ORTADOĞU, MÜSLÜMAN KARDEŞLER’İ NASIL ELE ALMALI?
Cemal Kaşıkçı (Suudi
kraliyet ailesine en yakın gazetecilerden; yazılı ve görsel birçok Arap medya
kuruluşunda yazar ve yorumcu. Geçmişte Suudi Arabistan’ın eski ABD Büyükelçisi Prens
Türki el-Faysal’ın basın müşavirliğini yürütmüş ve birçok Arap ülkesinde
muhabirlik yapmış)
(İngilizcesi) Arab News, 11.3.2015 / (Arapçası)
el-Hayat, 9.3.2015
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Suudi kralının
Türk ve Mısır cumhurbaşkanlarıyla ayrı ayrı yaptığı toplantıların zabıtlarını
okumadım, ama Müslüman Kardeşler’den hiç bahsedilmediğini iddia ediyorum.
Gazeteciler ve siyasi yorumcular ise bu konuda bölünmüş durumda. (…)
BAE’li meşhur bir
işadamı, bir Kuveyt gazetesinde yayınlattığı bir makalesinde, Suudi
Arabistan’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne kırmızı halı
sermemesini ısrarla tavsiye edecek kadar ileri gitti; çünkü ona göre “Müslüman
Kardeşler’le ilişkileri dikkate alındığında o bunu hak etmiyordu.” Kraliyet
kırmızı halıyı serdi ve Türkiye’yle geniş çaplı bir işbirliği sayfasını açtı.
Ortadoğu’da
giderek kötüleşen durum, bu tarz absürt mücadeleleri artık kaldıramaz. Dar
çıkarlara dayalı Müslüman Kardeşler unsuru, bu kötüleşen duruma karşı etkin bir
duruş sergileme formülünden çıkartılmalı. İki yıl evvel kötü gidişatla mücadele
planlarına Müslüman Kardeşler unsurunu sokmak durumu daha da kötüleştirmişti.
Müslüman
Kardeşler’i yok etmek
Bazı grupların
değişim formüllerinden Müslüman Kardeşler’i tamamen çıkarma konusundaki
ısrarları Suudi-Türk işbirliğini engellemişti. Oysaki bu, her iki ülkenin de
istikrarlı ve güçlü olması hasebiyle, bölgesel kötü gidişata bir son verme
kapasitesi olan tek işbirliği. Bu işbirliğini engellemek, Libya, Yemen ve
Suriye’deki durumun daha da kötüleşmesine ve diğer ülkelerin istikrarının
tehdit altına girmesine yol açtı.
Müslüman
Kardeşler diğer birçok partiden sadece biri olarak görülmeli. Ne hafife alarak
ne de abartarak, kendi gerçek gücü çerçevesinde değerlendirilmeli. Bazı
seçimleri kazanabilir, bazılarını da kaybedebilir. En önemlisi, ülkelerin
istikrarı ve demokrasi yoluyla barışçıl dönüşümleridir. Tökezlese/bocalasa dahi
barışçıl dönüşüm önemlidir; zira alternatifi Suriye, Irak ve Libya’da
gördüğümüz ve Yemen’de endişesini duyduğumuz çirkin savaşlardır.
Suudi-Türk
işbirliği uzun vadede Mısır yönetiminin ve halkının da çıkarına. Riyad Mısır
veya Türkiye’den birini öbürüne tercih etmeyecektir. Müslüman Kardeşler’le
düşmanlıktan müttefikliğe de geçmeyecektir. Mısır’la ittifak ilişkisinden ve
-meslektaşım Khaled al-Dakhil’in geçen haftaki makalesindeki ifadesiyle-
Kahire’ye verilen “açık çek/sınırsız harcama yetkisi”nden vazgeçmeyecektir.
Suudi Arabistan bir orta yol benimseyecektir.
Müslüman
Kardeşler obsesyonu asıl önemli olan konudan bizi uzaklaştırdı: Kitaplar
basıldı, yazarlar kiralandı, büyük meblağlarda paralar harcandı, konferanslar
düzenlendi, komplolar planlandı ve medya kuruluşları mesleklerinin değerlerini
terk edip toplumları bölen ve salt niyetler üzerinden yargılamalar yapan
kampanyalara dahil oldular. Bütün bunlar çok çirkin bir kutuplaşmaya yol açtı.
Obsesyon
Övündüğümüz
Körfez İşbirliği Konseyi ve Körfez halklarının diğer başarıları, bu obsesyondan
dolayı yok olmak üzere. Bütün bunların ortasında akil adamların sesleri
kayboldu, bilhassa medya kuruluşlarının siyasi seferberliğe katılmalarının
ardından o akilleri McCarty’vari menfur bir korkutma ve tehditle hedef almaları
üzerine.
Bu arada IŞİD,
Irak’ın ortasının ve Suriye’nin doğrusunun çok büyük bir kısmında giderek
genişledi; Suriyeli isyancıların zalim rejimden kurtulmak için savaştıkları
alanları kontrolü altına almış durumda. Zayıflayan ve dünyanın demokratik bir
rejimle değiştirmeye hazır olduğu Esed rejimi de bu esnada genişledi.
IŞİD
destekçileri Libya’da yayılmak için bu ülkede Müslüman Kardeşler’e karşı
verilen savaşı fırsat bildi. Orada savaşı başlatan kişinin [Z.T.K. Tobruk
yönetimine bağlı ordunun başındaki Halife Hafter’i kastediyor olmalı]
IŞİD’le Müslüman Kardeşler’in aynı kumaştan olduğunu iddia ettiği bir sırada,
şu anda IŞİD, “petrol hilali” olarak bilinen bölgede [Z.T.K.
Trablus’taki İslamcı hükümetin ordusu olan] Fecr-i Libya kuvvetleriyle
savaşıyor. Müslüman Kardeşler’in Libya’daki sayısız kabilevi ve siyasi partiden
sadece biri olduğunu ve ülkeyi tek başına yönetebilmesine imkan olmadığını
gayet iyi bilen uzmanları ise kimse dinlemedi. Kaddafi sonrası dönemde Müslüman
Kardeşler’i marjinalleştirmek kabul edilemez.
Marjinal bir
mesele
Suudi Kralı
Selman’ın onlarca liderle yaptığı toplantılardan dışarı sızan ufak tefek
bilgiler, toplantıların özünün Müslüman Kardeşler benzeri marjinal konulardan
çok daha büyük olduğunu ortaya koyuyor. Öyle görünüyor ki durumu iyi bir
şekilde okuyan etkili bölgesel güçlerin katılımıyla, kötü gidişatı sonlandırıp
yeni bir Arap dünyası inşa etmek üzere kapsamlı bir politika oluşturmak için
çalışmalar yürütülüyor. Bu politikanın ayrıntıları gelecek günlerde ortaya
çıkacaktır.
(…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder