AMERİKA’NIN İÇİNİ DÜZENE
SOKUN
Richard N. Haass (Amerikalı diplomat ve Dış İlişkiler Konseyi başkanı)
American Review, sayı.15,
2014
Tercüme: Zahide Tuba Kor
ABD’nin
güvenliğine ve refahına yönelik en büyük tehdit, dışarıdan değil içeriden
gelmekte. (…)
ABD’nin dışarıda
başarılı olması için [öncelikle] gücünün içerideki temellerini
iyileştirmeli. Dış politika, şu anda ve öngörülür gelecekte, içeride başlamalı.
Diğer bir deyişle, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD’nin yürüttüğü dış
politika dozunu/tarzını azaltıp artık daha fazla iç yatırıma ve iç politika
reformuna odaklanması lazım.
(…)
ABD eşitler
arasında birinci olmaya bir süre daha devam edecek. Zira dünyanın en büyük
ekonomisine ve en yetenekli askeri gücüne sahip. Ufukta ABD’ye denk bir rakip
görünmüyor. (…) Bu haliyle 21. yüzyıl ikinci büyük Amerikan yüzyılı olabilir.
Ancak bu yeni
yüzyılı ABD’nin kontrol etmesi kaçınılmaz da denemez. ABD’nin mevcut
avantajları ne kalıcı ne de üstünlüğü sürdürmek için yeterli. Ülke çok net bir
şekilde beklenenden daha düşük bir performans sergiliyor. Durumu daha da endişe
verici hale getiren, çok sayıdaki iç gelişmedir (…)
Amerikan gücünün
temellerinin birçoğu sarsılıyor; (…). İçerideki yetersizlikler doğrudan ABD’nin
güç projeksiyonunu ve deniz aşırı etki gücünü, küresel pazarlardaki rekabetini,
dışarıda tam kapasite Amerikan çıkarlarını teşvik etmek için gerekli
kaynakların yaratılmasını ve diğerlerinin düşüncesini ve davranışını
etkileyecek zorlayıcı örnekler oluşturma kapasitesini tehdit ediyor. Sonuç
itibarıyla ABD’nin dünyada harekete geçme ve yönetme kapasitesi giderek
azalıyor.
Bu, milli
güvenliği çift taraflı düşünmeyi gerektiriyor. Bir taraf dış politikadır –yani
bir ülkenin dışarıda diplomatik, askeri ve diğer alanlarda neler yaptığıdır-,
diğer taraf ise iç politikadır –yani bir ülkenin ekonomisi ve toplumunu
güçlendirmek için neler yaptığı veya yapamadığıdır. Bir ülkenin milli
güvenliği, her iki alanda birden ne yapıldığının bir yansımasıdır. Büyük
strateji (grand strategy) de bir
ülkenin kendi milli güvenliğini ilerletmek için ne yaptığıdır.
Dolayısıyla
Amerikan milli güvenliğine yönelik üçüncü bir tehdidi de eklemek gerekir ki bu
da hem dışarıda fazla yayılmakla/altından kalkamayacağı kadar çok işin altına
girmekle (over-reach) hem de içeride performans düşüklüğüyle (under-performance)
bağlantılı olmakla birlikte bunlardan [biraz daha] farklıdır. Buna “under-reach”
de denebilir: Amerikalıların çoğunun dünyanın durumuyla ABD’nin durumu
arasındaki yakın ilişkiyi anlayamamalarından kaynaklanan riskler. Sonuç ise
izolasyonculuğun geri dönmesidir.
Tıpkı performans
düşüklüğü ve aşırı yükün altına girme/fazla yayılma gibi, izolasyonculuk da
siyasal yapı içinden çıkar ve parti siyasetini aşar. Ve tıpkı siyasal
işlevsizlikte (political dysfunction) olduğu gibi, diğerlerinin
akıllarında Amerikan güvenirliğine dair sorular uyandırır ki bu da dostların
daha bağımsızca ve düşmanların daha saldırganca hareket etmesine yol açar.
(…)
İlham kaynağı
her ne olursa olsun, modern izolasyonculuğun ortaya çıkışı son derece
problemlidir. ABD, dünya kargaşa içindeyken kendi evinin içinde başarılı olamaz
– ve tutarlı bir Amerikan liderliğinin yokluğunda dünya da kargaşaya doğru
ilerler. Bu, aşırı gururun değil, gerçeğin bir ifadesidir: Düzenin öylece [kendi
kendine] gerçekleşmesi beklenemez ve [ABD dışındaki] başka herhangi
bir ülke veya ülkeler topluluğu [da halihazırda] düzeni getirme
kapasitesine ve sorumluluğuna sahip değildir. Amerikan dış politikasının
içeride/evde başlaması gerekir ama bu orada bitemez.
Diğer bir
deyişle izolasyonculuk çılgınlıktır. İstese bile ABD –terörizm, nükleer
yayılma, ticaret ve yatırım korumacılığı, salgın hastalıklar, iklim değişikliği
veya doğal kaynaklara erişememe gibi- küresel tehditlere karşı kendisine duvar
öremez. Amerikan yönetimi bu tehditlere karşı aktif olmak zorundadır.
Ancak ABD,
dünyada neyi nasıl yapacağına dair tercihlerinde daha seçici olmalıdır. Zor
kararlar alabilmelidir. Önceliklerini belirlerken sadece elindeki kaynakların
değil, bir de nüfuzunun sınırlarını dikkate almalıdır. Dışarıda neyi başarmaya
çalıştığını yeniden düşünmelidir. Amerikalılar, arzu edilen ile elzem/hayati
olan ve muhtemel/makul ile imkansız arasında bir ayrım yapmalıdır. Yine
Amerikalılar, tehdit altındaki çıkarların çok da hayati olmadığı ve güç
kullanımına karşı alternatiflerin bulunduğu ihtiyari savaşlara karşı
direnmelidir. Diğer toplumları kendi tahayyüllerimiz çerçevesinde yeniden
oluşturamayız.
Son 20 yılda
büyük Ortadoğu’nun genişçe bir kısmını yeniden oluşturmakla tükenen Amerikan
dış politikası, çok kolay bir şekilde altından kalkamayacağı bir işe girişti (overreached).
ABD’nin dış dünyadaki dikkati ve çabaları, daha iyi bir şekilde düzenlenmeli ve
bu çerçevede giderek daha kritik hale gelen Asya-Pasifik bölgesi ve Batı
Yarımküre’ye daha fazla, Ortadoğu’ya ise daha az odaklanılmalıdır. Amerikan dış
politikası, diğer ülkelerin kendi sınırları içinde neler yaptıklarına değil,
sınırları dışında neler yaptıklarına daha fazla odaklanmalıdır.
Daha etkili bir
dış politika için ABD ayrıca kendi evini düzene sokmalıdır. (…)
(…) 21.
yüzyılda, 20. yüzyılın ilk yarısındaki Almanya’ya ve ikinci yarısındaki SSCB’ye
denk bir güç bulunmamaktadır.
Sözde diğer
büyük güçler –Çin, AB, Japonya ve Rusya- o kadar da büyük değildir. Hiçbiri
mevcut düzeni yıkacak araçlara sahip olmadığı gibi, bunu vaat etmiş/kendini
adamış da değillerdir. Her biri kendi iktisadi, siyasi ve toplumsal
meseleleriyle meşguldür. Bu arada İran, Kuzey Kore ve el-Kaide gibi tehditler
önemli olmakla birlikte bunlar ne küresel nitelikte ne de varoluşsal birer
tehdittir. Bu bakımdan ABD şanslıdır.
Bir sonraki
Amerikan yüzyılı önündeki engel, Amerikan politikasının kendisidir. (…)
Ya Amerikalılar
siyasi işlevsizliklerini çözerler, dış politikalarını yeniden düşünüp Amerikan
gücünün temellerini restore ederler –ve böylelikle bir Amerikan yüzyılının daha
koşullarını oluştururlar- ya da ABD, gittikçe daha fazla, sınırları ve kendi
kontrolü ötesinde yaşananların merhametine kalır. Böyle bir sonuç ise ne
dünyanın ne de ABD’nin çıkarınadır. İyi haber şu ki, ABD -Amerikalıların
çoğunun zaten bildiği üzere- yapılması gerekeni yaparsa eğer, [ikinci
ihtimalde belirtilen] böyle bir geleceğin önüne geçilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder