SURİYE DİRENİŞİ ÖRGÜTLER DEĞİL, DEVLETLER ARASINDA!
Cemal Kaşıkçı (Suudi
kraliyet ailesine en yakın gazetecilerden; yazılı ve görsel birçok Arap medya
kuruluşunda yazar ve yorumcu. Geçmişte Suudi Arabistan’ın eski ABD Büyükelçisi Prens
Türki el-Faysal’ın basın müşavirliğini yürütmüş ve birçok Arap ülkesinde
muhabirlik yapmış)
(İngilizcesi) Arab News, 8.12.2015 / (Arapçası)
el-Hayat, 5.12.2015
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Geçen hafta
Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suriye’de izlediği siyaset ve inatçılığı
nedeniyle Suudi Arabistan’a yönelik de bir tehdit olabileceğini yazmıştım. (…)
Yazım çok fazla
okunup tartışıldı ve okuyuculardan en fazla yorumu alan yazı oldu. (…)
Aslında bu tarz
eleştirilere cevap vermeye bile değmezdi, eğer ki hareketler arasındaki
nihilist çatışmadan etkilenen ve makalemi –tıpkı Suriye Krizini ve
yansımalarını Müslüman Kardeşlerle sınırlayan eski bir meslektaşım ve baş
editör olan arkadaşımın bana yazdığı gibi– “Krallığı, sadece Müslüman
Kardeşlerin çıkarına hizmet edecek [mevcut] Türk-Rus çatışmasının içine
çekme girişimi” olarak görerek yönelttikleri eleştiriler birçok kişi tarafından
onaylanmamış olsaydı. Bazı insanlar ileri düzeyde İhvanofobiyle maluller – ki
bu durum vizyonlarını bulandırıyor ve eli kulağında olan gerçek tehdidi
görmelerini engelliyor. (…)
Bölgesel güç
mücadelesi
Suriye Krizi,
–aslında büyük oyun sahasının küçük oyuncularından başka bir şey olmayan–
Müslüman Kardeşler’den ve bütün siyasal İslam’dan çok daha büyük olan
karmakarışık bir bölgesel ve uluslararası mesele. (…)
Kriz bölgesel
güç mücadelesinin bir uzantısı. Eğer krizi salt Suudi perspektifinden ele
alacak olursak, Kraliyet, kuzeyinde veya Suriye’de kalıcı bir İran askerî
nüfuzunu ne tahammül ne de kabul edecektir. Bugüne kadar hiçbir taraf Suudi
Arabistan’a güvenlik korkularını yatıştıracak ve “İransız bir Suriye”yi garanti
edecek herhangi bir bölgesel çözüm [önerisi] sunmadı.
Bu “İransız
Suriye” koşulu karşılanana değin [Riyad], –belki devam eden Rus
müdahalesi, Suriye topraklarına ayak basma konusunda, Rus deviyle çatışmamak
için Kraliyeti iki kez düşünmeye sevk edebilir ama– sıkı duruşunu
değiştirmeyecektir. (…)
Öte yandan krizi
İran perspektifinden değerlendirirsek [Tahran], Doğu Akdeniz’e yayılan
ve kendi dar mezhepçi vizyonu çerçevesinde tarihi yeniden inşa etmesine imkan
veren [mevcut] nüfuzunu savunmaktadır. Ve eğer ki Suriye’yi kaybederse
Lübnan’ı ve oradaki etkili partilerini de kaybedecektir. Dolayısıyla bu,
İran’ın bizim dünyamızda verdiği bir varoluş savaşıdır. Türkiye’ye gelince,
İran’ın mevcudiyetini reddetme konusunda Suudi Arabistan’la anlaştılar ve
Ankara’nın da Suriye’deki Türkmen azınlığı koruma ve Kürtlerin kendi mikro
devletlerine ulaşmalarını engelleme gibi birtakım çıkarları bulunuyor.
Küresel rekabet
Küresel olarak
bu, Kırım ve Ukrayna’dan Doğu Akdeniz ve Karadağ’a kadar uzanan Rusya ile Batı
arasındaki bir rekabet. (…)
Bu [küresel] rekabet,
kendi iç rekabetinin ordu lehine çözülmesiyle kafası karışan, ancak artık bir
tarafı tercih etmesi noktasında baskı altında bulunan Mısır’ı da dahil edecek
şekilde genişleyebilir. Öyle görünüyor ki Mısır’ın tercihi, bağımsız karar alma
vizyonunu başarabilmek için Doğu’ya [Z.T.K. Rusya’yı kastediyor] doğru
kayıyor. Ancak Mısır hala dengesiz durumda. Mevcut baskı [Kahire’yi] iki
taraftan birini seçmeye zorlayacaktır, zira aynı anda iki tarafta da durması [iki
tarafa da oynaması] hem imkansız hem de kabul edilemez. İşte bu tablo,
Doğu’ya doğru yönelen sistem içindeki güçlerin görüşlerini ifade eden Mısır
medyasının aşırılıklarını [Suudi Arabistan’ın niye] sineye
çektiğini/tahammül ettiğini ve birkaç gün evvel Riyad’da bir dizi toplantı
gerçekleştiren Suudi-Mısır koordinasyon konseyinin [niye] canlandırıldığını,
yani Suudi duruşunu açıklayabilir. (…)
(…) İlişkiler ve
çıkarlar birbirine geçmiş durumda. Hatta mesela Suudi Arabistan’ın apaçık bir
düşmanı olan İran, –aralarında petrol ve pazar çıkarları olan– Türkiye’nin de,
–tarihî bir uzlaşma niteliğindeki İran’la nükleer anlaşmanın imzalanmasının
ardından büyük ve bakir İran piyasasında kendi şirketleri için iktisadi
kazanımlar elde etme peşindeki– Batılı ülkelerin de mutlak düşmanı değildir.
BAE, Ürdün, ABD
Yemen’de Suud’la
tam anlamıyla bir müttefik olan BAE, Suriye’de Türkiye’yle herhangi bir
işbirliğini istemiyor ve İran’la ticari ilişkilerini sürdürüyor. Ürdün, Beşşar
Esed’e karşı olmakla ve kendi toprakları üzerinde ABD ve Suudi Arabistan’ın
devrimcileri eğitip desteklemesine izin vermekle birlikte, altından
kalkamayacağı bir mücadeleye girmek istemiyor. Ürdün’e göre ABD bir çelişkiler
yumağı. [Washington] Esed’e karşı; buna rağmen devrimcilerin
silahlandırılmasını engelliyor ve Suriye’de IŞİD’e karşı Kürtlerin desteğiyle
Türkiye toprakları üzerinden bir kara harekatına girişmeye niyetleniyor – bu
arada Türkiye de Kürtlerden ve onların hırslarından endişe içinde. Hatta
Suriye’de Rus müdahalesini reddeden ve bunun sonuçları konusunda kendilerini
doğrudan uyaran Suudi Kraliyeti de Rusya’yla ticari ilişkilerini geliştiriyor
–ki belki de bu yakınlaşma iki ülke arasında bir anlaşma imkanı doğurabilir.
Libya’ya NATO müdahalesine karşı çıkan Almanya, şimdilerde Rakka’da IŞİD’e
karşı savaş için 5000 asker yollamayı planlıyor – ki diğer [Avrupa] ülkeleri[ni]
zikretmeye gerek dahi yok.
Duruşların
değişebildiği böyle bir ortamda eski ayrıntılara dayanarak değerlendirmeler
yapmak anlamsız. (…) Peki, bu çatışmada “siyasal İslam” veya “Müslüman
Kardeşler” gibi bir yetim duruşunun rolü ne olacaktır?
(…)
Bunu bir
Suudi-Türk askerî ittifakı olarak adlandırabilir miyiz? İhvanofobiyle malul
kişiler buna karşı çıkıyor veya inanmak istemiyorlar ve Türkiye’yi bir bölgesel
güç değil de bir örgüt [Z.T.K. Müslüman Kardeşler örgütünü
kastediyor] olarak görmekte ısrar ediyorlar! Türkiye bir örgüt değildir;
ayrıca İran ve Esed rejimiyle onların Rus müttefikleri bu Suudi-Türk ittifakını
yakından takip ediyorlar ve çok büyük bir ihtimalle buna karşı hazırlık da
yapıyorlar. Ve onlar [Suriye’deki] krizin basit bir örgütten ve örgütler arası
bir rekabetten çok daha büyük olan devletler arasında bir mücadele olduğunun
bilincindeler. Bir zahmet siz de böyle bir düşünebilseniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder