SURİYE ÜZERİNDE BÜYÜK PAZARLIK
Stratfor Analiz, 1.7.2016
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Amerikan yönetimi Suriye’de Rusya’yla daha yakın bir
işbirliği konusunda yeni ve ezber bozucu bir anlaşmaya varmışa benziyor.
Perşembe günü Washington Post’ta yer alan bir habere göre, barış
müzakerelerinin başarısızlığa uğramasının ardından Suriye’deki krizi kontrol
altına almak için sarf edilen Amerikan diplomatik çabaları çerçevesinde 27
Haziran’da söz konusu anlaşma üzerinde uzlaşıldı. Hatta bazı kaynaklar son
dönemde Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri normalleştirme adımlarını
Washington’ın kolaylaştırdığını dahi belirtiyorlar.
Habere göre bu teklif, Rusya’nın ılımlı isyancı
güçleri bombalamaya son vermesi karşılığında Amerikan ve Rus kuvvetlerinin
hedef alınacak noktalar konusunda bilgi paylaşımına gitmelerini ve Nusra
Cephesi’ne yönelik ortak bombardımana başlamalarını içeriyor. Eğer doğrulanırsa
bu, Suriye İç Savaşı’nın başlangıcından bu yana en büyük strateji
değişikliklerinden biri olacaktır. Rusya’yla daha büyük bir çatışma riski
önemli ölçüde azalacak ve Suriye’deki isyan hareketi zayıflayacaktır. En
önemlisi de Moskova, hem Suriye’de çıkarlarını güvence altına almak hem de
kendisine yönelik jeopolitik tecridi kırmak için bir açılım imkanı bulacaktır.
Washington’ın Suriye’deki ana önceliği hep İslam
Devleti (İD)’ni mağlup etmekti. Hala da öyle. Ancak Amerikan yönetimi, Suriye
İç Savaşı’nı sonlandırmayı bu ana önceliğini gerçekleştirmede ve istikrarı
tesiste hayati addediyor. Ve Washington Esed yönetimini Suriye’deki
problemlerin ve radikalliği besleyen savaşın temel kaynağı olarak görüyor. Daha ılımlı isyancı güçleri desteklemesinin
ardındaki motivasyon da zaten buydu: Suriye yönetimini ve Rus destekçilerini
Suriye’nin devlet kurumlarının ayakta kalmasını ve çatışmaların büyük ölçüde
sona ermesini sağlayacak şekilde bir geçiş sürecini kabule zorlamak.
Aylardır Washington Cenevre’deki müzakereler için
bastırıyor. ABD, ayrıca Suriye yönetimini müzakerelerde ciddi olması konusunda
uyardı, aksi takdirde isyancı güçlere silah teminini artırmayı öngören “B
Planı”yla da tehdit etti. Müzakereler sonunda başarısızlığa uğradı; ancak
Rusların askeri faaliyetlerini artırması ve Amerikan destekli isyancı güçleri
hedef alması üzerine ABD, B Planına başvurmakta tereddüt etti. Bunun
gelecekteki barış çabalarını engellemesinden ve Rusya’yla doğrudan çatışma
riskinden korktu.
27 Haziran teklifi, aslında Washington’ın Suriye’de
parametreleri yeniden belirleme ve çatışmaların tırmanmasını engelleme
girişimi. Teklif Rusya’ya birçok tavizi içeriyor. Bunlardan ilki Rus ordusuyla
aktif işbirliği ve hatta hedef alınacak noktalar konusunda bilgi paylaşımı.
Moskova bu konuda bir süredir yaygara koparıyordu. Zira böyle bir adım,
Rusya’nın tecridini kıracak ve Washington’la görüşmeye zorlayacaktır. Amerikan
Savunma Bakanı Ash Carter’ın söz konusu tavizin gerek Ukrayna’da gerekse diğer
yerlerde ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya baskısını giderek zayıflatacağı
korkusuyla bu teklife karşı çıktığı haberleri geliyor. Anlaşma ayrıca
Suriye’deki isyan hareketi içinde çatışan başlıca kuvvet olan el-Kaide’nin
Suriye kolu Nusra Cephesi’ne karşı Amerikan ve Rus kuvvetleri tarafından ortak
ve genişletilmiş bir bombardıman seferberliği başlatılmasını teklif ediyor. Bu
da isyan hareketinin önemli bir kısmının radikal unsurlardan oluştuğu konusunda
ABD’ye yoğun baskı yapan Ruslara yönelik önemli tavizlerden biri.
Bunun karşılığında ABD, Rusya’dan ılımlı isyancı
güçleri bombalamayı durdurmasını ve Suriye yönetimine de bu konuda baskı
yapmasını istedi. Rusya’ya güvenmediği için desteklediği isyancı güçlerin tam
koordinatlarını bildirme konusunda isteksiz olan ABD, ılımlı isyancıların aktif
olduğu yerlerde bombardımana yasak bölgeler oluşturulmasını teklif ediyor.
İşler bombardımana yasak bölgelerin nereler
olacağında düğümlense de Moskova Amerikan teklifinden memnun görünüyor. Zira
Rusya ve sadık müttefiklerinin daha ılımlı isyancı güçleri bombalamayı
azaltmaya gerçekten de ihtiyaçları olacaktır. Ancak isyan hareketinin en güçlü
unsurları olan Nusra Cephesi ve diğer cihatçı gruplara karşı saldırıları
artırdıkça bu da dengelenmiş olacaktır. Bu, aslında Rusya’nın muhalifleri parça
parça alt etmeye dayalı “böl ve fethet” stratejisini hayata geçirmesi için
altın bir fırsat. Cihatçıların mağlup edilmesi, geriye kalan isyancı gruplar
karşısında rejime sadık grupların konumunun güçlenmesi anlamına gelecektir.
Böyle bir durumda Suriye yönetiminin muhaliflerine karşı taviz vermesi için
geriye pek de bir gerekçe kalmayacaktır.
Bu örtük avantajların yanı sıra plan, Rusya’ya
istismar edebileceği birçok boşluk da sunuyor. Rusya’nın belirlenen bölgelerde
bombardımanı durdurması ihtimal dahilinde olmakla bile ona sadık müttefik
güçlerin saldırıları durduracağının hiçbir garantisi yok; dolayısıyla zaman
zaman ihlaller yaşanabilir. Ayrıca Nusra Cephesi ve öteki cihatçı gruplar diğer
isyancıların arasına o denli yerleşmiş durumda ki cihatçıların bulunmadığı
bombardımana yasak bölge bulmak da zor olacaktır. Nusra Cephesi ve diğer
cihatçı gruplar, savaş alanında Esed karşıtı güçler arasında en etkili gruplar
olduklarını ispatladılar. Şimdiye kadar her ne zaman birbirlerinden ayrışmaları
talep edilse diğer isyancı gruplar darmadağınık oluverdiler ve birlikte
çarpışmak üzere cihatçıların geri dönmelerini istediler. Cihatçı grupların
yardımı olmaksızın bu sözümona ılımlı muhalifler ağır kayıplar vereceklerdir.
Bu sebeple cihatçılardan kendilerini ayrıştırmaları zor olacaktır. Son olarak,
Nusra Cephesi’nin bombardımana maruz kalmamak için birliklerini bu belirlenecek
alanlara taşımayacaklarının da bir garantisi yok.
Teklifin barındırdığı gizli tehlikelerin Beyaz
Saray’ı böldüğü ve haftalardır konu üzerinde düşünülüp taşınıldığı haberleri
var. Ancak strateji değişimi Obama yönetiminin stratejisiyle bağdaşıyor.
Washington, İslam Devleti’yle mücadeleye odaklanıyor ve Ruslarla çatışma
ihtimalini azaltmaya ve -Suriye’yi istikrara kavuşturma ana hedefi
çerçevesinde- Suriye İç Savaşı’nı sona erdirmeye çalışıyor. Yönetimin bakış
açısından, Esed’in devrilmesi arzu edilen bir şey olmakla birlikte bunun için
Rusya’yla daha geniş bir çatışma riskini göze almaya değmez. Üstelik böyle bir
çatışma sadece ve sadece İslam Devleti’ni mağlup etme çabalarından dikkatleri
dağıtacaktır.
Ancak ABD’nin bu adımı, isyancı güçlere desteklerini
artırmaya hazırlanan bölgedeki müttefiklerini öfkelendirecektir. Başta Suudi
Arabistan ve Katar olmak üzere Körfez ülkelerinin bunu tam bir ihanet olarak
görmeleri mümkündür. Zaten Amerikan adımlarından şüphe duymakta olan Suudiler
ve Katarlılar, kendi silahlarını muhaliflere bağımsız bir şekilde ulaştırmak ve
belki de taşınabilir hava savunma sistemlerini vermek için Suriye konusunda
Washington’la ortak hareket etmekten vazgeçebilirler. Türkiye ise, isyancı
gruplara destek vermesine rağmen, Rusya’yla ilişkileri tamir etme ve temel odak
noktası olan Kürt YPG’yi çevreleme arzusu dikkate alındığında Washington’daki
bu değişime ayak uydurmaya daha fazla istekli olabilir.
Eğer ki teklifle ilgili haberler doğruysa Suriye’de
stratejik görünüm önemli ölçüde değişecektir. Daha yakın Amerikan-Rus eşgüdümü
ve isyancı hareketlerin zayıflamasıyla Rusya ve Esed rejiminin önemli tavizler
verme ihtimali azalacaktır. Ancak Rusya’yla tırmanma riskini ortadan kaldırarak
bu anlaşma, Washington’ın başlıca hedefine ulaşmasına, yani İslam Devleti’ni
mağlup etmesine daha fazla imkan verecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder