ABD, YENİ PRENS BAŞARISIZ OLURSA SUUDİ
KRALİYETİNİN ÇÖKMESİNDEN KORKUYOR
Robert Windrem (NBC News
araştırmacı gazeteci) & William M. Arkin (NBC News ulusal
güvenlik asistanı; Amerikalı siyaset yorumcusu, gazeteci, yazar ve aktivist)
NBC News, 17.6.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Aile içi iktidar mücadelesini kazanmış
gibi görünen Suudi [İkinci Veliaht] Prens, bu hafta Amerikalı
yetkililerle bir araya geliyor. Bu yetkililerin bir kısmı, prensin saltanatının
yıkıcı olabileceğinden ve Amerikalı yetkililerin hasretle arzuladıkları
bölgesel güvenliğe zarar verebileceğinden endişe edenler.
Ulusal güvenlik departmanından yetkililer
Suudi Arabistan’ın bir yol ayrımında olduğuna, veliaht prensin -hem şu anda hem
de ileride kral olduğunda- başarısızlığa uğraması halinde kraliyetin kaosa
sürükleneceğine inanıyorlar. Hatta ismini vermek istemeyen bir Suudi uzmanı,
“ya o ya da IŞİD” diyor [muhtemel bir kaosun müsebbibi olarak].
Suudi Arabistan’ın 30 yaşındaki veliaht
prensi Muhammed bin Salman, New York ve Silikon Vadisi’ni de içeren bir ABD
turuna çıktı. En önemli üst düzey görüşmelerini Dışişleri Bakanı John Kerry ve
Başkan Barack Obama’yla gerçekleştirecek.
Amerikalı yetkililere göre asıl büyük
haber şu: Bin Selman’ın ABD’ye gitme nedeni, [babası] Kral Selman’ın
ardından [resmen olmasa da] teknik açıdan ikinci sırada gelmesi. Uzunca
bir süredir ABD’nin gözdesi olan kuzeni ve rakibi mevcut [Birinci] Veliaht
Prens Muhammed Bin Nayif’e karşı üstünlük sağlaması. Bu ziyaret aslında
tantanasız/törensiz bir resmi ziyaret.
Eski Orta Doğu bölgesi milli istihbarat
yetkilisi ve Başkan Obama’nın geçiş dönemi ekibinde yer alan Bruce Riedel diyor
ki, “Amerikalı yetkililer belki de yakında kral olabilecek bu kişi hakkında
bilgi edinme ihtiyacı içinde. Kral Selman 80 yaşında ve ABD’nin yerine halef
olarak tercih ettiği Bin Nayif ise çok hasta. Muhammed bin Nayef’i tanımak için
çokça yatırım yapmıştık. Şimdi aynısını Muhammed bin Selman için de yapmak
mantıklı olacak. Bu, onu tanımamız için bir fırsat”. Riedel şunu da ekliyor:
Amerikalı yetkililer Nisan 2015’te kraliyetin üç numarasına getirildiğinden
beri bin Salman hakkında endişeliler; “pervasızlığından/gözü karalığından
endişe duyan çok sayıda insan var.”
Selman, Yemen’de İran destekli Husilere
karşı savaş da dahil bir dizi külfetli dış müdahaleye girişti. Savaş başta
başarılıydı ama daha sonra çıkmaza girdi. Bu savaşın kraliyete günlük maliyeti
200 milyon dolar. Uluslararası insan hakları aktivistleri, Yemenli sivillere
yönelik kontrolsüz saldırıları yüzünden Suudi Arabistan’ı sertçe
eleştiriyorlar.
Bin Selman, kraliyetin ana para
kaynağına ilişkin de kötü bir tercihte bulundu. Ekonominin çarı olarak, geçen
sene petrol fiyatlarının hızla çakılmasına rağmen mevcut petrol üretimini
sürdürme kararını destekledi. Suudi Arabistan’ın gelirleri düştü; kraliyetin
vatandaşlarına yaptığı cömert devlet yardımları da dahil sosyal hizmetlere
ayrılan paydan büyük kesintiler yapılmak zorunda kalındı. Bu devlet yardımları,
ülkenin henüz filizlenen –ve huzursuz/ayak direyen– genç erkek nüfusu
arasındaki muhalif damarı marjinalize etme yöntemi olarak Arap Baharı’nı
müteakip 2012’de artırılmıştı.
Kraliyet o denli sıkıntı içinde ki
1990’lardan bu yana ilk defa ciddi miktarda kamu borcu almaya başladı. Suudiler
nisan ayında 10 milyar dolarla borç piyasasına girdiler.
Bin Selman’ın idaresi altında Suud’un
ezeli bölgesel baş düşmanı İran’la ilişkileri dramatik bir şekilde kötüleşti,
özellikle de meşhur Şii muhalif Nimr en-Nimr’in ocak ayında idam edilmesinin
ardından. Bin Selman, hem İranlıları hem de kraliyet içindeki Şii nüfusu
öfkelendiren bu idamı desteklemişti.
Riedel diyor ki, bin Selman’ın yanlış
adımlar attığı algılamasına rağmen Obama, Kerry ve diğer üst düzey yetkililerle
bir araya gelmesi, Washington’ın onun tahta geçmesinin “son derece muhtemel”
olduğunu artık kabullendiğini gösteriyor. Amerikan yönetimi, davet edip ona
geniş bir kadroyla buluşabilme imkânı sundu. Çünkü kısmen –İngilizce bilmemesi
nedeniyle– Washington’da pek tanınmadığından, kısmense onun riskli
politikalarının başarısızlığa uğraması halinde sonuçları çok ağır olacağından
bin Selman üzerinde nüfuz kurmak istiyorlar.
ABD, eğer Suud ordusu başarısız olur ve
ekonomisi de mahvolursa cihatçıların yönetimi ele geçirmesinden korkuyor.
Amerikalı bir istihbarat kaynağı “(Bin Selman) kazanmak zorunda. Bu kadar
basit” dedi.
Bin Selman’ın ziyaret programı, ABD’nin
kendisine atfettiği önemin düzeyini de ortaya koyuyor: pazartesi günü Dışişleri
Bakanı Kerry; salı günü CIA Başkanı Brennan ve Milli İstihbarat Şefi General
James Clapper ile ismi açıklanmayan bir dizi iş adamı; çarşamba günü
Temsilciler Meclisi Başkanı Paul Ryan ve Temsilciler Meclisi Azınlık lideri
Nancy Pelosi ile Ticaret Bakanı Penny Pritzker; perşembe günü Pentagon’da
Savunma Bakanı Ashton Carter ve cuma günü Beyaz Saray’da Başkan Obama.
Amerikalı bir istihbarat yetkilisine
göre bu ziyaretin gündemi, kraliyetin bekasına yönelik IŞİD, el-Kaide ve
ekonomi gibi yakın tehditler; geleneksel gündem maddesi olan İsrail ise hiç
konuşulmayabilir bile. Beyaz Saray’ın en çok görüşmek istediği konular, Suudi
yönetiminin petrol gelirlerine bağımlılığını azaltma planı başta olmak üzere
petrol ve diğer iktisadi konular ki bu da ABD’nin kraliyetin müstakbel
refahından duyduğu endişenin bir göstergesi.
Haftasonu ise bin Selman, New York ve
Silikon Vadisi’ne giderek şu iki iktisadi reform planını pazarlayacak: Suudi
petrol devi ARAMCO’nun bir kısmının satışa çıkarılması ve 3 trilyon dolarlık
devlet fonunun oluşturulması. Bu
reformlar Suudi Arabistan’da yatırım yapmak veya refah fonundan pay kapmak
isteyen şirketler için cazip olabilir.
İktisat
tarihçisi Dan Yergin’e göre Suud’un “ekonomiyi çeşitlendirme gayreti büyük
ihtiyaçlardan kaynaklanıyor. Birincisi, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara
karşı ekonomiyi ve milli bütçeyi korumak. İkincisi, nüfusun %70’inin 30 yaş ve
altı olduğu ve genç işsizliğini de %30’lara kadar ulaştığı ülkede yeni iş
imkanları oluşturmak. Üçüncüsü ise Suudi Arabistan’ı sadece petrol konusunda
bir güç merkezi değil, aynı zamanda küresel finansın önemli bir gücü haline
getirmek.”
Aslında
ABD, mevcut Veliaht Prens Muhammed bin Nayif’le görüşmeyi tercih ederdi, ama o
kral olamayabilir. Amerikalı biri emekli, üçü muvazzaf toplamda dört istihbarat
görevlisi onun sağlık durumu hakkında çeşitli değerlendirmelerde bulundular.
Üst düzey bir askeri istihbarat yetkilisi ise Veliaht Prens bin Nayif’in ölmek
üzere olabileceğinden bahsetti. Diğer bir yetkili o kadar ileri gitmese de
“sağlık durumu iyi değil” demekle yetindi.
Eski bir
Amerikalı istihbaratçıya göre bin Nayif’in sağlığı, 2009’da bir cihatçının
suikast girişiminden bu yana iyi değil. Arap Yarımadası el-Kaidesi (AQAP)’ne
mensup bir intihar bombacısının bağırsağında gizlediği bir bombayı patlatması
sonucu bin Nayif yaralanmıştı. Suudiler kamuoyuna bin Nayif’in hafif yaralarla
kurtulduğunu açıklasa da bu eski Amerikalı istihbaratçıya göre bin Nayif “ciddi
ağrı tedavisi” görüyor.
Yıllar
yılı birçok Amerikalı yetkili, 11 Eylül saldırılarının ardından derinleşen uzun
bir ilişkiye sahip oldukları bin Nayif’i [müstakbel kral olarak] destekledi.
Üst düzey bir Amerikalı istihbarat görevlisinin NBC News’e verdiği
demece göre “Veliaht Prens bin Nayif güçlü ve ABD’ye sadık bir ortak olup
güvenlikle ilgili konularda derinlemesine bir kavrayışa sahip. Karmaşık
güvenlik meselelerine karşı pragmatik, proaktif bir liderliği abartılmamalı”
Ama artık
Kraliyette işlerin değiştiğini ve geleceğin Muhammed bin Selman’da olduğunun
farkına vardılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder