DÜNYA CİDDİ BİR İHRACAT KRİZİ İÇİNDE
George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve
2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical Futures, 21.1.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Bazıları hâlihazırda yaşanan iktisadi problemleri
2008’de yaşananın bir benzeri olarak görüyor. Ancak arada çok temel
farklılıklar var. 2008’de mali bir kriz söz konusuydu. Mali sistem iktisadın
muhasebe sistemidir; bu yüzden tüccarların istismar edebileceği iç
mantıksızlıklar nadiren gelişir. Ancak bankaların ve mali hizmetler sektörünün
emlak ipotek kredilerini (mortgage) idare etme şekli, daha sonra istismar
edilecek çok büyük mantıksızlıklar yarattı. Mali problemler tabii ki iktisadi
altüst oluşlara yol açabilir; ama bu, bugün karşı karşıya olduğumuz problemden
farklı bir kökene sahip.
Problem 2008 Krizinin iktisadi sonuçlarından kaynaklanıyor.
2008 Krizi ABD’de ve Avrupa’da iktisadi durgunluğa yol açtı ve bu da tüketime
ve ithalata olan talebi azalttı. Mal ihraç eden ülkelerin satışları azaldı ve
ekonomileri darbe yedi. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin özellikle
fena darbe aldı. Sadece iktisadi modeli için kritik önemdeki ihracat
gelirlerini kaybetmekle kalmadı, devasa büyüme hamlesinin zaten yapısal
nedenlerle yavaşlamaya başladığı bir dönemde pazarlarını da kaybetti. Bu iki
bileşenin kaybı Çin ekonomisinin yavaşlamasıyla eşzamanlı gerçekleşerek ciddi
toplumsal ve siyasal sonuçları tetikledi. Çin’in hızlı büyümesinin ülke
olgunlaştıkça sürdürülemez hale geldiği aşikardı.
Çin küresel iktisadi büyümenin motoruydu.
Yavaşlamasının küresel sanayi ürünleri pazarlarında ve petrol başta olmak üzere
bakır, demir gibi maden piyasasında çok büyük etkileri oldu. Çin’in ihracat
krizi neredeyse tüm sanayi mallarının ihracatçılarını krize soktu. Özellikle
Çin’den büyük talep beklentisi, maden çıkarma ve rafineri sektörünün aşırı derecede
büyümesine yol açmıştı. Başlangıçtaki düşüş sinyallerine rağmen bu malların
fiyatları, öncelikle Çin’in büyümeyi sürdüreceği beklentisiyle aşırı ithalatı
sürdürmesi nedeniyle aynı seviyelerde kaldı. Daha sonra Çin ithalatı
azalttığında da düşüşün konjonktürel olduğu, tüketimin eski düzeyine yeniden
çıkacağı beklentisiyle fiyatların düşmesine engel olundu.
Sonunda bu beklentilerin temelsiz olduğu netleşti ve
talepteki düşüş, arzdaki fazlalık nedeniyle emtia fiyatları küresel olarak
altüst oldu. Bundan sonra asıl etki ihracatçılar üzerinde görüldü. Bu da iki
kategorideydi: Birincisi, Çin gibi imalat sanayi ihracatçıları, Avrupa’nın ve
bir ölçüde de ABD’nin iktisadi zayıflığı nedeniyle hala sıkıntı içinde. Bu,
henüz yatışmış değil. İkincisi, maden ihracatçıları ve petrol üreticileri, ki
bunlar özellikle fena halde etkilendiler. Petrolün varil fiyatı 30 dolara kadar
düştü; petrol gelirleri ihracatçı ülkelerin ekonomileri için son derece hayati
olduğundan etkisi de bir o kadar büyük oldu.
1970’lerde petrol fiyatlarının katlanması kalkınmış
ülkeleri vurmuştu. 1980’lerde petrol fiyatlarındaki düşüş petrol üretenleri
olumsuz etkilemişti. Şu anda ise çok ender görülen bir durumla karşı
karşıyayız; zira bu defa ister hammadde isterse sanayi ürünü ihracatçısı olsun
fark etmez, ihracata bağımlı olan herkesin başı dertte. Düşeşteki ihracat
piyasası sadece –yeni teknolojiler sayesinde arz artışı yaşanan– petrolü değil,
neredeyse tüm sanayi ürünlerini etkiliyor. Mevcut iktisadi ortamda uluslararası
ticarete en az bağımlı olan ülkeler bu altüst oluştan en az etkilenen ülkeler
olacaktır. Onlar hem uluslararası sistemin etkisinden fazla zarar görmeyecekler
hem de farklı düzeylerde kendi ekonomilerini kontrol edebilecekler. Şu anda
“serbest ticaret her daim kazançlıdır” teorisi acı bir testten geçiyor.
Bu dönüşümün fiili etkisini göstermek için iki ayrı
liste hazırladık. İlk liste, ne ihraç ettiğine bakmaksızın ihracat krizinden en
kötü şekilde etkilendiğini düşündüklerimizin listesi. Bu listedeki ülkelerde
mevcut krizin iktisadi boyutun ötesine geçerek siyasal ve toplumsal sonuçlarına
bakacağız. İkinci liste, krizin bir sonraki kurbanları olması muhtemel beş
ülkeyi içeriyor. Tüm listeler gelişigüzel olup hiçbiri hikayenin tamamını
anlatmıyor. (…) Amacımız bu konuda bir tartışma başlatmak.
İhracat krizinin kurbanı ilk 10: Çin, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Kore, Avustralya,
Zambiya, Angola, Nijerya, Güney Afrika, Moğolistan.
(…)
En fazla zarar görecek 5 ülke: Almanya, Şili, Tayvan, Azerbaycan, Türkmenistan.
(…)
Bu 15 ülkeyi seçerken kaçınılmaz bir şekilde
bazılarını dışarıda bırakmış olduk. Singapur, Malezya, Tayland, Irak,
Kazakistan ve Peru da bu kategoriye girebileceğini ciddi olarak düşündüğümüz
ülkeler arasında yer alıyor. Listeye hangi ülkeleri koyup koymadığımızın bir
önemi yok. Önemli olan dünyanın, hangi ülkenin ne ihraç ettiğinden bağımsız,
ciddi bir ihracat krizi içinde olduğudur. Ve biz kırılmanın şu anda daha ilk
dalgalarını yaşıyoruz. (…) İhracat krizinin altında ithalat krizi yatıyor. Ve
ithalat krizi de Avrupa ve Asya’daki kaosla bağlantılı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder