ORTADOĞU BİR
ARADA NASIL TUTULABİLİR?
David Ignatius (Ödüllü
gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı
yazarı. Aynı zamanda 25 senedir Ortadoğu’yu ve CIA’yi yakından takip eden
Washington Post gazetesi köşe yazarı)
Washington Post,
3.5.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Sari Raş, Irak
İçinde
bulunduğumuz ay, Irak’ı, Suriye’yi ve modern Ortadoğu’nun diğer kırılgan
uluslarını oluşturan Sykes-Picot Anlaşması’nın 100. yıldönümü. Geçtiğimiz
birkaç hafta içinde yaşanan bazı dramatik gelişmeler, İngilizler ve Fransızlar
tarafından oluşturulan eski sömürgeci çerçevenin artık işe yaramadığını
gösterdi.
Irak ve Suriye
parçalanıyor. Irak fiilen çatışan üç ayrı bölgeye ayrılmış durumda: İslam
Devleti’nin Sünni yönetimi, neredeyse özerk olan küçük bir Kürt devleti ve Şii
yönetimindeki rejimin kontrol ettiği başkentten güneye kadar uzanan bölge.
Benzer bir parçalı yapı Suriye’de de mevcut. Her iki ülkede de merkezi otorite
ortadan kalkmış durumda.
Erbil’e bakan
dağdaki karargâhında Kürt bölgesinin milli güvenlik müsteşarı Mesrur Barzani,
kendisiyle yaptığımız bir mülakatta samimi değerlendirmelerde bulundu: “Yüz
yıldır Irak’ta yürürlükte olan sistem artık başarısızlığa uğramış durumda.
Irak, zaten doğru temeller üzerine inşa edilmemiş, büyük güçlerin menfaatlerine
hizmet edecek şekilde oluşturulmuştu. Yüz yıllık başarısızlığın ardından artık
yeter. Yeni seçeneklere bakmamız lazım.”
Irak’ın ve
bölgenin yeni bir kavşakta olduğuna dair benzer bir kanaat, Kürdistan Bölgesel
Yönetimi’nin eski başbakanı ve Irak’ın eski başbakan yardımcısı Berham Salih
tarafından da dile getirildi. Süleymaniye’de şu anda başında bulunduğu Irak
Amerikan Üniversitesi-Süleymaniye [kampüsünde] görüştük.
Salih’e göre
mesele “hükümette bir görev değişimi meselesi değil. ABD tarafından 2003
sonrası getirilen siyasi sistem çözülüyor. Yeni bir aşamadayız. Ya savaş
ağalığına dönüşecek şekilde kaotik bir çöküntü yaşanacak ya da daha adem-i
merkeziyetçi, konfederal bir Irak oluşturacak şekilde yeni bir anayasal
düzenleme yapılacak. [Başka yolu yok.]”
Irak ziyaretim
sırasında bütün Kürt liderlerden ve bazı Sünnilerden benzer görüşler duydum.
Irak ve Suriye’nin bir dönüm noktasında olduğu iddiasındalar. En baş öncelik
İslam Devleti’ni mağlup etmek. Ancak ABD, –gerek Sir Mark Sykes ve François
Georges-Picot tarafından çizilen sınırlara gerekse ABD’nin 2003 sonrası
giriştiği yeni sömürgecilik felaketine bir alternatif olarak– müttefikleriyle
müstakbel siyasi yapı hakkında görüşmelerde bulunmalıydı.
ABD’nin bu
felaketin üstesinden gelebilmesi için nasıl yaratıcı bir şekilde düşünmesi
gerektiğine dair bir model olarak 1944’te izlenen Amerikan siyasetine bakmak
yeterli. İkinci Dünya Savaşı’nda zafer[e ulaşmak için önünde] hala daha
kana bulanmış bir sene vardı. Ancak Başkan Franklin D. Roosevelt, savaş sonrası
barışı ve refahı getirecek kurumlar üzerinde etraflıca düşünmeye başlayacak
basirete o dönemde sahipti. Senenin sonunda IMF, Dünya Bankası ve BM için
detaylı planlama başlamıştı.
Gerek Başkan
Obama’nın görev süresinin kalan kısmındaki gerekse müstakbel başkanın koltuğuna
oturacağı ilk aylardaki zorlu görevi şu: Ortadoğu’da –Sünniler, Şiiler, Kürtler
ve bölgenin [toplumsal] doku[su]yla iç içe geçmiş daha küçük
azınlıklar için– daha iyi bir güvenliği, yönetişimi ve iktisadi refahı tesis
edecek yeni bir düzenin temellerini inşaya şimdiden başlayın. Bu paramparça
olmuş bölgenin insanlarına, işleyen bir yönetişim yapısı kurmalarında ve bunu
kalıcı hale getirmelerinde yardım edin.
Kürtler yakında
bağımsızlık referandumuna gitmek suretiyle bu sorunu zorlayabilir. ABD böyle
bir süreci desteklemelidir – ama tabii ancak ve ancak Bağdat’taki merkezi
hükümetle varılan bir uzlaşma yoluyla gerçekleştirilirse. Özel görüşmelerimizde
Irak’taki Sünni ve Şii liderlerden birçoğu bana, Sünni ve Kürt bölgesel
yönetimlerini içeren konfederal bir Irak’a dayalı yeni bir anayasayı
desteklediklerini söylediler. Suriye’de de geçiş sürecinin bir parçası olarak
gevşek bir federal veya konfederal Suriye için benzer bir müzakerede
bulunulmalı.
Parça[lı
yapı]ları üniter devletler çatısı altında bir araya getirmeye çalışmak işe
yaramayacaktır. ABD bunu Irak’ta denedi ve başarısız oldu. Artık İran da
Irak’ta düzeni sağlayamaz hale geldi. Şiilerin ağır bastığı Irak Meclisinde
geçen hafta yaşanan kargaşadan alınan ders işte buydu; zira bu, büyük ölçüde
bir Şii-Şii iç kavgasıydı.
Önde gelen
Iraklılardan biri dedi ki “İranlılar 2003’ten sonra Amerikalıların yaptığı
hataların aynısını yapıyorlar. Aşırı ileri gittiler. Her şeyin üstesinden
gelebileceklerini zannettiler. Ama Şii yekvücutluğu artık dağılıyor.”
Paramparça olan
Ortadoğu’yu ıslah etmek bir nesil alacak. ABD, Avrupa, Rusya, Suudi Arabistan
ve İran’ın –Suriye ve Irak halkıyla birlikte– geçen yüzyılın hatalarını,
haksızlık ve adaletsizliklerini nihayetinde düzeltecek yeni yapılar üzerinde
acilen düşünmeye başlamaları için vakit çoktan geldi de geçiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder