GEÇMİŞ
İMPARATORLUKLAR GELECEK HAKKINDA BİZE NELER SÖYLER?
George Friedman (Amerikalı
siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve 2015 yılına kadar başkanı,
Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi) & Jacob L. Shapiro (Geopolitical
Futures Analiz Direktörü)
Mauldin
Economics, 20.3.3017 ve Geopolitical Futures, 27.3.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: Amerika’nın önemli jeopolitik uzmanı, Stratfor ve
Geopolitical Futures’ın kurucusu olan George Friedman’ın bu blogda yer alan 22 makalesinin tercümesini toplu olarak okumak için TIKLAYINIZ.
Geopolitical Futures Analiz Direktörü Jacob L. Shapiro’nun bu blogda yer alan 7 makalesinin tercümesini toplu olarak okumak için TIKLAYINIZ.
İspanyol yazar George
Santayana der ki “Geçmişi hatırında tutmayan tekrarlamaya mahkûmdur” (…)
Tarihi bilmenin
değeri, bir kez daha tekerrür etmesini önlemek değil, tarihin hangi döneminde
yaşanmış olursa olsun, değişmezleri ve olayları şekillendiren unsurların
bilincine varmanızı sağlamasıdır. (…) dolayısıyla şu ifade daha doğru olur:
Geleceği öngörmek için geçmişi anlamak lazım.
(…)
ÇİN
(…)
Bu haritadan iki çıkarım yapılabilir: Birinci ve en önemlisi, Çin’in hep
bir kara gücü olması. Kontrolü anakaranın ötesine ciddi bir şekilde hiçbir
zaman yayılmadı. Tayvan dikkat çekici tek istisna. (…)
İkincisi, Çin’in merkezî topraklarının sınırlarının belli ve bin yılı
aşkın süredir pek değişmemiş olması. (…)
İRAN
[Konuyla ilgili George Friedman'a ait bir başka analiz tercüme edildiğinden aşağıda sadece önemli noktalara yer verilmiştir. Friedman'ın İran jeopolitiğini konu alan analizinin tercümesi için TIKLAYINIZ]
(...) Birçokları İran’ın Pers İmparatorluğunu tekrar kurmaya
çalışmasından korkuyor; ancak bunu kısa süre içinde başaramayacaktır. Zira
böyle bir imparatorluğun önşartı, Türkiye’de zayıf bir yapının olması ve Ankara
zayıf olmadığını gösterme konusunda giderek de daha korkusuzlaşıyor.
(…) Özellikle her üç Fars imparatorluğunun da yönetimi altına girmiş [kırmızı]
bölgeler her şeyi anlatıyor. (…) İran’ın mevcut stratejisi üzerinde
düşünürken en dikkat çekici olan, yukarıdaki haritanın bütün Fars
imparatorluklarının günümüz Irak’ının ekseriyetini kontrolü altına aldığını
gözler önüne sermesi.
(…)
Farklı etnik grupların bu dağlık kalesinden [Z.T.K. İran’ı
kastediyor] dışarı bakıldığında Irak, İran’ın üzerine gitmesi gerektiği en
önemli stratejik zorunluluk. Ancak İran’ın nüfuzu birçok yönden dışa doğru
yayılıyor ve buralar İran’ın gücünün sürekli değerlendirilmesi gereken
bölgeler.
TÜRKİYE
(…)
Yukarıda bahsi geçen Fars imparatorlukları genişti ve zaman zaman
günümüzün Yunanistan’ı, Bulgaristan’ı, Romanya’sı ve hatta Ukrayna, Kırım ve
Rusya sahillerine kadar yayıldı. Ama Avrupa’nın geri kalanına ulaşamadı.
Farsların güç merkezi Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkaslardı. Ama aynısı Osmanlı
İmparatorluğu için geçerli değil.
Osmanlı, gücünün zirvesindeyken sadece Avrupa sahillerinde yayılmayıp
Avrupa’nın kalbindeki toprakları da yönetti ve 1683’te Viyana’yı kuşattı. (…)
Osmanlılar hem bir Avrupa hem de bir Ortadoğu gücüydü. Bu, günümüz Türkiye’sini
anlamak için elzem.
(…)
Farslar kara merkezli bölgesel bir güçtü. Osmanlılar ise hem bir kara
hem de bir deniz gücüydü ve onların buyruğu kıtalara yayıldı. Osmanlılar bir
Akdeniz imparatorluğuydu. Ana limanların çoğunu ve daha da önemlisi, 15. ve 16.
yüzyılda dünyanın en hayati ticaret rotalarının bazılarından olan Akdeniz
ticaret rotalarını kontrol ettiler. Bugün bu rotalar hala önemli, ama
geçmişteki kadar kritik değil ve bu da son derece güçlü bir Türkiye’nin olsa
olsa ne kadar kuvvetli olabileceğinin sınırlarını çiziyor.
Buna rağmen Osmanlı tarihini çalışmak önemli, zira Türkiye’nin nereye
doğru gittiğini gösteriyor. Güneyindeki Arap dünyası kaos içinde. Rusya
zayıflıyor. İran’ın sınırlılıkları var. Kafkaslar her zamanki gibi bölünmüş
durumda. Balkanlar kısa bir istikrarın keyfini sürse de bu fazla devam edemez. Kahire’den Cezayir’e kadar uzanan Kuzey Afrika
hem ekonomik bakımdan hem de güvenlik açısından çöküntü içinde.
Türkiye son derece güçlü bir ülke ve giderek daha da güçleniyor. Son
haftalarda Türkiye’nin Almanya, Hollanda ve diğer ülkelerle diplomatik
çatışmaları hakkında çokça şeyler yapıldı. Bu gelişmeleri yukarıdaki haritayı
akılda tutarak düşünmek önemli.
FRANSA
FRANSA
Son harita diğerlerinden farklı. İki tür Fransız imparatorluğunu
gösteriyor: (i) (Fransa’nın Avrupa kıtasını egemenliği altına aldığı) Napolyon
İmparatorluğu ve (ii) Fransa’nın çeşitli kıtalara yayılmış sömürge
imparatorluğu. Kadim döneme ait bir harita ise yok; zira günümüz Fransa’sı,
Avrupalılar Amerika kıtalarını keşfedene kadar Avrupa kıtasının dışındaki toprakları
yönetmediler. Siyasi ve teknolojik şartların özgün bir karışımı, Fransa’nın
gücünü geleneksel sınırlarının çok ötesine yaymasına imkân verdi. Bugün artık
sözkonusu şartlar mevcut değil. Dolayısıyla yukarıdaki harita, Fransa’nın kısa
bir süre sonra Hindistan, Afrika veya Kuzey Amerika’da egemenlik yarışına
gireceğinin bir işareti olarak görülemez.
Yine de bu harita bazı temel olguları ortaya koyuyor: Birincisi, Fransa
bundan sadece bir-iki yüzyıl evvel Avrupa kıtasını baştanbaşa egemenliği altına
almış büyük Avrupalı güçlerden biri. Ancak şimdilerde Fransa o günlerden çok
uzaklarda. En iyi haliyle, şu anda Almanya ve İngiltere’nin ardından Avrupa’nın
üçüncü en büyük gücü.
Ancak Fransa önemsizliğe mahkûm değil. İktisadi durgunluğu ve seçimleri
etrafında dönen acıklı oyun dünyanın dikkatini çekiyor; ancak Avrupa’da güç
yapılanması yeniden şekillenirken Fransa burada önemli bir rol oynayacaktır.
Ekonomisi düşük büyümeyle kötü durumda ve iç siyaseti içeriye odaklanmış halde
olsa da Avrupa kıtasında önemli bir bölgesel güç.
İkincisi, Fransa bir zamanlar böyle bir büyük emperyal güç olduğundan bu
gücün kalıntıları beklenmedik yerlerde hala daha varlığını sürdürüyor. Dünyada
Fransa’dakinden çok daha fazla sayıda insan Fransızca konuşuyor (Uluslararası
Frankofoni Örgütü’nün 2014 raporuna göre, Fransızca konuşanların sadece %36’sı
Fransa’da yaşıyor.) Fransa ordusu, Kuzey Afrika’nın birçok yerinde radikal
İslamcılara karşı savaş veriyor ve yine Paris, Ortadoğu’da İslam Devleti’yle
savaş için askeri birlik gönderdi. Lübnan ve Tunus gibi ülkeler Fransız siyasi,
sosyoekonomik ve kültürel yapısını muhafaza ediyor, her ne kadar emperyalizmle
bağlar çoktan kopmuş olsa da. Fransa artık bu bölgelerde gücünü kullanamıyor,
ancak eski gücünün yakıları hala daha ayakta.
Özetle
(…) Winston Churchill bir zamanlar demişti ki, “Tarih çalışın. Devlet
idaresinin tüm sırları tarihte gizlidir.” (…) Gelecekte yaşanabilecekleri
anlamanın ilk adımı, geçmişte nelerin imkânsız olduğunu idrak etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder