11 Temmuz 2016 Pazartesi

D.IGNATIUS: OBAMA’NIN İRAN KONUSUNDA ÇARESİZCE FERYADI



OBAMA’NIN İRAN’LA ANLAŞMA KONUSUNDA ÇARESİZCE FERYADI

David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 6.8.2015

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Bir Amerikan başkanı nispeten az bir siyasi destekle ülkesinin siyasi istikametinde büyük, tarihi bir değişim yapabilir mi? Kongre’den geçirmeye çalıştığı sağlık reformunda Başkan Obama’nın karşılaştığı meydan okuma işte buydu. Aynı problemle bir kez daha, bu defa İran’la nükleer anlaşma atılımına destek bulmaya çalışırken yüzleşiyor.
(…)

İran konusu Obama için bir anda tutuşabilecek kadar sıcak bir konu. Başkanlığının büyük dış politika temalarını içinde mezcediyor: uluslararası ortaklarla birlikte çalışma ve hasımlarla angaje olma; askeri çözümleri diplomatik çözümlere tercih eden Irak Savaşı “mentalistesi”nin tehlikesi. Obama’nın bu derece kendisinin haklı ve aksi görüşlerin kendi deyimiyle “saçma” olduğuna kani olduğu durumlar çok nadirdir. 

Bu ahlaki eminlik hali, Çarşamba günü Amerikan Üniversitesinde yaptığı konuşmaya da güç kattı. Mekan tercihi de tesadüf değildi; Başkan Kennedy’nin SSCB’yle yumuşama (detente) politikasının temellerini attığı meşhur konuşmasını yaptığı üniversiteyi tercih etti. Obama başkan olarak bazı zorlu kararlarla yüzleştiğini, ama İran’la nükleer anlaşma konusunda artı ve eksilerin “birbirine yakın bile olmadığı”nı söyledi [Z.T.K. yani diyor ki anlaşmanın artısı eksisinden daha çok].

Meselenin özünde Obama’yla hemfikirim. Anlaşma İran’ın nükleer silah üretme kapasitesinin en az 15 yıl net, doğrulanabilir şekilde sınırlandırılmasını sağlayacak [ZT.K. uluslararası denetçiler tarafından yapılacak denetimlerle doğrulanmasını kastediyor]. Daha fazla müeyyidenin daha iyi bir anlaşmayla neticeleneceğini düşünenler, Obama’nın dediği gibi “bir fantezi pazarlıyorlar”.
(…)

Tarih bize ülke dışında büyük diplomatik adımların içeride sağlam destek bulduğunda en iyi şekilde işlediğini söylüyor, yoksa Woodrow Wilson’ın idealist Milletler Cemiyeti planı gibi bataklığa saplanır [Z.T.K. Başkan Wilson, Birinci Dünya Savaşı sonunda Milletler Cemiyeti kurulması fikrini ortaya atmış, ancak Amerikan Kongresinde onaylatamadığı için ABD taraf olmamıştı]. Ama Obama bugünün aşırı kutuplaşmış Washington’ında böyle bir geniş uzlaşmanın imkânsızlığı üzerinden yola çıkıyor.

Obama küçük bir gazeteci grubuna şöyle dedi: “Washington’da hâlihazırdaki kutuplaşmanın boyutu o derece ki, kanserin bir tedavisini sunsam bunu kanun olarak Kongre’den geçirmenin tırnak kemirtici olacağını söylesem yanlış olmaz.” Bu, gülünç bir taktik, ama aynı zamanda Obama’nın sözlerinde çaresizce bir feryat duyuyorum: Başkan İran konusunda haklı olduğuna inanıyor, ama Kongre’deki Cumhuriyetçi çoğunluğun kendisini dinlemeyeceğinden de aynı derecede emin. Eleştirenlerin sadece kendi argümanlarını desteklemek, ikna etmek için konuştuklarını söyledi.
(…)

Obama’nın İran’la anlaşmayı başkanlığını tanımlayıcı bir dış politika başarısı olarak gördüğü aşikâr.  Modeli sadece Kennedy’nin Sovyetlerle yumuşama arayışındaki gibi değil, aynı zamanda Başkan Nixon’ın Çin gezisi gibi. Obama, liderlerin büyük düşünerek tartışmalı kararlara imza attıkları sıralarda yaptıkları üzerine de konuştu: “Nixon Çin’e gittiğinde Mao hala iktidardaydı” diye hatırlattı, “Oyunun nasıl sonuçlanacağına dair hiçbir fikri yoktu.”

(…) Cesur ol. Angaje ol. Risk al. Tarih yaz. Obama “6,5 yılın ardından yaptığım değerlendirmelerde artık çok daha kendimden eminim ve eli kulağında olan gelişmeleri daha çabuk görebiliyorum.” dedi.

Evet ama acaba ülkesini de peşinden sürükleyebilecek mi? İran’la anlaşma gibi önemli bir proje, daha geniş bir siyasi destek kazanmak için daha fazla çaba sarf etmeye değer.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder