2 Ağustos 2017 Çarşamba

D.IGNATIUS: MUSUL, ABD’NİN ORTADOĞU’DA BAŞARILI OLMASININ SIRRI



MUSUL’DA IŞİD’İN YENİLGİYE UĞRATILMASI, ABD’NİN ASKERİ OLARAK ORTADOĞU’DA NASIL BAŞARILI OLABİLECEĞİNİ ORTAYA KOYUYOR

David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 11.7.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

IŞİD’in Musul’daki yenilgisinden ve Rakka’yı tahliye etmek üzere olmasından ne gibi dersler çıkarabiliriz? Hilafetin çöküşü bize ABD’nin Ortadoğu’da ancak –muhtemelen ancak ve ancak– savaşıp ölmeye hazır yerel müttefiklerle iş tutarsa başarılı olabileceğini söylüyor.
Geçtiğimiz 15 yılda Irak ve Afganistan’a yönelik devasa kara harekâtları, hüsranla sonuçlanan pahalı tatbikatlara dönüşürken IŞİD’e karşı savaş, harcanan para ve canını veren Amerikalılar bakımından çok çok daha az maliyetli ve çok daha başarılıydı. Şaşırtıcı bir şekilde, Amerikan ordusuna göre, geçtiğimiz üç yılda Suriye ve Irak’taki harekâtlarda sadece ve sadece 5 Amerikalı can verdi.
Amerikalılar bedel ödemeseler de genel can kaybı korkunçtu. Muzaffer Irak Başbakanı Haydar el-İbadi pazartesi günü Musul’da zafer ilan etse de fotoğraflar, yerle bir olan binalarıyla şehrin tam bir harabeye döndüğünü gösteriyor. Yıkıntıların altında kaç bin sivilin hayatını kaybettiğini hiçbir zaman bilemeyebiliriz.
Amerikalıların izi ve can kayıpları son derece sınırlı olduğundan onlar için bu savaş, gözlerinden de gönüllerinden de ıraktı. Stratejinin askeri olarak nasıl işlediği –ve bununla bağlantılı siyasi stratejisizliğin yakında problemlere yol açabileceğinin farkına varmak– incelenmeye değer bir konu.
Amerikan operasyonu Özel Harekât birlikleri üzerine inşa edildi. Bu birliğin sloganı hep şudur: Savaş, yerel ortaklar “ile, aracılığıyla ve üzerinden” yürütülmelidir. Bu da Irak ve Suriye askerlerini eğitmek, donatmak ve danışmanlık yapmak –ardından da onlara, düşmanı sürekli tepeden vuran hava desteği sağlamak– anlamına geliyor.
Operasyonun en vahşice etkili kısmı, ABD ve bazı ortaklarınca yürütülen gizli “yakala veya öldür” vuruşları. Açıkça, bir terör eylemcisiyle ilgili harekete geçilebilir bir istihbarat edindiğinde o kişiyi savaş alanından alıp götürmeye/temizlemeye çalışıyor.
Yerel kara güçlerinin Amerikan insansız hava uçakları, savaş uçakları ve istihbaratıyla izdivacı etkili oldu. Geçtiğimiz ilkbaharda haftalarca savaşı izlemek üzere Irak ve Suriye’de bulunan Rand Corporation uzmanlarından Linda Robinson, kaleme aldığı son blog yazısında ABD’nin “yeni bir savaş yürütme yöntemi” bulduğunu yazdı.
Bu yaratıcı operasyondan dolayı takdiri hak edenler, yavaş ve tedrici bir başlangıcın ardından giderek kendinden emin hale gelen Amerikan ordusu, kamuoyunun teyakkuz haline rağmen Irak ve Suriye’ye binlerce Amerikan askerini yollayan eski Başkan Barack Obama ve operasyonu hızlandıracak şekilde orduya karar verme yetkisini devreden yeni Başkan Donald Trump.
Asıl sürpriz ise Irak ve Suriye birliklerinin bu denli motive ve disiplinli oluşuydu. Büyük can kayıpları vererek yiğitçe savaştılar. Ve çoğu zaman mezhepçi çizgileri aşan işbirlikleri yaptılar.
Irak’ta ABD savaşla yoğrulmuş iki kuvvete bel bağladı: Irak ordusunun Terörle Mücadele Birimi ve Kürt peşmergeler. Bu iki grup, (siyasi liderleri birbirleriyle didişmeye devam etse de) savaş meydanında işbirliği yaptı. Bu arada, uzmanların Sünni radikallere karşı savaşı baltalayacaklarından korktukları Iraklı Şii milisler bu tür bir bozguncu rol oynamadılar.
Suriye’de nihai sonuca götüren Amerikan müttefiki, YPG adıyla bilinen Kürt milislerdi. Bu ortaklık, yağmacı İslam Devleti’nin Suriye’nin kuzeyindeki Kobani’yi ele geçirmek üzere olduğu bir anda, 2014’te neredeyse tesadüf eseri başladı. Iraklı Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) milis gücü, Amerikalı danışmanlarına Suriyeli YPG’yi pazarlayan aktördü ve böylelikle doğaçlama/hazırlıksız bir “gözetleme, hedef alma ve hava saldırısı sistemi” gelişti. Amerikalılar Kürtlerin kararlılığına şaşırıp kaldılar ve böylece savaşçıların yakınlaşması başladı. 
Suriyeli Kürtler siyaseten idare edilmesi zor bir müttefikti; zira Türkiye onları (muhtemelen haklı bir şekilde) terörist PKK’nın bir yan kuruluşu olarak görüyor. Ancak Amerikan Merkezi Komutanlığı CENTCOM’un komutanı General Joseph Votel’in geçen sene Suriye’deki bir eğitim üssünde dediği gibi, Suriye’de “biz, elimizdekiyle yola devam etmek zorundaydık” yani Kürtlerin öncülüğündeki bir kuvvetle…
Bu tür bir doğaçlama yaklaşım, 2014’ten itibaren Amerikan çabalarının ayırt edici özelliği oldu. Amerikan modeline dayalı bir ideal kuvvet inşa etmek yerine komutanlar [mevcuda] adapte oldular. Türkiye’nin sert muhalefeti, Iraklı Kürtlerin bağımsızlık arzusu, Suriye’yle ilgili tutarsız siyasi strateji gibi siyasi problemler daha sonra ele alınmak üzere rafa kaldırıldı. Askeri strateji, siyasi bataklık kumu üzerine inşa edildi, ama hala ayakta.

2012’de CIA’in yaptığı bir çalışma, bu tür yerel kuvvetlere Amerikan desteğinin nadiren işe yaradığı iddiasındaydı. Ancak kaynaklara göre CIA analizcileri önemli bir şerh de düşmüşlerdi: ABD, başarılı müdahalelerinde savaş alanındaki müttefikleriyle çok yakından iş tutmuştur. Bu bulgu Suriye ve Irak’ta güçlenmişe benziyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder