ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMLER İNGİLİZ
SİYASETİNİN ENTELEKTÜEL SEFALETİNİ ORTAYA DÖKÜYOR
Alan Lockey (İngiliz düşünce
kuruluşu Demos’un Modern Ekonomi Programı başkanı)
CapX, 22.5.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Theresa May sfenksvari bir siyasetçi olarak tanınıyor. Tıpkı bir
sfenks gibi esrarengiz bir duruş sergiliyor. Acaba o, Macmillan’dan beri en sol
kanat Muhafazakâr Partili mi yoksa neslinin gerçek anlamda ilk Muhafazakâr’ı
mı?
Geçen hafta Muhafazakâr Parti manifestonun yayınlanmasıyla
birlikte yorumcular onun şifresini kırdıklarını iddia ettiler. Sayın May’i
“Thatcher sonrası” ilk İngiliz başbakanı ilan ettiler.
İngiltere’nin Thatcher sonrası bir çağı yaşadığı tabii ki doğru
olabilir. İktisadi serbestlik, küreselleşme ve (Tony Blair’in katkısıyla)
toplumsal olana hassasiyet gösteren liberalizmin ardındaki o uzlaşma aşınmaya
başladı. Siyasi bir stratejist olarak Theresa May belki de bu değişimi
herkesten daha iyi idrak etmiş durumda. İşte tam da bu nedenden ötürü, [İşçi
Partisi lideri Jeremy] Corbyn faktörünün yanı başında, ezici çoğunlukla bir
seçim zaferine doğru ilerliyor.
Gerçi bir fikir siyasetçisi olarak Theresa May, kesinlikle
Thatcher sonrası[nın bir temsilcisi] değil. Aslında bu tür neredeyse hiç
kimse yok. Aksine İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn, Thatcher öncesi[ni
temsil ediyor].
Problem şu ki “Kırmızı Muhafazakâr” ve “Mavi İşçi” hareketlerinin
ortak siyasi cazibesine rağmen düşüncelerinde devasa bir boşluk var: Ekonomi
politikaları yok.
Brexit’i ele alalım. Şu an itibarıyla makroekonomik tartışmalarda
birbirine tamamen zıt iki görüş hâkim: Birincisi, tek pazarı [AB’yi
kastediyor] terk etmek, en azından kısa vadede, mutlak bir felaket
demektir; zararı, Brexit’i mümkün olduğunca “yumuşatarak” hafifletmeliyiz.
İkincisi ise [İngiliz gazeteci, yazar ve Muhafazakar Partili siyasetçi] Daniel
Hannan’ın spekülatif serbest ticaret
kuralsızlığının bir düşük vergi ve yüksek ticaret kalesi
İngiltere için hormonlu Singapur vizyonu.
Bu alternatiflerin her birinin savunucuları var. Ancak hiçbirisi,
Sayın May’in açıkça başarmaya çalıştığı göçün hızlıca azaltılmasını öncelik
haline getirmiyor. Yine bunların hiçbirisi, düşen serbest ticaretle kaybedilen
üretimin yerine devlet yardımı ve korumasının geçebileceği fikri üzerinde bir
saniye olsun düşünmüyor.
İngiltere, daha sert devir sınırlamalarıyla doğrudan yabancı
yatırımı kovalamalı fikrine gelince bunun unutun gitsin. (…)
Muhafazakâr Parti manifestosu, iktisadi serbestliğin bu
prensipleriyle açık açık rekabet etmedi, ikna edici bir üçüncü yolu
dillendirmeye de çalışmadı. Bize sunulan şey, hükümetin genel
cömertliğine/iyiliğine dair Ed Miliband ilhamlı bazı her derde deva fikirlerdi.
(…) Ancak bırakın, artık ömrünü tamamlamış iktisadi ortodoksiye
meydan okumayı, İngiltere’nin dünyadaki konumunu yeniden düşünme yolu olarak
dahi ne yazık ki çok yetersizdi. (…)
Bu önerilerin ima ettiği şey, İngiltere’nin entelektüel sefaleti.
Muhafazakâr Parti manifestosu piyasayı sosyal politikalarda herhangi bir rol
oynamaktan fiilen çıkardı.
(…)
İngiltere’nin yeni bir iktisadi uzlaşmaya ihtiyacı var. (…)
(…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder