KARABAĞ:
KAFKASLARDA TEKRARLANAN BİR ÇATIŞMA
David Ignatius (Ödüllü
gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı
yazarı. Aynı zamanda 25 senedir Ortadoğu’yu ve CIA’yi yakından takip eden
Washington Post gazetesi köşe yazarı)
Washington Post,
26.4.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Stepanakert,
Dağlık-Karabağ
Bağımsızlığını ilan eden bu Ermeni cumhuriyetinin [Dağlık
Karabağ’ın] askeri komutanı, burada pazartesi günü verdiği bir mülakatta
kırılgan ateşkesin birkaç gün içinde çökeceği öngörüsünde bulundu. Her iki
tarafın da diğerini ateşkesin ihlalinden sorumlu tuttuğu karşılıklı suçlamalar
arasında, o geceye kadar Azeri bombardımanında kuzeydeki bir sınır kasabasından
2 Ermeni askeri ölmüştü.
22 yıldır her iki tarafın da yenişemediği bu “dondurulmuş çatışma”, 2
Nisan’da Azeri kuvvetlerinin 200
km .lik sınır hattı boyunca gerçekleştirdiği saldırıyla
yeniden patladı. Azeriler, 1994’te sona eren bir önceki savaştan bu yana ilk
kez toprak ele geçirdiler. 5 Nisan’da Rusya hızlı bir ateşkes için devreye
girdi. Ancak pazartesi günkü çatışmanın da gösterdiği üzere yeni bir topyekûn
savaş, tehlikeli bir şekilde eli kulağında gibi görünüyor.
Karabağ dünyanın en az tartıştığı ama en zorlu çekişmelerden biri.
Nüfusunun ekseriyeti Ermeni olan bu bölge iki yıl süren savaşın ardından kanlı
bir şekilde Azerbaycan’dan ayrıldı. Bundan sonra Rusya, Fransa ve ABD
arabuluculuk çabalarına girişse de bir sonuç vermedi: Azerbaycan, vakti
zamanında kendi sınırları içinde yer alan bu toprakların geri verilmesini
istiyor; Ermeniler ise terk etmemekte ısrarcı. Zamanla yumuşamak yerine her iki
tarafta da öfke giderek artmışa benziyor.
Rusya fırsatçı bir şekilde arada. Moskova, kalıcı bir barış anlaşması
için tarafların arasını bulmak istediğini söylüyor, ama aynı zamanda her iki
tarafı da silahlandırıyor. ABD daha geniş bir çatışmayı engelleme ümidinde olsa
da elinde fazla bir diplomatik kozu yok. Azerilerin kulakları tırmalayan sosyal
medyasına bakılırsa son dönemdeki saldırıyla birlikte cesaretlenmiş durumdalar.
Ermeniler ise kendilerini tecrit edilmiş hissediyorlar ve buradaki eski bir
barış aktivistinin bana söylediği üzere giderek “daimi savaş” halini
kabulleniyorlar.
Ermeni hükümetinin düzenlediği bir gezi çerçevesinde birçok yabancı
gazeteci ve Avrupa Parlamentosundan bir milletvekiliyle birlikte Karabağ’ı
ziyaret ettim. (…)
Kendi kendini cumhuriyet ilan eden [bu bölgenin] savunma
bakanı Korgeneral Levon Mnatsakanyan, kuvvetlerinin 2 Nisan’daki büyük
saldırıyı beklemediğini, ama uyarı işaretleri de olduğunu söyledi: Geçtiğimiz
ağustos ayından beri sözde “kontrol hattı”ndan gelen saldırılarla 21 Ermeni
askeri hayatını kaybetti ve 113’ü de yaralandı. Ve Azerbaycan yeni Rus
tankları, İsrail insansız hava uçakları ve Türk füzeleriyle mühimmat depolamaktaydı.
Rusya’yla “stratejik bir ittifak”a girerek kendisini güvence altına aldığını
zanneden Ermenistan tarafı Azerilerden büyük bir saldırı beklemiyordu.
“Taktiksel olarak onlar bazı başarılar kaydetmiş olabilirler”
itirafında bulunan Mnatsakanyan diyor ki “Ancak kullandıkları tüm kuvvetleri
dikkate aldığımda diyebilirim ki bu daha ziyade onların bir yenilgisi.”
İddiasına göre, Azeriler nisan ayı başındaki dört günlük savaşta 24 tankını
kaybetti. İki tarafın kayıp rakamları oldukça farklı ve bağımsız bir kaynağa
doğrulatmak da mümkün değil. Ancak Azeri yorumcular 1992-1994 savaşındaki
yenilgilerinden sonra bu operasyonu büyük bir başarı olarak görüyorlar.
Mnatsakanyan, Ermeni birliklerinin Rusların yardımı olmaksızın
bölgeyi savunabileceğinde ısrarcı: “Dört günlük savaşın sonucu gösterdi ki
elimizdeki askeri teçhizat ve savaşa hazırlığımız, herhangi bir düşmanı
durdurmak için yeterli.” Eğer ki savaş tekrarlanırsa “onları kovmakla kalmayıp
daha da ilerleyeceğiz.”
Karabağlı Ermenilerle yaptığım görüşmelerde Azerbaycan’da olduğu gibi
burada da artan bir saldırganlık duygusuyla karşılaştım.
Eski bir barış
aktivisti olan Garen Ohanjanyan, çatışmaların uzlaşma ihtimaline dair
görüşlerini değiştirdiğini söylüyor. Son savaş bittikten sonra Azerilerle
diyalogun geliştirilmesine yardımcı olmuş; ama artık barıştan vazgeçmiş ve
Ermeni kuvvetlerinin Azerilerin iktisadi hedeflerini vurup tahrip etmesini
istiyor. Geçen ay “milletimiz bir hayalden/yanılsamadan ayıldı” diye de durumu
açıklıyor.
Yerel bir STK’da
çalışan ve aynı zamanda uçaksavar savunma birliğinde görev yapan 27 yaşındaki
Ashot Sarkissyan, “Belki benim neslim son yıllarda oldukça rahatlamıştı. Niye
biz bu vakti muhatabımızı savaştan caydıracak şekilde yeterince güçlenmek için
kullanmadık ki?” diyor.
Daha evvel
internet ortamında Azeri gazetecilerle bağlantıyı sürdürmeye çalışan
Stepanakert Basın Kulübü Başkanı Anahit Danielyan diyor ki, “Azerbaycan’da
bulunan meslektaşlarımdaki nefreti hissetmeye başladım… Bu yeni savaş
birbirimiz hakkındaki algılarımızı bir şekilde değiştiriyor.”
Ermenistan’ı
ziyaret eden herkes, havalimanı yolunda bulunan milli anıtı, yani yaşlı bir
erkek ile kadının –sadece başlarının göründüğü, bedenlerinin tepeye gömülü gibi
durduğu– devasa taş heykeli görebilir. Anıtın resmi adı “Bizler, bizim
dağlarımızız”. Bununla verilen gizli mesaj şu: Hiçbir yere kıpırdamıyoruz.
Görünen o ki önümüzde uzunca, sert bir çatışma var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder