JAMES CLAPPER’A GÖRE ABD ORTADOĞU’YU DÜZELTEMEZ
David Ignatius (Ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar
listesinde yer alan casusluk romanı yazarı. Aynı zamanda 25 senedir Ortadoğu’yu
ve CIA’yi yakından takip eden Washington Post gazetesi köşe yazarı)
Washington Post, 10.5.2016
Tercüme: Zahide Tuba Kor
(…) Amerikan milli istihbaratının yaklaşık altı yıldır başkanlığını
yürüten 75 yaşındaki James Clapper (…) Washington’la muhtemelen pek de uyumlu
olmayan bir bakış açısına sahip. Başkan Obama’nın ABD’nin Ortadoğu’yu tek
taraflı olarak düzeltemeyeceği görüşüne açıkça destek vererek sürpriz bir
şekilde dobra dobra bazı yorumlar yaptı.
Clapper, istihbarat servislerinin terörizme karşı işbirliği yapması
gerektiği görüşünde. Nisan ayı ortasında Almanya’daki Ramstein Hava Üssü
yakınında Avrupalı istihbarat servislerinin başkanlarıyla daha iyi bir
istihbarat paylaşımının nasıl olacağını görüşmek üzere bir araya geldiğinde
küçük bir ilerleme kaydedilebilmiş gibi görünüyor. Toplantının yapılması Beyaz
Saray tarafından istenmiş ama kamuoyuna ilan edilmemişti.
(…)
Terör tehdidi Clapper’ın görev süresini gölgeledi. Eylül 2014’te
verdiği bir mülakatta ABD’nin İslam Devleti tehdidini “hafife aldığı”nı kabul
etti. ABD’nin şu anda bu hatayı tekrarlamadığını, yavaş yavaş radikalleri
“gerilettiğini”, ancak bu yıl içinde İslam Devleti’nin Irak’taki ana
karargahını büyük bir ihtimalle ele geçiremeyeceğini ve “onlarca yıl” devam
edecek uzun vadeli bir mücadeleyle karşı karşıya olunduğunu söyledi.
Pazartesi günü bana [İslam Devleti’yle ilgili olarak] dedi ki
“Çok toprak kaybettiler. Çok sayıda savaşçısını öldürdük. Musul’u geri alacağız,
ama bu uzunca bir vakit alacak ve oldukça pis bir iş olacak. Bunun mevcut
yönetim iş başındayken olacağını sanmıyorum.”
Ona göre, Suriye ve Irak’ta radikaller mağlubiyete uğratıldıktan
sonra dahi bu problem devam edecek. “Daha uzunca bir süre sürekli bir sindirme
halinde olacağız” diye uyarıyor.
Clapper samimi bir şekilde “Bu konuda size bir cevabım yok” diyor ve
ekliyor: “ABD olan biteni düzeltemez. [Ortadoğu’nun] yüzleştiği temel
meseleler –yani aidiyetini kaybeden/yabancılaşan genç erkeklerden oluşan geniş
bir nüfus kitlesi, yönetilemeyen topraklar, iktisadi meydan okumalar ve
silahların mevcudiyeti– daha uzunca bir süre hallolamayacak.” Başka bir konuda
şunu söylüyor: “Bir şekilde bizim gümüş iğneyi bulup ‘Kafdağı’nda bir şehir’
yaratacağımızı bekliyorlar.” Bu hiç de realist bir yaklaşım değil diyor ve
problemin son derece karmaşık olduğu konusunda uyarıyor.
Clapper’a the Atlantic’te Jeffrey Goldberg’in makalesinde yer
alan Obama’nın, ABD’nin eskisi gibi Ortadoğu’ya iktisadi açıdan ihtiyaç duymadığı,
bölge problemlerini çözemeyeceği ve buna çabalarsa ABD’nin diğer yerlerdeki
menfaatlerinin zarar göreceğine dair görüşlerini paylaşıp paylaşmadığını
sorduğumda, Başkan’ın temel kötümserliğini destekleyerek “Katılıyorum” dedi.
Ama şöyle bir açıklamada bulundu: “ABD’nin [bölgeyi] öylece terk edip
gidebileceğini zannetmiyorum. ABD liderliği var olmaksızın da dünyada olaylar
cereyan etmeye devam ediyor. Orada var olmalıyız – kâh kolaylaştırıcı kâh
arabulucu kâh askeri birlik temini suretinde.”
Clapper diyor ki ABD, Milli Güvenlik Teşkilatında taşeron olarak
çalışan muhalif Edward Snowden’ın ifşaatlarının istihbarat toplamaya ne denli
zarar verdiğini hala tam olarak bilmiyor. “Hasar değerlendirmesinde oldukça
ölçülüydük [Z.T.K. yani hasarı olduğundan daha az gösterdik demek
istiyor]. Ama genel anlamda hasar çok” diyen Clapper, Snowden’ın
ifşaatlarının terörist grupları “güvenlik konusunda oldukça bilinçli/uyanık”
hale getirdiğine ve onların şifresi kırılamayan verilere hızla yöneldiklerine
dikkat çekiyor. Ve diyor ki Snowden’ın ifşaatları bitmemiş olabilir: “Tahminler
o ki (Snowden’ın) kendi seçeceği bir zamanda (ifşa edilmek üzere) emanet olarak
üçüncü bir şahısta bekleyen daha pek çok belge var.”
Clapper daha yeni Asya gezisinden döndü. Anlattığına göre Güney Çin
Denizi’nin askerileşmesi konusunda Çinli yetkililerle “gergin görüşmeler”
yapmış. Tahminlerine göre Çin kısa bir süre sonra bu bölgede bir “hava savunma
teşhis bölgesi” ilan edecek ve hatta “bu
yönde adım atmaya çoktan başlamış”.
Milli istihbarat başkanı olarak altı yıla yakın görev süresi boyunca
neyi başardığını sorduğumda Clapper, ana görevinin emri altında çalışan 17
teşkilatın koordinasyonunu sağlamak olduğunu anlattı: “Bu makamın ortaya
çıkmasının nedeni, istihbarat teşkilatları arasında entegrasyonu sağlamaktı.
Eskisine göre bu bağlamda çok daha iyi bir durumdayız.”
Casusluk dünyasında bir kariyerin ardından Clapper diyor ki
istihbarat işleri aslında temelde basittir; onu kuşatan siyaset, asıl karmaşık
olandır. (…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder