İSRAİL’İN
AZERİ-ERMENİ ÇATIŞMASINA DAHLİNDEN NELER ÖĞRENEBİLDİK?
Armin Rosen (New York’ta
yaşayan yazar, The Atlantic, City Journal ve World Affairs Journal için yazılar
kaleme alıyor)
Tablet Magazine,
28.4.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
İsrail (veya diğer herhangi bir ülke) için yeni bir
çözümsüz savaşa dâhil olmak mantıksız gibi görünüyor. Ama Haaretz
gazetesinde yer alan, –bağımsızlığını ilan eden ama tanınmayan– Dağlık Karabağ
cumhuriyetinde geçtiğimiz ay dört gün süren çatışmalar esnasında Azerbaycan
Savunma Bakanlığından bir uçağın İsrail’e iki kez indiğine dair haber endişeye
yol açtı. Ancak İsrail’in zorlu geniş-Avrupa güvenlik krizine kıyısından da
olsa karışması ille de dış politika pervasızlığı anlamına gelmez. Bu, –dış
politikanın göründüğünden daha etkili olduğu bir dönemde– İsrail’in şaşırtıcı
hareket serbestisinin bir işareti.
(...)
Ermenistan
Rusya’yla ve İran’la yakın müttefik; Türkçe konuşan bir ülke olarak Azerbaycan
ise Ankara’yla kültürel, tarihi ve siyasi bağları olan bir ülke. Bugünlerde
Rusya’yla Türkiye’nin arası iyi değil ve Dağlık Karabağ’da yeniden başlayan
çatışma, –en kötü ihtimalle merkezi Kafkasya’da tam anlamıyla bir Rus-Türk
vekâlet çatışması– muhtemel jeopolitik kâbus senaryoları listesinde yer alıyor.
Bu ayki çatışma İsrail için özellikle garip oldu:
Aralarındaki yakın savunma ilişkisi ve İran rejimine yönelik ortak antipati sağ
olsun, Azerbaycan İsrail’e en yakın olan nüfusu Müslüman çoğunluklu
müttefiklerden biri.
Haaretz’e göre şimdiye
kadar çatışma yüzünden 112 kişinin hayatını kaybettiği Dağlık Karabağ çatışması
ve patlak vermesinde İsrail’in küçük de olsa oynadığı rol, İsrail’in dış
politikası açısından hiç de uygun bir vakitte gelmedi. Zira her ne kadar [Moskova’yla
imzalanan] “[havada] çakışmayı önleme” anlaşması İsrail’in Suriye
içindeki Hizbullah hedeflerini kovalayabilmesini büyük ölçüde teminat altına
alsa da Rusya ve İsrail neredeyse bir diplomatik krize yol açacak şekilde
Suriye semalarında çarpışmak üzereydi.
İsrail ve Rusya,
Dağlık Karabağ çatışmasının fiilen zıt taraflarında: Rus [birliklerinin] Ermenistan’a
makul/sınırlı sayıda konuşlanması Azerilerin toprakları geri almak üzere [düzenleyebileceği]
askeri saldırıda caydırıcı bir rol
oynarken, İsrail merkezli Milli Güvenlik Araştırmaları Enstitüsünden Gallia
Lindenstrauss’un 2015’te kaleme aldığı bir rapora göre İsrail, Azerbaycan’a
ileri teknoloji ürünü silahlar sağlayan tek ülke. Lindenstrauss, AGİT’in “en
azından talimat düzeyinde Azerbaycan ve
Ermenistan’a silah ambargosu”nu sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Ancak İsrail
Azerbaycan’la ilişkilerini bağlayıcı olmayan bir AGİT talimatından çok daha
önemli addediyor: Haaretz’e göre İsrail, son dört yıldır Azerbaycan’a 5
milyar dolar değerinde silah satmış.
İsrail –Dağlık
Karabağ çatışmasında Bakü’nün pozisyonunu desteklemekte aşırıya kaçmaksızın–
Azerbaycan’a askeri seçenekleri açık tutmasında yardımcı oldu. İsrail ordusundan
emekli bir general olan Efraim Sneh’in 15 Nisan’da el-Monitor’deki
yazısında dikkat çektiği üzere, İsrail Ermenilerin Azerbaycan topraklarından
geri çekilmesi konusunda bugüne kadar hiçbir çağrı yapmadı ve [yine son]
çatışmanın aniden fitilinin ateşlenmesi arifesinde diplomatik alanda
müttefikini desteklemekte de pek bir şey yapmadı. Sneh, bunu Ermenilerin
Azerbaycan topraklarını işgali ile İsrail’in Batı Şeria’yı işgali arasındaki
benzerliklere bağlıyor: (…)
Başka muhtemel
açıklamalar da var: İsrail Dağlık Karabağ’ın statüsünün kararlaştırılması
meselesini Ermenistan ile Azerbaycan’a bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyor
olabilir. Zira –Haaretz’deki nadir makalelerden biri olmasaydı büyük
ölçüde kamuoyundan gizli kalacak–[Azerbaycan’a] askeri yardım sağlamak [nispeten
basit] bir şey, ama bir Rus müttefikiyle diplomatik tartışmaya girmek daha
aleni ve muhtemelen daha karışık bir iş olurdu.
İsrail’in bu
çatışmadaki tehlikeli ve kendisiyle ters düşüyor gibi görünen duruşunun çok
daha basit bir açıklaması olabilir. Şu anda İsrail bölgede dikkat çekici ve
belki de daha evvel hiç görülmemiş bir stratejik derinliğe kavuştu. Bütün komşu
ülkeleri allak bullak eden veya istikrarsızlaştıran Suriye İç Savaşı’nı
maharetle idare etti. Filistinli örgütler artık zayıf ve bölünmüş durumda.
Türkiye’yle ilişkilerini normalleştirme sürecinde. Hatta artık Suudi Arabistan [Z.T.K
Mısır’dan Tiran Boğazı’nın girişindeki iki adayı geri almak suretiyle] İsrail’in
Kızıldeniz’e ve Hint Okyanusu’na erişimini güvence altına alıyor.
İsrail’in
stratejik derinliğine yönelik belli belirsiz tehditler var ve İran ile BM
Güvenlik Konseyi kararları bunlar arasında. Ama şu anda İsrail, kendi koşulları
altında –ve muhtemel sonuçlarını dikkate almaksızın– Azerbaycan gibi bir
ülkeyle ilişkilerini şekillendirmek için yeterince güçlü bir pozisyonda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder