20 Nisan 2010 Salı

BİT(İRİLE)MEYEN PKK

Z. Tuba Kor, Anlayış Dergisi, Sayı: 54, Kasım 2007, sf. 54-55.

NOT: Her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

SON ay­lar­da ar­dı ar­dı­na ya­şa­nan te­rör sal­dı­rı­la­rı ve şe­hit ce­na­ze­le­ri ne­de­niy­le PKK ve Ku­zey Irak’a ope­ras­yon ana gün­dem mad­de­si ha­li­ne gel­di. Bu­gü­ne na­sıl ge­lin­di­ği­ni ha­tır­la­mak için PKK’ya ve Tür­ki­ye’nin PKK’yla mü­ca­de­le po­li­ti­ka­la­rı­na bir göz at­mak fay­da­lı ola­cak­tır.

Dört se­ne­lik bir ha­zır­lık saf­ha­sı­nın ar­dın­dan 1978’de Di­yar­ba­kır’ın Fis Kö­yü’nde ku­ru­lan PKK, üst dü­zey kad­ro­la­rı­nın Su­ri­ye’ye il­ti­ca et­me­si sa­ye­sin­de 1980 as­ke­rî dar­be­siy­le tas­fi­ye edil­mek­ten kur­tul­du ve son­ra­ki sü­reç­te Tür­ki­ye’ye kar­şı mü­ca­de­le­nin baş ak­tö­rü ola­rak siv­ril­di. Ama­cı­nı “ba­ğım­sız bir­le­şik Kür­dis­tan”ı kur­mak ola­rak ilan eden PKK, “uzun sü­re­li halk sa­va­şı”nı stra­te­ji ola­rak be­nim­se­di. Si­lah­lı ey­lem aşa­ma­sı­na 1984’te Eruh ve Şem­din­li bas­kın­la­rıy­la geç­ti. Bu ta­rih, ASA­LA te­rö­rü­nün so­na er­di­ği, Tür­ki­ye-Irak pet­rol an­laş­ma­sı­nın yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ve GAP’ın in­şa­sı­na baş­lan­dı­ğı bir dö­ne­me ‘denk’ dü­şü­yor­du. Ar­dın­dan “par­ti-cep­he-or­du” (PKK-ERNK-ARGK) şek­lin­de ör­güt­len­me­si­ni ta­mam­la­dı ve 1987’de “ge­ril­la sa­va­şı”nı baş­lat­tı­ğı­nı ilan ede­rek sal­dı­rı­la­rı­nı tır­man­dır­dı. Ta­rih­sel hu­su­met­ler­den ide­olo­jik re­ka­be­te, do­ğal kay­nak­la­rın (özel­lik­le su) pay­la­şı­mın­dan bo­ru hat­la­rı­nın gü­zer­ga­hı­na, böl­ge­sel re­ka­bet­ten top­rak id­di­ala­rı­na bir yı­ğın he­de­fe ulaş­ma­da ve ay­rı­ca Tür­ki­ye’yi ken­di iç me­se­le­le­riy­le meş­gul ede­rek po­tan­si­yel gü­cü­nü kon­trol al­tın­da tut­ma­da dış güç­le­rin en önem­li ko­zu ha­li­ne gel­di. Ta­bii Tür­ki­ye’nin içe­ri­de uy­gu­la­dı­ğı po­li­ti­ka­lar da bu­na im­kan sağ­la­dı.

PKK 1982’den iti­ba­ren iç sa­va­şın ya­şan­dı­ğı Lüb­nan/Be­ka­a’ya ve İran’la sa­vaş ne­de­niy­le mer­ke­zî hü­kü­me­tin oto­ri­te­si­nin sar­sıl­dı­ğı Ku­zey Irak’a yer­leş­me­ye baş­la­dı. Özel­lik­le 1988 ve 1991’de Bağ­dat’ın sal­dı­rı­la­rın­dan ka­çan Kürt­le­rin terk et­tik­le­ri böl­ge­le­re yer­le­şen PKK, Kör­fez Sa­va­şı ile bir­lik­te fii­len özerk bir böl­ge ha­li­ne ge­len Ku­zey Irak’ta­ki güç boş­lu­ğun­dan ve Kürt grup­lar ara­sın­da­ki iç mü­ca­de­le­ler­den fay­da­lan­dı. Böl­ge PKK için çok önem­li bir as­ke­rî ve si­ya­si des­tek, bir ka­çış ala­nı ol­du. 90’la­rın ilk ya­rı­sı PKK’nın ateş gü­cü­nü ve lo­jis­tik des­te­ği­ni ar­tır­dı­ğı, ör­gü­te ka­tı­lım­la­rın kit­le­sel­leş­ti­ği bir dö­nem­di. PKK, dev­le­tin Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu’da­ki et­kin­li­ği­ni ta­ma­men kır­mak ve “kur­ta­rıl­mış böl­ge­ler oluş­tur­mak” üze­re sal­dı­rı­la­rı­nı yo­ğun­laş­tır­dı; “halk ayak­lan­ma­la­rı” baş­lat­ma­ya ça­lış­tı; yurt­dı­şın­da Türk dip­lo­ma­tik mis­yon­la­rı­na bom­ba­lı sal­dı­rı­lar dü­zen­le­di. Kör­fez Sa­va­şı’nın ar­dın­dan Kürt me­se­le­si­nin ulus­la­ra­ra­sı bir bo­yut ka­zan­ma­sı­nı da fır­sat bi­le­rek, 1995’ten iti­ba­ren ulus­la­ra­ra­sı­laş­ma ka­ra­rı alan PKK, si­ya­si ka­na­dı ERNK’nın ba­şa­rı­lı dış ör­güt­len­me­siy­le bir yan­dan ken­di meş­ru­iye­ti­ni ar­tır­ma­ya di­ğer yan­dan Tür­ki­ye’ye yö­ne­lik bas­kı­la­rı yo­ğun­laş­tır­ma­ya baş­la­dı.

Tür­ki­ye’nin PKK ile Mü­ca­de­le Po­li­ti­ka­sı

Bu sü­reç­te Tür­ki­ye’nin PKK ile mü­ca­de­le po­li­ti­ka­sı ka­ba­ca iki dö­ne­me ay­rı­la­bi­lir: 1980’li yıl­lar­da PKK’ya kar­şı ‘ılım­lı’ po­li­ti­ka­lar iz­len­di. Bun­da ta­bii ki PKK’nın da­ha ye­ni ör­güt­le­ne­rek sal­dı­rı­la­rı­na baş­la­mış ol­ma­sı­nın et­ki­si var­dı. An­cak da­ha önem­li­si, SSCB ve ko­mü­nizm teh­di­di­nin öne çık­tı­ğı So­ğuk Sa­vaş yıl­la­rın­da Or­ta­do­ğu ve Kürt ay­rı­lık­çı­lı­ğı, Tür­ki­ye’nin gü­ven­lik ön­ce­lik­le­ri ara­sın­da yer al­mı­yor­du. Dö­ne­min baş­ba­ka­nı Tur­gut Özal al­ter­na­tif çö­züm­le­re odak­lan­dı. Irak’ta­ki Kürt­ler ve Türk­men­ler ile ya­kın­la­şa­rak ve Su­ri­ye ile eko­no­mik iliş­ki­le­ri iyi­leş­ti­re­rek gü­ven ar­tı­rı­cı po­li­ti­ka­lar yo­luy­la PKK’ya dış des­te­ği kes­me­ye ça­lı­şır­ken; içe­ri­de de baş­ta GAP ol­mak üze­re Gü­ney­do­ğu’nun eko­no­mik kal­kın­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak pro­je­le­re ön­ce­lik ver­di. Kürt me­se­le­si­ne si­ya­si çö­züm bağ­la­mın­da 1991’de Hal­kın Emek Par­ti­si ku­rul­du ve Kürt­çe ya­sa­ğı kalk­tı. An­cak bu adım­lar, ge­rek ulus­la­ra­ra­sı ge­rek­se böl­ge­sel ge­liş­me­ler­le önü açı­lan PKK te­rö­rü­nü kon­trol al­tı­na al­ma­da ye­ter­siz kal­dı. Zi­ra 1991’de Kürt gö­çün­den te­dir­gin olan Tür­ki­ye, Çe­kiç Güç’e ku­cak açar­ken ve mü­tea­kip yıl­lar­da sı­nır öte­si ope­ras­yon­la­rı­nı sür­dü­re­bil­mek için gö­rev sü­re­si­ni de­fa­lar­ca uza­tır­ken, as­lın­da bir yan­dan da PKK’ya ha­re­ket ala­nı açı­yor ve bu­gün şi­ka­yet et­ti­ği Kürt dev­le­ti­ne ken­di el­le­riy­le ze­min ha­zır­lı­yor­du.

So­ğuk Sa­vaş’ın so­na ere­rek SSCB’nin yı­kıl­dı­ğı ve Kör­fez Sa­va­şı’nın ya­şan­dı­ğı 1990’lar­da al­ter­na­tif stra­te­ji­le­re son ve­ri­le­rek ‘şa­hin’ po­li­ti­ka­lar­da ka­rar kı­lın­dı. 1992’de re­vi­ze edi­len Mil­li Gü­ven­lik Si­ya­set Bel­ge­si’nde te­mel gü­ven­lik kay­gı­la­rı ko­mü­nizm­den Kürt ay­rı­lık­çı­lı­ğı ve ra­di­kal İs­lam’a kay­dı­rıl­dı; SSCB ye­ri­ne Su­ri­ye, İran ve Irak ye­ni teh­dit kay­nak­la­rı ola­rak sı­ra­lan­dı. Kı­sa ömür­lü ve za­yıf koa­lis­yon hü­kü­met­le­ri­nin öne çık­tı­ğı 1990’lar­da as­ke­rî bü­rok­ra­si ini­si­ya­ti­fi ele ala­rak gü­ven­lik ve dış po­li­ti­ka­da et­ki­li ol­du. Do­la­yı­sıy­la bu dö­nem­de PKK’ya kar­şı mü­ca­de­le salt gü­ven­lik pers­pek­ti­fiy­le şe­kil­len­di.

1980’ler­de “olay çık­tı­ğın­da mü­da­ha­le” söz ko­nu­suy­ken, 1992’den iti­ba­ren “top­ye­kun mu­ka­be­le” ile mü­ca­de­le­ye ge­çil­di. Ör­gü­tün yur­ti­çin­de lo­jis­tik des­te­ği­ni kes­mek ve ge­ce-gün­düz böl­ge­de kon­tro­lü sağ­la­mak he­de­fiy­le be­nim­se­nen “alan hâ­ki­mi­ye­ti” stra­te­ji­si ne­ti­ce­sin­de köy bo­şalt­ma­lar baş­la­dı. TSK, “ba­tak­lı­ğı ku­rut­mak” üze­re 1991’den 1999’a ne­re­dey­se her ilk ve son­ba­har­da, özel­lik­le KDP’nin de des­te­ğiy­le, Ku­zey Irak’a sı­nır öte­si ope­ras­yon­lar ger­çek­leş­tir­di. Oluş­tu­ru­lan ge­çi­ci gü­ven­lik böl­ge­le­riy­le ve ma­aş­la­rı­nı An­ka­ra’nın öde­di­ği peş­mer­ge­ler ta­ra­fın­dan ko­ru­nan sı­nır ka­ra­kol­la­rıy­la yur­ti­çi­ne sız­ma­lar en­gel­len­me­ye ça­lı­şıl­dı. Alı­nan ön­lem­ler ve ya­pı­lan ope­ras­yon­lar PKK’nın des­tek ve ik­mal hat­la­rı­na dar­be vur­sa da ör­gü­te des­tek ve te­vec­cüh azal­ma­dı. 1995’ten iti­ba­ren PKK “ge­ril­la sa­va­şı­nı çev­re­ye yay­ma” stra­te­ji­siy­le Ka­ra­de­niz, İç Ana­do­lu, To­ros­lar ve Ha­tay’a yö­nel­di; şe­hir mer­kez­le­rin­de ey­lem­le­ri­ni ar­tır­dı. 1997 bo­yun­ca ar­dı ar­dı­na ya­pı­lan sı­nır öte­si ope­ras­yon­lar­la PKK, Ku­zey Irak’ta as­ke­rî gü­cü­nü bü­yük öl­çü­de yi­tir­se de, ör­gü­tün mü­ca­de­le az­mi kı­rıl­ma­dı; ta ki Ekim 1998’de Tür­ki­ye’nin bas­kı­sıy­la Şam’dan çı­ka­rı­lan Öca­lan’ın, Şu­bat 1999’da ABD’nin ye­şil ışık yak­ma­sı­nın ar­dın­dan ya­ka­la­nıp İm­ra­lı’ya kon­ma­sı­na ka­dar. Ey­lül 1999’da PKK, Öca­lan’ın em­riy­le “tek ta­raf­lı ateş­kes” ilan eder­ken, ör­güt üye­le­ri de si­lah­la­rı bı­ra­kıp Tür­ki­ye dı­şı­na çık­tı­lar.

1999-2004 dö­ne­mi Tür­ki­ye için ge­rek iç ge­rek­se dış po­li­ti­ka­da geç­miş 15 yıl­lık ka­yıp­la­rı­nı te­la­fi et­me­de önem­li bir fır­sat­tı. Zi­ra beş se­ne­lik ateş­kes sü­re­cin­de “te­rör ör­gü­tü” ima­jın­dan sıy­rıl­mak için adı­nı de­ğiş­ti­ren ve si­ya­sal­laş­ma­ya hız ve­ren ör­güt, bü­yük öl­çü­de kan kay­bet­miş ve hat­ta Os­man Öca­lan ön­cü­lü­ğün­de bir grup, PKK’dan ay­rı­la­rak ye­ni bir ör­güt­len­me­ye git­miş­ti. AB’ye uyum çer­çe­ve­sin­de An­ka­ra’nın at­tı­ğı adım­lar Kürt so­ru­nu­na açı­lım­lar sağ­la­sa ve bu bağ­lam­da hal­kın ümit­le­ri­ni ar­tır­sa da, ABD’nin Irak’ı iş­ga­liy­le Ku­zey Irak’ta ar­tan güç boş­lu­ğu­nu ve Was­hing­ton-An­ka­ra ara­sın­da esen so­ğuk rüz­gar­la­rı fır­sat bi­len PKK, as­ke­rî ope­ras­yon­la­rın ve Öca­lan’ın üze­rin­de­ki bas­kı­la­rın de­vam et­ti­ği ge­rek­çe­siy­le Ha­zi­ran 2004’te ateş­ke­si boz­du. Mi­li­tan gü­cü azal­sa da, ABD sa­ye­sin­de son tek­no­lo­ji si­lah­la­ra ka­vu­şan PKK, ye­ni dö­nem­de Irak­lı di­re­niş­çi­le­rin me­tot­la­rı­nı uy­gu­la­ma­ya, in­ti­har sal­dı­rı­la­rı­nın ya­nı sı­ra, uzak­tan ku­man­da­lı pat­la­yı­cı­lar ve an­ti-per­so­nel ma­yın­lar kul­la­na­rak da­ha san­sas­yo­nel ey­lem­le­re yö­nel­di.

Ar­dı ar­dı­na ge­len şe­hit ha­ber­le­riy­le bu­gün Ku­zey Irak’a sı­nır öte­si ope­ras­yon­lar yi­ne gün­dem­de. An­cak bu­nun is­te­ni­len so­nu­cu ge­tir­me­ye­ce­ği aşi­kâr. Zi­ra dış güç­le­rin de des­te­ğiy­le ar­tık böl­ge­sel bir te­rör ör­gü­tü ha­li­ni alan PKK’yı es­ki me­tot­lar­la ber­ta­raf et­me­ye ça­lış­mak dün ol­du­ğu gi­bi bu­gün de bir so­nuç ge­tir­me­ye­cek­tir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder