5 Haziran 2016 Pazar

G.FRIEDMAN - DÜNYA CİDDİ BİR İHRACAT KRİZİNDE


DÜNYA CİDDİ BİR İHRACAT KRİZİ İÇİNDE

George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve 2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical Futures, 21.1.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Bazıları hâlihazırda yaşanan iktisadi problemleri 2008’de yaşananın bir benzeri olarak görüyor. Ancak arada çok temel farklılıklar var. 2008’de mali bir kriz söz konusuydu. Mali sistem iktisadın muhasebe sistemidir; bu yüzden tüccarların istismar edebileceği iç mantıksızlıklar nadiren gelişir. Ancak bankaların ve mali hizmetler sektörünün emlak ipotek kredilerini (mortgage) idare etme şekli, daha sonra istismar edilecek çok büyük mantıksızlıklar yarattı. Mali problemler tabii ki iktisadi altüst oluşlara yol açabilir; ama bu, bugün karşı karşıya olduğumuz problemden farklı bir kökene sahip.

Problem 2008 Krizinin iktisadi sonuçlarından kaynaklanıyor. 2008 Krizi ABD’de ve Avrupa’da iktisadi durgunluğa yol açtı ve bu da tüketime ve ithalata olan talebi azalttı. Mal ihraç eden ülkelerin satışları azaldı ve ekonomileri darbe yedi. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin özellikle fena darbe aldı. Sadece iktisadi modeli için kritik önemdeki ihracat gelirlerini kaybetmekle kalmadı, devasa büyüme hamlesinin zaten yapısal nedenlerle yavaşlamaya başladığı bir dönemde pazarlarını da kaybetti. Bu iki bileşenin kaybı Çin ekonomisinin yavaşlamasıyla eşzamanlı gerçekleşerek ciddi toplumsal ve siyasal sonuçları tetikledi. Çin’in hızlı büyümesinin ülke olgunlaştıkça sürdürülemez hale geldiği aşikardı.

Çin küresel iktisadi büyümenin motoruydu. Yavaşlamasının küresel sanayi ürünleri pazarlarında ve petrol başta olmak üzere bakır, demir gibi maden piyasasında çok büyük etkileri oldu. Çin’in ihracat krizi neredeyse tüm sanayi mallarının ihracatçılarını krize soktu. Özellikle Çin’den büyük talep beklentisi, maden çıkarma ve rafineri sektörünün aşırı derecede büyümesine yol açmıştı. Başlangıçtaki düşüş sinyallerine rağmen bu malların fiyatları, öncelikle Çin’in büyümeyi sürdüreceği beklentisiyle aşırı ithalatı sürdürmesi nedeniyle aynı seviyelerde kaldı. Daha sonra Çin ithalatı azalttığında da düşüşün konjonktürel olduğu, tüketimin eski düzeyine yeniden çıkacağı beklentisiyle fiyatların düşmesine engel olundu.

Sonunda bu beklentilerin temelsiz olduğu netleşti ve talepteki düşüş, arzdaki fazlalık nedeniyle emtia fiyatları küresel olarak altüst oldu. Bundan sonra asıl etki ihracatçılar üzerinde görüldü. Bu da iki kategorideydi: Birincisi, Çin gibi imalat sanayi ihracatçıları, Avrupa’nın ve bir ölçüde de ABD’nin iktisadi zayıflığı nedeniyle hala sıkıntı içinde. Bu, henüz yatışmış değil. İkincisi, maden ihracatçıları ve petrol üreticileri, ki bunlar özellikle fena halde etkilendiler. Petrolün varil fiyatı 30 dolara kadar düştü; petrol gelirleri ihracatçı ülkelerin ekonomileri için son derece hayati olduğundan etkisi de bir o kadar büyük oldu.

1970’lerde petrol fiyatlarının katlanması kalkınmış ülkeleri vurmuştu. 1980’lerde petrol fiyatlarındaki düşüş petrol üretenleri olumsuz etkilemişti. Şu anda ise çok ender görülen bir durumla karşı karşıyayız; zira bu defa ister hammadde isterse sanayi ürünü ihracatçısı olsun fark etmez, ihracata bağımlı olan herkesin başı dertte. Düşeşteki ihracat piyasası sadece –yeni teknolojiler sayesinde arz artışı yaşanan– petrolü değil, neredeyse tüm sanayi ürünlerini etkiliyor. Mevcut iktisadi ortamda uluslararası ticarete en az bağımlı olan ülkeler bu altüst oluştan en az etkilenen ülkeler olacaktır. Onlar hem uluslararası sistemin etkisinden fazla zarar görmeyecekler hem de farklı düzeylerde kendi ekonomilerini kontrol edebilecekler. Şu anda “serbest ticaret her daim kazançlıdır” teorisi acı bir testten geçiyor.

Bu dönüşümün fiili etkisini göstermek için iki ayrı liste hazırladık. İlk liste, ne ihraç ettiğine bakmaksızın ihracat krizinden en kötü şekilde etkilendiğini düşündüklerimizin listesi. Bu listedeki ülkelerde mevcut krizin iktisadi boyutun ötesine geçerek siyasal ve toplumsal sonuçlarına bakacağız. İkinci liste, krizin bir sonraki kurbanları olması muhtemel beş ülkeyi içeriyor. Tüm listeler gelişigüzel olup hiçbiri hikayenin tamamını anlatmıyor. (…) Amacımız bu konuda bir tartışma başlatmak.

İhracat krizinin kurbanı ilk 10: Çin, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Kore, Avustralya, Zambiya, Angola, Nijerya, Güney Afrika, Moğolistan.
(…)
En fazla zarar görecek 5 ülke: Almanya, Şili, Tayvan, Azerbaycan, Türkmenistan.
(…)


Bu 15 ülkeyi seçerken kaçınılmaz bir şekilde bazılarını dışarıda bırakmış olduk. Singapur, Malezya, Tayland, Irak, Kazakistan ve Peru da bu kategoriye girebileceğini ciddi olarak düşündüğümüz ülkeler arasında yer alıyor. Listeye hangi ülkeleri koyup koymadığımızın bir önemi yok. Önemli olan dünyanın, hangi ülkenin ne ihraç ettiğinden bağımsız, ciddi bir ihracat krizi içinde olduğudur. Ve biz kırılmanın şu anda daha ilk dalgalarını yaşıyoruz. (…) İhracat krizinin altında ithalat krizi yatıyor. Ve ithalat krizi de Avrupa ve Asya’daki kaosla bağlantılı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder