KATAR KRİZİ: DARBE TEŞEBBÜSLERİ, İNTİKAM SİYASETİ VE KRAL OLMA HAYALİ
Jamal Elshayyal (Uluslararası ödüllü el-Cezire İngilizce kıdemli muhabiri; birçok dünya
lideriyle röportajlar yapmış, Körfez ve Ortadoğu siyasetinin kilit
oyuncularıyla bağlantıları olan; 2011’de Arap ülkelerindeki isyan süreçlerini,
ardından 2013’te Mısır, 2014’te Yemen ve 2016’da Türkiye’deki darbeleri yerinde
takip etmiş bir gazeteci)
Middle East Eye, 9.6.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
“İşlerin daha da kötüleşmeyeceğini söylemek zor. Düzelme yoluna girmeden
evvel işler çok daha fazla kötüleşip sarpa saracak.”
Bu karamsar uyarı, geçen hafta ülkesinin lideri Katar ile Suudi
Arabistan arasında arabuluculuk yapmaya çalışan Ortadoğu’daki üst düzey bir
yetkili tarafından yapıldı bana.
Doha’da Şeyh Tamim Bin Hamad es-Sani ile Suudi İkinci Veliaht Prensi
Muhammed Bin Selman’ı ziyaret ettikten sonra benim irtibatlı olduğum kişi
ülkesine üzüntü içinde dönmüş.
Bizim görüşmemizden 72 saat sonra karamsarlığında haklı çıktı: Bahreyn
ve Mısır, öncü Suud ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin peşinden giderek
Katar’la ilişkilerli bozdu. Ama hepsi bu değildi.
Aynı ülkeler kendi hava sahalarını ve karasularını Katar uçakları ve
gemilerine kapattıklarını duyurdular. (…)
Körfez ülkeleri tarihlerinde ilk defa kendi kendilerini tam bir abluka
altına alıyorlar. Riyad ve Abu Dabi’nin resmî gerekçesi, Doha’nın “terör
örgütlerine” sözde “desteği ve finansmanı”. Arap dünyasının ilk bağımsız haber
kanalı el-Cezire’nin kapatılmasını, önde gelen [Filistinli] Hıristiyan
düşünürlerden Azmi Bişara’nın sınırdışı edilmesini ve Müslüman Kardeşler
mensuplarının kovulmasını talep ediyorlar.
El-Cezire’nin kapatılması gibi rezilce ve
Katar tarafından hiçbir zaman gönüllüce kabul edilmeyecek bir talep göz önüne
alındığında, bu tırmandırmanın ardındaki gerçek saikler sorgulanmayı hak ediyor.
Gerçek şu ki bu kavga, Katar Emiri’ni devirme girişimiyle bağlantılı
olup BAE için komşusundan bir intikam alma fırsatı ve Suud’un ikinci veliaht
prensi için de kraliyetin başına geçme oyunu.
Darbe teşebbüsü
(…)
[Z.T.K. 24 Mayıs’ta Katar Devlet Haber Ajansı’nın hacklenmeei ve BAE merkezli
kanalların sahte haberle ilgili tutumlarını anlatan yazar şöyle bir önemli
ayrıntı vermiş:]
Eşzamanlı olarak, Katarlı muhaliflere ve hatta ordudan ayrılmış
askerlere ait olduğu iddia edilen, IP adresi BAE’den ve Mısır’dan olan Twitter
hesapları kuruldu. Alarm zilleri Doha’da yüksek sesle ve net bir şekilde çaldı;
Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) içi anlaşmazlıklar yepyeni bir boyut kazandı.
İntikam arayışı
Şeyh Tamim aleyhine muhalefeti galeyana getirme girişimi başarısız olsa
da yalan haber savaşı halen devam ediyor. Günbegün Katar’ı terörü desteklemekle
ve bölgeyi istikrarsızlaştırmakla suçlayan haberler ve makaleler Kahire, Riyad
ve Abu Dabi’den dışarı ihraç ediliyor.
Bu başkentleri birbirine bağlayan temel şey sözde Arap Baharı’na karşı
duruşları. (…)
(…)
Onlar, domino etkisiyle devrimlerin kendi ülkelerinin de kapısını
çalmasından korkmadı sadece, aynı zamanda BAE’nin kurucu babası Şeyh Zayid’in
en yakın müttefiki olan Hüsnü Mübarek’in iktidarı bırakmaya zorlanmasından
dolayı da küplere bindiler. Bunun küçücük bir yarımada olan Katar’ın yardımıyla
gerçekleşmesi daha da tuz biber ekti. BAE’liler intikam yeminleri ederek
komşuları Katar’a olan öfkelerini gizlemediler.
Önde gelen Suudi ve BAE’li şahsiyetlerin #GameOverQatar (OyunBittiKatar)
ve #GoodbyeTamim (GüleGüleTamim) hashtagleriyle paylaşımlar yapmaları hiç de
sürpriz olmadı.
Kral olma arzusu
(…)
Suud’da kral olabilmek için üç kilit çıkar grubunun, yani Suudi ailesi,
dinî müessese ve ABD’nin desteğini almak gerektiği yaygın kanaat. Oysa gerçek
şu: Eğer Washington’ın desteğini alırsan diğer ikisi de [otomatikman] bunu
izler.
Ve işte bu, Katar’ın kendisini bir kez daha ateş hattında bulduğu nokta.
(BAE’nin Washington Büyükelçisi Uteybe’nin sızan e-postalarının da ortaya
döktüğü gibi) yıllardır halkla ilişkiler ve lobicilikte aşırı ileri giden BAE,
eğer ki Katar’a karşı savaşa dahil olursa, [Z.T.K. ikinci veliaht
prens] Muhammed Bin Selman’a [Z.T.K. kuzeni olan birinci veliaht
prensi aşıp tahta oturması için] Washington’ın desteğini sağlayacağı sözünü
verdi. Kraliyet kaynaklarından aldığım bilgiye göre genç prens bu teklifi seve
seve kabul etmiş.
Yeni bir eşkıyalık çağı mı?
Bu son tırmanmanın Amerikan Başkanı Trump’ın Riyad’da büyük kutlamalarla
karşılanan ziyaretinden hemen birkaç gün sonra vuku bulması bir tesadüf değil.
Bütün bunlar, ABD’den ayrı gibi görünebilir; ABD’ye hiç etkisi olmayan
Araplar arasında bir çatışma gibi durabilir. Aşikâr olan şu: Bu ülkeler
dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz ihracatçıları; ABD’nin en büyük askerî
üssü Katar’da ve İslam Devleti’ne karşı uluslararası koalisyon çok büyük oranda
Körfez ülkelerinin sağladığı lojistiğe ve istihbarata bağımlı.
Burada önemli çok daha büyük şeyler var. Washington’daki büyükelçisi
üzerinden BAE, parasıyla büyük düşünce kuruluşlarını ve medya organlarını
başarılı bir şekilde etkisi altına aldı ve karşılığında bu kuruluşlar, ABD’nin
kendi menfaatlerine uygun şekilde değil, BAE’nin arzu ettiği biçimde Amerikan
dış politikasının şekillenmesine yardımcı olmakta. Görünen o ki 2016
Kasım’ındaki Amerikan başkanlık seçimlerinde dış etki sadece Rusların
müdahilliğiyle sınırlı değildi.
Dahası Suriye, Irak, Yemen ve Libya’daki çatışmalarla Arap dünyası
yanıyor ve bunların tamamı bölgenin istikrarsızlaşmasını sağlıyor ve yine
bunların hepsi gerek içeride gerekse dışarıda terörizmin yükselişinde bir
faktör olarak öne çıkıyor. Dünyanın ihtiyaç duyduğu en son şey, Ortadoğu’nun
istikrarlı son parçasını da paramparça edecek bir çatışma.
Şu anda BAE ve Suudi Arabistan Katar’a karşı kelimenin tam anlamıyla bir
kuşatma politikası uyguluyor. Şeyh Tamim ve hükümetini zorla kendi taleplerine
boyun eğdirmek için ülkenin 2,8 milyonluk nüfusunu rehin aldılar.
Washington, Katar’ın politikalarıyla mutabık olmasa bile bunların
yaşanmasına izin vermemeli; aksi takdirde bu, uluslararası diplomasinin sonu anlamına
gelecek ve uluslararası eşkıyalığın habercisi olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder