2 Ağustos 2017 Çarşamba

J.FISCHER: ORTADOĞU’NUN BİR SONRAKİ SAVAŞI



ORTADOĞU’NUN BİR SONRAKİ SAVAŞI

Joschka Fischer (Almanya eski dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı (1998-2005); Alman Yeşiller Partisi’nin kurucularından ve liderlerinden)
Project Syndicate, 21.7.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Musul’un geri alınmasıyla İslam Devleti (IŞİD) kısa bir sürede tarih olabilirdi. Ama IŞİD’in yenilgiye uğratılması ve kendi kendini hilafet eden yapının çöküşü Ortadoğu’ya barış getirmeyeceği gibi Suriye trajedisini de sona erdirmeyecek. Aksine bunun, bölgenin kanlı ve kaotik tarihinde yeni bir fasıl açması çok daha muhtemel; hem de Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından bu yana yaşanmış eski fasılların daha tehlikelisi…
Bu şiddet döngüsünün devam etmesi neredeyse kesin gibi; zira bölge, iç çatışmalarını kendi kendine çözmekten veya barış için dayanıklı bir çerçeve üretmekten hala daha aciz olup 19. ve 20. yüzyıllar arasında bir yerlere takılıp kalmış durumda.
Ortadoğu’nun acılarında Batılı güçler hiç de suçsuz sayılmaz. (…) [Z.T.K. Batı’nın suçlarını anlatan kısımları bilindik olduğundan atladım.]
İslam Devleti’nin çöküşünden sonra Ortadoğu tarihinin yeni faslı, Sünni Suudi Arabistan ile Şii İran’ın bölgesel hâkimiyet için verecekleri açık ve doğrudan çatışmayla belirlenecek. Şimdiye kadar uzun süredir için için yanan bu çatışma, örtülü bir şekilde ve ekseriyetle vekil güçler üzerinden yürütülmüştü. Bölgede aktif iki küresel güçten ABD Suudi Arabistan’ın ve Rusya İran’ın safında durmak suretiyle bu çatışmadaki konumlarını çoktan açıkça belirlemiş durumdalar.
Mevcut “terörle savaş”ın yerini giderek bu hegemonya çatışması alacak. Suudi Arabistan’la dört Sünni müttefikinin –kısmen Doha’nın İran’la yakın ilişkileri nedeniyle– Katar’ı tecrit altına almasıyla birlikte bu çatışma, bölgenin tam da merkezi olan Körfez bölgesinde ilk muhtemel taşma noktasına ulaştı.
İran’la herhangi bir doğrudan çatışma, hiç şüphesiz geçmişteki tüm Ortadoğu savaşlarını açık ara geride bırakarak bölgeyi ateşe verecek. Dahası, Suriye’nin için için yanmaya devam etmesi ve Irak’ın mezhepçi iktidar mücadelesiyle zayıflaması yüzünden IŞİD’in veya onun halefi olacak örgütün faaliyetlerini sürdürmesi muhtemel görünüyor.
Diğer bir istikrarsızlaştırıcı faktör, “Kürt meselesi”nin yeniden açılması. Devletsiz bir halk olan Kürtler, IŞİD’e karşı güvenilir bir müttefik olduklarını ispatladılar ve bu yeni siyasi ve askeri nüfuzlarını özerkliğe veya hatta bağımsız bir devlete erişmek için kullanmak istiyorlar. Bundan etkilenecek en başta Türkiye ve ayrıca Suriye, Irak ve İran için sözkonusu mesele, toprak bütünlüklerini etkileyeceğinden muhtemel bir savaş nedeni.
Bu çözülmemiş sorunlar yumağını ve İran ile Suudi Arabistan arasındaki hegemonya çatışmasının tırmanmasını dikkate alırsak, bölge tarihinde önümüzdeki fasıl, barıştan başka her şeyi vaat ediyor. Evet, ABD, Irak felaketinden Ortadoğu’da bir kara savaşını kazanamayacağını anlamış olabilir, hem de muazzam askeri güç üstünlüğüne rağmen. Başkan Obama Amerikan birliklerini bölgeden geri çekmeye çalıştı, ama siyasi ve askeri olarak bunu başarmanın zorluğunu da kanıtlamış oldu. Bu yüzden Suriye İç Savaşı’nda havadan dahi olsa bir askeri müdahaleyi reddederek –malum sonuçlarıyla– Rusya’ya hızlıca dolduracağı bir boşluk bıraktı.
Obama’nın halefi Donald Trump da seçim kampanyasında bölgeden geri çekilmeyi vaat etmişti. Ama başkanlık koltuğunu oturmasından bu yana Suriye’yi füzelerle vurdu, Suudi Arabistan ve müttefikleriyle çok daha kapsamlı taahhütlere girişti ve ABD’nin İran’a karşı çatışmacı söylemini tırmandırdı.

Aşikâr ki konu Ortadoğu olduğunda Trump’ın işleri kısa sürede öğrenmekten başka çaresi yok; zira bölge onun tam olarak öğrenip de işlere hâkim olmasını bekleyecek durumda değil. İyimser olmak için ortada hiçbir neden yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder