İRAN, SURİYE’YE BİR
AMERİKAN MÜDAHALESİNE KARŞI KARA KUVVETLERİNİ KONUŞLANDIRMAYI DÜŞÜNÜYOR
Alex MacDonald (Ortadoğu, Asya ve İslam dünyası uzmanı)
Middle East Eye,
29.4.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
İran dışişleri
bakanlığı, İsrail’in 27 Nisan’da Şam havalimanı yakınındaki bir bölgeye
düzenlediği hava saldırısını kınarken çıkan haberlere göre Tahran yönetimi,
Suriye’ye yönelik Amerikan öncülüğünde muhtemel bir müdahaleye karşı koymak
maksadıyla bu ülkeye kara birliklerini konuşlandırmayı düşünüyor.
(…)
İran Devrim
Muhafızları’nın eski bir komutanına bağlı olan Tabnak haber ajansına
göre, İran Ürdün’ün kuzey sınırında artan Amerikan askeri faaliyetlerinden
ciddi endişe duyuyor.
Makaleye göre
İsrail’in Suriye’ye saldırıları; İsrail, ABD ve Arap ülkelerinden müteşekkil
bir koalisyonun bu ülkeye yönelik büyük çaplı saldırılarının sadece bir
başlangıcı olabilir. “Suriye’nin güneyinde artan faaliyetler, silahlı grupların
(yardımıyla) Ürdün ve İsrail üzerinden bir saldırı hazırlığına işaret ediyor.”
Aynı haber ajansında
yer alan bir başka makaleye göre, Rus ve İranlı askeri yetkililer böyle bir
durumda müdahale etmek için kara birliklerini yollamaya hazır olduklarını
Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’e bildirdiler.
Suriyeli
muhaliflerden gazeteci Esad Hana, nisan ayı başında attığı bir tweette Amerikan
birliklerinin konuşlandığını ve Ürdün özel kuvvetleriyle birlikte Suriye’nin
güney sınırında hazır beklediğini yazdı. Yine el-Hayat mahreçli bir
diğer haber, görünüşte İslam Devleti’yle savaş hedefiyle de olsa ortak
kuvvetlerin Ürdün’den Suriye’nin güneyine girmeye hazırlandığını ortaya
koyuyor.
(…)
Suriye’nin
güneyinde özerklik mi?
(…)
İran Devrim
Muhafızları’nın 1000’i aşkın savaşçısı ABD, Katar, Türkiye ve Suudi
Arabistan’ın desteklediği muhaliflere karşı Suriye’deki çatışmalarda hayatını
kaybetti.
Şam’da yaşayanların
anlattığına göre, rejim yanlısı bölgelerde İran’ın nüfuzu o denli yayılmış
durumda ki Suriye’nin siyasi ve askeri sahnesine, Esed’in baş müttefiki
Rusya’yla birlikte, fiilen egemenler.
Guardian gazetesine konuşan bir Suriyeli işadamı diyor ki “Burası benim anavatanım,
ama ikinci sınıf bir vatandaş konumundayım. Artık Suriyeliler ikincil,
İranlılar başat ve Ruslar ise tanrı konumunda.”
Rai el-Yevm gazetesi yazarı Abdülbari Atvan’a göre Şam yönetimi, İstanbul’da 22
Suriyeli muhalif aktivistin önerdiği, Suriye’nin güneyinde özerk bir bölge
kurulması çağrısı yapan plana sinirlendi. Deraa, Suveyda ve Kuneytra
bölgelerinde adem-i merkeziyetçi bir yerel idare kurulmasını öngören bu sözde
Houran Paktı’nı Şam yönetimi Suriye’nin federalleşmesinin ilk adımı olarak
görüyor. Esed’in müttefiki Rusya bile adem-i merkeziyetçi bir idare prensibine
açık.
Esed yönetimi, hem
Ürdün krallığının hem de İsrail’in sınırlarını koruma işlevi görecek bu planın
arkasında ABD’yle birlikte Ürdün’ün olduğunu görüyor.
Amerikan
birliklerinin Suriye’nin kuzey sınırına da konuşlandığını gösteren haberler
var.
28 Nisan’da YPG
komutanlarından biri dedi ki, YPG ile Türk birlikleri arasında sınırda açılan
karşılıklı ateşin ardından Amerikan birlikleri kuzey sınırındaki durumu
gözetlemeye başlayacak.
(…)
Suriye’nin kuzey ve
güney sınırları boyunca Amerikan birliklerinin giderek artması, –özellikle de
İdlib’e kimyasal saldırının ardından Şayrat Hava Üssü’ne yönelik saldırının
gözler önüne serdiği gibi, Trump’la birlikte Amerikan yönetiminin
politikasındaki son dramatik değişiklik–
Şam ve Tahran’ı endişelendiriyor.
(…) Ortadoğu
Enstitüsü IranObserved Projesi Direktörü Ahmed Mecidyar’ın makalesinde
belirttiği gibi, “Özellikle İranlı askeri yetkililer, Trump’ın Rus Devlet
Başkanı Vladimir Putin’e olumlu bakışının ve yurtdışına askeri müdahalelere
karşı duruşunun İran’ın Suriye ve Ortadoğu’daki gündemine yarayacağı
ümidindeydiler. Ancak bu ihtiyatlı iyimserlik, ocak ayında Trump’ın iş başına geçmesiyle
ve –Tahran’ın balistik füze programına karşı yeni yaptırımları yürürlüğe
koyarak, Washington’ın Ortadoğu’daki geleneksel Sünni müttefikleriyle yakın
ilişkilerini tekrar kurarak ve Suriye ile Irak’ta askeri angajmanın çapını
genişleterek– İran’a yönelik saldırgan bir politika benimsemesiyle birlikte
yerini Tahran’da giderek artan endişelere bıraktı.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder