2 Ağustos 2017 Çarşamba

H.E.HENİYYE: MUSUL’DA IŞİD’İN NİHAİ YENİLGİSİ Mİ DEDİNİZ? KESİNLİKLE HAYIR



MUSUL’DA IŞİD’İN NİHAİ YENİLGİSİ Mİ DEDİNİZ? KESİNLİKLE HAYIR

Hasan Ebu Heniyye (Ürdünlü IŞİD ve İslami hareketler uzmanı olup bu alanda çok önemli isimlerdendir)
Middle East Eye, 13.7.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Musul’da 8 ayı aşkın bir süredir devam eden, şehrin mahallelerini yerle bir eden şiddetli bir savaşın ardından 10 Temmuz’da Irak Başbakanı Haydar el-İbadi İslam Devleti (İD)’e karşı zafer ilan etti.
10 Haziran 2014’te Irak ordu ve polis gücünün bir anda çöküp geri çekilmesiyle İD, çok az bir savaşçıyla ve çok az bir askeri ekipmanla Musul’u sadece 8 saatte ele geçirmişti.
(…)
Ancak realite, İbadi’nin açıklamalarının inandırıcı olmadığının bir ispatı. İD’in Musul’da yenilgiye uğratılıp bölgeden çıkartılması sona erdiği anlamına gelmez; ülke içindeki şiddetli siyasi çekişme dikkat alındığında, İbadi’nin İD’in sonundan bahsetmesi için henüz oldukça erken. 

Ani baskınlar, patlamalar ve intihar bombaları
Irak’ta İD’in sona erdiğini söylemek, örgütün yapısını bilmemekten kaynaklanan cehaleti gözler önüne seren bir hüsnükuruntudan ibaret.
Klasik savaş taktiklerine dayalı bir askeri oluşumla kendi yönetim şeklini dayatarak Musul ve Rakka gibi büyük şehir merkezlerini kontrolü altına alan, idari yapılara sahip bir “devlet” olarak İD’in siyasi projesine geçici de olsa bir son verildiğinden bahsetmek mümkün.
Ancak İD bundan böyle orijinal şekline bürünecek ve bir ideolojisi, örgütlenme yapısı ve mali kaynakları olan, gerilla ve yıpratma savaşı taktiklerine büyük ölçüde dayanan bir “örgüt” olarak varlığını sürdürecek.
İD, savaş boyunca yeni şartlara uyum sağlama maharetinin yanısıra hala daha geniş toprakların kontrolünü elinde tutuyor. Musul savaşından sonra Irak kuvvetleri ve uluslararası koalisyon (…) daha birçok savaşın hazırlığını yapıyor.
İD hala Irak’ta özellikle Kerkük Vilayetine bağlı Hevice’yi, Selahaddin Vilayeti’nin eş-Şirkat’ı, Ninova Vilayeti’nin batısındaki Tel Aferi’i ve Enbar’daki el-Kaim’i kontrolü altında tutuyor.
Eğer ki bu toprakları da kaybederse konvansiyonel olmayan savaş taktikleri uygulayan bir silahlı örgüt şekline geri dönecek.
(…)
Örgütün yıpratma ve gerilla savaşı stratejisi; sivillerle karışık gizli hücrelerde saklanan silahlı saldırganlar, el yapımı patlayıcılar, bombalı araçlar ve intihar saldırganlarıyla hızlı baskınlara dayanıyor. İD’in askeri konseyi, sahadaki değişimlere hızlıca uyum sağlayabilecek bir hibrid savaş şekli geliştirdi.

Gerçek savaş
Taktiksel maharetiyle İD’in kendi kendine yetebilir bir cihatçı örgüt olduğu söylenebilir. Ama İD’in asıl gücü, çok büyük ölçüde, işgal sonrası Irak’ın siyasi şartlarından geliyor, yani “Sünni Krizi”nden.
(…)
Dolayısıyla Irak’ta İD’in geleceği, etnik ve mezhebi olarak bölünmüş bir ülkede siyasi sürecin başarısına bağlı.
Gerçek meydan okuma, askeri operasyonların bitmesiyle başlayacak ve Musul ve diğer Sünni şehirlerin nasıl yönetileceğine dair siyasi vizyonsuzluk ve uygulamaya dönük planların, kaynakların ve mali bölüşümün bulunmayışı yeniden inşa ve yerinden olanların evlerine geri dönüşü meselelerini illaki masaya getirecek.
Irak hükümetinin, yerle bir olmuş Sünni vilayetlerine dair sözlerini tutabilmesi mümkün görünmüyor ve bu şartlar altında Sünnilerle Şiiler arasındaki güven krizi daha da şiddetlenecek.
Irak’ta İD’in sona ermesi henüz uzak [bir ihtimal]. Gerçekte Irak’ın keskin tezatları, istikrarsızlığına katkı sağlıyor; İD’in yükselişine ve geniş topraklarda kontrolüne yol açan şartların aynısını tekrar tekrar üretebilir durumda.
Mesela Şii-Kürt çatışması bir iç savaşa yol açabilir, özellikle de IKBY Başkanı Mesud Barzani’nin 25 Eylül’de Kürt bağımsızlığı için referanduma gitme ısrarıyla.
Referandum, Kürdistan’ın [yani IKBY’nin] sınırlarıyla sınırlı kalmayıp Kürtlerin de yaşadığı ve şu anda Kürt milislerin kontrolü altında bulunan çatışma bölgelerini de içine alacak.
İran’a bağlı Şii Haşdi Şa’bi milislerinin artan gücü mezhep çatışmasını kışkırtacak ve Irak-Suriye sınırında yer alan Sünni bölgeleri kontrol altına alma ısrarları yüzünden Irak’taki Amerikan birlikleriyle çatışmalara da yol açabilecek.
Mayıs ayı sonunda bu Şii milisler, İran’ın desteğiyle, hiçbir Şii’nin yaşamadığı geniş bölgeleri kontrol altına almak için aceleyle harekete geçtiler. Bu, Irak ile Suriye’deki çatışma bölgelerini birbirine bağlamayı ve –İran’dan Lübnan’a kara bağlantısı kurma hazırlıkları çerçevesinde– her iki ülkenin siyasi kaderini birleştirmeyi hedefleyen Tahran’a ait planın bir parçasıydı.
Irak’taki bu karmaşık problemler İD’in devamlılığını ve hayatta kalmasını sağlıyor. Nihayetinde Irak’taki İD “Sünni krizi”nin bir sonucu. Sünnileri sisteme entegre edecek ve haklı taleplerini hayata geçirecek bir siyasi süreç olmaksızın İD, çeşitli şekillerde geri dönecek ve hatta bu halinden çok daha vahşi ve acımasız bir hale bürünebilecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder