11 Temmuz 2016 Pazartesi

STRATFOR: SURİYE ÜZERİNDE BÜYÜK PAZARLIK




SURİYE ÜZERİNDE BÜYÜK PAZARLIK
Stratfor Analiz, 1.7.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Amerikan yönetimi Suriye’de Rusya’yla daha yakın bir işbirliği konusunda yeni ve ezber bozucu bir anlaşmaya varmışa benziyor. Perşembe günü Washington Post’ta yer alan bir habere göre, barış müzakerelerinin başarısızlığa uğramasının ardından Suriye’deki krizi kontrol altına almak için sarf edilen Amerikan diplomatik çabaları çerçevesinde 27 Haziran’da söz konusu anlaşma üzerinde uzlaşıldı. Hatta bazı kaynaklar son dönemde Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri normalleştirme adımlarını Washington’ın kolaylaştırdığını dahi belirtiyorlar.

Habere göre bu teklif, Rusya’nın ılımlı isyancı güçleri bombalamaya son vermesi karşılığında Amerikan ve Rus kuvvetlerinin hedef alınacak noktalar konusunda bilgi paylaşımına gitmelerini ve Nusra Cephesi’ne yönelik ortak bombardımana başlamalarını içeriyor. Eğer doğrulanırsa bu, Suriye İç Savaşı’nın başlangıcından bu yana en büyük strateji değişikliklerinden biri olacaktır. Rusya’yla daha büyük bir çatışma riski önemli ölçüde azalacak ve Suriye’deki isyan hareketi zayıflayacaktır. En önemlisi de Moskova, hem Suriye’de çıkarlarını güvence altına almak hem de kendisine yönelik jeopolitik tecridi kırmak için bir açılım imkanı bulacaktır.

Washington’ın Suriye’deki ana önceliği hep İslam Devleti (İD)’ni mağlup etmekti. Hala da öyle. Ancak Amerikan yönetimi, Suriye İç Savaşı’nı sonlandırmayı bu ana önceliğini gerçekleştirmede ve istikrarı tesiste hayati addediyor. Ve Washington Esed yönetimini Suriye’deki problemlerin ve radikalliği besleyen savaşın temel kaynağı olarak görüyor.  Daha ılımlı isyancı güçleri desteklemesinin ardındaki motivasyon da zaten buydu: Suriye yönetimini ve Rus destekçilerini Suriye’nin devlet kurumlarının ayakta kalmasını ve çatışmaların büyük ölçüde sona ermesini sağlayacak şekilde bir geçiş sürecini kabule zorlamak.

Aylardır Washington Cenevre’deki müzakereler için bastırıyor. ABD, ayrıca Suriye yönetimini müzakerelerde ciddi olması konusunda uyardı, aksi takdirde isyancı güçlere silah teminini artırmayı öngören “B Planı”yla da tehdit etti. Müzakereler sonunda başarısızlığa uğradı; ancak Rusların askeri faaliyetlerini artırması ve Amerikan destekli isyancı güçleri hedef alması üzerine ABD, B Planına başvurmakta tereddüt etti. Bunun gelecekteki barış çabalarını engellemesinden ve Rusya’yla doğrudan çatışma riskinden korktu.

27 Haziran teklifi, aslında Washington’ın Suriye’de parametreleri yeniden belirleme ve çatışmaların tırmanmasını engelleme girişimi. Teklif Rusya’ya birçok tavizi içeriyor. Bunlardan ilki Rus ordusuyla aktif işbirliği ve hatta hedef alınacak noktalar konusunda bilgi paylaşımı. Moskova bu konuda bir süredir yaygara koparıyordu. Zira böyle bir adım, Rusya’nın tecridini kıracak ve Washington’la görüşmeye zorlayacaktır. Amerikan Savunma Bakanı Ash Carter’ın söz konusu tavizin gerek Ukrayna’da gerekse diğer yerlerde ABD ve müttefiklerinin Rusya’ya baskısını giderek zayıflatacağı korkusuyla bu teklife karşı çıktığı haberleri geliyor. Anlaşma ayrıca Suriye’deki isyan hareketi içinde çatışan başlıca kuvvet olan el-Kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi’ne karşı Amerikan ve Rus kuvvetleri tarafından ortak ve genişletilmiş bir bombardıman seferberliği başlatılmasını teklif ediyor. Bu da isyan hareketinin önemli bir kısmının radikal unsurlardan oluştuğu konusunda ABD’ye yoğun baskı yapan Ruslara yönelik önemli tavizlerden biri.

Bunun karşılığında ABD, Rusya’dan ılımlı isyancı güçleri bombalamayı durdurmasını ve Suriye yönetimine de bu konuda baskı yapmasını istedi. Rusya’ya güvenmediği için desteklediği isyancı güçlerin tam koordinatlarını bildirme konusunda isteksiz olan ABD, ılımlı isyancıların aktif olduğu yerlerde bombardımana yasak bölgeler oluşturulmasını teklif ediyor.

İşler bombardımana yasak bölgelerin nereler olacağında düğümlense de Moskova Amerikan teklifinden memnun görünüyor. Zira Rusya ve sadık müttefiklerinin daha ılımlı isyancı güçleri bombalamayı azaltmaya gerçekten de ihtiyaçları olacaktır. Ancak isyan hareketinin en güçlü unsurları olan Nusra Cephesi ve diğer cihatçı gruplara karşı saldırıları artırdıkça bu da dengelenmiş olacaktır. Bu, aslında Rusya’nın muhalifleri parça parça alt etmeye dayalı “böl ve fethet” stratejisini hayata geçirmesi için altın bir fırsat. Cihatçıların mağlup edilmesi, geriye kalan isyancı gruplar karşısında rejime sadık grupların konumunun güçlenmesi anlamına gelecektir. Böyle bir durumda Suriye yönetiminin muhaliflerine karşı taviz vermesi için geriye pek de bir gerekçe kalmayacaktır.

Bu örtük avantajların yanı sıra plan, Rusya’ya istismar edebileceği birçok boşluk da sunuyor. Rusya’nın belirlenen bölgelerde bombardımanı durdurması ihtimal dahilinde olmakla bile ona sadık müttefik güçlerin saldırıları durduracağının hiçbir garantisi yok; dolayısıyla zaman zaman ihlaller yaşanabilir. Ayrıca Nusra Cephesi ve öteki cihatçı gruplar diğer isyancıların arasına o denli yerleşmiş durumda ki cihatçıların bulunmadığı bombardımana yasak bölge bulmak da zor olacaktır. Nusra Cephesi ve diğer cihatçı gruplar, savaş alanında Esed karşıtı güçler arasında en etkili gruplar olduklarını ispatladılar. Şimdiye kadar her ne zaman birbirlerinden ayrışmaları talep edilse diğer isyancı gruplar darmadağınık oluverdiler ve birlikte çarpışmak üzere cihatçıların geri dönmelerini istediler. Cihatçı grupların yardımı olmaksızın bu sözümona ılımlı muhalifler ağır kayıplar vereceklerdir. Bu sebeple cihatçılardan kendilerini ayrıştırmaları zor olacaktır. Son olarak, Nusra Cephesi’nin bombardımana maruz kalmamak için birliklerini bu belirlenecek alanlara taşımayacaklarının da bir garantisi yok.

Teklifin barındırdığı gizli tehlikelerin Beyaz Saray’ı böldüğü ve haftalardır konu üzerinde düşünülüp taşınıldığı haberleri var. Ancak strateji değişimi Obama yönetiminin stratejisiyle bağdaşıyor. Washington, İslam Devleti’yle mücadeleye odaklanıyor ve Ruslarla çatışma ihtimalini azaltmaya ve -Suriye’yi istikrara kavuşturma ana hedefi çerçevesinde- Suriye İç Savaşı’nı sona erdirmeye çalışıyor. Yönetimin bakış açısından, Esed’in devrilmesi arzu edilen bir şey olmakla birlikte bunun için Rusya’yla daha geniş bir çatışma riskini göze almaya değmez. Üstelik böyle bir çatışma sadece ve sadece İslam Devleti’ni mağlup etme çabalarından dikkatleri dağıtacaktır.

Ancak ABD’nin bu adımı, isyancı güçlere desteklerini artırmaya hazırlanan bölgedeki müttefiklerini öfkelendirecektir. Başta Suudi Arabistan ve Katar olmak üzere Körfez ülkelerinin bunu tam bir ihanet olarak görmeleri mümkündür. Zaten Amerikan adımlarından şüphe duymakta olan Suudiler ve Katarlılar, kendi silahlarını muhaliflere bağımsız bir şekilde ulaştırmak ve belki de taşınabilir hava savunma sistemlerini vermek için Suriye konusunda Washington’la ortak hareket etmekten vazgeçebilirler. Türkiye ise, isyancı gruplara destek vermesine rağmen, Rusya’yla ilişkileri tamir etme ve temel odak noktası olan Kürt YPG’yi çevreleme arzusu dikkate alındığında Washington’daki bu değişime ayak uydurmaya daha fazla istekli olabilir.

Eğer ki teklifle ilgili haberler doğruysa Suriye’de stratejik görünüm önemli ölçüde değişecektir. Daha yakın Amerikan-Rus eşgüdümü ve isyancı hareketlerin zayıflamasıyla Rusya ve Esed rejiminin önemli tavizler verme ihtimali azalacaktır. Ancak Rusya’yla tırmanma riskini ortadan kaldırarak bu anlaşma, Washington’ın başlıca hedefine ulaşmasına, yani İslam Devleti’ni mağlup etmesine daha fazla imkan verecektir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder