20 Nisan 2010 Salı

ÇANKAYA'NIN 'HÂKİM'İ: AHMET NECDET SEZER

Z. Tuba Kor, Anlayış Dergisi, Sayı: 48, Mayıs 2007, sf. 44-46.

NOT: Her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

TÜR­Kİ­YE Cum­hu­ri­ye­ti’nin 10. Cum­hur­baş­ka­nı Ah­met Nec­det Se­zer’in gö­rev sü­re­si 16 Ma­yıs 2007’de do­lu­yor. Al­tı yıl ön­ce al­dı­ğı An­ka­ra Göl­ba­şı’nda­ki trip­leks vil­la­sı­na ta­şın­ma­ya ha­zır­la­nan Se­zer’i Çan­ka­ya’ya ta­şı­yan sü­re­ci ve ye­di se­ne bo­yun­ca na­sıl bir cum­hur­baş­ka­nı por­tre­si çiz­di­ği­ni ha­tır­la­ya­lım.

Se­zer, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nı iken, 16 Ma­yıs 2000’debek­len­me­dik bir an­da ken­di­ni Çan­ka­ya’da bu­lu­ver­di. Zi­ra üni­ver­si­te me­zu­nu ol­ma­dı­ğı için cum­hur­baş­kan­lı­ğı­na aday­lı­ğı­nı ko­ya­ma­yan ve ken­di par­ti­sin­den ve­ya koa­lis­yon par­ti­le­ri li­der­le­rin­den bi­ri­nin Çan­ka­ya’ya çık­ma­sı­na da ra­zı ol­ma­yan dö­ne­min baş­ba­ka­nı Bü­lent Ece­vit’in, sa­bık Cum­hur­baş­ka­nı Sü­ley­man De­mi­rel’in gö­rev sü­re­si­ni uza­ta­cak Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği­ni TBMM’den ge­çir­te­me­me­si üze­ri­ne Mec­lis dı­şın­dan Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nı Se­zer’in is­mi gün­de­me gel­miş­ti. Mec­lis’te tem­sil edi­len beş par­ti li­de­ri­nin or­tak mu­ta­ba­ka­tıy­la aday gös­te­ri­len Se­zer, 5 Ma­yıs’ta ya­pı­lan üçün­cü tur­da al­dı­ğı 330 oy­la cum­hur­baş­ka­nı se­çil­di. Yek­ta Gün­gör Öz­den ve Vu­ral Sa­vaş gi­bi mes­lek­taş­la­rı­nın mi­li­ta­rist söy­lem ve tu­tum­la­rıy­la öne çık­tık­la­rı bir dö­nem­de Se­zer’in, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin ku­ru­luş yıl­dö­nüm­le­rin­de Baş­kan ola­rak yap­tı­ğı ko­nuş­ma­lar­da çiz­di­ği de­mok­rat, öz­gür­lük­çü ve bi­re­yi te­mel alan hu­kuk­çu por­tre­si bu ma­ka­ma gel­me­sin­de et­ki­li ol­du.

28 Şu­bat sü­re­ci­nin ar­dın­dan hu­kuk­suz­lu­ğun ve key­fi­li­ğin zir­ve yap­tı­ğı, yö­ne­ti­min her ka­de­me­sin­de yol­suz­luk­la­rın ay­yu­ka çık­tı­ğı, dev­let ile halk ara­sı­na du­var­la­rın örül­dü­ğü bir dö­nem­de hu­kuk­çu kim­li­ği­nin ya­nı sı­ra dü­rüst, mü­te­va­zı ki­şi­li­ği ve ai­le ha­ya­tı­nı öne çı­kar­ma­yan tu­tu­muy­la Se­zer’in cum­hur­baş­kan­lı­ğı mem­nu­ni­yet­le kar­şı­lan­dı. Ma­kam ara­ba­sı­nın kır­mı­zı ışık­ta dur­ma­sı, alış­ve­ri­şi­ni ken­di­si­nin yap­ma­sı, yur­ti­çi ge­zi­le­rin­de kar­şı­la­ma tö­re­ni is­te­me­me­si vs. ile sem­pa­ti uyan­dır­dı; içi­miz­den bi­ri gi­bi gö­rül­dü. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nı iken yap­tı­ğı ko­nuş­ma­la­rı ve Çan­ka­ya’da­ki ilk ic­ra­at­la­rı (me­se­la Ağus­tos 2000’de ir­ti­ca ile mü­ca­de­le kap­sa­mın­da me­mur­la­rın gö­rev­den alın­ma­sı­nı ko­lay­laş­tı­ran KHK’yı yön­tem açı­sın­dan Ana­ya­sa’ya ay­kı­rı bu­la­rak ia­de et­me­si) se­be­biy­le Se­zer’in la­ik kim­li­ği bi­le tar­tış­ma­ya açıl­dı; baş­ta Ay­dın­lık gru­bu ve İş­çi Par­ti­si ol­mak üze­re çe­şit­li çev­re­ler­ce ‘Fet­hul­lah­çı’, ‘2. Cum­hu­ri­yet­çi’ gi­bi sı­fat­lar­la tav­sif edil­di. An­cak özel­lik­le Ka­sım 2002’de AKP’nin tek ba­şı­na ik­ti­da­ra gel­me­siy­le Se­zer’in oto­ri­ter, dev­let­çi ve ya­sak­çı yü­zü or­ta­ya çı­ka­cak­tı.

Bir Cumhurbaşkanı Se­zer por­tre­si çi­zer­ken onun dü­şün­ce­le­ri­ne iliş­kin eli­miz­de­ki en önem­li ve­ri­ler, Mec­lis açı­lış­la­rı ve Harp Aka­de­mi­si’nde­ki ko­nuş­ma­la­rı ile si­ya­si gön­der­me­ler­de bu­lun­ma­yı ih­mal et­me­di­ği bay­ram ve yıl­ba­şı me­saj­la­rın­dan iba­ret. Zi­ra Se­zer, ye­di se­ne bo­yun­ca hiç ba­sın top­lan­tı­sı dü­zen­le­me­di, hiç­bir ga­ze­te­ci­ye özel rö­por­taj ver­me­di, ka­tıl­dı­ğı top­lan­tı­lar­da oku­du­ğu ya­zı­lı me­tin­le­rin dı­şı­na çık­ma­dı. Ko­nuş­ma ve me­saj­la­rın­daki de­ğiş­mez vur­gu­la­rı ise la­ik­lik, ir­ti­ca teh­di­di, hu­kuk dev­le­ti, yar­gı ba­ğım­sız­lı­ğı, se­çim ba­ra­jı­nın dü­şü­rül­me­si, zo­run­lu eği­ti­min 12 yı­la çı­ka­rıl­ma­sı, do­ku­nul­maz­lık­la­rın sı­nır­lan­dı­rıl­ma­sı, yol­suz­luk­la­rın ön­len­me­si, stra­te­jik ku­ru­luş­la­rın özel­leş­ti­ril­me­me­si, TSK’nın öne­mi ve “yurt­ta sulh, ci­han­da sulh” il­ke­si ol­du. Bun­la­rın dı­şın­da­ki en önem­li ve­ri­ler ise, ta­bii ki ye­di se­ne­ye dam­ga­sı­nı vu­ran tar­tış­ma­lı ic­ra­at­la­rıydı.

Si­ya­si açı­dan pa­sif bir gö­rün­tü arz ede­rek ken­din­den ön­ce­ki si­ya­set kö­ken­li iki se­le­fi­nin göl­ge­sin­de ka­lan Se­zer, hu­ku­ki yet­ki­le­ri kul­lan­ma­da ne­re­dey­se tüm cum­hur­baş­kan­la­rı­nın önü­ne geç­ti. 1961’den bu­gü­ne ka­dar cum­hur­baş­kan­la­rı­nın TBMM’ye ye­ni­den gö­rü­şül­mek üze­re ia­de et­tik­le­ri ka­nun­la­rın %40’ı ve hak­kın­da Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nde ip­tal da­va­sı açı­lan ka­nun, KHK ve iç­tü­zük­le­rin %57’si Cum­hur­baş­ka­nı Se­zer’e ait­ti. Özel­lik­le AKP hü­kü­me­ti­nin bü­rok­rat ata­ma­la­rı­nın önem­li bir kıs­mı­nı ge­ri çe­vir­me­siy­le TRT’den TÜ­Bİ­TAK’a bir­çok ku­rum ve­ka­let­le yö­ne­ti­lir ha­le gel­di; hat­ta yıl­la­rın dı­şiş­le­ri bü­rok­rat­la­rı­nın bi­le son ata­ma­la­rı­nı onay­la­ma­dı. Üst dü­zey bü­rok­rat ata­ma­la­rı­na iliş­kin hü­kü­met ka­rar­na­me­le­ri­ni onay­la­ma/ve­to et­me­den ev­vel il­gi­li ki­şi­yi apart­man ka­pı­cı­la­rı, ma­hal­le bak­kal­la­rı­na sor­dur­ma­sı ise tam bir ka­ra mi­zah­tı. Bu ta­sar­ruf­la­rı­na iliş­kin al­dı­ğı eleş­ti­ri­le­re ce­va­ben, “Ana­ya­sa’yı, hu­ku­kun ev­ren­sel il­ke­le­ri­ni ve ka­mu ya­ra­rı­nı” ge­rek­çe gös­ter­me­si ise ik­na edi­ci ol­mak­tan uzak­tı. Zi­ra hü­kü­me­ti kad­ro­laş­mak­la suç­lar­ken, ken­di ata­ma­la­rın­da ya­kın çev­re­sin­den aşı­rı sol gö­rüş­lü ki­şi­le­ri ter­cih et­me­si dik­kat­ler­den kaç­ma­dı. Hat­ta özel af­la ser­best bı­ra­kıl­ma­sı­nı sağ­la­dı­ğı 260 mah­ku­mun 200’e yakını PKK ve des­tek­çi­si ya­sa­dı­şı sol ör­güt­le­re men­sup­tu. Te­rö­rist af­fın­da, AKP ata­ma­la­rı­na kar­şı gös­ter­di­ği has­sa­si­ye­ti gös­ter­me­me­si ol­duk­ça ma­ni­dar­dı. “Cum­hur­baş­kan­lı­ğı cum­hu­ri­ye­ti tem­sil eder, ka­mu ala­nı­dır, ora­da ba­şör­tü­sü ta­kı­la­maz” söz­le­riy­le ka­mu­sal alan tar­tış­ma­la­rı­nı alev­len­di­ren Se­zer, 2003’ten iti­ba­ren Köşk re­sep­si­yon­la­rı­na ba­şör­tü­lü eş­le­ri da­vet et­me­di, ba­şör­tü­lü­le­rin ka­tıl­dı­ğı da­vet­le­re de git­me­di. Ta­raf­gir­li­ği­ne iliş­kin iti­raz­la­ra kar­şı ise, Ana­ya­sa’ya gö­re cum­hur­baş­ka­nı­nın si­ya­sal açı­dan ta­raf­sız an­cak re­ji­mi­nin “kır­mı­zı çiz­gi­le­ri” olan Cum­hu­ri­yet’in ana­ya­sal il­ke­le­rin­den ya­na ta­raf ol­ma­sı­nın, iç­ti­ği an­dın ve ana­ya­sal gö­re­vi­nin ge­re­ği ol­du­ğu­nu vur­gu­la­dı. An­cak “Aca­ba aşı­rı sol ke­si­mi ka­yır­ma­sı ve te­rö­rist­le­rin af­fı ana­ya­sal il­ke­ler­le ne de­re­ce bağ­da­şı­yor­du?” so­ru­su zi­hin­le­re is­ter is­te­mez ta­kıl­dı.

Si­ya­se­tin ge­rek­tir­di­ği in­ce­lik­le­re ve es­nek­li­ğe sa­hip ol­ma­yan Se­zer, dar hu­ku­ki çer­çe­ve­nin dı­şı­na çı­ka­ma­dı ve Çan­ka­ya’da ade­ta bir hâ­kim gi­bi dav­ran­dı. Ana­ya­sa Mah­ke­me­si Baş­ka­nı iken “(si­ya­si ve hu­ku­ki açı­dan) so­rum­suz bir cum­hur­baş­ka­nı­nın yö­ne­ti­mi pay­laş­ma­sı ve tek ba­şı­na önem­li yet­ki­ler kul­lan­ma­sı de­mok­ra­tik dev­let dü­ze­niy­le bağ­daş­maz” di­yen Se­zer, özel­lik­le AKP’nin ik­ti­da­ra gel­me­sin­den son­ra re­ji­min be­ka­sı(!) için de­mok­ra­si vur­gu­sun­dan vaz­geç­ti; Ana­ya­sa’yı ve Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ka­rar­la­rı­nı ala­bil­di­ği­ne ge­niş yo­rum­la­ya­rak si­ya­si ik­ti­da­rı ‘de­net­le­yen’ bir mu­ha­le­fet oda­ğı ha­li­ne gel­di. Ge­rek bü­rok­ra­si geç­mi­şi ge­rek­se ken­di­si­ne has si­ya­si çiz­gi­sin­den do­la­yı ne ANA­SOL-M ne de AKP hü­kü­met­le­riy­le an­la­şa­bil­di; sık sık Çan­ka­ya ile Ba­kan­lık­lar ara­sın­da kriz ya­şan­dı. Et­ki­le­ri en de­rin olan ise hiç şüp­he­siz, Se­zer’in 19 Şu­bat 2001 MGK’sın­da ya­şa­nan tar­tış­ma­da Baş­ba­kan Bü­lent Ece­vit’e Ana­ya­sa ki­tap­çı­ğı­nı fır­lat­ma­sıy­la Tür­ki­ye’nin en bü­yük eko­no­mik kriz­ler­den bi­ri­nin te­tik­len­me­siy­di.

Se­zer’in bu ic­ra­at­la­rı­nda si­ya­se­ti bil­me­me­sin­den ve hu­kuk­çu kim­li­ğin­den kay­nak­la­nan ka­tı­lı­ğı­nın ya­nı sı­ra 19. yüz­yıl po­zi­ti­vist fel­se­fe­si­ne bağ­lı­lı­ğı da et­ki­li ol­du. Kla­sik dev­let­çi ba­kış açı­sıy­la bi­re­ye kar­şı dev­le­ti ön­ce­le­me­yi ter­cih eden Se­zer, te­pe­den in­me­ci bir an­la­yış­la bi­re­yi ve top­lu­mu ‘mo­dern­leş­tir­me’ye yö­nel­di. Kul­lan­dı­ğı ‘Öz­türk­çe’ dil bi­le bu an­la­yı­şı­nın bir yan­sı­ma­sıy­dı. Ba­kü-Cey­han Pet­rol Bo­ru Hat­tı gi­bi ulus­la­ra­ra­sı pro­je­ler dı­şın­da te­mel at­ma ve­ya açı­lış tö­re­ni­ne ka­tıl­ma­ma­sı­nın ya­nı sı­ra, 1923-2005 ara­sın­da­ki 82 se­ne­de cum­hur­baş­kan­la­rın­ca ya­pı­lan top­lam 2.179 yur­ti­çi zi­ya­re­tin sa­de­ce 99’unun (46’sı İs­tan­bul’a) Cum­hur­baş­ka­nı Se­zer’e ait ol­ma­sı, baş­lı ba­şı­na onun ne de­re­ce halk­tan ko­puk ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor­du.

Tek par­ti zih­ni­ye­ti ve yö­ne­tim tar­zı­nı ken­di­si­ne te­mel re­fe­rans alan Se­zer, ye­di se­ne bo­yun­ca tüm ten­kit­le­re rağ­men, ge­rek iç ge­rek­se dış po­li­ti­ka­da inan­dı­ğı ka­tı ide­olo­jik il­ke­le­ri ta­viz­siz ye­ri­ne ge­tir­me­ye ça­lış­tı. Se­zer, bu ta­viz­siz tav­rıy­la ken­di­si­ni se­çen ANA­SOL-M hü­kü­me­tiy­le hep so­run­lar ya­şa­dı; hat­ta DSP’li Hü­sa­met­tin Öz­kan’ın “nan­kör ke­di”si ol­du. An­cak AKP hü­kü­me­tiy­le bir­lik­te es­ki def­ter­ler ka­pan­dı, ra­fa kal­dı­rıl­dı. AKP’ye kar­şı aç­tı­ğı bay­rak sa­ye­sin­de gi­de­ra­yak “Ata­türk ve İnö­nü’den son­ra­ki en bü­yük üçün­cü isim” ha­li­ne ge­li­ver­di. Her şe­ye rağ­men Ah­met Nec­det Se­zer, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin ilk ve muh­te­me­len son hu­kuk­çu cum­hur­baş­ka­nı ola­rak ta­ri­he ge­çe­cek gi­bi gö­rü­nü­yor. Zi­ra Se­zer tec­rü­be­si­nin ar­dın­dan bun­dan böy­le, onun gi­di­şi­ne ‘ağ­la­şan’ sol par­ti­ler dâ­hil, hiç­bir si­ya­si ik­ti­dar yük­sek yar­gı or­gan­la­rı­na men­sup bir bü­rok­ra­tı cum­hur­baş­kan­lı­ğı­na aday gös­ter­me­ye ce­sa­ret ede­me­ye­cek, et­se da­hi Mec­lis’te ye­terli oyu ala­ma­ya­cak­tır.

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Şubat 2001 tarihine yakın dönemlerde Türkiye'de okuyan az sayıda Avusturyalı öğrenciden alınmaya başlayan eğitim harcı, iki ülke arasındaki karşılıklı eğitim mutabakatını feshetmiş olup, neticede Avusturya'da okuyan görece sayı olarak daha fazla Türk öğrencilerden alınan cüzi eğitim harcı hatırı sayılır bir oranda artırılmıştır. Hikayenin devamı ise beklenenin aksine pek az öğrenci için hüsranla sonuçlanmış, pek çoğu için ise başarıya giden yoldaki çakıl taşları olarak görülüp, artan birlik ve beraberlik sayesinde mutlu sona kavuşmuştur.

    YanıtlaSil