ABD’DE TILLERSON
VE MATTIS, DAMAT KUSHNER’İN AÇTIĞI ORTADOĞU KARMAŞASINI TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYOR
Mark Perry (Askeriye,
istihbarat ve dış politika uzmanı yazar; ekim ayında “Pentagon Savaşları”
başlıklı kitabı piyasaya çıkacak)
The American
Conservative”, 27.6.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
NOT: Aşağıdaki gibi Katar'ın ABD için önemini vurgulayan makale sayısının oldukça az olduğunu, medyada genellikle İsrail-BAE-Suud-Mısır söylemlerinin, yani "teröre destek veren" Katar'ın bölge için ne denli bir "baş belası" olduğuna dair propagandaların tekrarlandığını belirtmek isterim. Bu bakımdan aşağıdaki yazı dikkat çekicidir.
25 Mart 2011’de Katar Hava Kuvvetlerine bağlı bir Mirage 2000-5 savaş
uçağı, isyancıları Libya diktatörü Muammer Kaddafi’den koruyacak uçuşa yasak
bölgenin hayata geçirilmesine yardımcı olmak üzere Girit’teki Suda Hava
Üssü’nden havalandı. Libya çatışmasında ABD’ye ilk yardım eden Körfez ülkesi
Katar’dı.
Katar’ın operasyonları sembolik olmanın çok ötesindeydi. Katar ordusu Libyalı
isyancıları eğitti, silah yolladı, çatışmalarda onların savaşçı birliklerine
eşlik etti, isyancı komutanlarla NATO arasında bir bağlantı işlevi gördü,
askeri komutanlarına özel eğitim verdi, çaresiz isyancı birlikleri tek bir
kuvvet altında birleştirdi ve Trablus’ta Kaddafi’nin karargâhına nihai
saldırıda isyancılara öncülük etti. Üst düzey bir Amerikalı askeri yetkili
diyor ki “Biz hiç onların elinden tutmak zorunda kalmadık. Ne yaptıklarının
bilincindelerdi.” Daha yalın bir ifadeyle, Libya’da ABD arkadan yönetirken
önden yürüyen Katarlılardı.
Katar’ın [Libya] müdahalesi Pentagon’da hiçbir zaman unutulmadı.
Savunma Bakanı James Mattis’in Doha’yı tecrit edip abluka uygulayan Suudi önderliğindeki
koalisyon ile Katarlılar arasındaki kavgayı yatıştırmak için var gücüyle
çalışmasının nedenlerinden biri işte tam da bu. Aslında Mattis, Suud’un bu son
adımıyla şoke oldu. Üst düzey bir yetkili bana dedi ki “Onun [Mattis’in]
ilk tepkisi şok geçirmekti, ikincisi de olan bitene inanamamaktı. Ona göre
Suudiler gereksiz bir çatışmaya giriştiler, tam da Washington yönetiminin
İran’a karşı Körfez’de ortak bir cephe etrafında herkesi buluşturduğunu
düşündüğü bir vakitte.”
Suudiler Katar’a ablukayı ilan ettikleri sırada Mattis, Trump yönetiminin
Transpasifik Ortaklığı ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesinden duyulan
endişeleri hafifletmek maksadıyla Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la birlikte Avustralya’nın
Sidney şehrindeydi. (…)
Tillerson’ın problemi, yaptığı açıklamanın Donald Trump’ınkiyle çelişmesi
(…)
Dışişleri
Bakanı’nın yakın çalışma arkadaşlarından biri dedi ki Tillerson, sadece
“Trump’ın [Twitter mesajıyla] gafil avlanmakla kalmadı”, aynı
zamanda “Beyaz Saray’la Dışişleri Bakanlığı’nın hemfikir olmamasından dolayı da
çileden çıktı”. Tillerson’ın yardımcıları bana dediler ki, Dışişleri Bakanı
Tillerson, Trump’ın açıklamasını [Z.T.K. Katar konusundaki
Twitter mesajlarını kastediyor] yazan kişinin aslında Trump’ın damadı
Jared Kushner’in yakın dostu BAE’nin Washington Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe
olduğuna tamamen ikna olmuş durumda. [Z.T.K. Büyükelçi
Uteybe'nin sızan yazışmalarında Kushner'le ilişkisi de ortaya çıktı;
bu konuya kısmen de olsa değinen yazıyı okumak için TIKLAYINIZ] Onun
yakın çalışma arkadaşlarından biri şunu söyledi: “Rex’in düşünüp taşınarak
vardığı sonuç şu oldu: Bu budala çocuk [Z.T.K. yani damat
Kushner], kesinlikle Beyaz Saray aile çevresinde ikinci bir dış politika
yürütüyor. Uteybe Jared’e bir fikir sunuyor, Jared de Trump’a. Bu ne karmaşa
böyle!” Anlattığına göre, Trump’ın açıklaması Tillerson için bardağı taşıran
son damla olmuş: “Rex’in artık iflahı kesildi. Tayin etmek istediği isimlerin
hiçbirini onaylatamıyor ve [Beyaz Saray] dış politika baş
danışmanı 36 yaşında bir çaylak olan [Z.T.K. damat
Kushner’i kastediyor] Başkan’ın ardından [yapılanları] temizlemek
için dünyayı dolaşıyor.”
Tillerson’a göre bundan çok daha vahimi, bir Beyaz Saray yetkilisinin iki
açıklama arasındaki farklılığı basına izah etmek için “Dışişleri Bakanı’nınkini
yok sayın” demesi. Beyaz Saray yetkilisi Washington Post’a şöyle
demişti: “Tillerson’ın başlangıçta bir görüşü olabilir, ama Başkan’ın da bir
fikri var ve aşikâr ki baskın çıkan Başkan’ınki.”
Belki de öyle değildir. Trump 9 Haziran’daki açıklamasıyla ABD’nin Suud’a
ve BAE’ye yaklaştığı işaretini verirken Tillerson ve Mattis ise Katar’a yakın
durmaktaydı. Görüştüğüm Amerikalı bir emekli askeri yetkili dedi ki “Her ne
zaman Katarlılardan bir şey istesek hemen ‘tamam’ derler, ama Suudiler böyle
değildir. Gerçekten de bu süreç Katarlıların Libya’da bize yardımlarıyla
başladı; ama onunla da sınırlı kalmadı. IŞİD konusunda kesinlikle en
iyisiydiler. Ama Suudiler baş belasından başka bir şey değildi, hele de
Yemen’de. Yemen bir felakettir, bir yüktür. Ve şimdi de işte bu [kriz].”
Bu görüş Mattis ve Tillerson tarafından da paylaşılıyor. Trump’ın
açıklamasından altı gün sonra Mattis, 36 adet F-15 savaş uçağı satış
anlaşmasına imza koymak üzere Katarlı mevkidaşı Halid el-Atiyye ile bir araya
geldi. 12 milyar dolarlık anlaşma üzerinde yıllardır zaten çalışılıyordu (…).
Mattis’in Katar’la silah anlaşmasını ilan ettiği gün Tillerson, Temsilciler
Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak
sınıflandırmanın yanlış olacağını söyledi ki bu, Katar karşıtı koalisyonun bu
ülkeyi tecrit etmesinin temel nedenlerindendi. Tillerson “Müslüman
Kardeşler’den unsurların hükümetlerin bir parçası olduğu ülkeler var” diyerek
Türkiye ve Bahreyn’i parlamentolarında Müslüman Kardeşler unsurlarının
bulunduğu ülkeler arasında zikretti. Bu “unsurlar” şiddeti ve terörü reddediyor
diyerek şöyle devam etti: “Dolayısıyla Müslüman Kardeşleri bir bütün olan terör
örgütü ilan etmek… takdir edersiniz ki (bölgedeki yönetimler)le ilişkilerimizi
zora sokabilir.”
Katar’a yakın duruşlarının en önemli nedeni, harita okumayı bilen herkes
için gayet açıktır. ABD Doha’nın güneybatısındaki 379. Hava Keşif Gücü’ne ev sahipliği
yapan Udeyd Hava Üssü’nü kiraladı. ABD (ve Katarlılar), Irak’taki ve
Suriye’deki IŞİD birliklerine karşı Udeyd’den savaş uçaklarını havalandırmakla
kalmıyorlar, aynı zamanda bu üs bölgede İran’ın ihlallerine karşı ilk savunma
hattı işlevi de görüyor. Daha da önemlisi Udeyd, sadece ABD’nin Körfez’deki
müttefiklerini değil, aynı zamanda İsrail’i de koruyor ve olur da bir gün
İsrail, İslam Cumhuriyeti’nin saldırısına uğrarsa İran’a karşı Amerikan savaş
uçaklarının kalkacağı nokta burası olacaktır.
Çok daha önemlisi, Mattis’e göre, Suud-Katar kavgası sadece İran karşıtı
koalisyonu parçalamakla kalmadı, Ortadoğu’nun jeopolitik haritasını da yeniden
çizdi. Bu kavganın akabinde İran, Suud’un uyguladığı ablukayı hafifletmeye
dönük adımlar atarken, Türkiye de Katar’a destek sözü verdi (ve Katar’ın
egemenliğini korumak maksadıyla buradaki bir askeri üsse Türk askeri
birliklerini konuşlandırdı).
Ortadoğu üzerine çalışan üst düzey bir Pentagon danışmanı bana dedi ki
“Suudiler ve BAE’liler bize mütemadiyen İran’ı zayıflatmak istediklerini
söylüyorlar, ama tam aksine [bu krizle] Tahran’ı güçlendirdiler.” Ona
göre Suud’un adımları ters tepmiş durumda. Katarlılara gözdağı vermek yerine
onları “İranlıların kucağına ittiler”. Sonuç endişe verici; filizlenen
Türkiye-Katar-İran ittifakına Rusya da destek veriyor. Pentagon danışmanı şöyle
devam etti: “Bu, öyle çıkıp da herkesin elini sıkabileceğimiz türden bir Körfez
gürültü patırtısı değil sadece. Suudiler İranlılara bir hediye verdiler ve biz
de dışarıdan olan biteni öylece seyrediyoruz.”
Yetkili başını salladı: “Dinle, ben tabii ki Mattis ve Tillerson’ın nereden
geldiğini biliyorum. Demem o ki böyle dostlar düşman başına.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder