgeye sırtını dönerek İran’ın diğer Arap ülkelerinin işlerine burnunu sokmayı
sürdürmesine fırsat verecek. İşte bu endişe, sadece Suudi Arabistan’ın değil,
diğer Arap ülkelerinin de çok daha saldırgan bir politika izlemesine katkı
sağlıyor.
Birçokları son
olayların daha geniş bir çatışmaya yol açacağını düşünüyor. “Ağustos Silahları”
senaryosu [Z.T.K. yani Birinci Dünya Savaşı’nın ilk aylarına
odaklanan ve savaşa yol açan sebepleri irdeleyen Barbara W. Tuchman’ın
kitabının adı] ihtimali mümkün olsa da (çatışmalar çoğunlukla nevi şahsına
münhasırdır) bu, gerginliğin yavaş yavaş ve içten içe kaynamaya devam etmesi
ihtimalinden daha düşük. Birincisi, iki ordunun –karşı tarafın hamle yapmasını
beklemek suretiyle– nerede karşı karşıya geleceği konusundan bir senaryomuz
yok. İkincisi, her iki ülkenin de halkı hükümetlerini çatışmaya zorlamıyor. Bu
yazıyı Riyad’dan kaleme aldığımdan burada işler her zamanki gibi, normal
görünüyor. Tahran’dan yeni dönen bir arkadaşım, İran’da insanların siyaset
değil, tamamen yaptırımlardan kurtulmayı konuştuklarını anlattı. Üçüncüsü,
tırmanmayı engellemek için araya girmeye istekli birçok taraf var. Sonuncusu,
İran ile Suudi Arabistan, iki ülkeyi birbirine yaklaştıracak birçok ortak çıkar
ve meydan okumayı da paylaşıyor.
Bu tehditlerden
biri IŞİD ve eğer ki İran’la Suud birlikte hareket etmezlerse bu tehdide karşı
etkili bir strateji yürütülemez. İkincisi, eğer birbirileriyle görüşmezlerse
Suriye’de bir geçiş süreci gerçekleşemez. Sonuncusu, hac ve umre ziyaretlerinin
devam etmesi için iki ülke diplomatik ilişkilerinin kesilmemesi lazım. Bu ortak
endişeler tırmanmayı engelleyecektir.
Son birkaç
yıldır dış politika uzmanları için kilit meydan okuma, “Nasıl bir Ortadoğu?”
temel sorusuna cevap bulmak için Tahran ile Riyad’ı bir araya getirmenin bir
yolunu aramak oldu. Geçtiğimiz onlarca yıldır bölgedeki mücadele Batı ile İslam
arasında bir çatışma olarak sunuldu. Acı gerçek ise yüz binlerce Müslüman’ın
yine Müslüman kardeşleri tarafından katlediliyor olması. İşte bu,
bölgedekilerin halletmesi gereken bir meydan okuma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder