ALİ ABDULLAH SALİH, ÖÇ ALARAK YEMEN’İN BAŞINA
GERİ DÖNÜŞ SIRASI MI BEKLİYOR?
Arwa İbrahim (Ortadoğu ve Kuzey Afrika uzmanı gazeteci ve haber
editörü)
Middle East Eye, 13.7.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Ali Abdullah Salih’in düşüşü;
10.000 kişinin canına mâl olan, kolera salgınını tetikleyen ve milyonlarcasının
açlık çekmesine yol açan bir savaşın habercisiydi. Ancak eski tebaasının
çoğunun aksine, Yemen’in nefret edilen eski cumhurbaşkanı Salih’in şansı tekrar
yaver gidebilir.
Son gelen haberlere göre,
–BAE’nin emriyle– Suudi Arabistan, İran destekli Husi hareketinin yıldırım gibi
ilerlemesinden –görünüşte– seçilmiş Cumhurbaşkanı Abdurrabbu Mansur Hadi’yi
korumak maksadıyla iki yıl evvel girdiği savaşı sona erdirebilmek için mevcut
cumhurbaşkanını çöpe atıp yerine selefi Salih’e destek vermeyi düşünüyor.
2011’de Yemen’deki “Arap
Baharı” sürecinde görevini bırakmasının ardından Salih ortadan kaybolmadı [Z.T.K.
Uzun pazarlıklar sonucu kendisi ve ailesi için dokunulmazlık elde ederek
ülkenin en büyük partisinin genel başkanlığını sürdürerek siyasetteki varlığını
ve etkinliğini sürdürdü; ayrıca ordu ve tüm kilit kurumlarda ailesi, sülalesi
ve kabilesi varlığını büyük ölçüde korudu]. Ordu içinden kendisine sadık
olanlar Husilerle saf tuttular, ki daha evvel iktidardayken bu hareketle
defalarca ölümüne savaştıkları dikkate alındığında, siyaseten hayatta kalmanın
ustaca bir çaresiydi bu.
Uzmanlar, –sadakatlerin gün
aşırı değişip eski müttefiklerin birbirine düşman ve düşmanların da perde
arkasında barışıp birbirine dost olduğu– [Ortadoğu’da] bu tür bir Suudi
kararının savaşın kendisi kadar kafa karıştırıcı olacağını söylüyorlar. Ve eğer
doğruysa, bunun sadece Arap dünyasının en fakir ülkesinin geleceği için değil,
aynı zamanda gidişatı yönlendirmeye çalışanlar için de devasa sonuçları
olacaktır.
Bir Fransız web sitesi Intelligence
Online’ın haberine göre, Suudi istihbarat şefi ve Veliaht Prens Muhammed
bin Selman’ın sağ kolu olan Ahmed el-Asîrî [Z.T.K. Nisan ayında Suudi
yönetimindeki sürpriz değişiklikler sırasında terfi ettirilmeden evvel Yemen harekâtının
sözcülüğünü yürüten kritik bir isimdi], eski Yemen Cumhurbaşkanı’nın oğlu
ve bir zamanlar Yemen’in [Z.T.K. hem de “özel yetkilerle donatılmış”]
BAE büyükelçisi olan Ahmed Salih’le bir araya gelmek üzere geçen ay Abu Dabi’ye
gitmiş. Bu ziyarette Yemen’de ya bizzat Ali Abdullah Salih yahut oğlu Ahmed
veyahut güvenilir bir vekilin başkanlığında yeni bir hükümetin kurulmasıyla
ilgili müzakereler de yürütülmüş.
Fransızların haberine göre,
Muhammed bin Selman’ın geçen ay birinci veliaht prensliğe atanmasından bu yana
Riyad, “eski Yemen Cumhurbaşkanının görevine geri dönmesi” fikrine daha açık
hale gelmiş. Yine Körfez ülkeleri, geçen sene mevcut Cumhurbaşkanı Hadi
tarafından görevinden alınan Yemen’in eski başbakanı Halid Bahhah’ı aynı göreve
geri getirmeyi düşünüyormuş.
Haziran ayında Middle East
Eye’da yer alan habere göre BAE, Muhammed bin Selman’a hala daha Riyad’da
sürgünde yaşayan zayıf düşmüş Hadi’yi sepetleyip yerine Bahhah’ı getirmesi
gerektiğini söylemiş. [Yazının tercümesi için TIKLAYINIZ]
Yemen uzmanı Nadva ed-Devsari,
bu anlaşmayla ilgili haberlerin doğru olabileceği ve böyle bir uzlaşmanın Yemen
için yıkıcı sonuçlar doğuracağı görüşünde.
Ortadoğu Demokrasisi
Projesi’nin kıdemli misafir araştırmacılarından olan Devsari diyor ki “Eğer ki
sözkonusu haberler doğruysa bu tür bir uzlaşma, ne Yemen’in problemlerini
çözecek ne de savaşın ardındaki temel sebeplerin (yani gücün Salih ve onun
ailesi ile himaye ağının temsil ettiği kuzeyli elitin elinde toplanması
meselesinin) üzerine eğilecek. Oğlu Ahmed Salih’i veya Salih yandaşlarından
herhangi bir başka kimseyi kilit pozisyona getirmek savaşa yol açan sorunları
sadece ve sadece daha da ağırlaştıracak. Yemenlilerin çoğunun böyle bir adımı
kabullenmesi mümkün görünmüyor.”
Yemen uzmanı bir başka isim
Bera Şiban, bu tür haberlerin doğruluğundan şüphe etse de BAE ile Suudi
yönetimi ve istihbaratı içinde bazı unsurların “Salih’in partisindeki grupları
ikna edip kendi saflarına çekmek için çok bariz girişimleri olduğu”na inanıyor.
Bir insan hakları eylemcisi olan Şiban, Suudi Arabistan’ın bu tür bir planı
desteklemesi için aklının çelinmesi veya Suudi istihbarat şefi Asîrî’nin Ahmed
Salih’le buluşmasının mümkün olmadığı kanaatinde.
Ona göre her ne kadar
Cumhurbaşkanı Hadi ile BAE arasındaki gerginlik giderek tırmansa da Körfez’deki
güçlerin bu aşamada Hadi’yi görevinden almaya kalkışması muhtemel görünmüyor:
“Bölgedeki ve uluslararası alandaki hissiyata göre, Hadi her ne kadar Yemen’i
yönetmek için uygun bir isim olmasa da hiç kimse onu yerinden etmeye hazır
değil.”
Bu haberler, Salih’in oğlunun
Suudilerin BM Güvenlik Konseyi’ne baskısı sonucu Nisan 2015’te BM yaptırımları
kapsamına alınması nedeniyle problemli.
Ona göre bu plan, Yemen’de
Suud’un ilişkilerine ve daha geniş çaplı güvenlik çıkarlarına zarar verecektir:
“Suudi Arabistan ve Yemenli gruplar arasındaki ilişkiler, çok uzun bir süreçte
gelişip şekillenmiş kabile ilişkilerine dayalı. Riyad’ın bir anda ittifaklarını
değiştirip Salih’e muhalefet eden birçok Yemenli kabileyle ilişkilerini kesmesi
mümkün görünmüyor. Dahası, böyle bir plan Yemen’in bölünmesine ve kolayca İran
tarafından manipüle edilebilecek son derece düşmanca bir kuzey Yemen’in
oluşumuna yol açabilir.”
Yukarıdaki sürtüşme
BAE ile Hadi arasında giderek
artan sürtüşmeye dair haberler son aylarda iyice arttı ve patlamanın bir
habercisi.
Mayıs ayında Middle East Eye
bu konuda bir analiz yayınlamıştı. (…) [Analizi tercüme ettiğimden bu yazıdaki
ilgili kısımları tekrar tercüme etmedim. Analizi okumak için TIKLAYINIZ]
(…)
Davsari, bu tür haberlerin
Suudi Arabistan’ın Yemen stratejisinin daha da karmakarışıklaştığını ortaya
koyduğu kanaatinde: “Suudilerin planı, boyun eğdirmek için Husileri
bombalamaktı ve bu çok net bir şekilde işe yaramadı. İki yıldır devam eden
harekât başarısızlığa uğradı. Husiler yenilgiye uğratılamadığı gibi şu an çok
daha güçlüler, ülke parçalanmakta ve Yemen dünyanın en büyük insani krizini
yaşamakta.”
Savaş sırasında 10.000 kişi
hayatını kaybetti ve 400.000’i aşkın da yaralı var. Ama Salih için bu, Yemen’de
iktidarı bir şekilde yeniden elde etmenin tek şansı olabilir. Davsari diyor ki
“Bu anlaşma, eğer gerçekten varsa, Salih’i –daha evvel bizzat görevi bırakması
için baskı yapmış insanların doğrudan veya dolaylı teşviki ve desteğiyle–
yeniden iktidara taşıyacak.”
Değişen ittifaklar
Husiler, Salih’le 2014’ten beri
müttefikler ve 2014 yılı sonunda Yüksek Siyasi Konsey adıyla bir meclis kurarak
Milli Kurtuluş Hükümetini ilan ettiler.
Ancak Devsari’ye göre birçok
gözlemcinin “mantıksızlık evliliği” veya –Salih yönetimine karşı Husilerin
defalarca iç savaş yürütmesi nedeniyle– savaşla birleşen ama siyasette bölünen
düşmanlar olarak gördüğü bu ittifakın taraflarının yapıları gereği aralarında
ihtilaflar çıkması zaten beklenmekteydi.
İki taraf arasında gerginlik,
Husilerin kendi nüfuzlarını Salih’in bölgelerinde yaymaya kalkışmaları üzerine
patlak verdi.
İleriye dönük bu planın Husiler
üzerindeki sonuçları yapılan haberlerde net olmasa da uzmanlar bunun Husi-Salih
ittifakını sona erdirebileceğine inanıyorlar.
Bu ittifakın bir noktada
biteceğine inanan Devsari, “Onları 2014’te birleştiren şey ortak düşmanlarından
intikam almaktı. Bunun ötesinde onlar birbirlerine düşmanlar ve iki taraf
arasındaki çatlak çoktandır günbegün derinleşmekte” diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder