BREZİLYA’NIN ASIL BÜYÜK PROBLEMLERİ
Allison Fedirka (Geopolitical
Futures kıdemli analisti)
Geopolitical Futures, 13.5.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Dün sabah Brezilya Senatosu, Devlet Başkanı Dilma Rousseff hakkında
görevi kötüye kullanmaktan dava açılmasını kabul etti; bu karar Rousseff’in
görevinden azline yol açacak. Yargılanma sonucunda suçlu bulunacağı ve görevinden
azlinin iktisadi ve siyasi kriz içindeki ülkenin yavaş da olsa toparlanmasında
bir ilk adım olacağı beklentisi yüksek. Ancak diğer birçok beklenti gibi, bunun
da dile getirilmesi icraata geçirilmesinden [yani söylem eylemden] çok
daha kolay. Bugün Brezilya’nın siyasi ve iktisadi kriziyle alakalı iki temel
problem söz konusu ve her ikisi de öyle görevden almayla kolayca çözülebilecek
türden değil.
Siyaseten Brezilya halkı arasında seçilmiş hükümet yetkililerine yönelik
bir güven krizi söz konusu. Ülkedeki genel kamuoyu görüşü, mevki sahibi
siyasetçilerin kahir ekseriyetinin yolsuzluğa batmış ve güvenilmez oldukları
yönünde. Dürüst olmak gerekirse, bu algılama tamamen de yersiz değil. Yolsuzluk
skandalları dalgasında, hangi siyasi partiden olursa olsun, ülkenin en güçlü ve
en üst düzey siyasetçilerinden bazıları ya yolsuzlukla suçlanıyor ya resmen
suçlu bulundu ya da soruşturmalar halen devam ediyor. Bunlar arasında Devlet
Başkanı Rousseff, Devlet Başkan Yardımcısı Michel Temer, Temsilciler Meclisi
eski Başkanı Eduardo Cunha ve daha evvel devlet başkanlığına aday olmuş
siyasetçilerden Senator Aécio Neves de var. Nisan ayı sonunda Datafolha’nın
yaptığı bir ankete göre, nüfusun %61’i Rousseff’in görevden azlini istiyor ve
%58’i de onun yerine geçtiği takdirde Temer’e karşı da görevi kötüye
kullanmaktan dava açılmasını destekliyor.
Öte yandan bu yolsuzluk skandallarının sonucunda yıldızı parlayan az da
olsa devlet yetkilisi var: hâkimler ve federal polis memurları. Yolsuzluğa
karşı mücadelenin en büyük destekçisi olan ve yolsuzluğa bulaşmış kudretli
siyasileri soruşturmaktan geri adım atmayanlar, özellikle de hâkimlerden
Joaquim Barbosa ve Sérgio Moro, Brezilya halkı nezdinde büyük destek
kazandılar. Barbosa, eski Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva’yı kuşatan
o meşum “Mensalão” adı verilen yolsuzluk skandalıyla, Moro ise şimdiye kadar
görevi başındaki onlarca CEO ve siyasetçinin suçlandığı “Lava Jato” (namı diğer
devlet petrol şirketi Petrobras) davasıyla ilgileniyor. Petrobras skandalının zirveye ulaştığı dönemde sosyal medya
tahminlerine göre Moro %90’lık bir halk desteğine sahipti. Ayrıca defalarca bu
hâkimler 2018 devlet başkanlığı seçimlerinin muhtemel adayları olarak
ilan edildi. Her iki hâkimin de şu anda siyasete girmek gibi bir niyeti yok;
ama bu fikrin dillendirilmesi bile başlı başına kamuoyu desteğinin ne denli
güçlü olduğunun bir yansıması.
İktisadi cephede, Temer’in devlet başkanlığı koltuğuna oturması, ülkenin
milli ekonomi politikasına temelden meydan okuyacağının bir garantisi değil.
Hükümetinin kemer sıkma planı Brezilya ekonomisinin mevcut yapısal
dengesizliklerine pek de bir merhem olmayacaktır.
Brezilya devlet başkanlığı seçimlerini ikinci defa kazanmasından günler
sonra yapılan bir gece yarısı talk showunda sunucu Danilo Gentili, programın
giriş konuşmasında Brezilya’daki siyasi bölünmüşlüklere alaycı bir şekilde
göndermelerde bulunmuştu. Oylardaki keskin bölünmeyi yansıtacak şekilde
Brezilya iki ülkeye ayrılmalı şakasını yapmıştı. 2010 ve 2014 seçimlerinin
sonuçları oldukça net bir ayrışmayı gösteriyordu: Rousseff’i destekleyen
kuzeydeki eyaletler ile muhafazakar sağ adaya destek çıkan güneydeki eyaletler.
Her ne kadar şaka olsa da Gentili, gerçekte iki Brezilya olduğu fikrinde
haklıydı. Bu ikilik, tam da ülkenin –ve özellikle ekonominin- yönetimindeki
temel meydan okumaya işaret ediyor.
Brezilya’daki kuzey ve güney eyaletleri birbirine rakip iktisadi
menfaatlere sahip. Brezilya’nın güneyi dediğimizde ülkenin güney, güneydoğu ve
merkez-batı bölgelerini kastediyoruz. Bu kısım, araba ve uçak üretimi gibi
yüksek katma değerli sanayi ve imalat faaliyetleriyle –ülkenin kuzeyine
kıyasla- çok daha gelişmiş bir ekonomiye sahip. Bu kısımda ayrıca ülkenin büyük
offshore petrol rezervleri, yoğun bir sığır üretimi ve soya yetiştirilen geniş
tarım arazileri var. Yine bu bölge en gelişmiş altyapı ağına ve tesislerine
sahip. Kuzeydoğu ve kuzey bölgelerinden oluşan kuzey Brezilya ise büyük ölçüde
turizme, endüstriyel olmayan tarıma, alt düzeyde endüstriyel faaliyete ve biraz
da madenciliğe bağımlı durumda. Altyapı ise güneye kıyasla oldukça geri; ulaşım
ağı hem sınırlı hem de maliyeti yüksek.
Kuzey ve güney arasındaki iktisadi faaliyet farklılığı ülkenin iki
yarısı arasında servet dengesizliğine de yol açıyor. Güneydeki üç eyalet –yani
São Paulo, Rio de Janeiro ve Minas Gerais- ülke GSYH’sinin %55,3’üne tekabül
ediyor. Buna merkez-batı ve güney de eklendiğinde ülkedeki iktisadi
faaliyetlerin %80,9’una ulaşıyor. Kalan GSYH ise ülkenin kuzeyindeki 16
eyaletten (toplamda 27 eyalet var) elde ediliyor. Kişi başına milli gelir,
güneyde aylık 25.600 ($7.350) ile 29.700 reali arasında değişirken, kuzeyde ise
11.000 ila 14.200 realine düşüyor. Bu servet ve iktisadi faaliyet dağılımı,
niye kuzey eyaletlerinin düzenli bir şekilde Rousseff’in İşçi Partisi gibi
sosyal harcamalara ve hükümet yardım programlarına kaynak ayıran partileri
destelediğini açıklıyor. Daha zengin olan iş dünyası destekli güney eyaletler
ise piyasa dostu politikaları teşvik eden muhafazakâr partileri destekleme
eğiliminde.
Rousseff hakkında görevi kötüye kullanmaktan dava açılması kararı
aslında jeopolitik önemi haiz değil. [Jeopolitiğin temel odak alanı olduğu]
Geopolitical Futures’taki analizlerde şahıslar nadiren konu edilir.
Ancak bu dava Brezilya’nın karşı karşıya olduğu siyasi güven krizini ve
iktisadi adaletsizliği gündemin ana maddesine taşıyor ve bu iki mesele, ülkenin
bölgesel liderlik potansiyeli bağlamında jeopolitik önemi haiz. Brezilya,
fiziki ve iktisadi açıdan ayrışan bu bölgeleri birbirine bağlayıp entegre etmek
zorunda; ardından da bölgede güçlü bir liderlik rolünü üstlenmeden evvel
bilinçli bir kararla kendisini ispat etmeli.
Güneyde bu başarılsa da ülkenin kuzeyindeki iktisadi bölünmüşlükler hala
çok net. Bu şartlar devam ederse sürdürülebilir bir liderlik mümkün değil.
Rousseff’in görevden azli, seçilmiş yetkililere yönelik güven krizini de
kuzey-güney arasındaki iktisadi farklılıkları da bir anda çözmeyecek. Ayrıca bu
davalar, Brezilya’da yenilenen bir bilince ve belli bir seviyede kurumsal güce
işaret ediyor; ordu olan bitene hiç müdahale etmedi, mahkeme kararlarına saygı
duyuldu, anayasal süreçler takip edildi vs. Bunların her ikisi de Brezilya’nın
jeopolitik bir zorunluluğu olan kuzey ile güneyi birleştirmesi için çalışmaya
devam edebileceği sağlam bir temel inşasına yardımcı olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder