SURİYE’DE SAVAŞ
AĞALARININ ELİ GÜÇLENDİKÇE ESED’İN KONTROLÜ AŞINIYOR
Fritz Schaap (Beyrut’ta
yaşayan Alman gazeteci. 2012 yılında CNN Gazetecilik Ödülünü aldı)
Der Spiegel,
8.3.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
(…)
(…) Haftalar
evvel [Halep’in doğusundaki] bu bölge [rejim tarafından] geri
alınır alınmaz daha önce motosiklet tamir ettiği dükkânına koşup gitmiş, ama
artık her şey çok geçmiş. Birilerinin kilidi kurşun sıkarak kırıp içeri
girdiğini hemen fark etmiş.
İçeride rejime
bağlı bir milis kuvvetinden üniformalılar varmış. İçerideki bir motosikleti,
Alman tamir takımlarını ve tüm yedek parçaları alıyorlarmış. İki silahlı adam
kalaşnikoflarını göstermek suretiyle onu sessizce tehdit etmiş. Adamlar
içeridekileri bir kamyonete doldururken dükkânını öylece bırakıp gitmekten
başka şansı kalmamış.
Hikâyesini
anlatırken diğer siviller de yanımıza gelip başlarını sallamaya başladılar. Bir
bakkal dedi ki, milisler dükkânımı boşaltmaya başlamadan az evvel düzenli ordu
askerleri bırakıp gittiler. Bir diğeri, milislerin nasıl gelip de kardeşini
öldürdüğünü anlattı: Beş milis apartmanlarını zorla boşalttırmak için
çıkageldiğinde yaralı olan kardeşi evde yataktaymış. Milisler apartmanı ele
geçirmeden evvel “bunu dışarı çıkarın” diye emretmişler. “Kardeşim yürüyemiyor
ama” diye itiraz etmesine kalmamış milislerden biri silahını çıkarıp kardeşini
başından vurmuş. Ardından milisler apartmandaki bütün eşyaları yağmalamışlar.
(…)
Gerçek güç
sahipleri
Aylardır Esed’in
ordusu Suriye’de ilerlemeler kaydediyor. Ama aslında kaydettiği askeri
başarıları, birliklerinin İran ve Rusya ile yerel Suriyeli milislerden büyük
miktarlarda yardım almasına borçlu. Bu milisler, birçok bölgenin kontrolünü ele
aldılar ve şimdi adam öldürme, yağmalama ve sivilleri tacizle meşguller. Onları
hiç kimse durduramıyor, Esed’in kendisi bile. Aslına bakarsanız şu anda
milisler, Suriye’nin cumhurbaşkanından bile çok daha güçlüler ve ülkenin gerçek
güç sahiplerine dönüştüler.
2011 isyanından
çok önce Esed, iktidarını ordunun ve istihbaratın en üst makamlarını dolduran
Alevi mezhepdaşlarının sadakatine borçluydu. Ancak Aleviler nüfusun yalnızca
%12-15’ini oluşturuyordu. 2012’de ordunun hızla çözülmesiyle birlikte Esed’in
konumu zayıfladı; on binlerce asker ordudan firar etti, askerlik vakti gelenler
silahaltına girmedi ve çatışmalara girenlerin de çoğu hayatını kaybetti. Eylül
2015’te Ruslar savaş girerken Suriye ordusunda aktif görev yapmaya elverişli
asker sayısı, Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü’nden Charles Lister’a göre,
sadece ve sadece 6.000 idi. Lister bu veriyi Rus yetkililerin gizli beyanlarına
dayandırıyor.
Düzenli
birliklerini koruyabilmek için rejim, şeytanla pazarlığa girmek zorunda
kalarak, kendisine sadık silahlıların kendi milis kuvvetlerini kurmasına izin
verdi. Kaçakçılık şebekelerinin veya suç çetelerinin liderleri, bulundukları
bölgenin en önemli kişilerine dönüştüler ve ardından Esed’e sadakatleri
karşılığında iş imparatorluklarını hiçbir engelle karşılaşmadan gittikçe
büyüttüler. En büyük iki milis kuvveti, Lazkiye merkezli Çöl Şahinleri ve Hama
merkezli Kaplan Kuvvetleri olup silahlı milislerinin sayısı 3000 ila 6000.
Ayrıca rejim yanlısı yüzlerce küçük milis grubu var.
Ekmek, yakıt,
ilaç… Ülkenin her yerinde mal kıtlığı var. Bu malların dağıtımını kontrol
edenler epeyce iyi kazançlar sağlıyor ve parayı daha fazla silah almak ve daha
fazla savaşçı devşirmekte kullanıyorlar. Sonuç olarak savaş ağaları şehirlerde
ve tüm bölgelerde devletin güvenlik kuvvetlerinin yerini alıyorlar.
Suriye ordusu
askere adam toplamak için çaresizce hapishanelere el atarken savaşçılar ise
milis kuvvetlerine kendi özgür iradeleriyle katılıyorlar. Nihayetinde bazıları,
milis kuvvetlerine katılmakla –ordudaki askerlere kıyasla– üç kat daha fazla
maaş alıyorlar; çok daha özgürce hareket edebilmeleri de cabası. Mesela kontrol
noktalarında haraç alabiliyorlar, istedikleri gibi uyuşturucu satabiliyorlar,
yakıt kaçakçılığı yapabiliyorlar ve fethedilen köyleri ve ilçeleri
yağmalayabiliyorlar.
Fethedilen
bölgeleri elde tutmak
Her halükarda
Esed onlara bağımlı. Rus birlikleriyle destekli rejim askerleri, 2016’nın
Aralık’ında Halep’in doğusunu ele geçirdiklerinde Suriye askerleri TV
kameraları önünde pozlar verdiler. Ama asıl savaşı yürütenler, İran’ın komutası
altındaki Iraklı, Afgan ve Lübnanlı paralı askerler ile –silahlar sustuğunda
bölgeyi elinde tutan– rejim yanlısı milislerdi. Yazının girişinde anlattığımız
yağma ve talanı yapan da işte onlardı.
Rejimin
kontrolündeki topraklar, bugün artık isyancı kontrolündeki bölgelere benziyor:
küçük parçalara bölünmüş ve ittifakların sürekli değiştiği bölgeler… Birbirine
rakip yüzlerce grup, toprakların kontrolünü ele almış durumda, savaştan kazanç
sağlıyorlar ve korku pompalayarak kontrolü ellerinde tutuyorlar.
Hama bu
yerlerden biri; savaş ağalarının adeta Eldorado’su [efsanevi fırsatlar
şehri]. 1982’de Hafız Esed’e sadık
birliklerin isyanı vahşice bastırdığı ve üç hafta içinde 10.000’i aşkın insanı
katlettikleri şehir, bugünlerde Kaplan Kuvvetleri’nin kurulduğu yer. Korku
duyulan hava kuvvetleri gizli servisinden yetkililerin, yerel aşiret ağalarının
ve sabıkalıların gevşek bir ağı niteliğinde. Alevi bir subayın çevresinde bir
araya geldiler ve Hama’daki rejim karşıtı isyanın daha 2011’de bastırılmasına
yardımcı oldular. Şimdi bu milis kuvveti Suriye’nin birçok bölgesinde üslere ve
ağlara sahip.
Hama’daki alt
komutanlardan en önemli ikisi, meşhur bir sabıkalı olan Ali Şelli ve aslan
besleyen Talal Dakkak. Dakkak’ın hayvanlarını beslemek için kurbanlarını
kullanmaktan zevk aldığı söyleniyor. Her ikisi de keyfi olarak adam kaçırıyor,
hırsızlık ve petrol ve benzin kaçakçılığı yapıyor, hatta Esed ordusunun
resmiyette savaştığı İslam Devleti’ne bu petrol ve benzini satıyor.
Mesela 2016
yazında bir ordu birliği yakıt dolu birçok tankeri durdurdu. İslam Devleti
birliklerine doğru gittiği aşikâr olan bu konvoy Dakkak adına çalışıyordu.
Askerler Dakkak’ın intikam almasından korkarak tankerlere el koymaya cesaret
edemediler ve yakıtları, Kaplan Kuvvetleriyle iş tutan, yerel hava kuvvetleri
gizli servisine teslim ettiler. Tankerlerin tekrardan yola koyulması pek de
fazla vakit almadı.
Düşmanlarına
yardım etmekten mutlu
Nihayetinde
Esed’in cephe hatlarında milislerin yardımına ihtiyacı var. Bu milislerin
serveti ve gücü karşısında onlara karşı durabilmesi çok zor; zaten bunu yapmadı
da. Şubat ayı başında Halep’te bir kez daha kıtlık baş gösterdi ve acil gerekli
olan ilaçlar tükenmekteydi. Esed’in kontrolündeki Halep’e giden tek erişim
yolunu tutarak buradan haraç alan Şelli’nin milisleri, şehre giden tıbbi
malzemelere yeniden satıp kâr elde etmek için el koydular.
Eğer işin sonunda
para kazanmak varsa milis lideri Şelli, düşmanlarına dahi seve seve yardım
eder: Suriye ordusunun gizli servisine ait 5 Mayıs 2015 tarihli bir belge,
Şelli’nin isyancı gruplara nasıl silah sağladığının ayrıntılarını veriyor. Bu
belgenin sızdırılması hiç de tesadüf olmasa gerek; zira ordu gizli servisi ile
hava kuvvetleri gizili servisi ve müttefiki Kaplan Kuvvetleri arasında çok
keskin bir güç ve para rekabeti var.
İşte bunlar
Esed’in savaşını yürüten adamlar.
Esed’in
kontrolündeki bir köyde yaşayan doktor ve eşi, Der Spiegel’le konuşmak
için kullandıkları akıllı telefondan sesleri titreyerek şunları anlattılar:
“Köyümüze geldiler. Üniformalı adamlar bir kadının evine zorla girdiler.
Ellerini bağladılar, parasını çaldılar ve sonra da eşinin geri kalan paraları
nerede sakladığını itiraf ettirene kadar ona işkence yaptılar. Adamlar saklı
parayı alıp kayıplara karıştılar.”
Ardından eşi
şöyle devam etti: “İki gün evvel burada bir tüccarı kaçırdılar.” Önceki
haftalarda da arkadaşlarının otoyolda milislerin düzmece kontrol noktasında
soyulduğunu anlattı. (…)
Çiftçiler
ürünleriyle bu tür kontrol noktalarından geçmek isterlerse haraç ödemek
zorundalar. Eğer ödemezlerse bütün ürünlerine el konabilir. Birçok köyde halk
savunma birlikleri kurulmuş ve yağmacı milisleri korkutup kaçırtmak için
geceleri devriye geziyorlar. Doktorun anlattığına göre iki milis lideri
arasında görev paylaşımı da yapılmış: Adam kaçırmaların ekseriyeti Talal
Dakkak’ın marifeti, kaçakçılık ise daha ziyade Ali Şelli’nin görevi.
[Z.T.K. Suriye’de
insan kaçırma o kadar yaygın ki aileler başkent Şam’da bile çocuklarını,
özellikle de kız çocuklarını kaçırılır korkusuyla okula yollayamıyorlar.]
Fiyaskoyla
sonuçlanmak
Ordu veya askeri
istihbarat servisi zaman zaman savaş ağalarını burnunu sürtmeye çalıştı. Ama bu
tür kalkışmalar hep birer fiyaskoyla sonuçlandı. 2016 Mart’ında Esed
birlikleri, kuzeydeki güçlü bir milis grubunun Hristiyan liderini tutukladı.
Ancak takipçileri şiddetli bir protestoya başlayınca serbest bırakıldı.
Esed’in
Hama’daki Baas Partisi başkanı Hüseyin Dayub, “Evet, problemlerimiz var” dedi
ve (…) milislerin kontrol noktaları kurup haraç aldıklarını itiraf etti.
Kaçakçılığın ve adam kaçırmanın da bir problem olduğunu söyledi; ama bunların
arkasında kimlerin olduğunu bilmediğini de ekledi.
Teoride Dayub
iktidar partisinin yerel teşkilatının başı olarak güçlü bir adam. Ancak o bile
milislerin, yani Hama’nın gerçek yöneticilerinin gözünden düşmekten korkuyor.
Uzaklardaki Şam’da Suriye’nin Uzlaşma Bakanı Der Spiegel’e dedi ki
“Rejim bu problemin farkında ama durdurabilecek gücü yok.”
Hama merkezli
Kaplan Kuvvetleri’nin kaçakçılık ve güç savaşındaki baş rakiplerini [yani
Çöl Şahinleri’ni] Alevilerin merkezi konumundaki Lazkiye’de bulabilirsiniz.
(…) Muhammed Cabir’e ait şehrin güneyindeki çelik fabrikasında bir zamanlar
inşaatlarda kullanılan tablalı kirişler üretilirken şimdilerde roketler
lehimleniyor ve kamyonetler zırhla kaplanıyor. Burası Çöl Şahinleri’nin
üslerinden ve silah fabrikalarından biri.
(…)
Şükran Belgesi
(…)
Hırsızlıktan
savaş ağalığına
Muhammed Cabir
ve kardeşi başlangıçta kaçakçılıktan zengin oldu. Çelik sanayisine milyonlarca
Suriye lirasını yatırmadan evvel 1990’larda Irak’tan ülkeye gizlice petrol
kaçırmaya başladılar. 2011’de Suriye İç Savaşı başladığında ve Esed rejimi
uluslararası ambargolarla tecrit edildiğinde ülkede fena halde ihtiyaç duyulan
petrol ve yakıt temini için Cabir kardeşlerden Irak’taki kaçakçılık
irtibatlarını kullanması istendi.
Çöl boyunca
direksiyon sallayan tanker konvoylarını korumak için Cabir kardeşler yüzlerce
eski askeri ve sabıkalıyı işe aldı. Esed, 2013 Ağustos’unda imzaladığı bir
kararnameyle özel sektördeki iş adamlarının kendi güvenlik kuvvetlerini
kurmasına izin verdi ve böylelikle hırsızların rejim lehine savaş ağası
olmasının önünü açtı.
Ancak Cabir
diyor ki, “Ne güç ne de para umurumda, ikisine de yeterince sahibim. Tek
istediğim, yüce Cumhurbaşkanımız Beşşar Esed’e yardım etmek. Zaten savaş
bittiğinde silahları bırakacağım.” Cabir daha sonra şunu da ekliyor: “Eğer izin
verilirse biz ülkenin %60’tan fazlasını kontrol edebiliriz.”
Rusların
milislere yaklaşımı pragmatik: Duruma göre yerel savaş ağalarına silah ve
madalya veriliyor, Rus subaylarla selfiler çekiliyor. Ama özel sohbetlerde Rus
generaller, ordunun şok edici halinden ve milislerden yakınıyorlar.
Eğer ki savaş
ağaları daha da güçlenirse kısa bir süre sonra Esed, etrafı haydut ve kaçakçı
zümresiyle kuşatılmış bir bostan korkuluğunun bir tık üstüne dönüşecek.
Milisler de siyasi nüfuz kazanıyor: Geçen yaz yapılan parlamento seçimlerinde
eski yönetici zümreden adaylar geçmişteki kadar başarı sağlayamamış, savaş
ağalarıyla bağlantılı adaylar zaferle çıkmıştı.
Suriye’deki
seçimler tabii ki seçmenlerin iradesini yansıtmıyor. Yansıttıkları tek şey,
kimin kendi adaylarını seçtirmeye kâdir olduğu. Sıklıkla söylenen şu: Esed
ürkütücü olabilir, ama ülkede geriye kalan son devlet otoritesi. Ancak
milislerin gücü, Esed’in otoritesini çok önceleri kaybettiğinin bir göstergesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder