15 Mart 2016 Salı

R.HAASS - ÖLÜMCÜL ÇATIŞMA ORTADOĞU’YA YAYILACAK



ON YILLARIN ÖLÜMCÜL ÇATIŞMASI ORTADOĞU’YA YAYILACAK
Richard N. Haass (Amerikalı diplomat ve Dış İlişkiler Konseyi başkanı)
Financial Times, 26.3.2015

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Belki de 30 yıl sürebilecek kanlı ve maliyetli siyasi ve dini çatışmaların ağına düşen modern Ortadoğu tıpkı 17. yüzyıl Avrupa’sı gibi. Uzun yıllardır fakirlik ve kabilevi, dini, siyasi ve coğrafi çizgilerde iç bölünmelerle malul Yemen, bu çatışmaların sadece en sonuncusu. Halihazırda en az üç temel aktörün dahil olduğu bir iç savaş söz konusu: [düşen] Sünnilerin liderliğindeki Abdurrabu Hadi hükümetinden kalanlar, terörist grup Arap Yarımadası el-Kaidesi ve Şii İslam’ın bir kolunu temsil eden Yemen nüfusunun [Zeydilerin] bir bölümünün desteğini alan Husiler.
Çatışmaya dışarıdan da müdahale söz konusu. Mesela Amerikan istihbarat servisleri, bölgesel ve hatta küresel bir tehdit olarak görülen el-Kaide ve diğer gruplara karşı hükümetle işleyen bir ilişki yürütmüştü. İnsansız hava uçağıyla saldırılar yaygınlaşmıştı. Ancak bu politika [Yemen’deki] hükümet düştüğünde ve güvenlik bozulduğunda çökmüş oldu.
İran’ın yükselişteki Husilere silah, eğitim ve para verdiği iddia ediliyor. Şimdi ise Suudi Arabistan ve aralarında BAE, Bahreyn, Fas ve Ürdün’ün olduğu ülkeler düşen hükümete yardıma geliyor. (…)
Suudi öncülüğündeki bu askeri müdahale, aşikar ki hem çok yetersiz hem de çok gecikmiş bir adım; sadece hava harekatıyla Husilerin veya el-Kaide’nin kontrolü altındaki topraklar geri alınamayacaktır. Ama bu adım gösteriyor ki, çökmüş veya İran’la müttefik bir grubun kontrolündeki bir Yemen’in gerek Suud’un gerekse diğer Sünni yönetimlerin çıkarlarına büyük bir tehlike oluşturacağının farkına Riyad ve diğer yerlerde varılmış durumda.
Bu da demek oluyor ki Yemen, İran-Suud ve Şii-Sünni çatışmasının son mahalline dönüşmüş durumda. Bir diğeri ise Bahreyn: dört yıl evvel Suudiler ve BAE’liler Şii çoğunluklu nüfusun protestolarıyla karşı karşıya kalan Sünni azınlık yönetimini desteklemek üzere binlerce asker yollamışlardı. Ama Bahreyn’in nüfusu Yemen’in nüfusunun belki de 1/20’si ve yüzölçümü de %1’i kadar. Bahreyn yönetimi hiçbir zaman kontrolü kaybetmedi ve protestolar da iç savaşa dönüşmedi. Az sayıda polis ve asker düzeni yeniden tesis edebildi.
Suudilerin yapabileceklerinin sınırlarını belirleyen başka etmenler de var. Etkili/kapasiteli kara birliklerine sahip değiller ve üstelik ülkenin içiyle ilgili de endişelenecekleri konular var. Suud’un –İslam’ın iki mukaddes şehrine hâkim olan yönetimi devirmeyi büyük hedeflerinin olmazsa olmazı haline getirecek- IŞİD gibi grupların doğrudan meydan okumasıyla yüzleşmesi an meselesi.  Bu arada Suriye’deki iç ve bölgesel savaş devam ediyor: İran ve Rus destekli Beşşar Esed’in azınlık yönetimi, IŞİD’in de aralarında olduğu radikal Sünni gruplar, Kürtler ve diğer Sünni gruplar söz konusu. Sünni devletler hava saldırısı düzenledi ama kara birliklerini savaşa göndermedi. Yüz binlerce Suriyeli hayatını kaybetti ve 10 milyondan fazlası da evlerini kaybetti. Yakın gelecekte savaşın sonu görünmüyor.
Irak’ın da kendi dinamikleri söz konusu. İran ve Şii milislerin yardımıyla hükümet güçleri Tikrit’i IŞİD’den geri alıyor. (…) ama IŞİD’i püskürttükten sonra ne olacağı belirsiz. Sünniler ve Kürtler İran ve Şii milislerin kontrolünde bir ülkeyi asla kabul etmeyeceklerdir.

Bütün bunlar bizi Avrupa’nın Otuz Yıl Savaşlarına götürüyor. Dini ve siyasi gündemleri olan dışarıdakiler [dış güçler] tarafından körüklenen iç savaşlar ancak şu şekilde sonlanabilir: ya düzen taraflardan biri veya bir üçüncü taraf tarafından dayatılır yahut taraflar artık tükendikleri için masaya oturur. Yazık ki Ortadoğu için bu senaryolardan hiçbiri yakın görünmüyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder