TRUMP ETKİSİ, TRUMP’IN
KENDİSİNDEN ÇOK DAHA TEHLİKELİ
David Hearst (Middle East Eye internet sitesi baş editörü; eski İngiliz Guardian
gazetesi dış politika başyazarı)
Middle East Eye,
24.5.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: Ortadoğu'yla, özellikle de Körfez ülkelerinin politikalarıyla ilgili son derece önemli yazılar kaleme alan David Hearst'ten şimdiye kadar yaptığım 12 tercümeyi toplu olarak okumak için TIKLAYINIZ
Bu günler karanlık günler… Manchester’da çocukların katliamıyla, Donald Trump’ın Riyad’da yalakaca karşılanmasıyla giderek kararan günler… Ama Trump’ın kendisinden çok daha tehlikeli olabilecek Trump etkisiyle günlerimiz daha da kararıyor.
Cizye ödeyen Arap liderler için
Trump apaçık, dupduru biri. Adeta “İnsan haklarıyla ilgili konuşmaya gelmedim;
bu kelimeden tek bir defa dahi bahsetmeyeceğim. Size demokrasi konusunda ders
vermek için burada değilim; halkınıza istediğiniz şekilde davranabilirsiniz.
Aslında ben buraya hayattan bahsetmek için gelmedim, size ölümden söz ediyorum.
Cihatçıları yeryüzünden silmenizi istiyorum” der gibiydi.
Bu, Çiçero’nun nutkuna değil,
Sezar’ınkine benziyordu. Bu yeni bilgelik ve güç kaynağına [Trump’ı
kastediyor] yakınlık [Arap liderler için] her şeydi. Zirve sonunda
çekilen hatıra fotoğrafında Trump’ın solunda Suudi Kralı Selman, sağında da
Katar Emiri vardı. Sisi’nin durabildiği en yakın nokta, Suudi kralının
sağındaki Ürdün Kralı II. Abdullah’ın yanıydı. BAE Veliaht Prensi Muhammed bin
Zayid ise geç geldi ve [liderlerin önünden geçerken] Sisi’yle el sıkışıp
Trump ve Katar Şeyhi Tamim bin Hamad es-Sani’nin arasına giriverdi. [Z.T.K.
Bu anın videosu için TIKLAYINIZ]
Bin Zayid, Trump’ın Ortadoğu’daki
sağ kolu olma görevini ciddiye aldı. Pazartesi gecenin bir yarısı kapıyı
çalanın gürültüsü Katar’ın her yerinde duyuluverdi.
Gece yarısı
hamlesi
Katarlılar, resmi haber ajansı QNA’in
internet sitesinde yer alan Katar Emiri’nin bir Körfez yöneticisinin sarf
edebileceği en zararlı sözleriyle güne uyandı: Doha’nın Trump’la gerginlikleri
var, İran İslami bir güç, İran’la düşmanlığı beslemek makul değil, Trump kendi
ülkesi içinde hukuki meselelerle yüzleşiyor…
Aslında bu, bilgisayar
korsanlarının ürettiği tamamen sahte bir haberdi. (…)
Ama sahte olup olmadığına
bakmadan, Suud ve BAE kontrolündeki medya kuruluşları habere hemen atladı.
Suudilerin el-Arabiya, el-Ahbariyye ve BAE’lilerin ortak olduğu Sky
News Arapça yayın akışını iptal edip bu sahte haberle ilgili gece boyu
aralıksız yayın yaptılar. Sözkonusu yayınları o kadar süratli ve o kadar dört
başı mamurdu ki bu ancak önceden planlaması yapılmış bir yayın akışı
olabilirdi. Henüz uyku sersemi olan Katarlıların haberi yalanlayarak tepki
göstermesi saatler aldı; ama yalanlandıktan sonra dahi sabah saatlerine kadar
görmezden gelindi.
Katar’a karşı saldırılar çarşamba
günü de devam etti. El-Arabiya, Emir’in konuşmasının bilgisayar
korsanlığı olmadığının “ispat”ını yayınladı.
Ama yazı, ekranda geçen haber altyazısının manipüle edildiği gerçeğine hiç
işaret etmedi. BAE dışişleri bakanlığı tüm Katar haber sitelerini yasakladığını
duyurdu.
Bilgisayar korsanlığı profesyonel
bir operasyondu ve amacına ulaştı. Neler olup bittiğini fark ettiklerinde küçük
kraliyetin her yerini bir şok dalgası vurdu. Kimse uyumadı. [Katar Emiri’ne
yönelik] Bir darbenin planlandığını düşündüler.
Trump’ın yeşil
ışığı
Bu olayın ardında Katar’ın hasım
komşularından birinin, özellikle de BAE’nin parmağı var; zira BAE bu tür işler
çevirmek için gerekli hem motivasyona hem de kapasiteye sahip.
Geçen ağustos ayında Amerikan
siber güvenlik şirketi Zimperium’da araştırmacı olan İtalyan güvenlik uzmanı
Simone Margaritelli, BAE destekli bir şirketin bilgisayar korsanlarından elit
bir görev gücü kurmak için kendisini işe almaya çalıştığını iddia etti. Daha
evvel the New York Times gazetesi de BAE’nin nasıl hemen teslim
edilebilecek gözetleme ve teknik takip araçları satın almakta olduğunu
yazmıştı. Şimdi ise iddialar daha da ileri bir boyuta taşınarak BAE’nin bir
süredir kötü amaçlı yazılımlar ve casus yazılımları geliştirmek için kendi
bilgisayar korsanları ekibini geliştirmeye çalıştığına işaret ediyor.
Trump gibi bir Ortadoğu acemisi,
despotlukları ve kötü yönetimleriyle el-Kaide ve İslam Devleti’nin doğuşundan
öncelikle sorumlu olan Arap liderlerinin çoğunun bulunduğu bir seyirci
kitlesine yeşil ışık yaktığında olacak olan işte tam de budur.
Tabii ki bu, şiddetin
beslenmesinde Batı yönetimlerinin sorumluluğunu hiçbir şekilde azaltmaz. İngiliz
istihbaratı, –başlangıçta– Sırplar, Kaddafi ve Esed öcüyken İngiltere doğumlu
Müslümanları Bosna’da, Libya’da ve Suriye’de savaşmaya teşvik etmekte hiçbir
beis görmemişti. Ancak –tıpkı Suriye’de 2012 sonrasındaki gibi– milli politika
tersyüz olduğunda bu geri dönen sadıklar çok farklı bir muamele gördü.
Ancak en azından Bush-Blair türü
bir Ortadoğu felaketinden kaçınmak istiyorsak –ki bu defa hedef İran veya onun
vekil gücü Hizbullah olabilir–, Trump yeni keşfettiği Arap müttefiklerinin yeni
bir sonu gelmez terörle savaş faslına girişmekte ABD’den veya herhangi bir Batı
devletinden çok farklı saikleri olduğunun farkına varmalı.
Onların tek dertleri, Mübarek ve
Bin Ali rejimlerini solduran kötülükten [devrimsel hareketleri kastediyor]
istibdat rejimlerini korumak. Halk devrimleriyle bu iki diktatör devrilip
Mısır’da ve Tunus’ta ilk kez serbest seçimler yapıldığında el-Kaide örgütünün
beli bükük haldeydi. İslam Devleti (İD)’nin gelişimi, 2013 Temmuz’unda yaşanan
Mısır’daki askeri darbeyle neredeyse eşzamanlı. Eğer ki Trump, “El-Kaide ve
İD’in yükselişinden kim sorumlu?” sorusuna kısa bir cevap istiyorsa tam
karşısında toplu halde oturanlara bakmalı.
Ortadoğu’da Trump etkisini,
çabalasa da başarısızlığa uğrayan Barack Obama etkisinden çok daha tehlikeli kılan
işte bu.
Serbest düşüş
Obama’nın hataları çok.
Yapabileceğinden çok daha fazlasını vaat ederek, Trump’a kıyasla, birçok
bakımdan Arap halkları için çok daha zalim bir Amerikan başkanı olduğunu
ispatladı. Trump ise ne vaatte bulunuyor ne de yapıyor.
Ancak Obama’nın Haziran 2009’da
Kahire’de yaptığı “resetleme” konuşması ile Riyad’da okunan upuzun ve
gelişigüzel listenin mukayesesi öğretici.
Obama, öğrenmeyi ima eden Kahire
Üniversitesi’nde öğrencilere ve Arap halkına seslenmişti. Trump ise güce vurgu
yapan bir salonda Arap liderlerine konuştu. Obama medeniyetin İslam’a nasıl
borçlu olduğundan bahsetmişti. Trump ise Ortadoğu’ya bir pazaryeri –veyahut
kendi ifadesiyle– küresel fırsatlar merkezi muamelesinde bulundu ve yüz
milyarlarca dolarlık silah anlaşmasını kapıp gitti.
Obama, ABD’nin Irak’ı işgalle
Ortadoğu’da yol açtığı kargaşayı temizleme sorumluluğunu üstlenmişti; Trump ise
buna hiç değinmedi bile. Obama insan haklarından bahsetmişti; Trump ise bu
kelimeleri bir kez olsun ağzına almadı. Obama hayattan bahsetmişti, Trump ise
ölümden. “Cihatçılarla baş etmenin tek yolu onları yeryüzünden silmektir” dedi.
Bu, sadece 15 yıldır devam eden
teröre karşı savaşın sonunun hala daha ufukta görünmediği anlamına gelmiyor.
Keza karşılaşılan her yeni aktörün (2003’te Blair ve Bush’un, 2011’de Cameron
ve Sarkozy’nin, 2017’de Trump ve Netanyahu’nun) bu sürecin devam etmesine
katkıda bulunduğuna da salt işaret etmiyor. Bu, her ne zaman sürekli düşüş
halinin artık bir sonuna ulaştığını düşünsen kendini daha da dibe vururken
bulduğun anlamına geliyor.
2011’deki halk ayaklanmalarını
üreten şartlar bugün çok daha güçlü bir şekilde mevcut. Baskı çok daha güçlü;
Ortadoğu’nun her yerinde devletler vatandaşlarını koruyup koruma ve temel
hizmetleri sağlama noktasında başarısızlık içinde. Dünyanın dört bir yanında
ölüm makinelerinin frenleri boşalmış durumda. Amerikan öncülüğündeki
koalisyonun hava saldırılarında Suriye’de İD militanlarının öldürdüklerinin
neredeyse iki katı sivil can verdi.
Şimdiye kadar iki kulağı arasında
bir gıdım beyni olanın yeni bir müdahaleye girişmeden evvel durup düşüneceğini
zannetmiş olabilirsiniz. Ancak kesin olan, yeni bir müdahaleye doğru
sürüklendiğimiz. Kitlesel ölüm arzusu kimin üzerine çöreklenecek henüz net
değil. Hedef bir kez daha Lübnan’ın güneyi olabilir. Ama yeni bir müdahalenin
kokusu belirgin. Keza bunun masum sivillerin gelecek nesilleri üzerindeki
etkileri de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder