SUUDİ VELİAHT PRENS MUHAMMED BİN SELMAN’IN
YÜKSELİŞİ: ALARM ZİLLERİ ÇALIYOR OLMALI
Jamal Elshayyal (Uluslararası
ödüllü el-Cezire İngilizce kıdemli muhabiri)
Middle East Eye,
21.6.2017
Tercüme: Zahide
Tuba Kor
Birkaç ay evvel,
bir Körfez ülkesinin istihbarat teşkilatından üst düzey bir ismin ev
sahipliğinde, önemli kişilerin hazır bulunduğu bir toplantıya katıldım. Gece
yarısına kadar devam eden görüşmelerde başlık, bölgedeki siyasi gelişmeler,
özellikle de Suudi Arabistan’da yaşananlardı.
Fay hatlarında değişime
ilişkin Riyad’dan haberler geliyordu. Veliaht Prens Muhammed bin Nayif’in
kanatları kırılıp yetkileri azaltılırken onun vekili konumundaki [Z.T.K.
mevcut kralın oğlu] İkinci Veliaht Prens Muhammed bin Selman gün geçtikçe
daha da güçleniyordu.
Bu arada Suud
Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr, kamuoyuna hiç görüntü vermeden iki haftayı
aşkın bir süredir [gizli saklı] Washington’da bulunuyordu ve hiç kimse
onun ABD’de ne yaptığını tam olarak bilmiyordu.
Orada bulunanlar
arasında Arap olmayan bir ülkenin eski başbakanı da vardı. Toplantıya ev
sahipliği yapan üst düzey istihbaratçı, o eski başbakana Riyad’daki kaynama ve
el-Cübeyr’in ABD’de ne yaptığı hakkında görüşlerini sordu.
Eski devlet
adamının cevabı, salondakilerin ekseriyetini şoke etti, söylediklerinden şüphe
duysalar da… Ama söylediği her şeyin doğru olduğu şimdiye kadar bir bir ortaya
çıktı.
Eski başbakanın
tahminleri
Kral olmak için
can atan genç prensten [Z.T.K. Muhammed bin Selman’dan] bahsetti ve
bu entrikayı başarılı kılacak bazı koşulları özetledi. Bu plan, 2014’te [Z.T.K.
doğrusu 2015 yılının ilk günleri; en azından ölümü kamuoyuna o zaman duyuruldu]
Kral Abdullah’ın ölümünün ardından hızla kaybettikleri Suudi Kraliyet
Ailesindeki sağlam zeminlerini yeniden kazanmak için her şeyi göze alan BAE
yöneticileri tarafından gizlice hazırlanmıştı.
Bu entrikadaki
kilit unsur, Amerikan istihbarat ve güvenlik kurumlarının rıza ve desteğini
kazanmaktı. Ama bunu başarmak için BAE’liler ve onların hırslı genç müttefiki [Z.T.K.
yani Muhammed bin Selman], “Washington’ın gözde Suudi’si” lakabıyla nam
salmış Veliaht Prens Muhammed bin Nayif’ten kurtulmak için Amerikalıları ikna
etmek zorundaydılar.
Eski başbakana göre
“Amerikalıların Muhammed bin Nayif’ten desteği geri çekip bu genç prensi tercih
etmeleri için şimdiye kadar hiç kimsenin başaramadığı veya cesaret edemediği bir
şeyi teklif etmeliydi.” Gizli olmayan bu bilgiyi dile de döktü: “İsrail’i
tanımak zorunda. Eğer ki bunu yaparsa Amerikalılar onu destekler, hatta onu
bizzat kendileri veliaht yaparlar.” [Z.T.K. İsrail’in şu anki hedefi,
zaten 2018’den evvel Arap rejimleriyle ilişkileri normalleştirmek; böylece 1917
Balfour Deklarasyonu’nun 100. yıldönümünde bölgede meşru bir aktöre dönüşüp
işgallerini meşrulaştırmak.]
Dedim ki “Bunu
yapmaya istekli olması imkânsız, ayrıca Suudi toplumu da bunu kabul etmeyip bir
ihanet olarak görecektir.”
Eski başbakan
şöyle cevap verdi: “Bu genç, tahta oturmak için kendi öz babasına ihanet etmeye
dahi hevesli.”
Katar bağlantısı
Hızla bugüne sararsak,
şu anda Riyad ile Tel Aviv arasında iktisadi ilişkilere dair haberler ve üst
düzey İsrailli yetkililerden Arap dostlarını övücü twitler hemen her gün geliyor.
Bu arada iki
haftayı aşkın bir süredir Katar’a abluka uygulayan Suud ve BAE, bu kuşatmayı,
Doha’yı Filistinli direniş grubu HAMAS’a destek verme suçlamasıyla
meşrulaştırmaya kalkıştı.
Daha da
önemlisi, çarşamba sabahı [21 Haziran] erken saatlerde Veliaht Prens Muhammed
bin Nayif’i görevinde alıp Suudi tahtının varisi olarak yerine hırslı genç
prens Muhammed bin Selman’ı getiren bir kraliyet kararnamesi haberi gündeme
düştü.
Geçen hafta
kaleme aldığım yazıda, KİK krizinin büyük ölçüde Suudi taht mücadelesiyle
bağlantılı olduğunu yazmıştım. (…) [Z.T.K. yazıyı okumak için
TIKLAYINIZ]
Daha da önemlisi
bu, alarm zillerini çaldırmalı; zira Muhammed bin Selman’ın kral olma
saplantısına, BAE’nin diğer ülkelerin iç siyasetine dur durak bilmeden
insafsızca müdahalesinin eşlik etmesi, Körfez’i gayet rahat bir şekilde kargaşaya
sürükleyebilecektir.
Alarm zilleri
çalıyor
Suud’da siyasi
değişim hep yavaş ve tedrici olmuştur. Kraliyetin istikrarını sürdürme nedenlerinden
biri ve dolayısıyla bölgede devamlılığın bir kaynağı da budur.
Değişime zorlamak
için bu saldırganca hamle Kraliyet içindeki güç dengelerini iyice bozabilir;
tam da bu nedenle alarm zilleri Washington ve Londra’da yüksek sesle ve açıkça çalıyor
olmalı.
Muhammed bin Selman,
Yemen’de binlerce insanın can verdiği ve yüz milyarlarca dolara mâl olan doğru
düzgün planlanmamış bir savaşa girişerek iş bilmez tabiatını göstermiş oldu.
Abu Dabi ve
Dubai şeyhleri, kendi şahsi menfaatlerine Ortadoğu’da özgürlük, barış ve
istikrardan çok daha fazla değer verdiklerini açıkça göstermiş oldular. BAE dış
politikası, Mısır’da askeri darbeden Libya’da devam eden iç savaşa, bölgede ihtilaf
ve çatışma tohumları ekmekten başka pek bir işe yaramadı ve eğer ki başıboş
kendi haline bırakılırsa bunun sonuçları çok daha feci olabilir.
Muhammed bin Selman
şimdilerde tahta çıkma sırası gelen prens. Suud’un en yakın müttefikleri olan
ABD ve İngiltere, o kral olmadan evvel hevesini törpülemek için çaba sarf
edeceklerdir. Yoksa sonuçlarını düşünmeden bir hevesle savaş açan ve uluslararası
diplomasiden pek de bir şey anlamayan bir kralla karşı karşıya kalabilirler.
Soru şu: Acaba Muhammed
bin Selman’ı mantık yoluyla iknaya çalışmak ve Körfez bölgesini muhtemel bir
kaostan kurtarmak için yeteri kadar vakit olacak mı? Yoksa önümüzdeki
haftalarda Kral Selman’ın “ani ölümü” haberlerini mi duyacağız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder