KÖRFEZ KRİZİ, SURİYE’DEKİ İSYANCILARIN REKABETİNİ NASIL TETİKLEYEBİLİR?
Haid Haid (Güvenlik politikaları, çatışma
çözümü, Kürtler ve İslami hareketler konusunda uzman Suriyeli köşe yazarı ve
araştırmacı; Chatham House üyesi)
Middle East Eye, 26.6.2017
Tercüme: Zahide Tuba Kor
Körfez’deki derin anlaşmazlık, muhalifler cephesindeki ihtilafları
derinleştireceğinden ve Esed’e karşı askeri mücadeleyi engelleyeceğinden korkan
Suriyeli isyancılar arasında endişe yaratıyor.
(…)
Ancak muhaliflere Körfez desteği zaten hiçbir zaman eşgüdüm içinde değildi.
Katar-Suud nüfuz rekabeti gelişerek Suriyeli gruplar arasında bölünmeleri –ve hatta
iç çatışmaları– tetiklemişti. Şu anda Körfez’de yaşanan derin çatlağın bu
dinamikleri bir başka boyuta taşıma tehlikesi sözkonusu.
Eski rekabet
Geçtiğimiz altı yılı aşkın sürede Katar ve Suudi Arabistan, her grubun
ideolojisine göre finansman sağlama kararıyla karmaşık Suriyeli muhalif gruplar
ağını yönlendirdiler.
Katar finansmanının, Müslüman Kardeşler’le bağlantılı gruplardan tutun daha
muhafazakâr Ahraru’ş-Şam’a kadar, büyük ölçüde İslamcı grupları destek olduğu
düşünülüyor. Yine Doha, Suriye’de el-Kaide bağlantılı eski adıyla Nusra Cephesi
grubuyla, yeni adıyla Tahriru’ş-Şam ittifakıyla bağlantıları olmakla
suçlanıyor. Suudi Arabistan’ın ise daha ılımlı gruplara destek olduğuna
inanılıyor.
Kısa süre evvel verdiği bir mülakatta Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Hamad Bin
Cabir es-Sani, Suud-Katar rekabetini kabul etti ancak buna farklı bir açıklama
getirdi: “Belki de ilk kez size bir şey açıklayacağım: (2012 yılı gibi)
Suriye’ye müdahil olmaya başladığımızda aslında Katar’ın bu cepheye önderlik
etmesi konusunda bize yeşil ışık yakılmıştı. Çünkü o dönem Suudi Arabistan buna
öncülük yapmak istemiyordu. Ama ondan sonra politikasında bir değişime gitti ve
[şoför koltuğuna geçmeye niyetlenen] Suudi Arabistan, bizim arka
koltukta oturmamızı istediğini de bildirmedi. Sonunda bir rekabet içinde bulduk
kendimizi ki bu hiç de sağlıklı değildi.”
Taraf seçmek
Suriyeli muhalif gruplar, Körfez’de yaşanan derin çatlakta bir taraf
tutmanın kendi aralarındaki bölünmeleri daha da genişletmesinden ve
kapasitelerini sınırlamasından endişe ediyorlar.
Dolayısıyla krizin çok ciddi bir zarar vermeden dineceği ümidiyle tarafsız
kalmaya çalışıyorlar. Çoğu grup, kamuoyuna taraflardan birini destekler bir
açıklama yapmaktan şimdiye kadar kaçındı.
(…)
Ancak diğerleri, çatışma uzadıkça Suriyeli grupların olan biteni kenardan
öylece izlemesinin zorlaşacağından endişeli.
(…)
İsyancıları zayıflatma
İsyancı gruplar, tıpkı Katar-Suud rekabetinin çoktandır Suriye’de güç
mücadelelerinin ve iç çatışmaların fitilini ateşlediği gibi, Körfez’deki bu son
çatışmanın da Suriye rejiminin ve Tahriru’ş-Şam ittifakının ekmeğine yağ
sürecek şekilde yeni çatışma dalgalarını tetiklemesinden korkuyorlar.
Birçok isyancı grup, Tahriru’ş-Şam’ı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Nitekim
bu ittifak güçlendikçe ve saflarına yeni yeni grupları kattıkça Amerikan hava
saldırılarından daha iyi korunacak, diğer tüm isyancı gruplar üzerinde daha
fazla nüfuz kuracak ve böylelikle bu grupların Batılı donörlerle işbirliği
kabiliyetini sınırlandıracak.
Sadece geçen ay Şam’ın banliyölerinden Doğu Ğuta’da Suudi destekli
Ceyşü’l-İslam ve Katar destekli Feylaku’r-Rahman grupları arasındaki
çatışmalarda 95 kişi hayatın kaybetti. Bu olaylar, iki grup arasında bir yılı
aşkın bir süredir devam eden ve rejim kuvvetlerinin bölge içinde ilerlemesini kolaylaştıran
çatışmaların sonuncusu.
Hâlihazırda Suriye’deki yerel dinamikler, büyük çaplı bir iç çatışmanın eli
kulağında olduğunu salık vermiyor. (…) ancak Doğu Ğuta’daki gibi çatışmalar
yaşanmaya devam edecektir.
Üstelik bu gerginlik isyancı gruplar arasındaki işbirliğini engelleyerek
düşmanın ekmeğine yağ sürecektir. Bunun bir kanıtı, rejim saldırılarına karşı
Ceyşü’l-İslam’ın yardım talebini Feylaku’r-Rahman’ın reddettiği 20 Haziran’da
yaşandı.
Midan internet sitesi siyaset editörü Ubeyde Amir
dedi ki “Bu kriz, silahlı gruplar arasında doğrudan çatışmalara yol açmasa bile
onları, rejime karşı ortak operasyonlarını olumsuz etkileyecek şekilde kendi
içinde daha da bölüp parçalayacaktır. Yine bu, rakip Tahriru’ş-Şam ittifakına
çok daha fazla manevra alanı sağlayıp güç kazandıracaktır.”
Kuzey-Güney bölünmesi
İsyancı grupların bölgesel destekçileri arasında coğrafi olarak net bir
nüfuz alanı paylaşımı savaş boyunca hep vardı; Körfez’deki derin ihtilaf, bu
coğrafi bölünmeleri daha da derinleştirecektir.
Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün, Suriye’nin güneyindeki isyancı grupları
Ürdün’deki CIA’in harekât merkezi üzerinden destekliyor. Katar ise Körfez
Krizi’nde Doha’ya güçlü bir şekilde destek çıkan ve Suriye’de benzer fikirdeki
grupları desteklediğine inanılan Türkiye’yle birlikte kuzeydeki gruplara destek
veriyor.
Suriyeli gazeteci Minhal Bariş diyor ki “Bu krizin coğrafi olarak
Suriye’deki nüfuz bölgelerini güçlendirmesi muhtemeldir. Katar ile Türkiye’nin
nüfuzu büyük ölçüde kuzeyle; Suud, BAE ve Ürdün’ün nüfuzu ise güneyle sınırlı
kalacaktır.”
İsyancıların endişelerine ilave olarak, bu derin çatlak, Suriyeli Kürt
güçleri Suud’a ve BAE’ye daha da yaklaşmaya sevk ediyor; bu gelişme, çatışma
dinamiklerini iyice karmaşıklaştırabilir.
Haziran ayı başında sıradışı bir adımla bir Kürt yetkili, Suudi gazetesi er-Riyad’a
verdiği bir mülakatta Katar’a karşı Suudi Arabistan’ı destekleyen açıklamalar
yaptı. Bir hafta sonra aynı gazete, aynı açıklamaları dillendiren ikinci bir
Kürt yetkiliyle röportaj yayınladı.
Sonuç olarak BAE’nin –ve belki de Suudilerin– Katar’ın müttefiki Türkiye’ye
karşı baskı amacıyla kullanmak için –PKK’yla bağlantıları nedeniyle Ankara’nın
tehdit olarak algıladığı– Suriyeli Kürtleri desteklediğine dair dedikodular
yayılıyor.
Suriye çatışmasının aslında vekâlet savaşlarından ibaret olduğu dikkate
alındığında, Körfez Krizi’nin isyancı gruplar arasındaki ilişkileri etkilemesi
kaçınılmaz. Ama bu etkinin ölçüsü de derin ihtilafların ne kadar süreceğine ve
nasıl sonlanacağına bağlı.
(…)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder